• Sonuç bulunamadı

4. MOZAİKLER ÜZERİNDE YAPI BETİMLEMELERİ VE TÜRLERİ

4.1. Yapı Betimli Mozaiklerin Başlangıcı

Yukarıdaki başlıklarda özet şeklinde bahsedilen yapı betimlemelerinin başlangıcı ve gelişiminden sonra, çalışmayla alakalı asıl önemli yeri tabii ki mozaikler üzerindeki yapı betimlemeleri tutmaktadır. Çalışmanın konusunu oluşturan coğrafyanın haricinde, farklı bölgelerde bulunan yapı betimli mozaiklere bakıldığında, bunların ilk örneklerinden birinin İtalya Praeneste’deki (Palestrina) yarı yapay bir mağaranın zeminini süsleyen Nil Mozaiği olduğu görülmektedir (Resim 19). Mozaiğin yapım tarihi konusunda çeşitli tartışmalar vardır. Bir grup bilim adamı mozaiği MÖ 80’e, buna karşı olanlar da MS 2. yüzyıla tarihlemektedir (Meyboom 1995: 16-20). Meyboom, bu mozaiği en kapsamlı tasvir edilen Nil Manzarası olarak nitelendirmektedir (Meyboom 1995: 1). Dunbabin’e göre ise, mozaik hem Roma’nın cazibesini hem de Mısır’ın egzotizmini aynı anda göstermektedir (Dunbabin 1999: 49). Ling, burada tasvir edilen manzaranın orijinalinin İskenderiye’de bir duvar resmi olduğunu belirtmektedir (Ling 1991: 8). “Mozaikte, Nil Nehri’nin balıkgözü manzarası tasvir edilmiştir. Üst kısımdaki dağ

manzarası, Etiyopya’lı avcılar, egzotik hayvanlarla birlikte betimlenmiştir. Burada tasvir edilen hayvanların yanına Yunanca isimleri de yazılmıştır. Alt bölümde ise, suyun geniş ölçüde taştığı görülmektedir ki bu durum da Nil Nehri’nin yıllık taşkınını göstermektedir. Bu olay, Mısır’da festivallerle de kutlanmaktadır. Su yüzeyindeki adacıklarda birçok mimari yapı tasvir edilmiştir. Bunların arasında, Yunan tarzında yapılmış ve sütunlarla çevrili bir Mısır Tapınağı da dikkat çeker. Daha küçük yapılar ise, sazla çevrili bir kulübe, bir güvercinlik ve yuvarlak formlu bir yapıdır. Alt kısımdaki son sahnede ise, bir çardak altındaki açık hava içki partisi tasvir edilmiştir. Bu da Nil Deltası’ndaki lüks hayatı gözler önüne serer. Yukarıda da bahsedilen tapınağın önünde ise, tente altında bir grup asker betimlenmiştir ve diğer tarafta ise, sahneye din adamlarının kutsal eşyalar taşır vaziyette yaklaştığı görülmektedir” (Dunbabin 1999: 49-50).

Dunbabin’in bu yorumundan sonra, mozaikle alakalı en kapsamlı yayınlardan birini yapan Meyboom’un yorumlarına da dikkat çekmekte fayda vardır. Meyboom, kitabında mozaiği 17 bölüme ayırmış ve her bölümü ayrıntılı bir şekilde ele almıştır. Üst

17 bölümdeki Etiyopya manzarasının hemen altında betimlenen Nil Deltası’nda çeşitli yapılar da tasvir edilmiştir. Bu yapılardan ilki, deltanın başlangıcında ve hemen solda bulunan yuvarlak formlu bir nilometre’dir (Meyboom 1995: 28). Bu yapının devamında, iki basamaklı bir podyum üzerinde yükselen prostylos tarzında bir tapınak görülmektedir (Resim 20). Klasik Yunan tapınaklarından farklı olarak bu yapının çatısı kavisli bir biçimdedir. Meyboom, bu tekniğin Ptolemaioslar tarafından Mısır’da geliştirildiğini bildirmektedir ve bu tapınağın da mimari açıdan hem Mısır hem Yunan geleneklerini bir arada barındırdığına da dikkat çekmektedir (Meyboom 1995: 29). Bu tapınağın arkasında, üst bölümünde beş penceresi olan, dört köşe bir kule tasviri görülmektedir.

Deltanın devamında, ön planda bir kulübe ve bu kulübenin arkasında, ada üzerinde duvarlarla çevrili bir tapınak betimlemesi görülmektedir (Resim 21). Tapınağın olduğu bölümde tasvir edilen duvarlar mazgallıdır. Yapının her iki yanında, bir önceki kuleyle aynı mimari özelliklere sahip iki kule betimlenmiştir. Tapınağın alınlığı üzerinde lotus çiçeği formunda bir akroter görülmektedir. Bu sahnenin devamında, bir çiftlik kompleksi vardır. Meyboom’a göre, buradaki geniş yuvarlak kulübe bir silo’dur ve iki kule de duvarla birleşerek bir kompleks oluşturmaktadır (Resim 22) (Meyboom 1995: 30).

Yukarıda tanımlanan yapıların devamında, mozaiğin bu bölümünde, yine savunma duvarları ve kulelerle çevrili bir yapı görülmektedir. Meyboom, bu yapının Mısır stilinde bir tapınak olduğunu ve bir platform üzerinden yükseldiğini belirtmektedir (Resim 23) (Meyboom 1995: 35). Kompleksin giriş bölümünde, her iki yanda yeşil bazalttan yapılmış gibi görülen iki heykel görülmektedir. Bu heykellerin Osiris Heykelleri olduğu düşünülmektedir (Meyboom 1995: 36).

Bu tapınağın hemen alt sağında, bir propylon görülmektedir (Resim 24). Yine kavisli bir çatıyı destekleyen dört sütunun bulunduğu bu yapı, şekli itibariyle kare formludur. Yapının iki tarafında (giriş ve çıkış tarafı hariç), korkuluk mahiyetindeki duvarların, sütunları birleştirdiği görülmektedir. Diğer yapılarda olduğu gibi, burada da yarım daire formlu bir alınlık görülmektedir. Bu yapıda oluşturulan sahnede, din adamlarının eşya taşıyarak giriş yaptığı gözlenmektedir. Bu yapının hemen alt kısmında tapınak benzeri bir yapı olduğu düşünüldüğünde, propylon’un bu yapıyla bağlantılı olduğu aşikârdır. Alt bölümde bulunan tapınak benzeri yapıda, dört sütunun yarım daire formlu alınlığı ve kavisli çatıyı taşıdığı görülmektedir (Resim 25). Yapı, cepheden her ne

18 kadar tapınağa benzese de, tasvirde cella’sı görülmemektedir. Meyboom, bu yapının, önünde bir grup askerin kutlama yapmasından da yola çıkarak köşk olabileceğini belirtmektedir (Meyboom 1995: 36).

MS 1. yüzyıla tarihlenen ve Pompei’de bulunan başka bir mozaikte ise, mimari detayları belli olmayan bir dizi yapı tasvirinin, doldurucu bir rol üslendiği bir sahne betimlenmiştir. Filozof Mozaiği (Resim 26) olarak bilinen bu mozaikte, sakallı ve antik Yunanistan’a has kıyafetleri olan yedi kişiden oluşan bir grup adamın (Figürlerden biri Platon, diğer altısının ise öğrencileri olduğu düşünülmekte), gymnasion veya bir bahçede bilimsel bir tartışma içerisinde olduğu görülmektedir (Ling 1998: 30). Sahnede, mimari detayla alakalı iki önemli öğe vardır. Bu öğelerden ilki, üzerinde amphora tasvirleri olan iki sütunlu bir giriş ve bu girişin hemen yanında yüksek gövdeli bir ağaç, ağacın da yanında bulunan tek bir sütun tasviridir. Bu tek sütun üzerinde güneş saati betimlenmiştir ve bu da zaman üzerine felsefi düşüncelere ve faniliğe işaret ediyor olabilir. Sanatçı, bu öğelerle bir açık hava atmosferi oluşturmayı başarmıştır. Diğer öğe ise, sahnenin sağ üst köşesinde belli belirsiz mimari yapıların sıra sıra dizildiği bir kent tasviridir. Muhtemelen bu kent de Atina olmalıdır.

MS 2. yüzyıldan Geç Antik Çağ’ın sonuna kadar olan süreçte, farklı coğrafyalara ait üzerinde yapı betimlemesi görülen mozaikler mevcuttur. Bu mozaikler, çalışmanın konusunu oluşturan mozaiklerle çağdaş olduğundan, daha çok ilgili bölümlerde kıyaslamalarda kullanılacaktır.

Bu bölümden sonra, mozaiğin konusunu oluşturan bölgelerde bulunan yapı betimli mozaikler ele alınacaktır. Bu coğrafyalardan ilk olarak Antiokheia’ya değinilecektir. Giriş bölümünde de bahsedildiği gibi, Antiokheia’daki mozaikler üç türdedir. Antiokheia’dan sonra Kommagene ve Kilikya bölgelerinde bulunan yapı betimli mozaikler ele alınacaktır. Böylece mozaiklerin kendi içerisinde kıyaslanmasında Antiokheia mozaikleri önemli bir yer tutacaktır.