• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: YABANCILARA TÜRKÇE ÖĞRETİMİ

1.3. Yabancılara Türkçe Öğretiminde Söz Varlığının Tespitinde Uyulması Gereken

Yabancılara Türkçe öğretiminde söz varlığının tespit edilmesinde uyulması gereken ilkelerden önce, bu alanda yararlanılan yöntem ve tekniklerden söz etmek yararlı olacaktır.

Kara (2011: 194), dil öğretiminde ihtiyaçların belirlenerek öğretim hedeflerinin saptanması, içeriğin ortaya konulmasından sonra, “neyi, ne ölçüde, ne zaman, nasıl ve kime” öğretileceği sorularının cevabına göre dil öğretim programlarının hazırlanması gerektiğini ifade etmiştir. Öğrenciler farklı ortamlarda farklı tecrübelerle yetiştikleri için algılamaları ve öğrenme tarzları farklılıklar gösterebilmektedir. Nitekim, her öğrencinin öğrenme yeteneği ve potansiyeli farklıdır. Bu farklılıkların makul düzeye indirilip sınıf içinde ve dışında modern dil öğretiminin gerçekleştirilebilmesi için çeşitli yöntem ve teknikler vardır.

Yabancı dil öğretiminde yaklaşık kırk dil öğretim yöntemi olduğu bilinmektedir. Yabancı dil öğretiminin başarılı olması için gerekli olan dört temel unsur; “yöntem, eğitim araçları, eğitim ortamı ve öğretim tekniği”dir.

Yabancı dil öğretiminde kullanılan yöntem ve yaklaşımlardan bazılarının mevcut yöntem ve yaklaşımların yetersizliğinden hareket eden araştırmacıların dilbilimden ya da farklı disiplinlerden aktardıkları olduğu bilinmektedir (Barın, 2004:26). Başlıca dil öğretim yöntemleri şunlardır (Köksal ve Varışoğlu, 2012:92-101):

a. Dil Bilgisi Çeviri Yöntemi,

c. Doğal Yöntem, d. Berlitz Yöntemi, e. Seçmeci Yöntem, f. Telkin Yöntemi, g. Sözlü Yöntem, h. İşitsel-Dilsel Yöntem, i. Sessiz Yol Yöntemi,

j. Tüm Fiziksel Tepki Yöntemi (Şahin, 2013: 37-38).

Yabancı dilde kelime öğretiminin gerekli olduğu üzerinde bütün araştırmacılar hemfikir olsa bile, bu öğretimin nasıl yapılması gerektiğiyle ilgili farklı kanaatler bulunmaktadır: Doğrudan (direct) ve açık (explicit) yöntem (Memiş, 2018: 75-76).

Sözcük öğretimi için neler yapılabilir sorusu bize sözcükten başlayarak ek, kök, dil bilgisi, okuma, anlama, yazma, konuşma vb. pek çok unsur ve becerinin geliştirilmesini sağlayacaktır. Zengin’e göre; her düzey için öğretilmesi gereken kelimeler, ayrı ayrı değerlendirilmeli ve bunların hangi seviyede öğretilmesi gerektiği belirlenmelidir (Zengin, 2005: 4). Yabancılar için Türkçe öğretiminde kelimelerin tespitinde sıklık ve kolaylık ölçütleri öncelenmelidir. Nitekim Avrupa dil öğretimi ortak çerçeve metninde bu durum şöyle tespit edilmiştir: “İnsanların gelişimi ve dünyanın işleyişinin algılanmasında insanların kendi ana dillerinin, birbiriyle yakın ilişkili olan kelime ve dilbilgisi yapısına hâkim olmaları gerekmektedir. Bu iki olgu birbiriyle ilişkili olarak gelişirler. Kelime öğrenimi erken çocukluk döneminde başlayarak gelişir. Ayrıca kelime öğrenimi, insanın tüm hayatı boyunca eğitim ve deneyimlerle gelişimine devam eder” (CEFR, 2002). Başkan, sözcük ediniminde hedef dildeki sözcüklerin kaynak dildeki eşdeğerlerinden dolayı zihinsel bir dirençle karşılaşabileceği gerçeğine dikkat çekmiştir: “Sözcüklerin hemen bellenip akılda kalmaları için kavramlar ile ilgili merak uyandırma, öğrencinin ilgi duyacağı konularda kavramlar verme, fıkra anlatma, şiir, şarkı, türkü, marşlar, atasözü ve özdeyiş kullanımından faydalanılır” (Başkan, 2006: 109-110).

Sözcük öğretiminde bireysel farklılıklardan dolayı kullanılan yöntemler konusunda başarı kişiye göre değişmektedir. Bu noktada Tok’un (2014: 265-267) da ifade ettiği gibi öğrenicilerin sözcük öğrenme stratejilerinden haberdar olması ve kendilerine uygun kelime öğrenme stratejilerini seçmeleri gerekmektedir. Ayrıca bilmedikleri kelimeleri Türkçenin yapısal özelliği sayesinde ek ve kök bağlamlarından kolayca belleklerine yerleştirebilmeleri çok önemlidir.

Kelime öğretiminde seviyelere göre düzenlenmiş kelime listeleri oluşturulup bunların kitaplar, çalışma kâğıtları ve diğer bütün öğretim materyallerinde yer alması sağlanmalıdır. Kalenderoğlu (2016: 53-54), uygun kelime listeleriyle farklı setler hazırlanması gerektiğini ifade etmektedir.

Demirezen’e göre, öğretilecek kelimeler, öğrencinin yaşantısına uygun olmalıdır. İçselleştirilmeyen kelimenin öğrenilmesi çok zordur. Zihinde yer edinmeyen kelimelerin hatırlanmasında önemli güçlükler vardır (Demirezen, 1983: 106 ve 148).

Dil öğretiminde, dilin yapısını ve işleyişini tanıtmayı esas alan dilbilgisi eğitimi, kabul görmüştür. Ancak, uzun yıllar kullanılan dil bilgisi öğretiminin önemi azalmış olup bunun yerini sözcük öğretimi almıştır. Günümüz modern dünyasına baktığımızda ise, dil öğretimindeki temel amacın hedef dil ile ilgili iletişim becerilerini geliştirmek olduğu görülmektedir. Demirezen (2010: 282) de dilbilgisinin öğretilmeden, bir yabancı dilin çok azının öğrencilere kazandırılabileceğini, ama sözcük öğretimi yapılmadan öğrencilere hiçbir şey öğretilemeyeceğini, çünkü sözcüklerin yabancı dil öğretiminin yapı taşları olduğunu belirtmektedir.

Kullanılacak materyallerin hazırlanması ve öğrenici için yapılan dil öğretiminin başarıyla gerçekleştirilmesi için öncelikli olarak sözcüklerin öğretilmesi gerektiği, seviyeye uygun belirlenen sözcüklerin sıralamasının nasıl olması gerektiği de önemlidir. Zengin (2005: 366), bilinenden bilinmeyene, kolaydan zora, basitten karmaşığa ve somuttan soyuta göre sıralanan sözcüklerin kalıcı bir biçimde öğretildiğini belirtmektedir.

Kelime çalışması sürecinde, metin-cümle-kelime etkileşimi göz önünde tutulmalı, buna göre çeşitli uygulamalar yapılmalıdır.

Arı (2013: 350-352), kelime öğretiminin beş basamakta gerçekleştirildiğini belirtmiştir: İlk basamağı anlam, ikinci basamağı kelimelerin birbirleriyle olan anlam ilişkileri, üçüncü basamağı günlük hayatta kullanılan, iletişim platformlarında sıkça rastlanan kavramlar, edebiyat değeri değer taşıyan kelimelerin kullanımı ve öğretimine önem verilmesi, dördüncü basamağı doğru sesletim, doğru yazma ve doğru kullanımı, beşinci basamağı ise dil bilgisi konuları, sözlük kullanımı oluşturmaktadır.

Zülfikar (2008: 89-91), dil öğreniminde kelimelerin doğru yazılması, doğru okunması ve doğru söylenmesi üzerinde durulması gerektiğini ve bu şekilde iletişimin daha iyi olacağını belirtmektedir. Öte yandan bazı sözcükler daha kolay, bazı sözcükler ise daha zor öğrenilir. Zengin’e (2005: 365) göre bu zorluk ya sözcüğün doğal yapısından, kullanılan öğretim tekniğindeki çeşitli yetersizliklerden ya da öğreticinin becerisi ile öğrenicinin öğrenme tecrübesinden kaynaklanmaktadır. Bunlara ek olarak Başçı (1983: 77) pratik eksikliğinden, Demirezen (2010:283) ise öğrencinin anadilinin sesbilim, biçimbilim, sözdizimi, anlambilim ve toplumbilimsel baskılardan kaynaklandığını düşünmektedir.

Sözcük öğretiminde bilişim teknolojilerinden, bilgisayar yazılımlarından yararlanılması yaşadığımız çağın getirdiği bir zorunluluktur. Bu noktada, sözcük programları tasarlanması öğreticiler ve öğreniciler için kolaylıklar sağlamaktadır. Sözcük programı dilin, ses bilgisi, ses bilimi, biçim bilimi, söz dizimi ve anlam bilimi dallarını dikkate alarak oluşturulmalıdır.

Tosun’a (2005: 25-27) göre bir sözcük programı tasarlanmasında dikkat edilmesi gereken başlıca ölçütler şunlardır:

1. Öğrenilebilirlik, 2. Yineleme, 3. Kullanım alanı,