• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: YABANCILARA TÜRKÇE ÖĞRETİMİ

1.2. Yabancılara Türkçe Öğretiminde Söz Varlığının Önemi

Temel dil becerilerinin kazandırılmasında ve geliştirilmesinde düşünme ve ifade zenginliğini sağlaması bakımından kelime hazinesinin önemli bir yeri vardır (Yıldız, 2016: 416). İnsanı öteki yaratıklardan ayıran, eksiksiz bir iletişim düzeni kuran, bütünüyle insana özgü bir etkinlik olan dili (Aksan, 2005:15), zenginleştiren unsur o dilin söz varlığıdır. İşte, söz varlığının en önemli ögesi olarak kabul edilen sözcüklerin öğretiminde de uygun stratejilerin ve doğru tekniklerin kullanılması gerekmektedir. Başkan’ın (2006: 223) belirttiği gibi, yabancı dil öğretiminde “kim, kime, neyi, nasıl, niçin” sorularının cevapları bize öğretimi planlama imkânı sağlamaktadır. Aksan’ın da, ders materyallerinde sözcük seçimlerinin kişisel görüş ve sezgiye dayalı olarak yapılması, sözcük ve kavram edinimi ve gelişimi açısından çeşitli yetersizlikler doğurduğu görüşünü dile getirmiştir (Aksan, 2004:256).

Yabancı dil öğretiminde öncelikle önem verilmesi gereken konulardan biri öğrencilerin söz varlığını geliştirmektir. Bugün temel söz varlığı genellikle 2000 sözcükten oluşan bir sözlük olarak kabul edilmekte, herhangi bir dilde bu öğelerin öğrenilmiş olmasının, o dilde olağan metinlerin anlaşılmasına yeterli olabileceği, dile belli bir ölçüde egemen olma anlamına geldiği görüşü benimsenmektedir. Öte yandan günümüz insanının yaşamında önemli bir yer tutan radyo, televizyon, otobüs gibi kavramlar, hatta tıraş makinesi gibi gereçler de temel söz varlığı içinde görülmektedir (Aksan, 2004:242).

Barcroft’a göre, yabancı dil öğretiminde söz varlığı öğretimi, “iletişim kurabilme, dilbilgisi yetkinliğinin gelişimi” bakımından üzerinde hassasiyetle durulması gereken önemli bir konudur (Aktaran: Tekin, 2004: 201). Öte yandan, yabancı dil açısından sözcük öğretimi-öğrenimi, bir yandan temel dil becerilerinin gelişimiyle, diğer yandan telaffuz, imla, dilin yapısıyla ilgili kuralların bilinmesi ve söz içinde uygulanmasıyla da ilgilidir (Apaydın, 2007). Wittgenstein’in söylediği “Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır” aforizması bu durumu veciz bir şekilde açıklamaktadır. Söz varlığı düşünce arasındaki ilişki, “kumbara” metaforuyla da açıklanabilir: “Kumbaradaki paramızın miktarı bizim alım gücümüzü belirlediğine göre, sözcük dağarcığımızın zenginliği de bizim iletişim dünyasındaki yetimizi, kendi toplumumuzdaki ve dünyadaki değişen

Kelime hazinesinin önemi konusunda Smith vd. (1998: 1), öğrencileri ikna etmek için şu maddeleri sıralamaktadır:

1. Yapılan araştırmalar, kelime hazinesinin okuduğunu anlamanın temel ögelerinden biri olduğunu göstermektedir.

2. Kelime hazinesi, sınavların ana ögesidir.

3. Araştırmalar, zengin bir kelime hazinesi olan öğrencilerin okulda daha başarılı olduğunu göstermektedir.

4. Hepsinden öte kelimeler, işimiz için birer vasıtadır: Okurken, yazarken, konuşurken ve dinlerken kelimelerden yararlanırız. Ayrıca uzmanlar, geleceğin çalışanlarının, meslek değiştiren, hızlı adımlarla yeni beceriler edinenlerden oluşacağını söylemektedir. Kalıcı öğrenmenin ve başarılı olmanın anahtarı, okuma, yazma, konuşma, hızlı bir şekilde öğrenme kabiliyetiyle mümkün olacaktır. Kelime hazinesinin dil becerileri içindeki yerinin yanı sıra dolaylı da olsa sosyal hayatın en uzak köşelerine kadar ulaşan yararları da vardır. Günümüzde birçok alanda iletişim uzmanlarına, iletişim danışmanlarına ihtiyaç duyulmaktadır (Çeçen, 2007:119).

Kendini ifade etme konusunda kelime hazinesi önemli bir yer tutmaktadır. Söz varlığı gelişmemiş olan bireylerin bir fikri anlaması, duygularını ve herhangi bir durumu ifade etmesi oldukça zordur (Karatay, 2007: 141-153).

Culham’a göre (Akt. Özbay vd., 2011: 151) geniş bir kelime kadrosu içinden yapılacak doğru kelime seçimleri anlatımda akıcılığı, ikna gücünü ve inandırıcılığı artırır, düşüncelerin daha açık ve anlaşılır olarak belirtilmesine olanak tanır (Özbay vd., 2011: 151).

Şekil 1: Sözcük Dağarcığı Kümesi Kaynak: Beyreli, 2010:144.

Anlaşılacağı üzere sözcük dağarcığımızın geniş olması, anlatma (konuşma, yazma) ve anlama (dinleme, okuma) kapasitemizle doğrudan ilintilidir (Beyreli, 2012:144).

Dilin sözcük hazinesini, içerdiği ögelerin köken, nitelik gibi özelliklerini inceleyen sözcük bilimi, Aksan’ın (2007: 31) da belirttiği üzere artık her sözcüğü bulunduğu anlam alanı içinde ele almaktadır. Bu anlam alanı, Özön’e (1967: 102-103) göre fikir, duygu ve düşüncelerin aktarımı için seçilecek sözcük veya deyimlerin doğru seçilmesini sağlamaktadır. Sözcük bilgisi; derinlik, genişlik ve ağırlık olmak üzere üç boyutta tanımlanmaktadır. Derinlik, kelimelerin anlamlarını bilmek; genişlik, farklı konu alanlarında çok kelime bilmek; ağırlık ise özel bir konuda çok sayıda kelime bilmektir (Özbay ve Melanlıoğlu, 2008:32).

Ullman (Aksan, 2004:230) sözcük biliminin iki ayrı bölümü kapsadığını belirtmektedir:

Sözcüksel biçimbilimi ve sözcüksel anlambilimi. Ullman, sözcüksel biçimbiliminde

sözcük kökü ve son ekler, sözcük türetme yolları, tamlama, yerlileştirme (halk kökenbilgisi) gibi konuların ele alınması, sözcüksel anlambilimdeyse sözcüklerin anlamları ve sözcük türetmenin anlambilimsel yönü üzerinde durulması gerektiği görüşündedir.

Pasif Sözcük Dağarcığı

Aktif Sözcük Dağarcığı

Dil, bir yönüyle kültürel bir kurumdur. Ancak, bireyden bireye de farklılıklar gösterebilmektedir. Nitekim, aynı aileye mensup çocukların ya da aynı sınıftaki öğrencilerin farklı kelime hazinesine sahip olmaları, onların bireysel farklılıklarından kaynaklanmaktadır (Özbay, Melanlıoğlu, 2008: 31). Büyükikiz (2013: 148-151), öğrencilerin bireysel farklılıklarından dolayı farklı teknikler kullanılması gerektiğini belirtmektedir.

Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde sözcük ve sözcük hazinesinin öğretimi o toplumun dil ve kültürünün yanı sıra insani bilimlerde de bilginin uzmanlar arasında iletilmesiyle de önemli bir yere sahiptir.

Altıkulaçoğlu (2010: 39-40), sözcük öğretiminin sadece sözcüğün anlamını vermek olmadığını, o sözcüğün sesletim bilgisi, biçim bilgisi, söz dizimine ait bilgi ve kullanım bilgisini de vermeyi içerdiğini ileri sürerek sözcük öğretiminin daha kapsamlı olduğunu ileri sürmektedir. Sözcük öğretiminin derslerde daha verimli olabilmesi için öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarına uygun kelime hazinesi ve yöntem belirlemek gerekmektedir.

Nation (2001: 17) belirli sınırlamalarla hazırlanan sözcük listelerini ‘Özel sözcük dağarcığı’ olarak adlandırmaktadır. Özbay (2008: 32-35), kelime hazinesini geliştirme alıştırmaları iki başlık altında toplanabilir: Birinci tür etkinlikler, kelimede anlam ile ilgiliyken diğer etkinlikler kelimenin yapısı ve onun oluşturduğu bağlama dayanmaktadır. Sözcük öğretiminde öğreniciye aktarılan bilgi, bir bağlam içinde verilmediği ve tekrar edilmediği takdirde kolayca ve hızlıca unutulabilmektedir. Çetinkaya (2005: 69-70) ve Işık (2005: 70), tekrarın, öğrenilenlerin kalıcı hâle getirilmesini sağladığı üzerinde durmaktadır.

Bir dilin söz varlığı, onun asırlarca işlene işlene geldiği mükemmellik seviyesinin temsil eder. Bu mükemmellik seviyesinin yazılı kültürün gelişmesini sağladığı bilinen bir gerçektir. Söz varlığının tespiti, dilin günümüzde ulaştığı seviyenin eserlere, kaynaklara dayanarak ortaya konulmasını gerektirir. Bu noktada, söz varlığının tespitinde genel sözlüklerin yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Bir dilin söz varlığının

tespitinde, özellikli (spesifik) sözlüklerden de yararlanılması, derlem dilbiliminin yöntem ve bulgularının kullanılması önem arz etmektedir.

Sözlükler, dillerin söz varlığını ortaya koyan temel kaynaklardır. Sözlükler, dillerin yaşayan hafızalarıdır. Bir dilin zenginliği ve gücü farklı açılardan hazırlanmış sözlükler ile ortaya konulur. Dil araştırmalarında, ilk çalışmaların sözlük alanında olduğu görülmektedir. Güncel Türkçe Sözlük’te “sözlük” şöyle tanımlamıştır: “Bir dilin bütün veya belli bir çağda kullanılmış kelime ve deyimlerini alfabe sırasına göre alarak tanımlarını yapan, açıklayan, başka dillerdeki karşılıklarını veren eser” (www.sozluk.gov.tr, erişim tarihi; 1.1.2020).

Sözlüklerin temel işlevinden birisi, öğrenme öğretme araçları olmalarıdır. Genel sözlüklerden özel sözlüklere, tarihî alanlardan terim sözlüklerine, seviyeye göre hazırlanan sözlüklerden etimolojik sözlüklere, argo, deyim, atasözü sözlüklerinden sanatçı ve metin sözlüklerine kadar çok çeşitli tematik/konuya dayalı sözlükler hazırlanmıştır (Aksan, 2007, 75-76).

Yabancı dil öğretiminde en önemli materyal, ders araç gereçleri ve kitaplardır.

Ders kitapları ile ilgili olarak alanyazında çeşitli tanımlamalar mevcuttur. Cunnigsworth (1995: 7)’un ders kitabını öğrenci ihtiyaçlarına yönelik olarak daha önce tespit edilmiş amaç ve hedeflere ulaşmayı sağlayan kaynak olarak tanımlamıştır.

Selander’ın (1991: 35-39) belirttiği gibi, ders kitapları neredeyse bir kuşağın hayata bakış açısını etkileme potansiyeline sahiptirler (Carrell ve Korwitz, 1994; Renner, 1997). Eğitimin temelinde rol alan ders kitapları, öğrencilerin bilişsel ve duyuşsal becerilerine göre hazırlanan öğretim materyalidir (Bulut ve Orhan, 2012:302).

Dil öğretimi ders kitaplarında yer alan metinler aracılığıyla yapılmaktadır. Bunun için Türk kültürünü en iyi şekilde yansıtan metinlere, hikâyelere, atasözlerine ve deyimlere

gerekliğinden dolayı öğretilecek kelimelerin öğrencinin ihtiyacına göre belirlenmesi, kelimeler metin ve cümle içerisinde verilmesi gerekmektedir. Bu tarz düzenlenen etkinlikler Lüle Mert (2012: 20)’e göre, nitelik ve nicelik bakımından ne kadar gelişmiş olursa, sözcük dağarcığının zenginleşmesine olumlu etkisi o kadar da fazla olacaktır.

1.3. Yabancılara Türkçe Öğretiminde Söz Varlığının Tespitinde Uyulması Gereken