• Sonuç bulunamadı

1.6. Tanımlar

2.1.4. YabancılaĢmanın nedenler

YabancılaĢma kavramını farklı bakıĢ açıları ile ele alan düĢünürler, yabancılaĢmanın nedenleri üzerinde de birtakım çalıĢmalar yapmıĢ ve bunları farklı yaklaĢımlarla açıklamaya çalıĢmıĢlardır. Bu noktada yapılan çalıĢmalarda ortaya çıkan farklılıkları giderebilmek amacıyla yabancılaĢmanın nedenlerini genel olarak altı baĢlık altında toplayabilmek mümkündür ki bunlar; aile eğitimi ve çevre, kültürel değiĢimler, inanç, tutum ve değerler, ekonomik ve kurumsal bazda yaĢanan büyümeler, modern toplum yapısı ve kentleĢme ile teknoloji ve otomasyon Ģeklinde sıralanabilir.

2.1.4.1. Aile eğitimi ve çevre

YabancılaĢma nedenlerinden birini temsil eden ve bireysel bir değiĢken olarak değinilmesi gereken en önemli faktörlerden birisi kiĢilik kavramı olup bireyin kiĢilik kazanması, olgun ve normal davranıĢlar içine girmesi için aile, eğitim ve çevre faktörlerinin önemi oldukça büyüktür. Çünkü bu üç faktör, kiĢiliğin oluĢmasında temel ve belirleyici etkenlerdir ki bireyin kiĢilik kazanımı öncelikle ailedeki yetiĢtirilme tarzına göre, daha sonra da yaĢadığı çevre ve aldığı eğitime göre Ģekillenmektedir. Ayrıca, kiĢinin sosyalleĢmesi ve kiĢilik oluĢturması da büyük ölçüde bu üç temel faktörün etkisi ile gerçekleĢmektedir. Örneğin, kiĢinin yaĢadığı çevre ve aile, topluma aykırı bir konumda ise birey de bu konumda yer alacak ve topumla karĢılaĢması neticesinde, kendi değerleri ile toplum değerlerinin çeliĢtiğini

görerek kendini yalıtılmıĢ hissedecektir. Benzer Ģekilde bireyin topluma uyum sağlamasını kolaylaĢtıracak eğitim sürecinde, toplumun değer yargılarının, normların aktarılmaması bireyin kendisini toplumdan uzakta hissetmesine sebebiyet verecektir. Neticede bu üç faktörden herhangi birinin görevini tam anlamıyla yerine getirememesi, kiĢide anormal kiĢilik geliĢimi ve anormal davranıĢlara neden olabilmektedir (Eroğlu, 2004: 96; Babür, 2009: 19).

2.1.4.2. Kültürel değişim

Bireyin alıĢmıĢ olduğu bir toplumsal çevreden farklı bir çevreye girmesi sonucunda yaĢayabileceği kültürel uyum süreci, bireyi davranıĢlarında değiĢiklik gösterme zorunluluğunda bırakacağından, kendisini bu yeni toplumdan yalıtılmıĢ hissetmesine sebebiyet verebilmekte ve yabancılaĢma ortaya çıkabilmektedir. Aile ve çevresinden aldığı kültür ile toplum kültürü arasında fark gören birey, kendi edindiği kültürel

değerleri sahiplenerek, toplumun kültürüne uyum sağlamakta sorun

yaĢayabileceğinden böyle bir sosyo-kültürel ortamda bireyin kendi doğasına göre doğru olarak algıladığı bir davranıĢ toplum tarafından normal kabul edilmeyecek, böylece birey yalnızlaĢacak ve topluma yabancılaĢacaktır. Tersi durumda birey eğer davranıĢını topluma uydurma çabası içerisine girerse, bu sefer toplum tarafından kabul görmesine rağmen kendi doğasına yabancılaĢacaktır (Özçınar, 2011: 18).

2.1.4.3. İnanç, tutum ve değerler

Ġnanç, bireyin çevresindeki olaylara ve diğer bireylerin tutum ve davranıĢlarına iliĢkin görüĢleri olarak ifade edilmekte iken tutum, en basit Ģekliyle kiĢinin çevresinden algıladıkları doğrultusunda oluĢturduğu düĢünce, his ve inançların toplamı Ģeklinde tanımlanabilmektedir. Bireyin inanç ve tutumları ise içinde yaĢadığı çevrenin de etkisiyle Ģekillenmekte ve değer yargılarını oluĢturmaktadır. Değer yargıları ile birey, içinde bulunduğu anı, durumu, etkenleri ve çevresindeki diğer insanları değerlendirmekte ve bunlar doğrultusunda çevredeki değiĢimlere karĢı davranıĢını belirlemektedir. Bu noktada toplumun veya örgütün değerleri bireyin değerleriyle çatıĢtığı zaman birey kendi değerlerinin doğruluğuna inanacak ve yabancılaĢma ortaya çıkacaktır. Toplumsal birliğin ve bütünleĢmenin gerçekleĢmesi değerler ve inançlarda ortak birlik ve uyuma dayanmaktadır ki bireysel olarak bu

ortak değer ve inançları paylaĢmayan bireyler zamanla kendilerini toplumdan izole ederek yabancılaĢmaktadırlar (Babür, 2009: 20; Durmaz, 2015: 19).

Birey çevresinde yaĢanan değiĢim ve geliĢimlere verdiği tepkiler doğrultusunda yabancılaĢmayı etkilemekte olup tepkisinin aĢırı derecede olması onun topluma yabancılaĢmasına neden olabilmekte iken, yaĢanan değiĢimlere karĢı daha toleranslı davranarak uygun tepkiler vermesi ise yabancılaĢma sorununu da ortadan kaldırabilmektedir.

2.1.4.4. Ekonomik ve kurumsal büyüme

Weiskopf (1996: 190)’a göre; ekonomik ve teknik büyüme, insanın geliĢimi gereği olan ihtiyaçlarını yadsır ve onu tek boyutluluğa iter. Tek boyutlu insanın yaĢam amacı ise sadece ekonomik geliĢme olmaya baĢlar ve böylece insan hem kendisine hem de çevresine yabancılaĢmaya baĢlar. Fromm ise, ekonomik geliĢmenin giderek insanları tutsak ettiğinden ve buna bağlı olarak yeni toplum karakterinin ortaya çıktığından söz etmiĢtir. Ona göre yaĢanan ekonomik geliĢmeler ve büyümeler bireyde, sahip olma, egemen olma, kâr elde etme gibi hırsları arttırmaktadır ve bu da insanın kendine özgü olmasını, potansiyelini kullanabilmesini etkileyerek yabancılaĢma yaĢamasına sebebiyet vermektedir. (Fettahlıoğlu, 2006: 37).

GeliĢen ve büyüyen ekonomiyle birlikte kurumların da büyümeye ve geliĢmeye baĢlaması örgütsel yapıyı daha karmaĢık bir hale getirmektedir. Bu durum karĢısında kurumun bünyesindeki çalıĢanlar yaĢanan değiĢim ve geliĢimlere ayak uyduramadıkları takdirde kendilerini sistemin bir parçası olarak görmekten vazgeçip dıĢlanmıĢlık duygusuna kapılmaktadırlar ve bu duygu izole olma, güçsüzlük ve yalnızlık gibi yabancılaĢmanın farklı boyutlarına yol açmaktadır.

2.1.4.5. Modern toplum yapısı ve kentleşme

Kırsal yaĢamdan kentsel yaĢama geçiĢte, bireylerin topluma ve doğaya yabancılaĢan bir yaĢam Ģeklinin içine sürüklendikleri görülmektedir. Kentsel yaĢamın çalıĢan ve üretene sağladığı koĢullar, zaman, mekân ve iliĢki yoğunluğunu oluĢturmakta, bireyin yaĢam olanaklarını kısıtlamakta ve üretime dâhil olmayan bireylerin topluma yabancılaĢmasına sebep olmaktadır (Durcan, 2007: 34).

2.1.4.6. Teknoloji ve otomasyon

Bilginin pratik maksatlar için organize edilmesi olarak tanımlanan teknoloji, bugün hayatı kolaylaĢtırmakla kalmayıp verimin ve kalitenin artmasına, zamandan tasarrufa, az emekle çok iĢ yapabilme ve toplumun refah seviyesini arttırmaya kadar pek çok alanda olumlu katkı sağlamaktadır. Ancak bu durum her ne kadar hızlı ve pratik sonuçlar elde etmek için gerekli bir önkoĢul gibi gözükse de teknolojinin zamanla insanı kendine bağımlı hale getirerek denetimi altına alması ve geliĢip ilerlemesi sonucu kontrolün insandan makineye geçmesi çalıĢanlar açısından yabancılaĢtırıcı bir etken oluĢturmaktadır. Daha önce kiĢisel beceri ve yetenek gerektiren iĢlerin tek tuĢla yapılabilir hale gelmesi çalıĢanlarda güçsüzlük ve bununla birlikte monotonluğa neden olmakta ve bu durum örgütte otomasyon sürecinin baĢlamasına neden olmaktadır (Durmaz, 2015: 20).

Bir iĢin insan ve makina arasında paylaĢtırılması olarak tanımlanan otomasyonun bireye getirdiği zorluk ve zararlarına değinen Erikson’a göre otomasyon, iĢte makineye bağımlı olup, makinenin olmadığı durumlarda bireyin kendini yetersiz görmesine sebep olmaktadır. Otomasyon, el becerisi, görme keskinliği ve refleks çabukluğu gerektirdiğinden malzemeye hâkim olma ve muhakeme yapabilmeyi engellemekte ve bilgisayarlı makinelerin insan kontrolü dıĢında çalıĢması, makinenin daha üstün olduğu algısına sebebiyet vermektedir. Otomasyon söz konusu olduğunda zihin iĢiyle, el iĢi birbirinden ayrılır ve çalıĢanın el iĢi yapması istenir. Bu durumda iĢ esnasında sabit iĢi yapan kiĢide aynı hareketler yinelendiğinden kas gerilimi meydana gelir. MonotonlaĢan iĢleri yerine getiren çalıĢanın el becerisi ve refleksleri geliĢirken, malzemeye hâkim olma ve muhakeme yeteneği geriler (Kurt, 2013: 23).