• Sonuç bulunamadı

Yaş kavramı, biyolojik yaş ve kronolojik yaş olarak iki açıdan ele alınabilir. Kronolojik yaş, tüm insanlarda aynı olduğu halde, biyolojik yaş bireylere göre değişebilmektedir. Örneğin, aynı günde doğan iki insan 60 yıl sonra kronolojik olarak aynı yaştadır. Fakat biyolojik yaşlanma bireylere göre farklılaşabilir. Organlar açısından ele

91 Dönümcü; a.g.m, http://www.sosyalhizmetuzmani.org/yasliarastirmasi.htm 02.09.2006 92 İçli; a.g.m, www.cumhuriyet.edu.tr/indeks 09.12.2003

93 Dönümcü; a.g.m, http:// www.sosyalhizmetuzmani.org/yaslilikyonleri.htm. 02.09.2006

94 Bahar, Aynur-Tutkun, Hamdi; “Huzurevinde Yaşayan Yaşlılaraın Anksiyete ve Depresyon Düzeylerinin

24

alındığında, kalp yaşlandığı halde, sinir sistemi genç kalabilir. Görüldüğü gibi yaş kavramına sadece kronolojik açıdan bakıldığında bireysel yaşlanmadaki farklılıklar, gözden kaçırılmış olmaktadır. Son zamanlarda yaşlılık konusunda ayrıntılı tanımlamalar yapılmakta; literatürde toplumsal ve psikolojik yaşlanma kavramları da yer almaktadır. Bu yüzden yaşlılık, “yıllarla ölçülen yaşlılık” ve “işlevlerle ölçülen yaşlılık” olarak iki ana başlık altında ele alınabilir. İşlevlerle ölçülen yaşlılık da biyolojik, psikolojik ve toplumsal yaşlanma olarak tasnif edilebilir.

1-Yıllarla Ölçülen Yaşlılık

Yıllarla ölçülen yaşlılık, bir kimsenin yaşlı olduğuna karar vermede yılların geçmesi göz önünde bulundurularak kabul edilen bir belirleme biçimidir. İnsanın doğumundan itibaren içinde bulunduğu zamana kadar geçen, yıllara bağlı değişmeleri anlatır.95 Özellikle gelişmiş ülkelerde 65 yaş, ileri yetişkinliğin başlama yaşı olarak kabul edilir. Bu tanımlama bireyin emekliye ayrılmasını ve sosyal güvenlik sisteminden yararlanmaya başlamasını temel almaktadır. Yaşlılığın 65 yaş ve sonrasıyla tanımlanması, Bismark’ın emeklilik yaşını 65 olarak belirlemesinden kaynaklanmış ve diğer ülkelerde de kullanıla gelmiştir.96

Yaşlılık dönemini belirlemede kronolojik yaş, objektif bir kriter olması hasebiyle belirleyici bir ölçü olarak ele alınabilir. Çünkü bireylerin hayatlarında bazı yeterliliklere sahip olmasında kronolojik yaş, belirleyici bir unsur olarak kabul edilmektedir. Örneğin, okula başlamada, ehliyet almada, milletvekili seçiminde, kronolojik yaş göz önünde bulundurulmaktadır. Ancak, kronolojik yaş, bir kimsenin çalışmak için yada eğitim görmek için çok yaşlı olduğunu belirlemede yeterli bir gösterge olmayabilir. Kronolojik yaş görüşü, tüm insanların aynı yapıda olduğu faraziyesini temel almaktadır. Halbuki 18 yaşındakilerin sürücü belgesi almak için sorumlu sürücü olgunluğuna hazır olamayabileceği gibi, tüm 65 yaşındakilerin de verimli yıllarının sonuna yaklaştığını söylemek mümkün değildir.97 Çünkü yaşlanma süreci, bireyler arasında değişkenlik gösterdiği için yaşlı kişiler, biyolojik ve davranışsal özellikleri yönünden gençlere oranla çok daha farklı özelliklere sahiptirler. Bir erişkinin yaşının 65, 70 veya 75 olduğunu bilmenin, onun sağlık koşulları, fonksiyonel durumu, entelektüel kapasitesi, sosyal bütünleşmesi ve sosyal çevresindeki değişimlere

95 Uğurlu, İbrahim; Yaşlılık, Sızıntı, Yıl. 26, S.308, İzmir 2004, s.22 96 Onur; a.g.e, s. 295

97

25

başarılı bir şekilde uyum sağlaması hakkında fikir vermek yönünden yetersiz bir gösterge olduğu anlaşılmaktadır.98

2- İşlevlerle Ölçülen Yaşlılık

İşlevsel yaşlılık, bireyin biyolojik, psikolojik ve sosyolojik alanda etkinliklerinin belirlenmesi yoluyla ölçülür. Halk arasında yaygın kullanımı olan “insanlar hissettikleri yaştadır.” tâbiri, yaşlılığı belirlemede, “işlev”in belirleyici rolünü vurgulamaktadır. Gerçekte de, bireylerin yaşlanmalarında biyolojik, psikolojik ve sosyal olarak yaşlanmaları süreci, bir diğerinden farklı oranlarda gerçekleşir. Genelde ilk önce biyolojik olgunluk gerçekleşir, bunu sırasıyla psikolojik olgunluk ve sosyal olgunluk izler. Bireyler psikolojik olgunluğa ulaşmadan önce, yaşın ilerlemesi sonucu biyolojik olgunluklarında düşüş görülür. Biyolojik olgunluğun inişe geçmesinden sonra psikolojik olgunlukta da genellikle düşüş gözlenir. Sosyal olgunlukta iniş daha ziyade hayatın son anlarında ortaya çıkar.99

a) Biyolojik Yaşlanma

Biyolojik yaşlanma; kalıtım, sağlık ve çalışma şartlarına göre bedende meydana gelen fiziki değişmeleri ifade eder. Bu yaşlanmada irsi faktörlerin yanında kimyevi, psikolojik, ekolojik faktörler ve hayat tarzı da rol oynar.100

Günümüze kadar hiçbir araştırma “biyolojik yaşlanma” sürecinin ne olduğu konusuna tam bir açıklama getirememiştir. Buna karşılık yaşlanmayı “yaşlanan organizmaya tüm bedensel fonksiyonların uyum sağlaması” olarak tanımlamak mümkündür.101

Biyolojik yaşlanma, insan organizmasında zaman boyunca ortaya çıkan yapı ve işleyiş değişiklikleridir.102 Bu açıdan bireyin sağlığının bozulması ya da sağlığın bozulması korkusu, yaşlanmanın en olumsuz kısmıdır. Vücut, fiziksel gelişim açısından 19-26 yaşları arasında zirveye ulaşmaktadır. Ancak bireyler, genetik açıdan farklı bir biçimde programlandığı ve hayatta farklı etkilere maruz kaldıkları için, biyolojik olarak farklı yıllarda yaşlanır. Ve yaşlanma sürecinde ortaya çıkan biyolojik değişiklikler, her bireyde faklı hızda sürer. Hatta aynı kişinin tüm organları aynı oranda yaşlanmaz. Örneğin ciğer ve böbrekler, genellikle aynı oranda yaşlanırken, kalp bu organlardan, farklı zamanlarda yaşlanır. Üreme sistemleri ise sinir sisteminden önce yaşlanırlar. İlave olarak biyolojik yaşlanma; psikolojik, sosyolojik 98 Lehr; a.g.e., s. 37 99 Kılavuz; a.g.e., s.5 100 Uğurlu; a.g.m., s.22 101 Kılavuz; a.g.e., s.5 102 Onur; a.g.e., s.56

26

faktörlerin yanı sıra, çevresel faktörlerden de etkilenmektedir.103 Bu yüzden yaşlı kişiler biyolojik işlevler bakımından gençlerden ve orta yaş yetişkinlerden daha fazla değişiklik gösterirler.104

b) Psikolojik Yaşlanma

Araştırmacılar kronolojik yaş kavramının yanı sıra fiziksel yaş, bilişsel yaş, psiko- sosyal yaş, sos yo-kültürel yaş gibi kavramları tanımlayarak, bu alana ait araştırmalar planlamakta ve konunun daha ayrıntılı olarak anlaşılmasına çalışmaktadır.105

Psikolojik yaşlanma, belli gelişim evrelerine ulaşan bireylerin bazı gelişimsel görevlere uyum sağlama süreci olarak tarif edilebilir. Yılların geçmesi bireylerin kişiliklerinde farklı değişiklikler meydana getirebilmektedir. Bazı psikologlar bireylerin kişilik gelişimini açıklarken, bireyin yaşını ve hayat dönemlerini göz önünde bulundurmaktadırlar. Havighurst “gelişim görevleri” kavramıyla insanın yaşamının özel dönemlerinde sahip olması gereken belirli beceriler, yetenekler ya da görevlerden söz eder.106 Erikson, Peck ve Levinson gibi psikologlar da bireyin kişiliğinin oluşmasında ve gelişmesinde, yılların geçmesi ve hayat evrelerinin etkisinden bahsederler. Yılların geçmesi bireylerin kendilerini psikolojik açıdan yaşlı hissetmelerinde etkili olabilmektedir.

Sinir sistemi, duygusal algı ve motor performansında meydana gelen değişiklikler, zeka ve yaratıcılığın yanı sıra, bellek ve öğrenme konusundaki gerilemeler de psikolojik yaşlanma perspektifinden ele alınmaktadır. Bir kimsenin benlik imajı ile diğer insanlarla ilişkileri açısından kendini nasıl değerlendirdiği hususu da psikolojik yaşlanma ile ilgili anahtar kavramlardır. Bu açılardan bakıldığında yaşlanma psikolojik süreçlere uyum sağlama ile ilgili bir husustur.107

c) Sosyolojik Yaşlanma

Yaşlanma bireysel olmakla birlikte, toplumsal değerler ve diğer etkenler toplumda yaşlı ve yaşlılığa verilen değeri ve yeri belirlemektedir. Bu nedenle yaşlılık sadece biyolojik, psikolojik bir olay olmayıp aynı zamanda da toplumsal bir olaydır.108

Kaç yaşından itibaren ve kaç yaşına kadar çalışabileceğinin yasalarla belirlenmesi, ve yaşamın hangi bölümünü çalışarak, hangi bölümünü ekonomik güvence altında dinlenerek

103 Kılavuz; a.g.e., s.6 104 Onur; a.g.e., s.295

105 Özyalçın; a.g.m., www.doktordergisi.com/sayi13, 13.05.2005 106 Onur; a.g.e., s.112

107 Kılavuz; a.g.e., s.6-7 108

27

geçireceğini vatandaşların bilmesidir. Yaşlılığın nasıl, nerede, hangi koşullar altında geçeceğini ailenin değil, devlet ve dolayısıyla toplumun belirlemek zorunda olmasıdır.109 Sosyolojik yaşlanmayı, “toplumun, belli bir yaşa gelen kişiye belli tutum ve davranışları zorla benimsetmesi” şeklinde tanımlanmaktadır.110 Diğer bir deyişle sosyolojik yaşlanma; bireyin hayat boyunca, rolleri üstlenme ve terk etme değişimleridir.111 Bir birey, doğumdan ölüme kadar, hem toplum tarafından düzenlenmiş evrelerden, hem de biyolojik evrelerden geçer. Dolayısıyla, bireyin yaşam döngüsü birtakım geçiş noktalarıyla işaretlenmiştir. Toplumun gözünde yaş, yaşam süresinin belirli noktalarla bağlantılı bir davranış beklentileri dizisidir. Toplum, değişik yaşlarda olunacak ve yapılacak uygun şeyleri tanımlar; buna “yaş normları” adı verilir. Toplum nasıl ki en uygun evlenme, okulu bitirme, çocuk sahibi olma ve emekliye ayrılma yaşını belirlemede en önemli etken ise, yaşlının kim olduğunu belirlemede de etkili olmaktadır. Bireyler de kişisel yaş normlarını toplumun yaş normlarına uydurmaya yönelmektedir.112

Hayatın son döneminde bireyin toplumsal rollerinde değişmeler meydana gelebilir. Sosyal normların belirsiz olması sebebiyle gerek iş hayatında gerekse aile ve toplum ilişkilerindeki rollerde bazı değişiklikler olabildiği gibi, bazı rollerin kaybedilmesi de söz konusu olabilir. Bu açıdan hayatın son safhasında değişen rollerle ilgili çalışma yapan uzmanlardan bazıları yaşlılığı “rolsüzlük rolü” olarak tarif etmişlerdir.113