• Sonuç bulunamadı

4. BÖLÜM

4.2. ARAŞTIRMANIN AMACINA YÖNELİK BULGULAR

4.2.1. Yaşlanmayla İlgili Bulgular

4.2.1.1. Yaşlılık Algısı

4.2.1.1.1. Yaşlanma Sözcüğünün İfade Ettikleri

Yaşlılık algısı, 65 yaş üstü kişilerin kimliklerini ve öz-benliklerini şekillendirmede temel öneme sahiptir (Sneed ve Whitbourne, 2005). Yaşlılık algısı kavramı bireyin kendini, kendi yaşlanma serüveninde konumlandırdığı yeri anlatmaktadır. Steverink vd. göre (2001), bireyin yaşlılık algısının kendi öz-benliğine, toplumsal normlara ve o normların birbiri ile olan etkileşimini de içine alan dinamik bir süreçtir. Levy (2003) ise yaşlılık algısını bireyin toplumsal normları içselleştirmesi sonucunda kendine ve içinde bulunduğu yaş grubuna karşı oluşturduğu bir ön yargı olarak açıklar. Batı toplumlarında yaşlılık süreci yaşlı bireyin her gün baş etmek zorunda kaldığı negatif bir süreç olarak nitelendirilse de (Westerhof ve Barrett, 2005), tecrübenin yüceltildiği geleneksel toplumlarda yaşlılık süreci toplum ve yaşlı birey tarafından daha olumlu karşılanmaktadır.

Katılımcılar yaşlılık algıları ile ilgili çeşitli fikirlere sahiptirler. Katılımcıların aktif ve akıllı bir yaşlanma süreci geçirip geçirmedikleri, bu konudaki fikirlerini doğrudan etkilemektedir. Bununla beraber, araştırmanın yapıldığı iki ilçe olan Sancaktepe ve Şişli’de yaşayanların gelir durumu, sosyo-ekonomik statü, muhafazakârlık seviyesi gibi kimliğin yapı taşlarını oluşturan değişkenler, görüşülen kişinin aktif ve akıllı yaş alma süreci geçirip geçirmediğini etkilemektedirler. Orta ve üst sosyo-ekonomik statüde, eğitim düzeyi lise ve üstü katılımcılar aktif ve akıllı bir yaşlanma süreci geçirdiklerini belirterek bu bağlamda spor yaptıklarını, dengeli beslendiklerini ifade etmişlerdir. Bu katılımcılar kendilerini yaşlı olarak görmediklerini söyleyerek

53

yaşlılığa atfedilen, hareketlerde yavaşlama, güç kaybı, görme, işitme gibi duyularda gerileme gibi negatif değişimleri yaşadıklarını, ancak bunları önemsemediklerini belirtmişlerdir.

Yaşlanma sözcüğü ne ifade ediyor? Valla yaşlanma insanın içinde hissettiği bir şey.

Yani kendini yaşlı görmek var, görmemek var… Hiçbir zaman yaşlı görmüyorum ben kendimi. Kişisel olarak kendimiz yapabileceğimiz… Birisi mesela, sen yapamazsın derse… Niye yapamam? Benim de elim kolum tutuyor. Ben bugün hala hep kendi başıma yaşamak istiyorum. Yani, kız kardeşim var eksik olmasın… Geliyor kalıyor; ama istemiyorum yani. Kendi hayatımı kendim yaşamak istiyorum. Yaşlılık böyle bir şey; ama başkalarıyla… Bilmiyorum, belki çoluğum çocuğum olmadığı için böyle düşünüyorum… Başkaları… Kendimi teslim etmem hiçbir zaman. Ben öyle düşünüyorum yani. İstediğimi yapabileyim, gücümün yettiği kadar. Mesela diyelim ki sağlık ocağına gideceğim. Buradan taksiye binip gidebilirim; ama yürümem lazım diye düşünüyorum. Yürüyerek gidiyorum, 2 kilometre tutar buradan. Binaları saya saya gidiyorum, kaç tane… (Gülüyor) 10 metre olsa işte, bir gitmek bir gelmek 2 kilometre oluyor.” (DG 228, Ş, 85, K)11

“Valla gönül yaşlanmıyor aslında... Gönül yaşlanmıyor yani aynı hisleri yaşıyorum yaşıyorum ben... Ama yaşlandığımı da kabul etmiyorum tabi... Gönül hiçbir zaman yaşlanmıyor” (DG 117, S, 83, K)

“Yaşlanma sözcüğü bana neyi ifade ediyor? (Düşünüyor bir süre) çok zor bir soru ya yani... Hiç düşünmemiştim, ama kendimi hiç yaşlı hissetmiyorum tabi...Kendine bakmamın gerekliliğini daha iyi hissediyorum, sağlık açısından da daha dikkatli olmamız gerektiğini... Uzun bir yaşam için sağlıklı yaşamak için daha gayret ediyorum öyle diyelim.” (DG 224, Ş, E, 65)

“Yooo…Öyle şeyim yok. Yaşlısın deyince bozuluyorum hatta (kahkaha atıyor). Severim mesela konsere gitmeyi... Sinemayı severim, tiyatroyu severim. Okul arkadaşlarımla buluşurum.” (DG 211, Ş, K, 74)

11Araştırmaya katılan her bir katılımcı için birer Derinlemesine Görüşme kodu verilmiştir. 3 haneli rakamlardan

oluşan bu kod, görüşülen kişinin ilçesini, mahallesini ve o mahallede görüşülen kaçıncı kişi olduğu bilgisini içermektedir. Örneğin görüşme kodu DG 228 olan bu katılımcı, kodun birler basamağındaki 2 rakamı Şişli’yi (1 rakamı da Sancaktepe’yi temsil etmektedir), onlar basamağındaki 2 rakamı Fulya’yı (1 Teşvikiye’yi, 3 Feriköy’ü) ve yüzler basamağındaki 8 rakamı ise o mahallede görüşülen 8. kişi olduğunu göstermektedir.) Benzer durum Sancaktepe için de geçerlidir. Kodlamanın yönergesi Ek 1’deki Tablo’da açıklanmaktadır.)

Şişli’den aktif ve akıllı yaş alma süreci geçiren, eğitim düzeyi yükseköğretim olan, orta ve üst sosyo-ekonomik statüdeki katılımcıların bir kısmı, yaşlanmanın tıpkı doğmak ve büyümek gibi canlılara özgü doğal bir süreç olduğunu ifade etmektedirler. Bu katılımcılar ölüm kelimesini doğrudan telaffuz etmeyip dolaylı olarak ima etmekte ve yaşlanmanın ölüme yaklaşmak olduğunu belirtmektedirler.

“Yaşlanmak mı...? Yaşlanmak, yaşamın doğal bir evresi olarak bir dönemi olarak, bir dönemsel bir eeee yaşam biçimi olarak görüyorum. Sonuçta yaşlanıcaz canlıyız.”

(DG 227, Ş, E, 74)

“Hani her canlı gibi... Başlayıp biten hayat var, bu hayatın bütün bir dönemi, sonraki dönem de ölüm.” (DG 229, Ş, E, 71).

“Ama yaşlılık deyince… Yaşlılık da tıpkı doğmak gibi, büyümek gibi bir süreç. Normal yani. Herkese nasip olsun. Nasıl doğduk? Nasıl büyüdük? Yaşlandık da yavrum. Allah nasip etti bize.” (DG 212, Ş, K, 66)

Buna karşın alt sosyo-ekonomik statü ve eğitim düzeyi düşük katılımcıların çoğunun aktif ve akıllı bir yaşlanma süreci geçirmedikleri anlaşılmıştır. Bu katılımcılar yaşlanmayı hastalık ve ölüm ile yaşlılık sürecini ise “sona yaklaşma”, “ölüm”, “yaşamın son demleri” gibi ifadelerle ilişkilendirmektedirler.

“Valla yaşlanmak… İhtiyarlamak, ihtiyarladıktan sonra da ölmek… Başka bir şey aklıma gelmiyor.” (DG 126, S, E, 65)

“Yaş ilerledikçe ben dünyanın işinden umudu kestim... Sona yaklaştık artık... Allahtan hayırlı bir ölüm istiyorum başka bir şey değil. Yani yaşlandık, bu dünyadan umudu kestim, öbür dünyayı bekliyorum... Allahım hayırlı ölüm ver... Kimsenin eline düşürme. Onun için dua ediyoruz... Çok şükür namazımızı bırakmıyoruz, ben daha işe giderken o zamandan diyordum... Hep bana yarım saat, bir saat izin verin, ben namaza giderim... Hele dedim cumamı hiç kaçırmam... Kaçırmadım da çok şükür ama diğer namazlarıma gidemediğim zamanlar da kazasını yapıyorum. Namazımı bırakmadım Allaha şükür.”

55

“Valla Allah kimseyi el ayakta koymasın. Hanım rahat olsun da çocukların önünde, ben de bundan sonra ölümüme vah demem. E ne olacak? Ahiri ölümdür. Ben bunu derim. Evet...” (DG 113, S, E, 72)

“Şimdi ne geliyor yaşlandıkça insanın aklınaa? Yaşamın son demleri... Ölüm geliyor, hayırlısını nasip etsin” (DG 116, S, E, 65)

“Yaşlanma sözcüğü bana şunu ifade ediyor... Artık kendine çeki düzen ver, yolcusun, dünyaya çalıştığın kadar ahirete çalışmak... Aslında gençlikte de ona çalışmamız lazımdı. (Düşünüyor) Yaşlanmak da bizim şeyimizdir yani ilahi kanundur. Tabi genç kalacak değilsin, çocuk doğuyorsun, büyüyorsun, genç oluyorsun, yaşlanıyorsun... Bunlar bizim ilahi kanuni şeylerimizdir.” (DG 122, S, E, 65)

“Yaşlanma deyince… (gülüyor) Yaşlanma deyince… Şimdi moda olan bir hastalık var, Alzaymır meselesi var. O, geliyor aklıma. Vallahi ben Alzaymırı bilmem ama bu sinüzitimle kulaklarım da tıkalı, Alzaymırdan beterim. Burnum tıkalı bak… İyileşmesi de yok bu hastalığın, sinüzitin. Zaten yaşlandım daha da düzelmez. Yaşlanınca hep hastasın. Hastalık bu yaşlılık kızım...”(DG 236, Ş, K, 68)

“Ya yaşlanmak demek hastalık demek (hiç düşünmeden spontan bir şekilde). Ben öyle görüyorum. Hastalıklar geldi miydi bitti. Ben şimdi faalim…Ama şimdi ben evde oturiyim bitti… Benim işim de bitti. Ben 67 yaşındayım aha bugün evde oturiyim iki sene sonra tamamım yani çökerim. İnsan ne kadar zaman faal kalabiliyosa o kadar bence ömrü uzundur… Çünkü bi spordur bu yani nasıl spor yaparsanız benimki de bi spor… Bu spor yani benim için yani para kazanmak değil de oyalanmak… Bak şimdi geldiniz sohbet ediyoruz böyle yani bizdeki bu. Bizde para kazanma şeyi geçti biz emekli adamız, devlet üç kuruş veriyo beş kuruş veriyor, evimizi zamanında almışız, kiramız yok öyle idare ediyoruz yani.” (DG 232, Ş, E, 67)

“Yaşlı olmak... Noluyor? Yaşlı olmak... Sonuca varmanın bir işareti... Nedir sonuca varmak? Biliyorsun, söylemeyelim yani... Mefta olmak kızım. Yolun sonu görünüyor... Şimdi tabi mümkün değil. Ben seksen yaşındayım, en kabadayı 10 sene daha. On sene daha yaşarsam ben çok güzel.” (DG 213, Ş, E, 80)

Yaşlılık ve din konusu yaşlanma literatüründe eskiden çok fazla çalışılmamış, yeni yer bulan bir konu olmaktadır. Dini ritüelleri yerine getirmek pek çok birey için yaşamsal önemdedir ve yaşamın olmazsa olmazıdır. Yapılan pek çok çalışma, yaş ilerledikçe bireylerin muhafazakârlık seviyesinin arttığını ve bireysel ya da topluluk içinde

gerçekleştirilen dini ritüellere daha sık katıldıklarını ve dini kurallara uymaya daha çok dikkat ettiklerini göstermektedir (Barna, 2002; Blazer ve Palmore, 1976; Davie ve Vincent, 1998). Buna neden olarak da dine katılımın yaşamın bitişine yaklaşan yaşlı bireyin sahip olduğu stresli ruh halinden uzaklaşmasına yardımcı olduğu düşünülmektedir (Idler, McLaughlin ve Kasl, 2009; Koenig, 2003). Myers’a göre (2008, s. 75), “yaşlı vatandaşlar arasında en mutlu olanlar, en aktif dindarlardır”. Ancak bu çalışmaların çoğu dinler arasındaki farklılıkları göz ardı etmekte, her bir çalışma, kendi örneklemi dahilindeki bireylerin dine katılımını ele almaktadır. Bu nedenle söz konusu çalışmaların sonuçları karşılaştırmaya uygun değildir. Hal böyleyken yaşlanma ve din konusu ele alınırken genel geçer bir yaklaşımın yerine kişiye ya da o dine özel bir “öznel dindarlıktan” söz etmek gerekmektedir (Taylor, 1986). “Öznel dindarlık” kavramı kişiye ya da toplumlara özel, yerellik bağlamında düşünülmesi gereken, bireysel anlamda da sosyo-ekonomik statü, eğitim durumu, cinsiyet gibi etkenlerle çeşitlilik gösterebilen bir kavram olarak yorumlanabilir. Bu araştırmada da öznel dindarlık kavramı yardımıyla eğitim durumu, sosyo-ekonomik statü, gelir dağılımı gibi etkenler bakımından birbirinden oldukça farklı iki ilçe olan Sancaktepe ve Şişli’deki kişilerin “öznel dindarlıkları”nın yaşlılık algılarındaki etkisi araştırılmıştır. Buna göre katılımcıların muhafazakârlık seviyesinin de yaşlanma konusundaki fikirlerini etkilediği gözlemlenmiştir. Şişli’ye göre daha muhafazakâr kişilerin yaşadığı Sancaktepe İlçesinde görüşülen katılımcıların çoğu yaşlanmanın “Allah tarafından verilen bir nimet” olduğunu, bir kısmı da yaşlanma ile ortaya çıkan hastalıkların Allah tarafından onlara “imtihan” olarak verildiğini düşündüklerini ve bu nedenle yaşlılık süreci ile daha kolay baş ettiklerini belirtmektedirler. Bu katılımcılar yaşlılık sürecini, ölüme ve ölümden sonra var olduğuna inandıkları ahirete hazırlık olarak nitelendirmekte ve bu süreci ibadetle geçirmektedirler.

“Yaşlanma… Yaşlanmak… O da bir nimettir yaşlılık. Nasip etti bize Allah bu yaşları da yaşıyoruz. Yaş… Biraz daha yaşlanmak istiyoruz yani. Yaşlanan adam, akilli olarak yaşlanırsa çok iyidir. Akıllı olarak… Böyle çoluğunun çocuğunun halinden, huyundan güzel nasıl anlatır. Şimdi benim yanımda koca karım da olsa ya… Hanımcığım da sağ olsaydı, yaşam bu yaştan sonra yaşanırdı... Ama o öldü, Allah rahmet etti. Düştü aşağıya öldü.” (DG 138, S, E, 80)

“Yaşlanıyoz tabi hasta da oluyoz. Hastalıkların neresine üzüleyim? Allah’a karşı gelmem. Allah veriyor, Allah iyi ediyor. Bir herkesi iyi ediyor, bir yatırıyor. İmtihandır

57

hastalık. Allah’tan geliyor.” (DG 131, S, K, 77)

“Yaşlanma ne yapayım.... Allahımdan geldi. Ondan gelen her şeye şükürler olsun evladım. Allah ne derse o olur biliyor musun? Allah dedi biz de yaşlandık. Hamdolsun. Hastalık, dert hep Allah’tan. O tarafa bu tarafa düşüyorum namazımı kılıyorum, Allahım elden ayağa düşürme diyorum... Allahıma dua ediyorum hep. Napım? Çoluğuma çocuğuma zahmet çektirme Allahım diyorum hep işte öyle.” (DG 132, S, K,

70)

Şişli’de ise görüşülen kişilerin pek azı kendini muhafazakâr olarak nitelendirmiştir. Bu kişilerin yaşlılık algısı ve yaşlılıkta ortaya çıkan negatif durumlarla baş etme konusunda dini referanslar vermedikleri gözlemlenmiştir.

4.2.1.1.2. Yaşla Beraber Ortaya Çıkan Değişimler