• Sonuç bulunamadı

4. BÖLÜM

4.2. ARAŞTIRMANIN AMACINA YÖNELİK BULGULAR

4.2.1. Yaşlanmayla İlgili Bulgular

4.2.1.1. Yaşlılık Algısı

4.2.1.1.4. Yaş İlerledikçe Kazanç ve Kayıp Olarak Nitelendirilebilecek

katılımcılar yaş ile beraber kazanç olarak nitelendirebilecekleri neler var sorusuna spontan olarak hoşgörü cevabını vermişlerdir. Yaş almayla beraber, ilerleyen yıllarda kazanılan tecrübe ile birlikte gerek aile içinde gerekse toplumun diğer fertlerine karşı hoşgörü seviyelerinin yükseldiğini belirterek bundan da belli belirsiz bir gurur ve haz duymaktadırlar. Bu durum görüşmeler sırasında yüz ifadelerine, jest ve mimiklerine yansımıştır.

“Hep böyle ileriye dönük bir şey yaparım bir şey yazarım ama zaman içerisinde gün geçtikçe ve enerji azaldıkça ve ileriye bakış açısı yani insan kötüyü görüyor. Az bir

zaman kaldı ve o zaman zarfında neler yapabilirim böyle bir düşünce hakim oluyor halbuki, his yok oldu tabi zamanım kısıtlandı. Fizik olarak ta bir takım sıkıntılar filan olunca... Ama onun yanında da bu yaşın getirdiği bir olgunluk oluyor, yani eskisi kadar insanların yaptığı bazı şeyler... Ne bilim eskiden çok üzüldüğüm insanların davranışlarını o kadar önemsemiyorum... Hayat bu, insanlar böyle... Eskiden tabi beni sarsardı, iyi niyetimi suistimal etmeleri falan çok sarsardı. Eskisi kadar artık önemsemiyorum...Bence yaşlılığın getirdiği en büyük olanaklardan biri bu... Bir takım şeyleri mazur görüyoruz, onlar bizi artık eskisi kadar üzmüyor. Ama tabi ki, bu eski şevk kalmıyor.” (DG 215, Ş, K, 77)

“Mesela yaş ilerledikçe kazandırdığı şeyleri anlatıyım sana sırayla. Mesela yaş ilerledikçe tabi ki olgunlaşma... Daha sevecen, daha saygılı... Örf, adetlerimizi daha iyi öğrenmek, gençlerimize aktarmak, gençleri bilgilendirmek... Ondan sonra ibadetini yapmak, kazanmak, çalışmak... Bunlar insanı evre evre daha çok olgunlaştırır. İnsanı yeni şeylere götürür. Manevi şeylere... Evet evet manevi şeyleri yapıyor, yaş ilerledikçe bunların bilincinde oluyosun. Farkında oluyosun. Gençlikte hoy hoy zamanın bilmem ne... Pek şey değil ama yaş ilerledikçe insan bunları hissediyor.” (DG 225, Ş, E, 68) “Kazanç olarak nitelendirebileceğim neler var? Deneyimlerim çok fazla… Merhamet, hoşgörü, yardımseverlik bunlar hep sende kalıyor… Darbe de alsan bu konuda o sende alışkanlıktır artık yani bir insandan darbe yediğin zaman o sana ders oluyor. Ama yine de insanlardan uzaklaşamıyorsun, yine insanlarla birlikte oluyorsun. Buna zorunlusun. Artık kimseden nefret edemiyorum… O an napıyorum? Mümkün olduğu kadar düşman görmemeye çalışıyorum… Akrabam olsa, kardeşim dahi olsa bana kötülük yaptığı zaman önemsememeye çalışıyorum. Hatırlamamaya çalışıyorum, affedici oluyorum. Ah etmediğin sürece bana kalıyor o zamanda ya hastalanıcam ya üzülücem… O yüzden pek şey yapmıyorum önemsemiyorum.” (DG 129, S, K, 66)

“Hoşgörü oluyor. İhtiyarlayınca insanlarda oluyor. Mesela, derler ki eskiden çok ateşliydim… Ateşin sönüyor zaten. Tahammül ikinci akıl derler. Sabır… Mümkün mertebe herhangi bir tartışmada, konuşmada, herhangi bir olayda şey yapıyorum, sakin davranmaya çalışıyorum. Kendimi frenlemeye çalışıyorum. Eskisi gibi ani tepkiler yok artık. Sükunet var.” (DG 226, Ş, E, 77)

“Ya tabi yaşlandıkça sonuçta daha tecrübe sahibi oluyorsun. Geçirdiğimiz yaşımızdan pratikten bizde nasibimizi alıyoruz ona göre davranıyoruz. Yani yaşlandıkça tabi bir deneyim sahibi oluyoruz.” (DG 227, Ş, E, 74)

67

“Tecrübeler... Yaş aldıkça en büyük kazanç tecrübeler bence... Tabi oooo. Şeyler artık karşılaştırmalar oluyor...Gençlikte yapılan hatalar... Hep karşınıza çıkıyor zaten. ‘’Ben ne yapmışım?’’ falan diyorsunuz; ama insan bir değişim halinde. Bunu kabul etmek lazım. Kendinizi beğenmiyorsunuz bi kere, her şeyden önce.” (DG 221, Ş, K, 65) “Yani yaşlanma sözcüğü aslında şey, daha doğru kararlar verebileceğin bir yaş olduğunu düşünüyorum... Daha zaman kazanıyorum ve her şeyi daha iyi değerlendiriyorum yani kritik yapacağım bir yaş, her şeyi kritize edebiliyorum. O tabi yeterli olmayabilir.” (DG 224, Ş, E, 65)

Orta ve üst sosyo-ekonomik statüden olan ve eğitim düzeyi yüksek katılımcılar yaş ilerledikçe kazanç olarak gördüklerini hoşgörü, tecrübe gibi manevi kazançları örnek gösterirken alt sosyo-ekonomik statüde, eğitim durumu düşük olan katılımcıların “kazanç” sözcüğünü duyduklarında akıllarına ilk olarak maddi kazanç gelmiştir ve büyük çoğunluğu pek kazançlarının olmadığını belirterek maaşlarından ve geçim derdinden söz etmişlerdir. Deşme sorularıyla maddi kazancın dışında manevi kazanç durumu açıklanmaya çalışıldıktan sonra pek azı orta ve üst sosyo-ekonomik statüdekiler gibi tecrübe ve hoşgörüden bahsetmiş, büyük kısmı da çocuk ve torun sahibi olmayı kazanç olarak nitelendirmişlerdir. Bu durumun yaşanılan yerden bağımsız oluşu ilginçtir.

“Eeee torunlarımın güzellikleri işte… Onların doğumları… Onların yürümesi, konuşması… Gelecek diyorlar bir panik… Hazırlanıyorum. Gidiyorlar, arkalarından bir şey… Şurada oturuyorlar. E Gönül (kızı) yanımda oturuyordu, alışmıştım. Oğlan kucağımda büyüdü, koynumda büyüdü. Gittiler, bir sene ağladım, belli etmedim. İşte analık bu… Tabii inşallah sen de tadarsın.” (DG 212, Ş, K, 66)

“Çoluğumu çocuğumu meydana getirdim. Başka bir şey yok. Mücadeleye devam...Mücadeleyle, çalışmayla, hayvancılıkla... Bundan sonra işte herkes kendi

ekmeğini aldı... Onlar da şimdi bana bakıyorlar. Ben onları kör etmedim, topal

etmedim, meydana getirdim. Şimdi bana bunlar bakıyorlar.” (DG 123, S, E, 78)

“Çocuklarım var, torunlarım var... Çok mutlu evleri var, barkları var... Kocaları memur, kimisi emekli oldu, oturuyorlar çok şükür... Torunlarımı evlendirdim... Başka bir şeyim yok Allah’a şükür” (DG 127, S, K, 90)

“Hayatta ne kazandım işte… Hayatta işte geçim… Geçimin güzel olursa her şey güzel oluyor, geçim rahat olursa... Geçim zorlaştı mı her şey zoruna gidiyor. Valla, gençliğimizde çalışmışık. Gençliğimizde iyi ki çalışmışım dedim. Çalışmışım yani gençliğimde çalıştım. İyi ki çalışmışım yani… Şu anda çalışamam, aklım kesmiyor yapacağımı.” (DG 126, S, E, 65)

“Yaşlandıkça, kızım, tecrübeler görürsin. Dedeler, babalar yahut insanlar umumi olarak kim ne yapmış? Nereden nereye gelmiş? Nasıl çalışmış? Buni göz önüne alırsin, tecrübe oliysin. Bazı insan var, görüşü az olur, tecrübeyi alamaz. Yani, kötülükten bir şey, her gelmez. Yani insanı kötü. İyilik iyilik… İnsanlık insanlık…” (DG 121, S, E, 97)

Yaş ilerledikçe kayıp olarak nitelendirilen sorusuna eğitim durumu, sosyo-ekonomik statü, cinsiyet, meslek gibi değişkenlerde farklılık göstermeksizin eşini kaybedenlerin hemen hepsi eşlerinin adını vermişlerdir. Tüm yaş grupları için zor bir durum olan eş kaybı 65 yaş üstü kişiler için farklı sonuçlar doğurabilmektedir. Eşlerini kaybeden yaşlıların bu durumla baş etmekte zorlanmalarının pek çok nedeni vardır. Uzun yıllar evli kalan yaşlı çiftlerin aralarında iç içe geçmiş roller, gelenekler ve görevlerden oluşan karşılıklı dayanışma bağı vardır (Moss ve ark., 2001). Kadın erkek rolleri bir süre sonra yol arkadaşlığına bırakmıştır. Bu nedenle yaşlı çiftler birbirinin refakatine ihtiyaç duymaktadır. Bu rekabet eğer çiftlerden biri hastaysa günlük ihtiyaçlarında destek gibi maddi ya da sadece yalnızlıktan kurtulmak için varlığını hissetmek adına manevi rekabet de olabilir. Eşlerden birinin ölümü, diğer eşin yaşam rollerindeki kopuşa neden olabilmektedir (Raphael, 1983). Öte yandan, yaşlı kişilerin sosyal çevresi, bozulan sağlıkları ve akranlarının hayatlarını kaybetmesi nedeniyle gittikçe daralmaktadır. Buna ek olarak kişiler arkadaş seçiminde yaşlandıkça daha seçici olabilmektedirler. İstanbul gibi megakentlerde yaşlılar çoğu zaman sosyal destek alabilecekleri yakınlarından ya da çocuklarından uzak yaşamaktadırlar.

Öte yandan alt sosyo-ekonomik statü ve eğitim düzeyi düşük katılımcıların çoğu emeklilikle birlikte meydana gelen maddi kayıpları spontan olarak belirtmiştir, orta ve üst sosyo-ekonomik statüde, eğitim durumu orta ve yüksek olanlar ise kuvvet kaybı, hayata karşı isteksizlik gibi durumları örnek vermişlerdir.

69

Araştırmaya başlamadan önce yapılan literatür taramasında uzuvların fiziksel ya da fonksiyonel olarak kayıpları 65 yaş üstü bireyleri en çok üzen ve yaşam kalitelerini bozan durum olarak nitelendirildiği görülmüştür. Ancak bu araştırmada her ne kadar bir kısım katılımcının fiziksel ya da fonksiyonel olarak uzuv kayıpları yaşadığı gözlemlense dahi, baston, gözlük, kalp pili vb. gibi durumlar buna örnektir, bu durumdan katılımcılar hiç bahsetmemişlerdir.

Kayıplar konusunda literatürde ortaya çıkan bir diğer başlık estetik kayıplardır (Jakubietz ve ark., 2008, Brooks, 2010). Özellikle eğitim durumu yüksek, Orta ve üst sosyo-ekonomik statüdeki kadınların estetik kayıpları önemsedikleri, bunun için estetik ameliyatlar dahil pek çok önlem aldıkları ve tedavi oldukları bilinmektedir. Söz konusu katılımcılara bu durum sorulduğunda hiçbiri estetik kayıpları önemsemediklerini söylemişlerdir. Ancak yapılan görüşmelerde özellikle Şişli’de yaşayan üst sosyo-ekonomik statüdeki kadınların yüz gerdirme gibi estetik ameliyat oldukları gözden kaçmamıştır.