• Sonuç bulunamadı

2.2.1. Ebeveynlik Sonrası Evlilik

Yaşam süresinin uzaması, evlilik yaşını ve tanımını da değişime uğratmıştır. Yaşam süresi ise beraberinde evlenme yaşını uzatmış ve çok geç yaşlarda yapılan evlilikler ortaya çıkmıştır. Bu evliliklerde ebeveynlik görevini yerine getiren eşler, çocuklarını evlendirdikten sonra uzun bir süre daha birlikte yaşam sürmektedirler.

Ebeveynlik sonrası evlilik dönemi genellikle 45 ile 60 yaşları arasında başlamaktadır. Bu zaman zarfında çocuklar evden ayrılarak kendi yuvalarını kurmakta ve ebeveynlerinden bağımsız bir yaşam sürdürmeye başlamaktadırlar. Bunun ardından emeklilik dönemi başlamaktadır. Bununla birlikte yaşama anlam katan iş ve görevler yitirilmektedir. Sonrasında itibar, sosyal prestij ve gelir de azalmaya başlamaktadır. Tam bu dönemin içindeyken, birçok evlilikte birtakım problemler baş göstermekte, ebeveynlik görevi sonrasında eşler, tek başlarına 30 yıllık bir zamanı birlikte geçirmektedirler. Dolayısıyla eskiden dulluk dönemi olarak tanımlanan yaşlarda, eşler 20-30 yıl daha sürecek olan bir evlilik sürecini yaşamaya başlamaktadırlar (Tufan, 2003: 219-220).

45-60 yaşlarına kadar ebeveynlik görevlerini yerine getiren eşler, çocuklarının kendi yuvalarını kurmak üzere evden ayrılmaları ile birlikte, yeniden en başında olduğu gibi evliliklerini beraberce sürdürme ve yaşlılık döneminin getirdiği olumsuzlukları el ele bertaraf etme görevlerini üstlenmiş ve yaşlanan evliliklerini en iyi şekilde yaşama eğilimini göstermişlerdir.

Eskiden insanlar 40-50 yaşlarına kadar yaşarken bugün onlarca yıl daha fazla yaşamaktadırlar. 25-30 yıllık daha fazla yaş süresi demek, 75-80 yaşlarına ulaşmak anlamına gelmektedir. Eski kuşaklarda eşlerden biri 45 yaşlarında dul kalırken, bugün

70-75 yaşlarındaki eşler hala birlikte yaşamlarını sürdürmektedirler. Görüldüğü üzere bir asır önce yaşlılıkta evlilik çok ender rastlanan bir durum olup, bu yüzden yaşlanan evliliklerin spesifik sorunlarının bir asır öncesinde yok denecek kadar az olduğunu söylemek mümkündür (Tufan, 2003: 218-219). Dolayısıyla yaşam süresinin uzaması ile birlikte, yaşlılıkta evliliğin ömrü de uzamış olup; bireyler uzun yıllar daha evli kalabilmektedirler.

2.2.2. Yaşlılıkta Evliliği Tamamlamak

Yaşlılık döneminde süregelen evliliği mutlu bir şekilde tamamlamak son derece önemlidir. Ancak yaşlılıkta devam eden evliliklerde de geçimsizlikler, şiddet ve hatta boşanmalar gerçekleşebilmektedir. Bu durum ise, daha çok yaşlanmanın yol açtığı sorunlardan ve neden olduğu kayıplardan kaynaklanmaktadır.

İnsanlık tarihinin hiçbir döneminde insanlar bu kadar uzun yaşamamıştır. Günümüzün Türk kadını ortalama 72, erkeği ise 68 yaşına kadar yaşamaktadır. Endüstri ülkelerinde bu kadın için 82, erkek için 75 yıldır ve Türkiye' de de yaşam süresi uzamaya devam etmektedir. Tabii ki bu gelişmenin evlilikler üzerine de etkisi olmuştur. Eskiden evliliklerin tamamen sevgi evlilikleri olmadığını, ardında başka unsurların da yattığını göz önüne alırsak, örneğin yaşanan ekonomik krizlerin ortaklaşa el birliği ile daha kolay üstesinden gelinmesi gibi, o takdirde insanların belirli beklentilerle evlendiklerini de düşünebilmek mümkündür. Denebilir ki bundan yüzyıl önce insanlar, o dönemlerin zor koşullarından kaçıp kendilerine sığınacak bir yer aradıkları için evlenmişlerdir (Tufan, 2003: 217). Dolayısıyla sözü edilen dönemlerde evliliklerin sevgi temelli değil de, birtakım çıkarlar doğrultusunda daha çok ekonomik sebeplerden ötürü yapıldığını söylemek mümkündür.

Evliliğin çeşitli sebepler altında yapıldığı bu dönemlerde evlilik anlayışı ve evliliğe yüklenen değer de farklılıklar göstermiştir. Birtakım beklentiler zemininde gerçekleşen evliliklerde eşler yaşam süresinin kısalığı nedeniyle erken yaşlarda dul kalabilmekte ve evliliğin ömrü de tıpkı yaşam süresi gibi kısa olabilmektedir.

Evlilik, yaşlılık döneminde baskı ve gerilimlerden, sorunlardan arınmış değildir. Eşler arasında sürtüşmeler ve münakaşalar kadar, kaba kuvvet de diyebileceğimiz şiddet olaylarının meydana gelmesi mümkündür. Bu yüzden gelecek yıllarda, yaşlılar arasında da boşanma olaylarında artışların meydana gelmesi kaçınılmazdır. Ama 60 ya da 70 yaşından sonra meydana gelen boşanmaların birçoğu, kişilerin yaşlanma ile olan

problemlerinden de kaynaklanabilmektedir. Yine bu yaşlarda sevgi, aşk, değer görme arayışı ya da eşinin, ölünceye kadar yanında olacağını bilip de buna katlanamamak, boşanmalara sebep olabilmektedir (Tufan, 2003: 227).

‘Aşkın ve evliliğin yaşı olmadığı gibi boşanmanın da yaşı yoktur’ anlayışından hareketle, yaşlı bireylerde de boşanma hadisesinin gerçekleştiğinden söz etmek yerinde olacaktır. Yaşlılık döneminde yaşanan boşanmaların ana sebebi, yaşlılığın meydana getirdiği sorunlar olsa da, bunun dışında bambaşka sebeplere de rastlamak mümkündür. Yaşlılığa kadar olan süreçte uzun ve yorucu bir yaşamın, yaşlı insanda tükenmişliğe, tahammülsüzlüğe yol açması beraberinde boşanmaları getirdiği gibi, uzun soluklu ve mutlu bir beraberliği, sevgi ve saygı temelli bir hayat arkadaşlığını da getirebilmektedir.

Uzun yıllara dayanan bu birlikteliklerden ortaya 'yaşam yoldaşları' denilen durum çıkmıştır. Bu anlamda evli yaşlıların ortak yaşam hikayeleri, ortak tecrübeleri ve hatıraları vardır. Yaşam süresince yaşamak zorunda kaldıkları iniş ve çıkışları onları birbirlerine daha çok kenetlemiştir. Yaşlıların evliliğinde sevgi kendisini, kişilikte ve duygularda göstermiştir. Geçmiş yıllarda yaşanan rekabet, kıskançlık ve çekememezlik duyguları yerini saygı ve minnettarlık duygularına bırakmıştır. Hala birlikte yaşayan bu bireyler, birbirlerine karşı son derece saygı duymakta ve şükran duyguları barındırmaktadırlar. Yaşamlarının geri kalan kısmında birbirlerinin en büyük ve en sadık yardımcısı, destekçisidirler. Birbirlerine engel olmamakta, belli bir kişisel bağımsızlığı, alınan kararları hoşgörü ve sevgiyle karşılamaktadırlar (Tufan, 2003: 227- 228). Bu anlamda, yaşlanan evliliklerde uzun yıllara dayanan duyguların ve paylaşımların rolü çok büyüktür. Dolayısıyla sevgi ve hoşgörü temelli bu evliliklerde, eşler yaşlılıktan doğan sorunları daha kolay aşabilmekte ve birbirlerine destek olabilmektedirler.

2.3. Modernleşme Sürecinde Yaşlılık