• Sonuç bulunamadı

Y. Ö.K DÖKÜMANTASYON MERKEZİ TEZ VERİ FORMU

2.1 Yaşam Öyküsü

FOTOĞRAF 1. AHMED ADNAN SAYGUN

Daha 13 yaşındayken İzmir’deki Milli Sinema’da gösterilen sessiz filmlere piyano ile eşlik ediyordu. Okulu bitirince, üniversiteye girmeyerek kendini tümüyle müziğe verdi.1923 sonlarında, o yıl İzmir’e yerleşen Hüseyin Saadettin (Arel) Bey’den iki ay kadar armoni dersi aldı.

1924 yılından itibaren piyano yanında, elde edebildiği kitapların yardımıyla ve kendi kendine armoni ve kontrapuan üzerinde çalıştı. Bir yıl babasına açtırttığı nota ve müzik kitabı satılan dükkanı işletti, o arada ilk bestelerini dükkana getirdiği piyanosunda çalışarak yaptı.

7 Eylül 1907’de İzmir’de doğdu. Babası Nevşehir’den İzmir’e göç etmiş olan matematik öğretmeni Celal Bey’di. Celal Bey daha sonra İzmir’deki Milli Kütüphane’nin kuruculuğunu ve ilk müdürlüğünü yaptı. İlkokuldan itibaren müziğe ilgi gösterdi. Sanat ağırlıklı bir okul olan İzmir İttihat ve Terakki İdadisi’ndeyken, okulun müzik öğretmeni İsmail Zühtü Bey’in kurduğu dört sesli koroya katıldı. Onun önerisiyle Rosatti adında bir öğretmenden piyano dersi aldı, sonra Macar Tevfik Bey’in öğrencisi oldu.

Yine 1924’te ve ondan sonraki yıllarda İzmir Milli Kütüphanesi’ndeki kitaplardan faydalanarak müzik konusunda olabildiğince geniş bilgi edinmeye gayret etti. Bu yoldaki çalışmaları sırasında özellikle otuz bir ciltlik La Grance Encyclopedia’daki müzikle ilgili maddeleri Türkçeye çevirerek birkaç ciltlik büyük bir “Musiki Lugatı” meydana getirdi. Bu sırada henüz 18 yaşındaydı. Ayrıca Wagner’in hayatını, Richter’in ve Jadassohn’un armoni ve konturpuan kitaplarını Türkçeye çevirdi.

FOTOĞRAF 2. SAYGUN VE AİLESİ

1926’da İzmir Erkek Lisesi’ne müzik öğretmeni olarak atandı. 1928’de devletçe açılan sınavı kazanarak Paris’e gidinceye kadar bu göreve devam etti.(EK 4)

Paris’te Vincent d’Indy ile kompozisyon, Eugene Borrel ile füg ve kompozisyon, Paul Le Flem ile konturpuan, Amedee Gastoue ile chant gregorien, Edward Souberbielle ile org çalışarak, bir besteci olmak için gerekli bilgileri edinmeye gayret etti.

Kendisinin yayımlanabilir bularak “Opus.1” numarasını verdiği Divertimento adlı orkestra yapıtını Paris’teki öğrenciliği sırasında 1929-1930 arasında yazdı.

Adnan Saygun’un bu kompozisyonu, 1931’de Paris’te açılan bir yarışmayı kazanan birkaç eser arasında yer aldı. Saygun, Ankara’da yeni göreve başladığı ve seslendirme tarihinde Paris’te bulunabilmek için gerekli maddi olanaklardan yoksun olduğu için, ilk eserini dinlemek fırsatını elde edemedi. Divertimento’nun 1932 yılında Polonya’daki icrası sırasında da Varşova’ya gidemedi. Bu yapıtı, Cemal Reşit Rey’in 1925’te yine Paris’te seslendirilen iki eserinden sonra, yurt dışında seslendirilen üçüncü Türk orkestra eseri olarak müzik tarihimize geçti.15

1931’de yurda dönerek Ankara Musiki Muallim Mektebi’nde öğretmenliğe başladı. 1934’te İran Şahı’nın Ankara’yı ziyareti vesilesi ile Atatürk’ün arzusu üzerine ve çok kısa sürede ilk Türk operası olan “Özsoy”u yazdı. Aynı sırada, öğretmenlik görevinin yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Orkestrası’na şef olarak atandı.

1936’da İstanbul Belediye Konservatuvarı’na (İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı) öğretmen olarak atandı. Aynı yıl Türkiye’ye gelen Bela Bartok16’un Anadolu gezisine katıldı.

15

Saygun’un bu yapıtı ilk kez 1939’da Ankara Devlet Konservatuvarı’nda Dr.Ernst Praetorius yönetiminde seslendirildi. Uzun süre unutulan bu yapıt, 65 yıl sonra 2005 yılında Sevda-Cenap And Müzik Vakfı tarafından düzenlenen 22. Uluslararası Ankara Müzik Festivali’nde Rengim Gökmen yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası tarafından yeni kuşak dinleyicilere tanıtıldı. Yapıtın ilginç bir özelliği, 1939’daki ilk seslendirmeyi izleyen Macar şan solisti Salayi İren’in (Nilüfer Saygun) Saygun’u kutlaması ve tanışmanın evliliğe giden yolu açmasıydı.

16

Bela Bartok (1881-1945) Macar piyanist ve besteci, etnomüzikolog.. Halk müziği araştırmalarıyla ünlendi. 1936’da Türkiye’ye gelerek halk müziği araştırmaları yaptı. Gezilerinde kendisine Saygun eşlik etti. New York Kolombiya Üniversitesi’nde müzik şeref doktoru unvanı aldı. Ölümünden sonraki ilk bir-iki hafta içinde eserleri 48 konserde seslendirildi ve önemli besteciler arasında sayılmaya başlandı.

FOTOĞRAF 3. SAYGUN BELA BARTOK İLE ANADOLU GEZİSİNDE

1936-39 yılları arasında İstanbul Şehir Konservatuvarı’nda çalıştı ve 1939 yılında Halkevleri Bürosu Sanat Müşavirli ve Halkevleri Müfettişi olarak Ankara’ya döndü. Bu görevde 1950 yılına kadar devam etti.

1940’lı yıllarda, Cenap And ile birlikte, Sevda Cenap And Müzik Vakfı’na gidecek ilk adım olarak nitelendirilebilecek olan “Ses ve Tel Birliği”nin kurucuları arasında yer aldı.

Saygun, Ses ve Tel Birliği çatısı altında Ankara’da ilk kadın-erkek karışık karma koroyu oluşturdu.

1950’den sonra, Cenap And’ın mimar Emin Onat’ın imzasını taşıyan, dinletiler için özel olarak tasarlanmış Kavaklıdere’deki evinde (And Evi), düzenli oda müziği konserleri ve resitalleri verilmeye başlandı.1946 yılında Yunus Emre Oratoryosu’nun ilk icrasından sonra Ankara Devlet Konservatuvarı’na kompozisyon öğretmeni olarak atandı ve emekli olduğu 1972 yılına kadar bu görevde kaldı.

Emekli olduktan sonra 1973 yılında İstanbul’a, şimdi adını taşıyan caddedeki eve yerleşti. Hayatının son 17 yılının eserlerini bu apartmanda verdi. 1983 yılından itibaren Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda kompozisyon ve etnomüzikoloji hocalığı yaptı.

83 yaşında vefat ettiğinde bu görevi ve bir süreden beri yürüttüğü Bilkent Üniversitesi’ndeki kompozisyon öğretmenliğini sürdürüyordu.

Aralarında Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Heyeti ile Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu da olmak üzere birçok kuruluşta görev yapan Saygun, yurt dışında da, 1946 yılından başlayarak yıllarca bazı uluslararası kurumların yönetim kurulu üyeliklerinde bulundu.

Uluslararası ün kazanan besteci, 1947’de seçildiği Uluslararası Halk Müziği Konseyi yönetim kurulu üyeliğinin yanı sıra, Türkiye’de 1948’de İnönü Armağanını; 1949’da Fransa Eğitim Bakanlığı’nın Palmes Academique nişanını; 1955’te Almanya’nın Friedrich Sebiller madalyasını; 1958’de İtalya’nın “Stella Della Soliderieta” Madalyası’nı; Sibelius Kompozisyon Madalyasını, Harriet Cohen Uluslararası Müzik Ödülünü, 1981’de Macaristan’da Bela Bartok Diplomasını; 1986’da Bartok Komitesi’nin “Pro Cultura Hungarica” ödülünü aldı.

Türkiye’de, 1948 yılında kendisine verilen İnönü Armağanı’nı takiben, çeşitli hükümetler, belediyeler, üniversiteler ve dernekler Saygun’u defalarca onurlandırmışlardır.

1971 yılında Devlet Sanatçılığı Kanunu yürürlüğe girdikten sonra Devlet Sanatçısı unvanı verilen ilk sanatçı grubu arasında yer aldı.17

Saygun, 1978’de Ege Üniversitesi’nin ve 1984’te Anadolu Üniversitesi’nin verdiği fahri müzik doktorluklarının yanı sıra, 1981’de verilen Atatürk Sanat Ödülünün de sahibidir.

1981’de “Atatürk Sanat Armağanı” ile onurlandırıldı. 1983 yılında da Profesörlük ünvanı, yine kendi alanında ilk olarak Saygun’a yönlendirildi.

1983 yılında Mimar Sinan Üniversitesi kuruluşunun yüzüncü yılı dolayısıyla Saygun’u Osman Hamdi Onur Madalyası ile, ertesi yıl da Kültür Bakanlığı Sanat Büyük Ödülü ile onurlandırmıştır. 1985’te konservatuvarın üniversite sistemine geçmesiyle Saygun Profesör unvanına hak kazandı ve 1986 yılında Türk Tanıtma Vakfı’nca Tütav ödülüne layık görüldü. 1990 yılında Mersin Belediyesi’nin 16.Kültür ve Sanat Şenliği Onur Ödülünü aldı. Aynı yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Saygun onuruna verilen konser sonrasında Büyükşehir Belediyesi Ödülünü aldı. Yine 1990’da Sevda Cenap And Vakfı’nın Altın Onur Madalyası’na layık görüldü. 6 Aralık 1990 tarihinde yapılan törende, Saygun’un sağlığının izin vermemesi nedeniyle ödülü öğrencisi Gürer Aykal, zamanın Cumhurbaşkanı Turgut Özal’dan hocasının adına teslim aldı.

Ahmed Adnan Saygun, söz konusu törenden tam bir ay sonra, 6 Ocak 1991 tarihinde saat 18.10’da Florence Nightingale Hastanesinde vefat etti. Vefatından biraz önce besteci hasta yatağında, hala Almanya’da basılmakta olan bir eserinin üzerinde düzeltmeler yapıyordu. Ölümünün üzerine Mimar Sinan Üniversitesinde Saygun’un anısına bir tören düzenlendi. Bu törende okulun öğrencileri son vazifelerini yine Adnan Saygun’un eserlerini söyleyerek yerine getirdiler. (EK 5)

17

1971 yılında ilan edilen ilk Devlet Sanatçıları: Ahmed Adnan Saygun, Necil Kazım Akses, Ulvi Cemal Erkin, Mithat Fenmen, Prof.İlhan Usmanbaş, Gülay Uğurata, İdil Biret, Suna Kan, Ayla Erduran, Ayşegül Sarıca, Verda Erman.

Vefatından sonra, yakın dostu Prof.Dr. İhsan Doğramacı’nın girişimleriyle Bilkent Üniversitesi Yerleşkesi içinde bir “Ahmed Adnan Saygun Müzik, Araştırma ve Eğitim Merkezi” kuruldu.

FOTOĞRAF 5. ADNAN SAYGUN MÜZİK ARAŞTIRMA VE EĞİTİM MERKEZİ

Eşi Nilüfer Saygun, bestecinin tüm yapıtları, kitapları ve kişisel eşyasını aynı zamanda bir Saygun Müzesi olan Merkez’e bağışladı. Saygun’un kültürel kalıtı besteciyi sevenlerin ve onu tanımak isteyenlerin ziyaretine açık bulunduruluyor.

1991 yılında anısına hatıra olarak kendi adına ait metal para basılmıştır. Bu metal para Saygun Araştırma Merkezi’nde yer almaktadır.(EK 6)

Yapıtlarının bir kısmının yayın hakkı SACEM’e ait olduğu gibi, bir kısmı Southern Music Publishing Co. New York, ve bir kısmı da Peer Musikverlog, Hamburg’a aittir.

Benzer Belgeler