• Sonuç bulunamadı

5. Grup: Kişinin Sağlığını Tehdit Eden Davranışlar

2.7. Yıldırmanın Hukuktaki Yeri

Örgütlerde giderek yaygın hale gelen yıldırma uygulamalarına karşı gazete ve dergi gibi medya organlarının halkı bilinçlendirme uygulamaları ve mağdurların hukuki açıdan haklarını aramaya başlamaları yıldırmaya verilen önemi artırmıştır. Yıldırmayla karşı karşıya kalan işgörenler zaman içerisinde dava açmaya başlamış ve dava sonuçlarına göre örgüte mali yükler bile getirmişlerdir. Yıldırmanın hukuksal açıdan işleme alınması ülkelerin yasalarında yavaş yavaş yıldırmayla ilgili boşluklar olduğunu fark etmelerine ve bu boşluğu gidermeye başlamalarına yardımcı olmuştur. Yıldırmaya ülkelerin yasalarında nasıl yer verildiğini görebilmek için aşağıda bazı ülkelerin hukuksal düzenlemeleri ele alınmıştır.

Avrupa Birliği Hukuku

Yıldırmanın çalışma hayatında bir sorun olarak tanınması ve yapılan araştırmaların artması sonucunda Avrupa Birliği (AB) bünyesinde yürütülen çalışmalar arasına yıldırma da girmiştir. AB bünyesindeki ilk düzenleme, konseyin 1989 yılında çıkardığı iş sağlığı ve güvenliğini ele alan bir direktiftir. Burada yıldırma ayrı olarak ele alınmamış fakat

işgörenlerin iş hayatında karşı karşıya kaldıkları bir risk olarak değinilmiştir. Avrupa Parlamentosu’nun 2001 yılında almış olduğu “İşyerinde Tacize İlişkin Tavsiye Kararı”

(Resolution on Harrasment at the Workplace) ve 2002-2006 yıllarını kapsayan İşçi Sağlığı ve Güvenliği Stratejisi belgesinde psikososyal problemler başlığı altında yıldırmaya yer verilmiştir. Bütün bu mevcut düzenlemelere rağmen yine de AB kapsamında yıldırmaya karşı koruyucu yasal bir düzenleme bulunmamaktadır (Güngör, 2008; Güzel ve Ertan, 2007).

İsveç Hukuku

İsveç’te yıldırmaya dair İsveç Çalışma Ortamı Yasası’na (Sweden Work Environment Act) 1993 yılında “İşyerinde Şiddet ve Tehdit” (Violence and Menace at the Workplace) ve “İşyerinde Mağduriyet” (Victimisation at Work) adlı düzenlemeler eklenmiştir. Yasaya göre çalışma ortamına ilişkin psikolojik ve fiziksel koşulların en iyi şekilde olabilmesi için gerekli düzenlemeler sağlanmalı, işgörenlerin olumsuz koşullarla karşılaşmaması için önlemler alınmalı, işgörenlere yıldırmayla karşılaştıklarında ne yapacaklarına dair bilgi verilmelidir. Bu yasa sayesinde işverene ve yöneticilere yıldırmayla ve iş ortamının düzenlenmesiyle ilgili sorumluluklar verilmiştir (Adams, 2007).

Fransa Hukuku

Yıldırmayı yasal olarak kabul eden ikinci ülke olan Fransa’da 2002 yılında Sosyal Modernleşme Yasası çıkarılmış ve bu yasa çerçevesinde yıldırma konusunda düzenlemeler yapılmıştır. Yasaya göre; hiçbir işgören çalışma koşullarının kötüleşmesi nedeniyle ruhsal ve fiziki sağlığını tehlikeye düşürecek manevi taciz hareketlerine maruz bırakılamamakta, bu nedenle işten çıkarılıp cezalandırılamamaktadır. Yasanın olumsuz yanlarından birisi kamu ve özel sektör arasında ayrım yapmış olmasıdır. Kamuda çalışanların aleyhine olan bu durum, özel sektördekilere mahkeme hakkı tanımıştır. Fransa’nın kendi hukukunda kamu sektörü çalışanları ve diğer kişiler için ayrı bir yargılama sistemi vardır ve yasada devlet memurlarının mahkeme hakkı bulunmamaktadır (Browne ve Smith, 2008; Einarsen, 2000; Güzel ve Ertan, 2007).

Belçika Hukuku

1996 yılında çıkarılmış olan işgörenlerin işyerindeki refahı ile ilgili yasa işyerindeki tüm şiddet biçimlerini kapsayacak şekilde yeniden düzenlenerek 2002 yılında yürürlüğe girmiştir. Fransız hukukuna benzer düzenlemeleri kapsayan yasa, çalışma ortamının düzenlenmesi, mağdurlara yönelik destek ve danışma imkanlarının sağlanması, şiddet vakalarının tespiti gibi konularda yöneticilere sorumluluk yüklemiştir (Di Martino ve diğ., 2003). Yasaya göre her işyeri yıldırmayı önlemek için bir danışman bulundurmak ve önleme politikaları uygulamak zorundadır. Yasaya uymayanlar 8 günden 1 yıla kadar hapis cezası ile yargılanmaktadırlar (Güzel ve Ertan, 2007).

İngiltere Hukuku

İngiltere’de yıldırmayla ilişkili pek çok yasal düzenleme olmasına karşın, özel olarak bu konuda bir yasa bulunmamaktadır. Yasalara göre işverenlerin işgörenlerini koruma yükümlülüğü vardır. 1995 yılında bu hüküm işverene işgörenin psikolojik sağlığını koruma yükümlülüğü de getirmiştir. Psikolojik sağlık kapsamına sadece ciddi ve ağır rahatsızlıklar alındığı için yıldırma tam olarak bu kapsamda bulunmamaktadır.

İstihdam Hakları Yasası işgörene, yıldırma ile karşılaşması halinde haklar tanımaktadır. Ayrıca işgörenin yıldırma ile karşılaşması işverenin bir eksikliği olarak kabul edilmiş mahkeme işgörene iş sözleşmesini bildirimsiz olarak feshetme hakkı tanımıştır (Adams, 1997).

Tacizden Korunma Yasası ise 1997 yılında yürürlüğe girerek sadece işyerinde değil diğer alanlarda da meydana gelebilecek taciz vakalarını kapsayan genel bir düzenleme sağlamıştır (Di Martino ve diğ., 2003).

Almanya Hukuku

Almanya’da yıldırmaya ilişkin düzenlemeler çeşitli yasalarda mevcuttur. İstihdamı Koruma Yasası işgörenlere bu konuda geniş bir koruma sağlarken İşyeri Teşkilatı Yasası örgütler için daha ayrıntılı bilgiler vermektedir. Genel Eşit Davranma Yasası yıldırmayı tam olarak kapsamasa da kişinin dil, din, ırk ve cinsiyet gibi özelliklerinden ötürü ayrımcılık yapılamayacağını belirtmektedir. Ayrıca yıldırmayla ilgili açılan davalar da bu konudaki yasal düzenlemelere ışık tutmaktadır.

Açılan mahkemeler sonucu yıldırmayı yapan kişiye maddi cezalar verilmiş ve yöneticinin işten çıkarılması kararı alınmıştır (Güngör, 2008; Güzel ve Ertan, 2007; Soares, 2002).

ABD Hukuku

ABD’nin 50 eyaletinde yıldırma konusu tek başına ele alınmamakla beraber yasalarda kişinin dil, din, cinsiyet ve etnik köken gibi özelliklerine bakılarak haksız muamele görmesi suç sayılmıştır. ABD Medeni Kanunu’nda işyerinde gözdağı, hakaret, alay ve saldırganlık, cinsel ve ırksal olmayan saldırganlık için ceza öngörülmüştür. ABD Adalet Bakanlığı konu ile ilgili Kongre’ye sunmuş olduğu raporda aşırı düzeyde duygusal saldırı yani yıldırma davranışında bulunan kişiler için ağır suçlar önermiştir (Çobanoğlu, 2005).

Türkiye Hukuku

Yıldırma ülkemiz için oldukça yeni bir kavramdır. Özellikle son zamanlarda artan yıldırma davaları bu konuda halkın artık sessiz kalmadığının ve yasal düzenlemeler gerektiğinin bir göstergesidir. Buna karşın gerek Anayasa gerekse Türk Ceza Kanunu, Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu gibi kanunlardaki hükümler bireyin uğradığı zararın giderilmesi ve zarar veren üçüncü şahısların cezalandırılmasına ilişkin hükümler içermektedir. Bu konulardaki kanunlara sırasıyla aşağıda değinilmiştir.

Anayasa; anayasanın 17. maddesinde “Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir… Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan

haysiyeti ile bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” ibaresi yer almaktadır. Bu maddeye göre kişinin maddi ve manevi varlığını zedeleyici harekette bulunulması bu hakkın ihlalini göstermektedir. Yıldırma da özellikle kişilerin manevi varlığına saldırıda bulunan bir davranış olduğu için bu madde kapsamında değerlendirilebilir (Güngör, 2008).

Medeni Kanun; kişiliğin korunmasıyla ilgili 24. maddede “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse hakimden saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.” denilmektedir. Ayrıca yıldırmaya uğrayanların kişilik hakkına yönelik saldırı tehlikesini önleme ve sürmekte olan saldırıya son verme davası (MK. m25/1), sona ermiş bir saldırının hukuka aykırılık ve maddi tazminat davası (MK. m25/II) açma hakkı vardır (Çobanoğlu, 2005; Güngör, 2008).

Türk Ceza Kanunu; madde başlıkları yıldırma gibi bir başlık olmadığı halde kanunun bazı maddeleri bu konu ile ilgili olarak değerlendirilebilir. Örneğin; 456.

maddede “Her kim katil kastı olmaksızın bir kimseye cismen eza verir veya sıhhatini ihlale yahut akli melekelerinde teşevvüş husulüne sebep olursa altı aydan bir yıl kadar hapsolunur.” ifadesi ile yıldırma mağdurlarına fiziksel ve ruhsal sağlıklarında tahribat olduğu göz önünde bulundurularak dava açma hakkı sağlanmıştır.

Yine 480. madde “Her kim toplu veya dağınık, ikiden ziyade kimse ile ihtilat ederek diğer bir şahıs hakkında madde-i mahsusa tayin ve isnadı suretiyle halkın hakaret ve husumetine maruz kılacak yahut namus ve haysiyetine dokunacak bir fiil isnat ederse üç aydan üç seneye kadar hapis ve ağır para cezasına mahkum olur.” ifadesi ile yıldırma davranışlarıyla benzerlik göstermektedir. Ayrıca 482. ve 228. maddeler de yıldırmayla benzerlik taşımaktadır (Güzel ve Ertan, 2007).

Borçlar Kanunu; Borçlar Kanunu'nun 49. maddesi "şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir. Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır. Hakim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti

ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir." hükümlerini içermektedir. Görüldüğü üzere işyerinde yıldırmaya uğrayan işgören dava açarak tazminat talebinde bulunabilir.

Ancak davayı açtıktan sonra işçinin iş akdinin feshedilmesi durumunda hukuki olarak olayın boyutunun ne olacağı tartışma konusudur.

Yine Borçlar Kanunu'nun 332. maddesi; "iş sahibi, akdin hususi halleri ve işin mahiyeti noktasından hakkaniyet dairesinde kendisinden istenilebileceği derecede çalışmak dolayısıyla maruz kaldığı tehlikelere karşı icabeden tedbirleri ittihaza ve münasip ve sıhhi çalışma mahalleri ile, işçi birlikte ikamet etmekte ise sıhhi yatacak bir yer tedarikine mecburdur" şeklindedir. Burada da işverenin borçlarından olan işgöreni koruma borcu çerçevesinde işgöreni her türlü tehlikelerden olduğu gibi yıldırmadan da korumak ve gerekli önlemleri almak zorundadır. Gerek yargı gerekse doktrin tarafından kabul gören ve işverenin görevleri arasında sayılan "işçiyi gözetme borcu" ilkesinden yola çıkarak hukuki bir dayanak sağlanabilir. Çünkü işverenin gözetme borcunun içerisinde yalnızca iş sağlığı ve güvenliği gibi konular yer almamaktadır (Binbir, 2007).

Tüm bunların dışında Borçlar Kanunu’nda yıldırmayı da içeren madde değişikliğine karar verilmiş ve "İşveren, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu nevi tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür" ifadesi eklenmiştir. Böylece işverene işgöreni yıldırmadan da koruma sorumluluğu getirilmiştir (Binbir, 2007).