• Sonuç bulunamadı

yüzyıl sonu ve 9. yüzyıl başlarından itibaren, aile isimleri ku

Kuru mlar

sından 11. yüzyıl ortalarına kadar devam etti. Thema stratiotes1eri daha önceki dönem paralı askerlerinin yerini almak suretiyle

8. yüzyıl sonu ve 9. yüzyıl başlarından itibaren, aile isimleri ku

şaktan kuşağa aktarılan hem sivil hem de asker kökenli büyük toprak sahibi aileler dikkat çekiyordu. 9. yüzyılın sonlarına doğru ise büyük mülkler iyice yaygınlaştı. Giderek özgür köy­

lülerin ve asker-köylülerin mülklerini şu"{'a da bu şekilde ele geçiren bu "aristokrasi benzeri" aileler43; de'Wete olan yükümlü­

lüklerini yerine getiremediği için bir zenginin korumasına sığı­

nan köylüler; zamanla askeri yükümlülüğün (strateia) paraya çevrilmesi ve bunu ödeyenin yükümlülükten kurtulması gibi unsurlar bir araya geldiğinde resim tamamlanmış ve orta Bi­

zans döneminin asker-köylülere dayanan savunma sistemi or­

tadan kalkmış oluyordu.44 Böylece 11. yüzyıla gelindiğinde as­

keri hizmetleri pronoia'ya bağlanan "kudretli" askerler ortaya çıktı.

Ortaçağlar boyunca bütün dünyada olduğu gibi Bizans'ta da en önemli iktisadi varlık unsuru, servet biriktirme alanı ve aracı, tarımsal araziler idi. Orta Bizans döneminde şahısların yanısıra kilise de arazi biriktirme yarışının içindeydi. Ayrıca yüksek devlet görevlileri ve başarılı komutanlar arazi tahsisleri ile ödüllendiriliyordu. Devlet yeni alanlar fethettikçe ya da dev­

let arazisinde düşman akınları ve tahribatı yüzünden ıssız kal­

mış bölgeleri yeniden iskan etmek istediği sürece, yararlı

bul-43 Aristokrasi terimi bah ve kuzey Avrupa ortaçağlarındaki Avrupa aristokra­

sisinde olduğu gibi, sadece de facto değil aynı zamanda de iure hiyerarşik bağlantılı haklar, yetkiler, sorumluluklar sahipliği ile sınırlı olarak kul­

lanılırsa daha anlamlıdır. Bu nedenle metinde bundan sonra de iııre statü kazanmamış ve toplumsal ve iktisadi gücü de facto kalmış toplumsal unsur­

lar için aristokrasi benzeri terimi kullanılmaktadır.

44 Anna Komnena'nın "Daha önceki imparatorların ihmali yüzünden Rum [Roma] devletinin artık bir ordusu bulunmadığı için . . . " ifadesi thema sis­

teminin çökmüş olduğunun bir göstergesidir. Alexaid-Umar, s.228.

duğu kişilere arazi tahsis ederek toprağa karşı duyulan açlığı tatmin edebildi. Ancak büyük arazi sahipleri ve kilise, bunalım dönemlerinde nakit paraya ihtiyacı olan küçük köylülerin ve askerlerin mülklerini ya satın almak ya da köylülerin devlete olan yükümlülüklerini yerine getiremeyeceklerinin düşünerek kendilerine sığınmaları sonucunda ele geçirdiler. Devlete ödenmesi gereken vergi yükünün aşırı derecede ağırlaştığı dö­

nemlerde bazı köylüler, özgür olmalarına rağmen iktisadi yön­

den sıkıntı çektikleri için, kendilerini baskı altında tutan vazife ve yükleri hafifletmeyi vaadeden bir zengin/güçlü kişinin ya da kilise ve manastırların himayesine sığınmayı yeğliyordu. Bir önceki alt başlıkta incelendiği gibi devlet 10. yüzyıldan önce küçük arazi sahiplerinin arazileri üzerindeki denetimlerini yi­

tirmelerini önlemek için herhangi bir tedbir alma ihtiyacı duy­

madı. Devlet daha çok küçük arazililerin sağladığı vergiler üze­

rindeki hukuku ile ilgileniyordu. Ancak küçük arazililerin ara­

zileri üzerindeki haklarını kaybetmeleri merkez yönünden cid­

di bir sorun haline dönüştü. Güçlenen aristokrasi benzeri bü­

yük arazililerin, giderek daha çok sayıda köylüyü adeta serfleri haline getirmesi devleti köylüsüz ve askersiz bırakmaya başla­

dı. Merkezi iktidar ile aristokrasi benzeri yerel güçlüler arasın­

daki mücadele sadece köylü ve asker arazileri ile değil, aynı zamanda her iki tarafın da ele geçirmeyi çok arzuladığı küçük arazi sahipleriyle ilgiliydi.

Daha önce belirtildiği gibi, askerleri terkedilmiş ya da ve­

rimli olmayan arazilere yerleştirmek devlet için pek makul bir davranış değildi. Çünkü bu arazileri yeniden kullanılır ve işle­

nebilir hale getirmek için önemli miktarda zaman ve emek har­

canması gerekebiliyor, bu da stratiotes'lerin savunma hizmetle­

rini etkin bir şekilde yerine getirmesini aksatabiliyordu. Böylece stratiotes'ler kısa ya da uzun süreli kalmak üzere garnizonları­

nın bulunduğu bölgelerdeki büyük toprak sahiplerinin

sağladı-ğı ikametgahlara yerleşiyorlardı. Toprak sahipleri askerleri bes­

lemek ve korumakla yükümlüydü. Devlet böylece büyük arazi sahipleri üzerinde bir iktisadi baskı kuruyordu. :\"e var ki, dev­

letin bulduğu bu çözüm zaman içinde aleyhine döndü. Bir çok büyük toprak sahibi, asker mülklerini satın aldı ya da kiraladı.

Bunların ele geçirdikleri tarıma elverişli arazileri bi}ten hayvan­

ları için otlak haline getirmeleri, bazen gelirini kehdilerine bağlı askeri birlikler oluşturmakta kullanmaları ya da kilise ile birlik­

te zaman içinde elde edilmiş bazı vergi muafiyetlerine sahip olmaları devlet için iktisadi kayıplara yol açıyordu. Sonunda 10.

yüzyılda büyük toprak sahipleri toplumda önemli güç odakları haline geldi. Aynı zamanda devlet ve eyalet yönetiminde önemli askeri ve sivil görevlerde de bulunan büyük toprak sa­

hipleri, Bizans kaynaklarında dünatoi (kudretliler), topraklarını ele geçirdikleri köylüler ise penetes (fakirler) olarak adlandırılı­

yordu.45 Büyük toprak sahibi ailelerin çoğu Anadolu'da bulu­

nuyordu. 11. yüzyılda isimleri bilinen ve Bizans siyasi ve askeri hayahnda ön plana çıkan, hatta bazıları imparatorlarla akraba­

lık bağı sağlayarak tahta bile geçen ünlü aileler arasında Lekapenos, Diogenes, Fokas, Kekaumenos, Dukas, Maleinos, Argüros, Botaniates, Maniakes, Musele, Skleros, Bourtzes, Kurkuas, Melissenos, Komnenos, Gabras, Dalassenos, Palailogos, Boilas ve Apokapes'ler sayılabilir. 13. yüzyılda İznik İmparatorluğu'nun büyük arazili aileleri arasında ise Laskarid, Kantakouzenos, Angelos, Palailogos, Strategopoulos ve Kaballarios'lar vardı.46

Büyük toprak sahiplerinin küçük köylülüğe ve dolayısıyla bu kuruma büyük önem veren Bizans devleti aleyhine mülkle­

rini genişletmesine karşı mücadele edilmesi ihtiyacını farkeden

45 The Cambridge Medieval History (1967), Vol.4-Part II, s.98.

46 Vryonis, 1971, s.25 ; Angold, 1975, s.69.

ilk imparator I. Romanos Lekapenos'dur (920-944). Romanos'un 922 yılında yaptığı bir hukuki düzenleme ile "komşuların önce­

likli satın alma hakkı" (protinıesis), yani rüçhan hakkı kurumu yeniden düzenlendi. Köylü arazisinin satış ya da kiralama sure­

tiyle elden çıkarılması halinde, beş gruba ayrılan alıcılar belirli bir sıra ile rüçhan hakkından faydalanacaklardı. Bunlar sırasıy­

la: i) mülkte iştiraki olan akrabalar, ii) diğer mülk iştirakçileri, iii) satılacak arazi içinde kalmış toprak parçalarına sahip kimse­

ler, iv) araziye ait vergileri ortaklaşa ödeyen komşu mülk sahip­

leri ve v) diğer komşular idi. Arazi başka bir kişiye ancak bu beş gruptaki kişiler satın almayı reddettikleri takdirde satılabi­

lecekti. Üzerinde ciddi olarak düşünülmüş olan bu yeni düzen­

leme, küçük arazi mülkiyetini hem kudretlilerin satın almala­

rından hem de gerektiğinden fazla parçalanmaktan korumak amacını taşıyordu. Kudretliler artık protimesis kurumunun sınır­

ları dışında arazi sahibi olmak yani yukarıdaki beş kategoriye dahil olmak hali dışında hiç bir köylü arazisini satın alamaya­

cak, kiralayamayacak, akrabaları olmayan fakirler'den bağış ve miras yoluyla bile arazi kabul edemeyeceklerdi. Ancak bu dü­

zenleme etkili bir şekilde uygulanamadı. Çünkü 927-28 yılında alışılmamış derecede uzun ve sert geçen bir kış sonucu ürünün çok az olması devleti ve küçük köylülüğü zor duruma düşürdü.

Ülkeyi zorlayan ağır bir kıtlık ve salgın hastalık dalgası, aç kalmış köylülerden arazilerini çok düşük fiyatlarla ya da ödünç gıda maddeleri karşılığında satın alan kudretliler tarafından is­

tismar olundu. Bu durum karşısında 934'te yapılan yeni bir dü­

zenleme ile, kıtlık dönemi sırasında yapılmış olan bütün bağış­

lar, miras iktisapları ve benzeri hukuki işlemler geçersiz ilan edildi. Adil olarak kabul edilebilecek bir fiyatın yarısından da­

ha az bir meblağ ödenerek alınmış olan araziler derhal eski sa­

hiplerine iade edilecekti. Ancak bu düzenleme de etkili bir şe­

kilde uygulanamadı. Kıtlık döneminde alınan arazilerin çoğu

kııdrctliler'in elinde kaldı. Öte yandan genellikle kudretli büyük arazi sahibi ile o eyaletin yüksek rütb/li devlet memurlarının aynı kişi olması merkezi iktidarm-ka-t'şısına büyük güçlükler çı­

karıyordu. Çünkü iktisadi açıdan en güçlü ve sosyal açıdan en nüfuzlu unsurlar devletin karşısında birleşmiş durumdaydı.

İmparatorluk emirlerinin pratik uygulaması ellerinde bulunan kişilerin menfaati, genellikle bu uygulamanın baltalanmasında yatıyordu.

VII. Konstantinos Porfirogenitos döneminde de (944-959)