• Sonuç bulunamadı

Türk Kabiliyet Temeddüniyesinin Muazzam Eseri

Eser-i atîka encümeni azasında Muhammed Ziya Bey’le mülakat- İstanbul’da Türk eser temeddüniyesi- Muazzam cevâmı ve medâris – Müessesat-ı ilmiye ve elh. İstanbul’un, Türk olduğunu ve Türk kalması lazım geldiğini, artık yerli, ecnebi, herkes takdir etmeye başladı. Bu payda-ı mahfil ecnebiye ve itilafiyede yapmakta olduğumuz tahkikatı enzâr-ı karine vaz eylemektedir. Dün muharrirlerimizden biri, Türk âlem-ı erkânının güzide bir simasıyla mülakat etmiş, İstanbul’un Türklüğe alakası hakkında mumaileyhin vâkıfâne-i mutalatını kaydetmiştir. Eser-i atîka encümenine mensup olup bu husustaki ihtisası malum olan telif ve tercüme encümeni azalarından Muhammed Ziya Bey İstanbul’daki Türk eser ve âbidât-ı muazzemesine dair beyanat-ı atiyede bulunmuştur:

“İstanbul’un bütün manasıyla bir Türk ve Müslüman şehri olduğunu ispat etmek için uzun uzadıya deliller aramaya lüzum yoktur. Osmanlı Türkleri bu beldeyi, fethettikleri günden beri burada taraf taraf vücuda getirdikleri eserler ve âbidât-ı millîye lehülhamd henüz mevcut ve payidar olduğunu cihetle, nazar-ı ifan yalnız bu eser ve mebani-i milliyeye göz gezdirecek olursa bu hakikat pek rana bir surette anlaşılıyor.

143 Bizden evvelki hükümetten tevarüs ettiğimiz eserin madûdiyetiyle bizim tesis eylediğimiz eser ve meyaniyenin kesret ve vefreti kıyas-ı kabul etmeyecek derecede barizdir.

Geçenlerde ecnebi bir mahbem(?) ile bu hususta hasbihal ederken, suz-ı hin fetihte tahrip edilen bazı esere intikal eylemiş idi. Zamanımıza kadar payidar olan eser ve âbidâtta yine Türklerin maatteessüf lütufkârlığı sayesinde kalabilmiştir. Evet! Maatteessüf lütufkârlığı diyorum, çünkü bir vakitler İslam ülkesi iken, inkılab-ı zaman ile ecnebi illere geçen bilâd ve kasabatta bugün kaç Müslüman eseri kalabilmiştir!

Belgrat’ta, Budapeşte’de, Viyana’da, Bulgaristan’da ve Yunanistan’daki bunca maâbid-i İslamiye, çeşmeler, sebiller, tekyeler, türbeler, saraylar, kervansaraylarıyla hatırat-ı tarihyemizi idame ettiren yüzlerce eser nerede? Hala Sofya da son bir Türk eseri olan Bali Efendi Cami’ni bile yok etmeye kalkışmışlardı. Geçenlerde, Budapeşte’nin Osmanlı devrindeki eser ve mebani-i âliyesini gösteren bir resim ve birde plan ile geçmiş idi. İstinsah ve neşredilmiş olsa Türklerin kabiliyet temeddüniyesi pek güzel anlaşılıyor. Vaktiyle İstanbul’da vuku iddia edilen tahribata cevaben muarızıme-i garbın en maruf ve salahiyettar müelliflerinden (Şarl Dil) in (Setud Beyzantin) nam eserinin (218) inci sayfasının on üçüncü satırından itibaren olan sayfalarını bir kere gözden geçirmelerini rica ettim. Uzağa gitmeye ne hacet, hala Venedik’te (Sen Mark) kilisesinin meydanını tezyin eden tunçtan mamul bar- gir hangi şehirden aşırıldı.?!

Osmanlı Türkleri İstanbul’da ne gibi eser vücuda getirdiler? Bunun bitaraf ve namuskâr kalmışların asar-ı münteşirleriyle taht-ı tasdik ve itirafındadır ki, Osmanlı Türklerinin sanat-ı nefisedeki kabiliyet-i mahsusaları bugün şehrimizi camiaca tezyin eden ve inşallah ilelebet tezyin etmesi eltâf-ı semadaniyyeden memul bulunan muazzam cevami şerifeden maada, Fatih, Bayezid ve Selimiye, Süleymaniye, Şehzade, Sultan Ahmet, Nur Osman’ı, Laleli, Mihrima Sultan, Hamidiye, Mihr-i Şah Sultan, Şah Sultan, Zal Mahmut Paşa, Sokullu’lu Mehmet Paşa, Rüstem Paşa, Feyzah Efendi, Valide Sultan, Piyale Paşa, Sinan Paşa, Şemsi Ahmet Paşa, Rum Mehmet Paşa, Mahmut Paşa, Köprülü Mehmet Paşa, Kara Mustafa Paşa, Hadım Hasan Paşa, Bayram Paşa, Gazanfer Ağa, Beşir Ağa, Hüsnü Sultan, Davut Paşa, Amcazade Hüseyin Paşa, Hamit Mahmut Efendi, Mahmut Ağa, Şeyh Vefa, Soğuk

144 köyü Ahmet Paşa, İvaz Efendi, Nişancı Mehmet Paşa Darülhadis, Şeyh Murat, Siyavuş Paşa, Sinan Paşa, Hayrettin Paşa, Damat İbrahim Paşa, Defterdar Etmekçizade Ahmet Paşa, Çuyzade, Efdelzade, Ebulfazl Mahmut Efendi, Menla Gürani, Kermastızade, Kazma Hatun, Osman Şah Validesi, Sofi Mahmut Paşa, İskender Paşa, Cafer Ağa, Emold, Kazasker Perviz Efendi, Tuti Kadı, Hâkim Mehmet Çelebi, Emin Sinan Çelebi, Sekban Ali, Şahkulu, şu eser-ı âliyenin kesretini düşünen bir memleket bundan kavi ve maddi merbutiyet tasvir olunabilirdi?

Civanmert olan eslafımız bu menderesleri yaptırmakla iktifa etmeyerek, tahsil ulumun teshil ve tesri içinde vesait-i ilmiye vücuda getirmişlerdir.

Bu vesait-i âliye meyanında:

(65) adet muhteşem kütüphane tesis ederek iade-i mütalaaya, her fenden (157894) kutb-ı nefisede vakf-ı vahde eylemişlerdir, bununla da kanaat etmemişler, talibin ilm ve marifetin dört maişetten varista olmaz mı ve bütün amal ve efkârını tahsil-i ilme hasr ve tahsis etmeleri için şehrimizin muhtelif mahallelerinde tabhaneler tesis etmişlerdir ki, elyevm evkaf-ı İslamiye müzesi ittihaz olunan Süleymaniye imaratıyla, Fatih’teki Tabhane-i Nur Osmani ve Eyüp’te Sokullu Mehmet Paşa ve Şehzade imaretlerinin tarz-ı inşaca mükemmeliyeti buraları ziyaret eden ecânibin enzâr-ı takdirini celb etmekten hâli kalmıyor ve Türklerin ne kadar ulvi ve ruhani hissiyat-ı şefkat perverane ile mütehassıs olduklarını söylemekten çekinmiyorlar. Bakınız bahçe kapısındaki Hamidiye Medresesi’nin kapısı üzerindeki manzum tarihçede mesken ve mekel, keyt-i amadedir, azu(?) etmiyor. Taliban(?) tahsil-i ilme eylesin say-ı müzeyyid okuduğumuz şu beyit efkâr-ı âliye-i muav-ı feyrurine şahit baliğidir. Beyanatım size kelal vermese idi İstanbul’daki çeşme ve sebilleri de tadat ederdi. Bu nev-i eserin tesisinde ki maksad-ı ali insaniyetperveriyi de izaha çalışıyor idim. Türklüğün, Müslümanlığın bu diyardaki mevcudiyet ve merbutiyet maddiyesini tenbiyet eden eser-i âliye ve dünyaya dair mettir(?) ceridenizin öteden beri vuku bulan neşriyatını cism-i şükran ile gördüğüm için pek naçiz olarak verdiğim malumatı hisseme ait teşekkür etmek ikasına vesile-i hasene ittihaz ederim.” [S.198, s.1]

145 Benim Beyanatım!

Ben de bu memlekette söz, laf söylemek hakkına haiz bir ferdim. Çünkü memleketin bana lütf u inayeti son nefesime kadar ödeyemeyeceğim. Bir zimmet tahmil etmiş ise bende bu türlü atıfete mukabil nankörlük etmiş veya herhangi bir menfaat sevkiyle ona yan bakmış adam değilimdir.

Fakat bu gazeteciler garip kimseler!.. Bilmem nereden bir adam gelir, derhâl koşarlar, (mülakat) yaparlar. Bilmem kim ne nazırı olur, daha birinci mucibinceyi atmadan etrafını sararlar. Bilmem hangi amiral yada general gelmiş, ne (Tokatlıyan)5 bırakılır, ne (Pera Palas), ne de (Union Française) [1]6 üşerler!.. Adamcağız hayat-ı siyasiyeden vazgeçmiş, başımı dinleyeyim diye mesela (Pendik) e çekilmiş, gidip bulurlar. Konuş bre konuş! Sor bre sor! Söyle bre söyle!.. Ya Rabbi! bu ne kadar gır gır!..

Bana gelsenize bakayım!.. Hepinizi bir hamlede kovayım!..

Artık şunun, bunun laflarını dinlemekten gına geldi. Zevzeklerin sermayesi yok, veresiye mal alıp satan esnaf gibi muamele yapıyorlar!...

Şimdiler moda olduğu için söylüyorum:

(Times) demiş ki, (Tan) gazetesi diyor ki.. (Journal de Deba) da manzurumuz olduğuna göre …Bir menbe-i mevsuktan istihbar ettiğimize nazaran…(Washington) dan gelen haberlerde… Polis müdüriyetince yapılan tahkikatta… Dâhiliye Nazır’ının ifade-i katiyesi bu ki…(Ajans Reuters) in tebliğinde münderiç…(Venizelos) un İstanbul’a geleceğine dair!...Harik-i zedegâne erzak itası için…Terfi-i memurin…Hamdolsun iaşe nezareti, müdüriyeti lağv!... Mâliye Nezaretince yüz elli milyon liranın istikrazı… Şehrimiz elektrik kumpanyasının bu haftadan itibaren… Anadolu müvaredatı ticariyesinin temini maksadıyla… Hükümetin tebliğ-i resmisidir…(Çabuk Salın) da mukim Nalıncı (Zekeriya) nın hanesine dün akşam sârik-i duhul… Mevkufinin yarın, yarın olmazsa öbür gün (Bekir Ağa) bölüğüne nakil..

5 İstanbul’un en eski otel zinciri.

6 [1] Münasebet-i hazıra mülabesesiyle bu kelime üzerine hükümetin ve düvel-i mutelifenin nazar-ı dikkatini Kemal-i ehemmiyetiyle celp ederim!

146 Gibi ve emsali sernamelerle halkı oyalıyorlar. Bana gelsenize!.. Hepinize ayrı ayrı bir kelime söyleyeyim. Yazın… Sonra bir kahvehanede birleşin. Toplayın. Çıkan cümleyi 36 ile dizdirin.

Dünyaya da, ukbaya da alay çıksın!..

Yazık size gazeteciler!... Beni adam yerine koymuyorsunuz!... Billahi gücendim. Otuz beş senedir çalakalem bu kadar hezeyan ettim!.. Tüh! Size… Dünkü gevezelerden ne alırsınız… Ne varsa bende, (Mahmut Sadık) ta var…

Mahaza Filozof Tevfik hem nazır, hem de âyandan oldu, artık o susar… Darısı başımıza!... [S.198, s.1]

A.R Mösyö Çar Yakov’la Mülakat

Sebeb-i siyaset ve teşebbüsat-ı iktisadiye- Gönüllü ordu hakkında malumat-Kırım ahvali- Müstakbel Türk- Rus münasebeti

Evvelki gün şehrimize geldiğini yazdığımız Rusya’nın esbak-ı dersaadet sefiri Mösyö Çar Yakov’la dün muharrirlerimizden biri mülakat etmiştir. Şehrimizdeki hayat-ı siyasiyesi esnasında büyük bir marufiyet kesbetmiş olan Rusya ayanından Mösyö (Nikola Çarikov) muharririmizi fevkalade bir nezaket ve samimiyetle kabul eylemiştir:

Sebeb-i seyahat ve teşebbüsat-ı iktisadiye:

- Seyahatiniz bir memuriyet-ı mahsusiye mi müstenittir?

- Evet, Rus gönüllü ordusunun ve Azof-Dinyeper memleketlerinin murahhası saffetiyle (Michael Yurdanski) ile birlikte, belki Paris’e azimet etmek üzere şehrinize geldik. Gönüllü ordu ile Azof-Dinyeper memleketleri murahhaslarından mürekkep olarak 15 gün evvel Sivastopol’de bir meclis inikat etmişti. Muhtelif meslekler mensubiyetinden terekküp eden bu meclisin müzakeratı neticesinde memleketin kuyudat-ı ihsaniyesine nazaran bu havâliye de şehirler ile köylerde ahali ve ordu için kâfi miktarda zahire mevcut olduğu temin etmiştir. Ancak bu zahirin büyük bir kısmı köylülerin elindedir. Köylüler zahiresini Rus kavaim-i nakdîyesinin mahiyet-i malumesinden dolayı satmaktan istinkâf ediyorlar. Çünkü bu kaimeler bir

147 pantolon imalinden başka bir şeye yaramamaktadır. Gönüllü ordunun kuvvetini hüsn-ü idare etmek ve halkın muhtaç bulunduğu eşyayı tedarik eylemek için bugün Rusya’nın fevkalade ihtiyaç hissettiği ayakkabı, kumaş, pamuk mensucat, iplik, iğne, kibrit, ziraat edevatı gibi eşyayı zahire ile mübadele etmek üzere teşkilat yapmaya ve bu bapta icap eden itilafları nakt ve tanzim etmeye çalışacağız.

Bizde mübadele edilecek zahireden başka münkirinizce mühim olmak üzere külliyetli mukadderde petrol ve manganezimiz de vardır. Burada petrol ile bizim muhtaç olduğumuz yukarı ki eşyayı bulursak Türklerle de itilaf akdetmek isteriz. Kırım ahvali:

- Kırım ahvali hakkında tafsilat isteyebilir miyim?

- Kırım da kırım diyet meclisinin intihabatıyla iştigal ediliyor. İntihabat 8 Nisan da vuku bulacak bu meclis Kırım ahalisinin İslam ve Hristiyan umum unsurlarını arz eyleyebilecek meşru ve hakiki bir hükümeti tesis edecektir. Bugün ki (Salomon Kırım) hükümetinin tamamıyla iktidarsız, gayr-ı müstait olduğu göründü. Bu hükümet mevki-i iktidara geldiği günden beri Kırım da vaziyeti fevkalade fenalaştırmıştır. Bunun başlıca sebebi kabinenin Kırım İslamlarının muavenetini celp edememesinden, İslamları rencide etmesinden mütevellittir.

Kırım İslamlarının Bolşevikler ile münasebeti nasıldır?

- Umum-ı İslamlar gibi Kırım İslamları da Bolşeviklerde tamamıyla hasımdır. Bir sene evvel Bolşevikler Kırım Tatarlarını katletti, mallarını yağma etmek suretiyle İslamları imhaya çalıştı. Kırımlıların teşkil etmiş ordusu olmadığı için kendilerini müdafaa edemediler.

Kur’an’a iman eden İslamlar mülkiyet esasına istinat ederler, bu esas Kur’an’da Rus kanunlarından çok iyi olarak tayin edilmiştir. Bu esasları tahrip etmeyi istihdaf eyleyen Bolşevikler ile İslamlar tabiatıyla birbirine hasım bulunmaktadırlar. Rusya da 30 milyon İslam var.

Rusya da hangi hükümet olursa olsun Bolşeviklere karşı kuvvet temin etmek için İslamların tevcihini celp etmeye mecburdur. İslamlar her yerde intizam ve müsavata

148 riayetkâr, namuslu, kanaatli, sanatkâr bir millettir. Yalnız huzur ve asayiş ister, harsı istiklallerine dokunmamak şartıyla harikulade bir tebaa teşkil ederek komünizm ve anarşinin şiddetli düşmanıdırlar.

Kırımlılar Almanlara katiyen taraftar değildirler. İslamların Bolşeviklere düşman olması Bolşeviklerin hukuk-ı mülkiyete ve araziye tecavüzlerinden ibarettir. Karain fakr u zarureti men eder. Bolşevikler ise zenginleri men ve mahvetmeyi esas-ı ittihaz eyliyor. İslamlar rahat bırakılmayı ister, Bolşevikler ise enternasyonalizmi temine çalışıyor, işte farkları..

Müstakbel Türk- Rus münasebeti:

- Türkiye ile Rus cenup ordusu hükümeti ve atideki Rusya münasebeti nasıl olacaktır?

- Bu iki hükümet arasındaki münasebet gayet iyi olmalıdır. İki memleket arasındaki menafi ticariye, harbin tevlit ettiği ihtiyaç-ı mübadele bu münasebetin samimi ve dostane olmasını icap edecektir. Cenup hükümeti bizi resmen buraya göndermekle bu dostane münasebetin temini arzusuna bahr bir delil göstermiştir. Bizim Türkiye ile mübadele muamelatı tesis eylememiz hususunda vaki olan bu teşebbüsümüz Türkiye hakkında gerek şimdi gerek atiye Rusya da berverde edilen dostane arzulara tercüman edilmelidir. [S.198, s.1]

Benzer Belgeler