• Sonuç bulunamadı

Yüksek etkileşim: Birimler arasındaki etkileşim düzenli bir şekilde devam eder 1982’de Weick, sistemleri sıkı yapılı yapan dört özellik belirlemiştir Birincisi, kurallar

KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

3. Yüksek etkileşim: Birimler arasındaki etkileşim düzenli bir şekilde devam eder 1982’de Weick, sistemleri sıkı yapılı yapan dört özellik belirlemiştir Birincisi, kurallar

belirlenir. İkincisi, örgüt üyeleri bu kurallar üzerinde anlaşmaya varır. Üçüncüsü, sonuçlar kurallara göre belirlenir ve sonuçların karşılanıp karşılanmadığını belirleyen bir sistem vardır. Son olarak, geribildirim döngüsü, sürecin başarısını anlatır. Gevşek yapılı sistemler ise, bu özelliklerin bir ya da daha fazlasından yoksundur. Birçok durumda, kuralların veya sürecin tanımı eksiktir. Gevşek yapılı sistemler, uyumlu davranmayan bağımsız öğelere sahip olarak tanımlanırken, sıkı yapılı sistemler, bağımsız bir şekilde hareket etmeyen uyumlu bileşenlere sahip olarak tanımlanır (Orton ve Weick, 1990).

Weick’e (1982) göre, sıkı yapılı sistemlerde A birimi B birimini sürekli olarak, büyük ölçüde, doğrudan ve hemen etkiler. Bunun aksine gevşek yapılı sistemlerde A birimi, B birimini aniden, ara sıra, dolaylı olarak etkiler. En dikkat çeken nokta ise, gevşek yapılı sistemlerde bağımsızlık sınırlar arasındaki gevşek bağlarla belirlenir.

Gevşek Yapılı Sistemlerin Özellikleri

Hirschhorn’a (1994) ve Breiter’a (2004) göre, gevşek yapılı sistemler, bireylerin içinde bulundukları sisteme göre daha fazla özerkliğe sahip oldukları yerlerdir. Gevşek yapılı sistemlerde, sistemin bir bölümündeki eylemler diğer bölümdekileri çok az etkileyebilir ya da hiç etkilemez. Bu sistemler, seyrek kontrol, belirsizlik ve fazla esneklik içeren öğelerden oluşur. Gevşek yapılı sistemler, kendi sınırlarını, kültürlerini ve içeriklerini kendileri oluşturan özerk birimlere sahiptir.

Weick (1976), gevşek yapılı sistemlerin genel özelliklerini şu şekilde sıralamaktadır:  Kullanılan farklı araçlar aynı sonucun ortaya çıkmasını sağlayabilir.

 Sistem içerisinde etki yavaş bir şekilde dağılır.  Sistem içerisindeki uyum yetersizdir ya da azdır.  Sistemin çalışmasını sağlayan kurallar azdır.  Gözlemcilerin gözlem yetenekleri zayıftır.

 Çevreden gelen geribildirim yavaştır ya da çevreden geribildirim alamaz.  Alt-sistemler arasında rastgele bir bağımsızlık vardır.

19

Ingersoll (1993, s. 86) ise, gevşek yapılı sistemlerin özelliklerini şöyle sıralamaktadır:  Belirsiz ya da farklı örgütsel amaçlar,

 Çalışanların üretken eylemlerinde işbirliğinin az olması,  Örgütsel kontrol eksikliği,

 Çalışanların bağımsızlığının fazla olması,  Yönetsel otoritenin azlığı.

Gevşek Yapılı Sistemlerin Tarihçesi

“Gevşek yapılanma” terimi ilk olarak, hücre ve organı, organizma ve grubu, örgüt ve toplumu da içine alan yaşam sistemlerindeki öğeler arasındaki bağlantıları tanımlamak için bu terimi kullanan Glassman (1973) tarafından kullanılmıştır (Pinelle, 2004). Gevşek yapılı kavramı Karl Weick (1976) tarafından yaygınlaştırılmış ve Meyer ve Rowan (1977) tarafından geliştirilmiştir (Firestone, 1984). Ayrıca, kavram Hannan ve Freeman (1977), Pfeffer ve Salancik (1978), Mintzberg (1979) ve Perrow (1984) tarafından da benimsenmiştir (Berente, 2009).

Weick (1976), son 30 yıldır örgütsel teoriye hükmeden rasyonel teoriler aleyhine kendi fikrini öne sürmüştür. Bu rasyonel modeller, örgütleri kesin girdi ve çıktılara sahip olarak görürler. Bu basitleştirilmiş görüş, birçok örgüt türü için işe yaramamıştır. Weick, örgütler içindeki birçok sürecin gevşek yapılandığını, yani, birbirlerine karşı sorumlu olduklarını ama bir dereceye kadar da ayrı olduklarını belirtmiştir. Bunların yine de amaçlarını başarmak için çalışan sistemler olduklarını vurgulamıştır.

Weick’in 1976’daki İdari Bilim Dergisi’ nden alınan makalesi, gevşek yapılı sistemler olan örgütlerle ilgili temel kaynak kabul edilir (Orton & Weick, 1990; Robson, 1998; Gumport &Sporn, 1999; Weick & Quinn, 1999; Johnson, 2002; Pajak & Green, 2003). Weick’e (1976) göre, gevşek yapılı teriminin temeli sistem teorisidir. Bununla beraber, Glassman (1973), Orton ve Weick (1990), Foster (1983) ve Gumport ve Sporn (1999); gevşek yapılı sistemler kavramının, Açık Sistem Teorisi kategorisine girdiğini belirtmiştir (Pinelle, 2004, s. 33; Swanson, 2010, s. 24, Green ve Swanson, 2011, s. 377).

Bazı araştırmacılar, gevşek yapılanma kavramının belirsizliğine dayanarak kavramın kullanılmasına itiraz etmişlerdir. Bazı araştırmacılar da, kavramın görünüş geçerliliğine dayanarak kavramı desteklemişlerdir. Bu iki düşüncenin ortasında olan araştırmacılar ise,

20

çalıştıkları konuya uygun olduğunu düşündükleri ancak anlamını tam olarak bilmedikleri için kavramı tereddüt ederek kullanmışlardır (Orton ve Weick, 1990).

Gevşek Yapılı Bir Sistemin Avantajları ve Dezavantajları

Gevşek yapılanma örgütler için yararlı olabileceği gibi, aynı zamanda da örgütlerin gelişimi için önemli sorunlara da neden olabilir. Gevşek yapılanma bazı örgütlerin ve çalışanlarının ihtiyaçları için uygun olabilirken, bazı örgütlerde de etkili ve verimli bir şekilde amaçlara ulaşmaya olanak sağlamayabilir (Pinelle, 2004).

Gevşek Yapılı Bir Sistemin Avantajları

Gevşek yapılı sistemler, çevreden izole edilmiş durumda olabilir. Sistemin diğer birimleri değişmeksizin, bir birim, bir ihtiyaca tepki gösterebilir, bundan dolayı da algılama mekanizması olarak işlev gösterebilir. Eğer bir değişiklik, birime yararsızsa, tüm sistem bundan zarar görmez. Değişiklik etkiliyse, yenilik sisteme yayılabilir ve diğer birimler tarafından uyum sağlanabilir. Weick’e (1976) göre, gevşek yapılı bir sistemin avantajları şunlardır:

 Gevşek yapılanma, örgütün çevrede oluşan en küçük değişikliklerden bile etkilenme olasılığını azaltır ve örgütün bölümlerinin devamlılığını sağlar.

 Gevşek yapılanma, hassas bir algılama mekanizması sağlar. Gevşek yapılı sistemler, bağımsız algılama öğelerini koruyabildikleri için çevrelerini sıkı yapılı örgütlere göre daha iyi tanırlar.

 Gevşek yapılı bir sistem, uyum sağlaması kolay bir sistemdir. Büyük bir sistemdeki bütün öğeler, birbirleriyle gevşek yapılandıysa, o zaman herhangi bir öğe, bütün sistemi etkilemeksizin tek bir olayı değiştirebilir ve düzeltebilir.

 Gevşek yapılı sistemler, sıkı yapılı sistemlere göre öğelerin kimliğinin, bağımsızlığının ve farklılığının daha fazla korunduğu, değişikliklerin ve yeni çözümlerin daha iyi devam ettirildiği sistemlerdir. Gevşek yapılı sistemler, sıkı yapılı sistemlere göre daha fazla farklılık içerirler ve bu nedenle de çevrelerinde oluşan değişikliklere daha kolay uyum sağlayabilirler.

 Gevşek yapılı sistemin bir bölümünde aksaklık varsa, o zaman bu aksaklık sistemin diğer bölümlerini etkilemeden düzeltilebilir. Gevşek yapılı bir sistem, problem oluşturabilecek durumları belirleyip problemlerin yayılmasını önleyebilir.

21

 Gevşek yapılı sistemler, bireylerin özgür iradelerini kullanmaları için daha uygundur. İnsanlar için önemli olan yararlı olma hissi, bağımsız birimleri olan gevşek yapılı bir sistemde daha fazla olabilir.

 Bireyleri eşgüdümlemek zaman aldığı ve maliyetli olduğu için gevşek yapılı bir sistemi yürütmek sıkı yapılı bir sisteme göre nispeten ekonomik olabilir.

Gevşek Yapılı Bir Sistemin Dezavantajları

Gevşek yapılı sistemlerin dezavantajı ise, birimler arasındaki ilişki eksikliğinden dolayı değişimin yavaş ve etkisiz olabileceğidir. Weick’e (1982) göre, bireylerin kendi bölümlerinde yenilik yapmaları kolay olan gevşek yapılı bir sistemin bütününde değişiklik yapmak zordur. Gevşek yapılı bir sistem, çevreden gelen küçük taleplere cevap verebilirken tehditlere cevap verebilecek şekilde kendi içinde bütünlük oluşturamaz (Firestone, 1984). Gevşek yapılı sistemlerde birimler arasında bağlantı eksikliğinden dolayı değişim yavaş ve etkisiz olabilir (Green ve Swanson, 2011).

Lutz’a (1982) göre, yöneticiler gevşek yapılanma fikrini sorumluluktan kaçmak için bir gerekçe olarak kullanırlar. Bazı kuramcılar da, gevşek yapılı sistemlerin yönetimini problem olarak görürler ve gevşek yapılı sistemlerde göze çarpmayan bir liderliğin olduğunu ancak daha güçlü bir liderlik olması gerektiğini belirtirler (Orton ve Weick, 1990).

Weick (1976), gevşek yapılı sistemlerin dezavantajlarını şu şekilde sıralamaktadır:

 Gevşek yapılı sistemlerin dış çevredeki değişikliklerden etkilenmemesi, örgüt içerisindeki eski geleneklerin ve “çağdışı uygulamaların” devam etmesine neden olur.

 Örgütün esnek olması ve çevresini iyi tanıması, örgütün birimlerinin çevreden gelen değişen uygulamaları ve açıklamaları sürekli olarak benimsemesine yol açar.  Herhangi bir öğenin bütün sistemi etkilemeden değişiklikler yapabilme özelliği,

etkili ve standart hale gelmiş prosedür ve normlardan vazgeçilmesiyle sonuçlanır.  Gevşek yapılı sistemlerin çevrelerindeki değişikliklere daha kolay uyum

sağlayabilmeleri, örgütün diğer bölümlerinde yer alan yararlı uygulamaların yayılmasını engelleyebilir.

22

 Örgütün bir bölümündeki aksaklığın diğer bölümleri etkilememesi, gevşek yapılı bir sistemde problem haline gelebilir. Gevşek yapılı doğasından dolayı örgüt yetersiz öğelerini onarmada problem yaşayabilir.

 Gevşek yapılı sistemlerde bireylerin özgür iradelerini kullanabilme özelliği, diğer çalışanların verimliliğini ve performansını artırmaya yardımcı olmaz.

 Sıkı yapılı bir sisteme göre gevşek yapılı bir sistemi yönetmek daha ekonomik olmasına rağmen, gevşek yapılanma fon tahsisi edilemeyen bir sistemdir; bundan dolayı da değişim aracı olarak kullanabilmek için değiştirilemez ve belirlenemez bir sistemdir.

1990’ da Orton’la beraber Weick, hem orijinal makalenin yanlış anlaşılmasına hem de kavramın basitleştirilmesine karşılık olarak bu kavramı geliştirmiştir. Özellikle, Orton ve Weick, gevşek yapılanmanın tek boyutlu yorumunun tersine diyalektik yorumunun; örgütsel etkileşimlerin daha iyi anlaşılmasını sağlayacağını ileri sürer. Gevşek ve sıkı yapılı sistemler; karşılıklı olarak birbirlerini dışlayıcı değildir ve örgütler aynı yapı içerisinde hem hiyerarşik ve sıkı yapılı bileşenlere hem de eşitlikçi ve gevşek yapılı bileşenlere sahip olabilirler (Green and Swanson, 2011).

Gevşek Yapılı Sistemler Olarak Eğitim Örgütleri

1970’lerden beri, eğitim alanındaki araştırmalar, okulları geliştirmek ve değiştirmek için yollar arayan karmaşık sosyal örgütler olarak göstermişlerdir. Okul sistemi, okul kademelerinde ve yaş gruplarında işlevsel farklılıkları olan hiyerarşik bir örgüt olarak tanımlanabilir (Breiter, 2004). Weick, okulları gevşek yapılı sistemlerin ilk örnekleri olarak kullanır, çünkü eğitim örgütleri arasında fazla değişkenlik ve farklı yönetim stilleri varken bu örgütler, zaman içerisinde ve farklı çevrelerde dikkate değer bir tutarlılık sergilemişlerdir (Pajak ve Green, 2003).

Gevşek yapılı terimi, okul örgütlerini olaylar, öğeler ve süreçler arasında kontrolün, etkinin, işbirliğinin ve etkileşimin az olduğu örgütler olarak karakterize eder (Pajak ve Green, 2003). Weick (1982), okulların diğer örgütlere benzemediğini; bundan dolayı, farklı bir şekilde yönetilmeleri gerektiğini belirtir. Sınıf boyutları değişkenken, ders içeriği ve sınıfların mimarileri farklıyken sonuçların hala tanınabilir olması, okulları diğer örgütlerden ayıran özelliklerdir.

23

Weick (1976) makalesinde, oyunun her kuralının maç sırasında değiştirilebildiği bir futbol maçını tanımlamıştır. Aslında tanımladığı şey futbol maçı değildir, bu benzetmeyi örgütlere uyarlamaktadır. Bu benzetmedeki hakem müdür, koç öğretmen, oyuncu öğrenciler, izleyici ebeveynler ve futbol da eğitim süreci olarak değiştirildiğinde, okul örgütlerinin tanımı ortaya çıkar. Bu tanımın özelliği, eğitim örgütlerindeki farklı gerçeklikleri yansıtmasıdır (Lutz, 1982). Ayrıca, okullardaki öğretmenler gibi işlevsel öğelerin birbirleriyle, müdürlerle ve yerel yöneticilerle nasıl gevşek yapılandıklarını anlatır. Öğretmenler günlük işlerini yaparken bağımsızlık ve esnekliğe sahiptir; bu bakımdan yöneticilerle okullarda değişikliği sağlamada problem yaşarlar (Weick, 1976). İnsanların yoğun olarak giriş-çıkış yaptıkları değişken kurumlar olan okullarda ilişkileri kurallarla yönetmek ve amaçları kestirmek her zaman olası değildir. Bu nedenle, günümüzde daha özerk yapıya sahip okullara ihtiyaç vardır (Dönmez vd., 2011). Ayrıca eğitimde gevşek yapılanmanın benimsenmesine kararsızlık, görevlerin öngörülemezliği, fiziksel dağılım, belirsiz değerlendirme kriteri, gizli teftiş, rutin-olmayan görevler, profesyonellik, çalışanların uzmanlığı ve iç çatışmaları en aza indirme gereği gibi faktörler neden olabilir (Pinelle, 2004). Weick’e (1976) göre ise, eğitim kurumları olan okullar diğer örgütlerden farklı bir şekilde yönetilir. Okullarda sıkı kontrol, bozuklukları hemen düzeltebilme, hızlı emir verme ya da plan yapma mümkün değildir.

Deal ve Celotti (1980), okulların sıkı yapılı değil; bağımsız alt sistemleri içeren birbirleriyle gevşek yapılanmış sistemler olduklarını ileri sürmektedir. Wolcott’a (2003) göre, öğretmenler müfredatla ilgili konularda bağımsızlıklarına düşkündürler ve sınıfta günü gününe yaptıkları şeyleri kontrol etmek için müfettişlerin denetimine direnirler. Bu bağlamda öğretmen özerkliği, öğretmenlerin yetkilerini genişleten, yönetime ve karar alma mekanizmalarına katılımlarını arttıran bir olgudur (Üzüm ve Karslı, 2013).

Bidwell (1965) ve Weick’e (1976) göre, okul sistemlerinin gevşek yapılanmış, zayıf bir şekilde kontrol edilen örgütler olarak tanımlanması mümkündür. Weick (1976), ayrıca, okulu daha az rasyonelleştirilmiş ve daha az sıkı ilişkili olaylar grubunun bulunduğu örgütler olarak karakterize eder.

Bidwell’e (1965) göre, okul sistemlerinin yapısal gevşekliği yöneticilerin kuralları takip ederek çalışmaları kontrol etmelerini zorlaştırır. Öğretmenlerden, sınıf, kademe ve okul silsilesiyle hareket ederek öğrencilerde muntazam sonuçlar ortaya çıkarmaları beklenir.

24

Weick (1976) ve Meyer ve Rowan (1977), okulları bürokratik kontrollerin uygulanmadığı veya belirsiz olduğu sistemler olarak karakterize ederler.

Gevşek yapılı sistemler olan eğitim örgütlerinde okulun temel işlevi, öğretme ve öğrenme, dışarıdan gelecek müdahaleleri engelleyen sınıflarda gerçekleşir. Bu engelleme, eğitimdeki sürekli değişen fikirlerden ve yaklaşımlardan öğretmenleri ve öğrencileri koruması açısından faydalı olabilir (Weick, 1976). Gevşek yapılı sistemlerde öğretmenler sınıfta büyük ölçüde bağımsız oldukları için müdürlerin değişiklik yapabilmeleri zordur (Gamoran, 2008).

Gevşek yapılanma, tüm çekiciliğine rağmen, iki sınırlılığa sahiptir. Bunlardan birincisi, Weick’e (1976) ve Meyer ve Rowan’a (1978) göre, okul sistemlerindeki her ilişki gevşek yapılanmamıştır. Birimlerin birbirlerine karşı duyarlılığı çeşitlilik gösterdiği için yapılanmanın derecesi sıkı ya da gevşek olarak basitçe karakterize edilemez. Örneğin, yöneticiler öğrencilerin ve öğretmenlerin hangi sınıflarda olacağını belirleyerek kimin kime ders anlatacağını sıkı bir şekilde kontrol eder. Ancak sınıfın içerisinde olanlar üzerinde daha az etkili olurlar. Öğretmen sınıf içinde bağımsızdır. İkinci olarak, gevşek yapılanma fikri okul sistemlerini bir arada tutan öğeleri açıklamaz.

Weick (1976), gevşek yapılanmanın işlevsel olan ve işlevsel olmayan yönlerinin birbirini nasıl dengelediğini gösterir. Gevşek yapılı sistemin bir bölümündeki aksama diğer bölümleri etkilemez. Örneğin, tek bir öğretmen okulun tüm eğitim çıktısını etkilemez ve “tehlike” diğer sınıflara yayılmaz. Bununla beraber, öğretmenin eğitim yeteneklerini geliştirerek bu tehlikeyi “onarmak” zordur.

Okulları gevşek yapılı sistemler haline getirecek en önemli etkenlerden biri, yetişmiş lider yönetici profilidir. Okulların açık bir sistem özelliği göstermesi, çevresiyle uyum içinde olması, alt ve üst sistem amaçlarının bir bütün oluşturması okulların gevşek yapılı olmalarını sağlar (Dönmez vd., 2011). Eğitim örgütlerinde bunun başarılabilmesi için değişimi yakalayacak ve yönetecek; yeni kavram ve düşüncelere açık; vizyon sahibi yönetici ve öğretmenlere ihtiyaç vardır (Uğurlu, 2007).

Liderlik

Güner’e (2002) göre, insan sosyal bir varlık olarak, kişisel ihtiyaçlarını gidermek için grup içerisinde yer almak durumundadır. Grup oluşturmadan, insanların birey olarak tek başına yaşayıp, bütün istek ve ihtiyaçlarını karşılaması mümkün değildir. Araç – amaç döngüsü

25

içerisinde, insanlar grup olarak yaşar ve bunun doğal bir sonucu olarak grubu yönetecek, ortak hedefe götürecek kişiye de ihtiyaç duyarlar (Erdal, 2007).

Liderlik kavramı yönetim biliminde 1960’lı yıllardan itibaren ortaya çıkmaya başlamıştır. Günümüzde de sürekli gelişen teknoloji, üstün haberleşme ve rekabet sonucunda örgütlerin etkili ve verimli yönetimi ve amaçlarına ulaşabilmesi için örgütlerde liderlere ihtiyaç duyulmaktadır (Karadağ, Başaran ve Korkmaz, 2009; Buluç, 2009b).

Liderlik, belirli bir amaç, hedef doğrultusunda mevcut değilse bir grubu veya ekibi oluşturmak, mevcut ise onu ekip ruhuna sahip kılarak harekete geçirmek, sevk ve idare etmek ve başarıya ulaştırabilmektir (Tabak, Yalçınkaya ve Erkuş, 2007, s. 4).

Celep’e (2004) göre, lider grup üyeleri tarafından hissedilen, ancak netleşmemiş ortak düşünce ve arzuları, benimsenir bir amaç biçiminde ortaya koyan ve grup üyelerinin gizil güçlerini bu amaç etrafında etkinliğe geçiren kimsedir.

Erdal (2007, s. 8), liderlik özelliklerini şu şekilde sıralamaktadır:  Bir bakışta durumu kavrama yeteneği

 Manevi cesaret

 Risk yükleme kapasitesi

 Yaratıcılık (yaratma ve temsil etme)  Maceracı eğilim

 Beklenmeyen olaylara göğüs germe kapasitesi  Yenilikleri uygulama yeteneği

 Soğukkanlılık

 Sezgi gücü (geleceği görme)

 Taktik, operatif, stratejik düzeyde bilgi ve uygulama becerisi  Bilimsel yöneticilik bilgi ve becerisi

Lider ve Yönetici Arasındaki Farklar

Liderler, ilişkilerini güvene dayandırırken, yöneticiler ilişkilerini denetlemeye dayandırmaktadır. Yöneticiler denetleme, yönlendirme ve ikinci kontrole önem verirken liderler yönlendirmeyi eğiterek, yetkilendirerek ve geliştirerek yaparlar (Erdal, 2007).

26

Koçel’e (2001) göre, lider ve yönetici arasındaki farklar şu şekilde sıralanmaktadır: Yöneticiler;

 İşletmenin amaçlarını gerçekleştirmeye,

 Sahip olunan pozisyondan kaynaklanan otoriteye,  Pozisyon izin verdiği sürece otoriteyi delege etmeye,  Her zaman işletmeye karşı sorumlu olmaya önem verirler. Liderler ise;

 Takipçilerinin hedeflerini gerçekleştirmeye,  Takipçilerinin kendisine sağladığı otoriteye,

 Yasal emir-komuta zincirinin gerekliliklerine riayet etmemeye,  Her zaman takipçilerine karşı sorumlu olmaya önem verirler.

Zalesnik’e (1992) göre, yöneticiler işlerin nasıl yapıldığı ile ilgilenirken, liderlerse işlerin insana ne ifade ettiği ile ilgilenirler. Yöneticiler işi, strateji oluşturmak ve karar almak için etkileşen bir insanlar ve fikirler kombinasyonu içeren bir imkân verme süreci olarak görürler. Yöneticiler seçenekleri sınırlayacak biçimde davranırken liderler uzun süredir var olan sorunlara yeni yaklaşımlar geliştirecek ve yeni seçenekler için konu açacak biçimde ters yönde çalışırlar.

Burns tarafından liderlik stilleri dönüşümcü ve sürdürümcü liderlik olarak ikiye ayrılmış ve 1980’li yıllardan beri alanyazına girmiştir (Şahin, 2004). Dönüşümcü ve sürdürümcü liderliğin özellikleri aşağıda açıklanmaktadır.

Dönüşümcü Liderlik

Dönüşümcü liderlik kavramı ilk olarak 1973 yılında Downton’un İsyan Liderliği adlı kitabında ve 1978 yılında da McGregor Burns tarafından Liderlik adlı kitabında kullanılmış ve Bernard Bass tarafından da geliştirilmiştir (Berber, 2000; Güner, 2002; Eraslan, 2004; Şahin, 2006).

Berber (2000, s. 35), dönüşümcü liderliği izleyicileri ortak bir amacı taşımak üzere birleşmelerini, istek düzeylerini yükseltmelerini ve yapabileceklerinden çok daha fazlasını yapabilmelerini sağlamak için onlardan daha iyisini ve daha fazlasını yapabilmeleri için motive etme şeklinde tanımlamaktadır.

27

Dönüşümcü lider, amaçların ne olduğunu ortaya koyar, çalışanların izole olmasını engeller, adanmışlığı artırır, çalışanların gelişimini destekler, iletişimi kuvvetlendirir ve çalışanları başarılı olduklarında kutlar (Şahin, 2004). Harms ve Crede (2010) dönüşümcü liderlerin, örgüt üyelerinin kişisel gelişimlerini destekleyen ve onları öğrenme ve başarı konusunda motive eden liderler olduklarını ifade eder.

Dönüşümcü liderler, çalışanların moral ve motivasyonun yükseltmeye çalışmakta ve ayrıca çalışanların potansiyellerini açığa çıkarabilecekleri bir ortam sağlamaktadırlar (Erdal, 2007, s. 28). Karar ve eylemlerine yön veren güçlü değer yargılarına sahip olan dönüşümcü liderler, ayrıca, yaptıkları hatalarından ders almaya çalışmakta ve öğrenmeye karşı da heves ve sürekli biradanmışlık göstermektedirler (Baloğlu, Karadağ ve Gavuz, 2009). Dönüşümcü liderler için vizyon, paylaşılan değerler, kurum kültürü, fikirler, ilişkiler, ortak amaç oluşumu, misyon gibi gözle görülmeyen özellikler önemlidir. Bu tip liderler örgütü değişimlere ve canlandırmalara yönlendirirler. Dönüşümcü liderler, karmaşık olayları problem olarak değil fırsat olarak değerlendirirler. Problemler karşısında ekip ruhuna önem verirler ve izleyenlerinin yardımlarını alırlar (Güner, 2002).

Berber (2000), dönüşümcü liderlerin temel özelliklerini şu şekilde sıralamaktadır:

 Dönüşümcü liderler cesaretlidir. Bu liderler, örgütlerin değişimi kabullenmesini ve alışılagelmiş yöntemlerin ortadan kaldırılmasını sağlamak için gerekli olan cesareti gösterebilir.

 Hayat boyu öğrenmekten ve ders almaktan vazgeçmezler. Dönüşümcü liderler, sürekli araştırma ve incelemeler yaparak kişiliklerini geliştirme çabası içindedirler.  Dönüşümcü liderler, kendilerini değişim unsuru olarak tanımlarlar. Örgütün her

alanına kendi etkilerini yansıtırlar.

 Kavramsal yeteneklerini iyi kullanırlar. Lider, izleyenlerinin çevreyle uyumlu olmalarını ve örgütün başarısı için çalışmalarını sağlar.

 Dönüşümcü liderler, bireylere inanırlar. Örgüt içerisinde güven ortamı oluşturmaları, sorun çözmede ve gelişim sağlamada yardımcı olur.

 İzleyenler üzerinde özdeşleşme ve içselleştirme güçlerini kullanır. İzleyenler liderleri ile iletişim kurmak isterler.

 Vizyon belirleyebilen kişilerdir.  Değerler tarafından yönlendirilirler.  Kolay pes etmezler.

28 Dönüşümcü Liderliğin Boyutları

Berber’e (2000) göre, dönüşümcü liderliğin alt boyutları; ideal etki (idealized influence), telkin edici liderlik (inspirational leadership), bireysel düzeyde ilgi (individualized consideration) ve zihinsel teşvik (intellectual stimulation) şeklindedir:

İdeal Etki (Karizma): Lider, izleyenleri ile paylaştığı bir vizyon ve misyona

sahiptir ve takipçilerinin saygısını ve güvenini kazanır. Sorunlara farklı çözüm önerileri sunarlar. İzleyenlerinin saygısını ve güvenini kazanan liderler kararlı ve inançlı bir şekilde örgütü yönetirler (Akbolat, Işık ve Yılmaz, 2013).

 Telkin Edici Liderlik: Lider, izleyenlerini motive ederek takım ruhunu harekete geçirir ve işlerine meydan okumalarını sağlar (Cemaloğlu, 2007). Lider, izleyenler için teşvik edici bir tutum sergiler ve grup bilinci ve güçlü bir ortak amaç duygusu oluşmasını sağlar (Karip, 1999). İzleyenler, liderlerine güven ve hayranlık duydukları için örgütün amaçlarını geliştirmede daha azimli ve gönüllü davranırlar

Benzer Belgeler