• Sonuç bulunamadı

Evlilik ilişkileri kuramcıları, evliliğin niteliğini, eşlerin evlilik ilişkileri ile ilgili olarak yaptıkları açıklamalar veya yüklemelerle değerlendirmektedirler (Thampson ve Synder, 1986; Akt: Kışlak, 1997). Bradbury ve Fincham’a (1990) göre, yüklemeler eşleriyle uyumlu ve uyumsuz çiftleri birbirinden ayıran davranış örüntülerinin temelinde bulunur.

Evlilik doyumuyla ilgili araştırmalar incelendiğinde, eşler arasında yapılan yüklemelerin iki boyutta ele alındığı görülmüştür. İlk boyut olayla ilgili yapılan nedensel yüklemeler, ikinci boyut ise olayın sorumluluğu ile ilgili yapılan sorumluluk yüklemeleridir.

Yükleme tarzlarını ayrıştırıldığında nedensel yüklemelerin bir olayı oluşturan faktörlerle ilgili olduğu bulunmuştur. Yani nedensel yüklemeler bir olayın oluşumuna ilişkin açıklamalardır. Nedensel yüklemeler odak (nedenin eş yada çevresel koşullarda yer alması), istikrarlılık (nedenin sabit, zamanla devam eden bir faktör yada geçici olması) ve genellik (nedenin evliliğin diğer alanlarında da etkili, genel olması yada tek

olayın içeriği ile sınırlı olması) boyutlarını içerir ve evlilikteki nedensel yüklemeler bu boyutlar temelinde anlaşılabilir. Sorumluluk yüklemelerinin özelliklerinin ise niyet (davranışın kasıtlı olma durumu), güdü (davranışın bencil güdülerle ilişkili olma durumu) ve suçlama (davranışın eş tarafından ayıplanmaya, suçlanmaya layık olma durumu) boyutlarını göstermektedir. Sorumluluk yüklemelerinin nedensel yüklemeleri gerektirdiği kabul edilebilir ve bireylerin herhangi bir olay için cevap verebilirliği yada hesap verebilirliğine ilişkin bir kavramdır (Bradbury ve Fincham,1990).

Literatürde yükleme ve evlilik doyumu arasındaki ilişkiye bakıldığında, evli çiftler doyumlu ve doyumsuz olarak ayrışmış ve bu çiftlerin evlilik doyumlarına göre yaptıkları yüklemeler bakımından farklılaşıp farklılaşmadıklarına bakılmıştır (Bradbury ve Fincham, 1990). Araştırmalar sonucunda evlilik ilişkisinde bireyin eşine veya evlilik olaylarına ilişkin açıklamaları ya da yüklemelerinin evlilik doyumunu yordadığı ve yüklemelerin evlilikteki rolünün ispatlandığı bulunmuştur (Davey, Fincham, Beach ve Bradbury, 2001).

Yükleme kuramında açıklanan nedensel ve sorumluluk yüklemelerinin, evlilik ilişkisinde incelemeye başlanması ile birlikte yapılan ilk araştırmalarda, yükleme kavramının temel boyutları üzerinde bir anlaşmaya varılamadığı görülmektedir. Bu nedenle yükleme araştırmalarında tartışmalı sonuçlar elde edilmiştir (Fincham ve Bradbury, 1992). Yüklemenin temel boyutlarının ilk tartışmalarında, nedensel yüklemelerin, odak, istikrarlılık ve kontrol boyutlarından bahsedilmiş niyet faktörünün ise bir nedene ait bir özellik olmadığı ancak olaya neden olan kişinin bir özelliği olduğu vurgulanmıştır. Son çalışmalarda, evlilikte yapılan yüklemelere nedensel yüklemelerin yanında sorumluluk yüklemelerinin de dahil olduğu vurgulanmış ve niyetin, sorumluluk yüklemelerinde temel faktör olduğu belirtilmiştir. Sorumluluk yüklemelerinin, nedensel yüklemeleri izlediği veya gerektirdiği ifade edilmiştir (Bradbury ve Fincham, 1990).

Karney ve Bradbury (2000), yüklemeler ve doyum arasındaki ilişkinin, yakın ilişkilere ilişkin literatürdeki en güçlü ilişki olduğunu belirtmişlerdir. Araştırmacılara göre yükleme ve evlilik doyumu ilişkisi çift yönlüdür. Evlilik doyumu arttıkça olumsuz yüklemler de azalmaktadır. Yani olumsuz ilişki olayların etkisini arttıracak ve olumlu ilişki olayların etkisini azaltacak şekilde yükleme yapmanın düşük düzeyde ilişki doyumu ile ilişkili olduğunu belirmişlerdir.

Bradbury ve Fincham (1992), evlilik doyumu ve yükleme arasındaki ilişkinin nasıl gerçekleştiğini açıklayan bir model sunmuşlardır. Araştırmacılar bu modeli, yüklemelerin davranışları etkileyebileceği varsayımından yola çıkarak geliştirmişlerdir.

Bradbury ve Fincham (1992), yüklemeler ve evlilik doyumu arasında dolaylı bir bağlantı olduğunu belirtmişlerdir; yani yüklemeler eş davranışlarını etkileyecektir ve bu davranışlar da ilişki doyumunu etkileyecektir. İşlevsel olmayan yükleme örüntüsünü olumsuz bir davranış takip edecek ve bu da evlilikte yaşanan zorlukların çözümlenmesinde ziyade zorlukların sürmesine yol açacaktır. Bu durum yine daha fazla olumsuz davranış alışverişine yol açacak ve bu da uzun vadede evlilik doyumunun düşmesine yol açacaktır. Aynı zamanda yüklemeler evlilik doyumunu doğrudan olarak da etkileyerek kısa vadede evlilik doyumu üzerinde etkili olabilir. Örneğin olumsuz eş davranışını bencil güdülü, niyetli ve suçlayıcı olarak görmek, eş hakkındaki olumsuz değerlendirmeyi harekete geçirecek ve ilişki doyumunda geçici bir düşmeye neden olacaktır (Bradbury ve Fincham, 1990).

Bradbury ve Fincham (1992), önerdikleri bu modelini doğruluğunu sınamak amacıyla yüklemeler ve davranışlar arasında bir ilişki olup olmadığını ve bu ilişkinin, mutlu ve mutsuz evliliklerde değişip değişmediğini araştırmışlardır. Sonuçlara baktığımız zaman, yüklemelerin ve davranışların ilişkili olduğu bulunmuştur. Eşlerin uyumlu olamayan yüklemelerinin yüksek oranda olumsuz eş davranışı ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Bu bulgulardan hareketle araştırmacılar, eşlerin evlilikte yaşanan problemleri eşlerine yüklemelerinin daha çok olumsuz eş davranışı ortaya çıkararak problemlerin devam etmesine neden olacağını ve evlilik doyumunu düşüreceğini belirtmişlerdir.

Literatürde yükleme ve ilişki doyumu arasındaki ilişkiye bakıldığında, evli çiftler mutlu ve mutsuz olarak ayrılmış ve mutlu ve mutsuz çiftlerin, yaptıkları yüklemeler tarafından farklılaşıp farklılaşmadıklarına bakılmıştır. Araştırmalarda, evlilik doyumu yüksek olan eşlerin, partnerlerinin olumsuz davranışlarını geçici, dışsal nedenlerin bir sonucu gibi görmeye, olumlu davranışlarını ise sabit, içsel nedenlerin bir sonucu gibi görmeye eğilimli oldukları görülmüştür. Tersine, evlilik doyumu düşük eşlerin, partnerlerinin olumsuz davranışlarının nedenin görmeye, olumlu davranışlar içinse geçici, dışsal nedenler bulmaya eğilimli oldukları bulunmuştur (Karney ve Bradbury, 2000). Bunun yanında, evlilik doyumu düşük eşlerin, evlilik doyumu yüksek

eşlerle karşılaştırıldığında, olumsuz davranışlarla daha ilgili oldukları ve karşılığını vermeye daha eğilimli oldukları belirtilmiştir. Dolayısıyla ardışık olarak, nedensel yüklemelerin sorumluluk yüklemelerine, sorumluluk yüklemelerinin de evlilik sonuçlarına yol açtığı sonucuna ulaşılmıştır (Bradbury ve Fincham, 1990). İlişki istikrarsız olduğunda ve eşler ayrılmayı düşündüğünde yükleme sürecinin daha fazla ortaya çıktığı görülmektedir (Fletcher, Fincham, Cramer ve Heron, 1987; Akt: Taysi, 2007). David, Means, Pope ve Humphies’de (2005), düşük düzeyde olumsuz yükleme yapmanın, yüksek düzeyde evlilik doyumu ile ilişkili olduğunu bulmuşlardır.

2.5. Evlilik Doyumu ile İlgili Türkiye’de ve Yurt Dışında Yapılmış Çalışmalar 2.5.1. Evlilik Doyumu ile İlgili Türkiye’de Yapılmış Çalışmalar

Evlilik yoluyla kurulan ailelerin toplumun temel taşlarından biri olarak görülmesi, sağlıklı ve doyumlu bir evlilik ilişkisini açıklamaya yönelik çalışma ve araştırmalara önem verilmesine yol açmıştır (Canel, 2007). Literatür incelendiğinde Türkiye’de evlilik doyumu ile ilgili çok sayıda araştırmaya rastlanmıştır.

Tezer (1986), evli eşler arasındaki çatışma davranışları ve evlilik doyumu arasındaki ilişkiyi araştırmıştır. Tezer, eşler arasındaki çatışmanın yaygınlığı, sıklığı ve yarattığı gerginlik düzeyinin, eşlerin evlilik ilişkilerinde sağladıkları genel doyumla ilişkisi olduğu sonucundan yola çıkmıştır. Araştırma bulgularına göre bir çatışma durumunda kadınlar çatışmanın nedenini eşlerine yüklemekte, erkeklerse çatışma nedenini kendilerine yüklemektedirler. Araştırma çağdaş ve eşitlikçi bir evlilik ilişkisinden eşlerin sağladıkları genel doyumun daha yüksek olduğunu göstermektedir.

Yıldırım (1992), evli bireylerin uyum düzeylerini etkileyen bazı etmenler ile ilgili araştırmasında, küçük yaşta evlenmenin evlilik uyumunu olumsuz yönde etkilediğini, evlilik biçimi, eşlerin ev işlerini paylaşmaları, eşlerin cinsel yaşamda anlaşmaları, akraba evlilikleri ve sosyal destek değişkenlerinin evli bireylerin uyum düzeylerini önemli derecede etkilediğini ortaya çıkartmıştır.

Tezer (1992), araştırmasında evlilik doyumu ve iş doyumu arasındaki ilişkiyi saptamaya yönelik ön bilgiler vermiştir. Araştırmaya, evli ve bir işte çalışan 63 birey katılmıştır. Araştırma sonuçları, evlilik doyumu ve iş doyumu puanları arasında elde

edilen korelasyon katsayılarının, hem cinsiyete göre hem de tüm grupta anlamlı düzeyde yüksek olduğunu göstermiştir.

Hatipoğlu (1993), bazı demografik değişkenler ile evlilik çatışmasının yaygınlığı ve sıklığının, kadın ve erkek eşlerin evlilik doyumundaki rolünü incelenmiştir.

Araştırma sonuçlarına göre evlilik çatışmasının yaygınlığı erkek eşlerin evlilik doyumunu açıklayan değişken olarak ortaya çıkmıştır. Buna karşılık, evlilik çatışmasının yaygınlığı ve eğitim düzeyi kadın eşlerin evlilik doyumunu açıklayan değişkenler olarak ortaya çıkmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre, evlilik çatışmasının yaygınlığının her iki eş için de önemli olduğu görülmektedir.

Tezer’in (1994), iş ve evlilik doyumu arasındaki ilişkiyi amir ve eşle olan çatışmanın sıklığı ve yarattığı gerginlik bazı demografik değişkenler ile eşle çatışmanın sıklığı, çatışmanın yarattığı gerginlik ve bazı demografik değişkenlerle birlikte araştırmıştır. Çalışma araştırmaya katılmaya gönüllü 111 çalışan ve evli bireylerle yürütülmüştür. Sonuçlar iş doyumunu yordayan değişkenlerin, öğrenim durumu, amirle çatışmanın sıklığı, cinsiyet, gelir durumu ve evlilik doyumu, evlilik doyumunu yordayan değişkenlerin ise, eşle çatışmanın sıklığı, çatışmanın yarattığı gerginlik, iş doyumu ve yaş olduğunu göstermiştir.

Kurdek (1995), çalışmasında, çatışma çözme stilleriyle evlilik doyumu arasındaki ilişkiyi incelenmiştir. İki sene boyunca evli çiftlerin çatışma çözme stillerindeki farklılıkların evlilik doyumuyla ilişkisini sınamıştır. 3 tip çatışma çözme stili üzerinde durmuştur. Bunlar; çatışmalı, çatışmaya yanaşmayan ve itaatkar gruplardır. 155 evli çiftle çalışmış ve 3 farklı inceleme uygulamıştır. Araştırma sonuçlarına bakıldığı zaman, kadınların çatışma eğilimli olmalarının ve erkeklerin çatışmadan kaçınan tutumlarının, evlilik doyumlarının azalttığı görülmüştür. Ayrıca erkeklerin eşlerinin çatışmalarını nasıl çözümlediğinden kadınlardan daha fazla etkilendiklerini ortaya çıkartmıştır

Hovardaoğlu (1996), Thibaut ve Kelley’nin kuramında yer alan doyum, istikrar, bağlılık ve mutluluk algılarını incelediği bir araştırma yapmıştır. Araştırmada sözü edilen her koşul için 4 öykü hazırlanmış ve bunların her biri ile ilgili doyum ve istikrar algıları ölçülmüştür. Bulgular, sonucun, karşılaştırma ve seçenekler için karşılaştırma

düzeyinin üstünde olduğu koşulda evliliğin doyumlu ve istikrarlı; sonucun, bu iki düzeyin de altında olduğu koşulda ise evliliğin doyumsuz ve istikrarsız olarak algılandığını göstermiştir. Sonuç, karşılaştırma düzeyine uygun ama seçenekler için karşılaştırma düzeyinin altında ise evlilik doyumlu ancak istikrarsız; sonuç, karşılaştırma düzeyinin altında ama seçenekler için karşılaştırma düzeyinin üstünde ise evlilik istikrarlı ama doyumsuz olarak algılanmıştır. Ayrıca bulguların, evli ve bekar deneklerin doyum ve istikrar algılarında fark olabileceğine de işaret ettiği belirtilmiştir.

Aydemir-Sevim (1996), transaksiyonel analize dayalı bir eğitim programının çiftlerin ego durumları ve evlilik yaşamlarına ilişkin bazı değişkenlerle etkisini incelemiştir. Araştırmada evlilik ilişkisini geliştirmek amacıyla hazırlanan eğitim programının, başvuran eşlerin çatışma düzeyleri, evlilik durumları ve ego durumlarına etkisi incelenmiştir. Grup üyeleri 7 hafta süreyle haftada 3 kez toplanmışlardır. Aynı süre içinde kontrol durumuna herhangi bir müdahalede bulunulmamıştır. Araştırma sonuçlarına bakıldığı zaman evlilik ilişkisini geliştirme grubuna katılmanın evli bireylerin evlilik ve ego durumları üzerinde anlamlı bir değişiklik oluşturduğu sonucuna varılmıştır. Deney grubundaki bireylerin sadece yetişkin ego durumunda olumlu yönde değişiklik belirlenmiştir.

Tümer (1998) çalışmasında, evli çiftlerde gözlenebilen çatışma odakları ve iletişim sorunlarını ele almıştır. Araştırmanın amacı, evlilik etkileşimini bozduğu düşünülen çatışma odaklarını ve iletişim sorunlarını belirlemektir. Evreni İzmir içinde ikamet eden 43 evli çift oluşturmuştur. Araştırmanın sonuçlarına göre bireylerin aktif çatışma ve varoluş çatışma düzeyleri yaşlarına göre pozitif yöne değişmektedir.

Bireylerin yaşları ilerledikçe, aktif çatışmaları ve varoluş çatışmaları azalmaktadır.

Öğrenim düzeyleri yükseldikçe çatışma düzeyleri azalmaktadır. Bireylerin çatışma düzeyleri, eşleriyle aralarındaki yaş farkına göre anlamlı düzeyde değişmektedir. En yoğun çatışmayı aralarında 3-5 yaş fark olan çiftler yaşamaktadır. Evliliklerinin ideal evlilik anlayışına uyduğunu düşünen bireylerin çatışma düzeyleri, uymadığını düşünenlere göre anlamlı düzeyde daha düşüktür.

Acar (1998) araştırmasında, bireysel özelliklerin, bireysel sorunların evliliğe ilişkin durumların ve evlilik yaşamı ve ilişkileri ile ilgili sorunların evlilik doyumu üzerindeki etkisini incelemiştir. Bulgular, yaş, cinsiyet, meslek gibi bireysel özelliklerin

ve evlilik süresi, evlenme biçimi, ilk evlenme yaşı gibi evliliğe ait özelliklerin evlilik doyumunu etkilemediğini göstermiştir. Ancak, katılımcıların evlilik yaşamı ve ilişkileri ile ilgili sorunlarının evlilik doyumunu olumlu yönde etkilediği görülmüştür.

Aydemir-Sevim (1999), çalışmasında evlilik ilişkisini geliştirme programlarını değerlendirmiştir. Çalışmada değişik yaklaşımlara dayalı olarak geliştirilen evlilik ilişkisini geliştirme programlarının ortak amacının eşlere iletişim ve problem çözme becerilerini öğretmek olduğunu ifade etmiştir. Bu programların eşlerin evlilik ilişkisi üzerinde olumlu etkilerinin olduğunu vurgulamıştır.

Azizoğlu-Binici’nin (2000) çalışmasında, etkileşim sonuçları kuramının evlilik istikrarı ve doyumu konusundaki öngörülerini sınamak amacıyla psikolojik yardım için başvuran ve başvurmayan evli çiftleri, evlilik için karşılaştırma düzeyleri açısından karşılaştırmıştır. Çalışmanın bulgularına göre, psikolojik yardım için başvuran evli çiftlerin, kadınların ve erkeklerin psikolojik yardım için başvurmayan evli çiftlerden, kadınlardan ve erkeklerden karşılaştırma düzeyleri daha düşüktür. Ayrıca psikolojik yardım için başvuran eşler arasında da anlamlı fark bulunmuştur. Buna göre psikolojik yardım için başvuran kadınların eşlerine göre karşılaştırma düzeyleri daha düşüktür.

Gökmen (2001), çalışmasında evli eşlerin birbirlerine yönelik kontrolcülük ve bağımlılık algılarının evlilik doyumu ile ilişkisi incelemiştir. Araştırmanın sonuçlarına göre kadınlar eşlerinin erkeklere göre daha bağımlı algılamaktadırlar. Ayrıca kadınların eşlerine ilişkin kontrolcülük ve bağımlılık algıları evlilik doyumlarını etkilemezken, erkeklerin kontrolcü algıladıkları kadınlarla olan evliliklerinin daha doyumlu, bağımlı olarak algıladıkları kadınlarla olan evliliklerinin ise daha doyumsuz olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca erkeklerde kontrolcülük ve bağımlılık algılarının evlilik doyumu üzerindeki ortak etkisi incelendiğinde; erkeklerin, eşlerini düşük kontrollü ve düşük bağımlı algıladıklarında da yüksek kontrollü ve bağımlı algıladıklarında da evlilik doyumunun fazla olduğu görülmektedir. Buna karşın en az evlilik doyumunun; eşe ilişkin kontrolcülük algısının düşük, bağımlılık algısının yüksek olduğu durumlarda ortaya çıktığı görülmüştür.

Yaşın-Dökmen ve Tokgöz (2002), tarafından yapılan araştırmada evlilik doyumu ve eşle algılanan benzerlik üzerinde cinsiyet, eğitim düzeyi ve cinsiyet rolünü

etkilerini belirlemek amaçlanmıştır. Araştırmanın bulgularına göre hem evlilik doyumu için, hem de eşle algılanan benzerlik algısı için evlilik değişkeninin temel etkisi anlamlı bulunmuştur. Eğitim düzeyine göre üniversite mezunlarının evlilik doyumları ve eşleri ile algıladıkları benzerlik lise mezunlarınınkinden yüksek bulunmuştur. Evlilik doyumu ve eşle algılanan benzerlik için cinsiyetin ve cinsiyet rolünün temel etkileri ile, cinsiyet, eğitim, cinsiyet rolü değişkenlerinin ortak etkileri anlamlı bulunmamıştır. Kısaca evlilik doyumu ile eşle olan benzerlik karşılıklı olarak birbirlerinin anlamlı birer yordayıcısıdır.

Hünler ve Gençöz (2003) tarafından gerçekleştirilen araştırmada ise boyun eğici davranışların evlilik doyumu üzerindeki etkisini incelemek ve boyun eğici davranışların evlilik doyumu üzerindeki etkisini incelemek ve boyun eğici davranışlar ve evlilik doyumu arasındaki ilişkide açıklanana evlilik problemleri çözümleme becerisinin oynadığı rolü araştırmak hedeflenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre çiftlerin boyun eğici davranışlarındaki artışlar algılanan problem çözme becerilerinin düşmesine bu da evlilik doyumunun azalmasına sebep olmaktadır

Hamamcı (2005), evli bireylerin işlevsel olmayan ilişki inançları ile evlilik ilişkileri arasındaki ilişkiyi araştırmıştır. Araştırma sonuçları düşük evlilik uyumu yaşayan evli bireylerin, yüksek evlilik uyumu olanlara göre daha fazla işlevsel olmayan inançlara sahip olduğu görülmüştür. Yakınlıktan kaçınma ile ilgili olan işlevsel olamayan inançlar erkeklerin evlilik uyumu ile orta düzeyde negatif yönde ilişkili olduğu, evlilik doyumu ile ise çok düşük seviyede ve negatif yönde ilişki ortaya çıkmıştır. Buna karşılı zihin okuma inançları kadınların evlilik doyumu ile pozitif yönde ilişkilidir. İşlevsel olmayan ilişki inançlarında yaş ve cinsiyet değişkenleri açısından anlamlı bir farklılık bulunamamıştır. Evli bireylerin eğitim seviyeleri bakımından işlevsel olmayan ilişki inançlarında farklılıklar gözlenmiştir.

Torun (2005) tarafından gerçekleştirilen araştırmada ise, evli çiftlerin ilişkilerini yürütmede kullandıkları stratejiler ve evlilik doyumu arasındaki ilişki araştırılmıştır.

Araştırmada olumluluk, açıklık, bağlılık, sosyal çevre ve sorumlulukları paylaşma olmak üzere beş strateji üzerinde durulmuştur. Sonuçlar katımcıların ilişki yürütme stratejilerini kullandıklarını ve eşlerinde de kullandıklarını ortaya çıkartmıştır.

Algaç ve Çatay (2007) tarafından yapılan çalışma, Türkiye’de yaşayan evli çiftlerin evliliklerini yürütmek için kullandıkları stratejileri ve evlilik süresinin bu stratejilerin kullanımını ve evlilik doyumunu ne oranda etkilediğini incelemeyi amaçlamıştır. Araştırmaya 53 evli çift katılmıştır. Bu araştırma ilişki yürütme stratejileri modeli üzerine kurulmuştur. Araştırmada modelde bulunan beş strateji: olumluluk, açıklık, bağlılık, sosyal çevrenin ilişkiye dahil edilmesi ve sorumlulukları paylaşma stratejileri kullanılmıştır. Çalışma cinsiyet farklılıklarının ve ya çocuk sahibi olmanın strateji kullanımı ve evlilik doyumuna etkilerini de incelemeyi amaçlamıştır. Bulgulara göre evliliğin ilk yıllarında strateji kullanımı ve evlilik doyumu çok yüksek oranda iken sonraki yıllarda her ikisinin de düşmeye başladığı, daha uzun süreli evliliklerde ise tekrar yükseldiği görülmüştür. Çocuk sahibi olamayan çiftlerin evlilik yürütme stratejilerini daha çok kullandığı ve evlilik doyumlarının daha yüksek olduğu bulunmuştur. Araştırmanın bir diğer sonucu ise strateji kullanımı ve evlilik doyumu elde etmede kadınlar ve erkekler arasında anlamlı bir farklılık bulunamamıştır.

Eğeci (2007), çalışmasında, çatışmadan duyulan rahatsızlık, çatışma atıfları (kendini/partnerini suçlama), algılanan çatışma davranışlarında benzerlik/farklılık ve ilişki doyumu arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçlamıştır. Araştırmada 58 çift kullanılmıştır. Sonuçlar, çatışmadan rahatsızlık duyan, partnerlerini suçlayan ve çatışma davranışlarını farklı olarak bildiren çiftlerin ilişki doyumlarının daha düşük olduğunu;

ve çatışmadan rahatsızlık duyan ve partnerlerini suçlayan çiftlerin çatışma davranışlarını farklı olarak algıladıklarını göstermiştir. Ayrıca çatışmadan duyulan rahatsızlık, çatışma atıfları ve algılanan çatışma davranışlarında benzerlik/farklılık ilişki doyumunu anlamlı olarak yordamıştır.

Sonuç olarak ülkemizde evlilik konusunun çeşitli değişkenlerinde araştırmalar yapıldığı görülmüştür. Ancak, evlilik doyumuyla ilgili ülkemizde çok daha fazla araştırma yapılmasına ihtiyaç vardır. Bu konuyla ilgili yapılacak araştırmaların ülkemiz aile ve evlilik yapılarını geliştirme adına faydalı olacağı düşünülmektedir.

2.5.2. Evlilik Doyumu ile ilgili Yurt Dışında Yapılmış Çalışmalar

Yurt dışındaki literatür incelendiğinde evlilik doyumu ile ilgili çok sayıda

Yurt dışındaki literatür incelendiğinde evlilik doyumu ile ilgili çok sayıda