• Sonuç bulunamadı

Alanyazında oldukça geniş bir yer tutan yükleme kuramı, özellikle sosyal psikoloji alanında en etkin kuramsal yaklaşımlardan biridir. Yakın ilişkiler bağlamında yapılan yükleme çalışmaları da, yükleme araştırmalarının büyük bir bölümünü oluşturur. Bu çalışmada da, yükleme kuramı yakın ilişkiler kapsamında ele alınacaktır.

Bireyler, çevrelerinde yaşanan olayların ve insan davranışlarının nedenlerini arama eğilimindedirler. Yükleme kuramı, genel olarak, bireylerin davranışların nedenlerine ilişkin olarak sordukları sorularla ilgilenir. Başka bir ifadeyle, insanların, davranışlara ilişkin açıklamaları nasıl yaptığı ve ‘neden’

diye başlayan soruları nasıl cevapladıkları, yükleme kuramının temel ilgi alanını oluşturur (Tutarel- Kışlak, 1995). Ayrıca yükleme kuramı, kendi içinde yüklemelerle ilgili birden çok kuramsal yaklaşımı barındırır.

Yükleme kuramı ile ilgili ilk çalışmalar, Heider’ın (1958), sağduyu psikolojisi adını verdiği çalışmalarla başlamıştır. Heider’e göre, insanlarda iki temel güdü vardır. Bunlar, dünya hakkında tutarlı ve dengeli bir görüş oluşturma ve çevre üzerinde kontrol sağlamaktır. Bunları sağlamanın en temel yolu da, bireylerin nasıl davranacaklarını öngörmektir. Bu sayede,

insanların olası durumlarda nasıl davranacaklarını öngörebilir ve çevremizi kontrol edilebilir olarak algılayabiliriz. Diğer taraftan, tahmin edilemeyen ya da olumsuz bir durumla karşılaştığımızda nedensel yüklemeleri daha fazla yapmak eğilimindeyizdir; çünkü böyle durumlar daha büyük bir öngörü gereksinimi yaratır (Wong ve Weiner, 1981). Heider (1958), insanların davranışları için nedensel çıkarsamalar yapmanın sadece psikologlara özgü olmadığını, her insanın başkalarının davranışlarını açıklamak için nedensel çıkarsamalar yaptıklarını belirterek, sağduyu psikolojisi görüşünü ortaya koymaktadır.

Heider’e göre, insanlar nedensel çıkarsamalar yaparken, bunları iki ayrı nedenden birine bağlayabilirler. Bunlar, içsel nedenler ve dışsal nedenlerdir. Đçsel nedenler; kişilik özellikleri, güdüler, tutumlar, ruh hali, yetenek ve çaba gibi bireye ait özelliklerden oluşurken, dışsal nedenler ise;

gelenekler, şans, kader, çevre ya da başka insanlar gibi, bireyin dışında gerçekleşen etmenlerden oluşmaktadır. Kısaca belirtmek gerekirse, sağduyu psikolojisine göre, insanlar bir olayın nedenlerine ilişkin çıkarsamalar yaparken, ya içsel nedenlere ya da dışsal nedenlere yükleme yapmaktadırlar.

Bunun dışında, Heider (1958), insanların bir olayı ya da davranışı açıklarken, nedensellik kadar sorumluluk algılarına da önem verdiklerini belirtmiştir. Buna göre, insanlar olayları açıklarken sadece ‘neden’ sorusunun cevabıyla değil, olaydan kimin sorumlu olduğuyla da ilgilenirler. Heider’e göre, bireyin belirli bir davranışı yapmasındaki niyet önemlidir. Diğer bir ifadeyle, bir davranışın

kasıtlı mı yoksa kasıtsız olarak mı yapıldığı, bir insanın bir başkasının davranışı açıklarken kullandığı önemli bir bilgidir.

Yükleme kuramı ile ilgili çalışmalar yapan bir diğer kuramcı da Kelley’dir (1967). Kelley, Heider’in sağduyu psikolojisini temel alarak Küp Kuramı’nı geliştirmiştir. Heider (1958) kuramında, insanların, davranışların nedenlerini açıklamaya yönelik olarak içsel ya da dışsal yüklemeler yaptıklarını belirtmiştir; ancak hangi durumlarda içsel, hangi durumlarda dışsal yüklemeler yaptıklarını belirtmemiştir. Kelley (1976) kuramında, bir davranışı içsel ya da dışsal nedenlerle açıklarken, bunu üç temel bilgiye dayandırdığımızı ileri sürmüştür. Bu bilgiler; fikir birliği (consensus), tutarlılık (consistency) ve belirginliktir (distinctiveness). Fikir birliği, kişi boyutu ile ilgili olup, belirli bir durumda başka insanların da aynı tür tepkileri verip vermediğini ortaya koymaktadır. Tutarlılık, zaman ve durumla ilgili bilgidir ve kişinin bir uyarıcıya başka zaman ve durumlarda da tutarlı olarak aynı tür tepkiler verip vermemesini ifade etmektedir. Son olarak, belirginlik, nesne boyutu ile ilişkilidir ve kişinin farklı uyarıcı ya da nesnelere karşı da aynı tür tepkiler verip vermemesini anlatmak için kullanılır. Sonuç olarak, bireyler bu üç bilgiden yararlanarak, belirli davranışları ve durumları açıklarken, içsel ya da dışsal etmenlere yüklemeler yaparlar.

Jones ve Davis (1965) de, uygun çıkarsamalar kuramı ile yüklemeler konusunda çalışmalar yapmışlardır. Uygun çıkarsamalar kuramı, insanların bir davranışın nedenlerini nasıl açıkladıkları ile ilgili bir kuramdır. Jones ve

Davis’e göre, başka insanların davranışları onların kişisel özelliklerinin bir sonucudur. Kuram, insanların, başkalarının davranışları ve kişilik özellikleri arasında bir uygunluk çıkarımı yapmak eğilimde olduklarını ileri sürer. Temel sorun, hangi durumlarda davranışın, o kişinin gerçek niyetinden kaynakladığına karar vermektir. Kurama göre, davranışa ilişkin çıkarsamalar yapmak için ilk etmen, o davranışın toplumsal onaylanabilirlik derecesidir.

Eğer davranışın toplumsal onaylanabilirlik derecesi düşük ise, davranışı kişinin istikrarlı kişilik özelliklerine yükleyebiliriz. Bunun nedeni, dışsal güçlere rağmen, eğer kişi o davranışı yapmışsa, büyük olasılıkla bu davranış onun içsel özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Davranışlarla ilgili çıkarsamalar yapmak için kullanılan bir başka dayanak da, davranışın kişinin özgür iradesi ile seçilip seçilmediğidir. Kişinin kendi iradesiyle seçilen bir davranışın içsel özelliklere yüklenme olasılığı yüksek olur.

Yükleme kuramı ile ilgili çalışmalar yapan bir diğer isim de Weiner’dir.

Weiner’in yükleme kuramı başarı ve başarısızlık üzerine kurulmuştur. Weiner ve arkadaşlarına göre (1972), insanların başarı ya da başarısızlığı yükledikleri dört önemli öge vardır. Bunlar; yetenek, çaba, işin zorluğu/kolaylığı ve şanstır. Bu ögeler de; istikrarlılık, denetim odağı ve kontrol edilebilirlik olmak üzere üç nedensel boyutta sınıflandırılmıştır. Çaba ve şans, istikrarsız yani değişebilen nedenler olarak tanımlanırken; yetenek ve işin zorluğu/kolaylığı istikrarlı yani değişmez özelliklerdir. Kontrol edilebilirlik boyutu, başarı ve başarısızlığın ne derecede bireyin kendi iradesinde olduğu ile ilgilidir. Denetim odağı boyutu ise, Heider’in kuramında

olduğu gibi, içsel ya da dışsal nedenlerle ilgilidir. Yani, başarı ve başarısızlığın yetenek ve çaba gibi içsel nedenlere mi; yoksa, şans ya da işin zorluğu/kolaylığı gibi dışsal nedenlere mi yükleneceğini belirtir.

Özetlemek gerekirse, birden çok yükleme kuramı vardır ve yükleme kuramları, insanların hem kendi davranışlarını, hem de başka insanların davranışlarını açıklamada nasıl bir yol izlediklerini açıklayan bir kuramdır.

Daha önce de belirtildiği gibi, yükleme kuramı, kendi içinde yüklemelerle ilgili birden çok kuramsal yaklaşımı barındırır. Bu çalışmada da, yüklemeler evlilik ilişkileri bağlamında incelenecek ve olumlu yanılsamalar ile ilişkisi üzerinde durulacaktır.

1.2.1. Evlilik Đlişkilerindeki Nedensel Yükleme ve Sorumluluk Yüklemeleri

Evlilik ilişkilerindeki yüklemelerle ilgili çalışmalar incelendiğinde, araştırmacıların evliliğin niteliğini, eşlerin ilişkilerinde yaşadıkları olayları açıklayış biçimlerine ve yaptıkları yüklemelere göre değerlendirdikleri görülmektedir (Tutarel- Kışlak, 1999). Çiftlerin evlilik ilişkilerinde, eşlerinin davranışlarına ilişkin yaptıkları yüklemeler; nedensellik ve sorumluluk olmak üzere iki boyutta değerlendirilmektedir (Bradbury ve Fincham, 1992;

Fincham, Beach ve Nelson, 1987;). Nedensellik boyutu, eşin bir olayla ilgili açıklamalarını içerirken, sorumluluk boyutu ise, olayın ya da bir davranışın sorumluluğu ile ilgilidir (Fincham ve Bradbury, 1992). Tutarel- Kışlak (1999),

ilişkilerde yükleme ölçeğinin geçerlik ve güvenirliğini yaptığı çalışmasında, nedensellik yüklemelerinin; odak, istikrar ve genellik boyutlarından, sorumluluk yüklemelerinin ise; kasıt, güdü ve suçlama boyutlarından oluştuğunu ifade etmektedir.

Alanyazın incelendiğinde, evlilik ilişkilerindeki nedensel ve sorumluluk yüklemelerinin, uyumlu-uyumsuz eş davranışlarıyla (Fincham ve Bradbury, 1988; Holtzwoth- Munroe ve Jacobson, 1985; Tutarel- Kışlak, 1997), evlilikte yaşanan stresle (Bradbury ve Fincham, 1990), doyumla (Fincham ve arkadaşları, 2000; Fincham ve Bradbury, 1989; Günay, 2007) ve cinsiyet farkıyla (Curun, 2006; Tutarel- Kışlak, 1995;) ilişkisinin incelendiği çalışmalara rastlamak mümkündür. Çalışmalardan elde edilen bulguları özetlemek gerekirse; araştırmacılar, evliliklerinde uyumsuzluk yaşayan bireylerin, bu uyumsuzluğun nedenini eşlerinde aradıklarını ve ilişkilerindeki olumsuz olayları değişmez ve kalıcı olarak gördüklerini belirtmişlerdir (Fincham ve Bradbury, 1992; Holtzwoth- Munroe ve Jacobson, 1985). Ayrıca, uyumsuz bireyler, eşlerinin olumlu davranışlarını ise, çevresel etmenlerle açıklamakta ve bu davranışı değişebilir olarak görmektedirler. Başka bir ifadeyle, uyumsuz eşler, eşlerinin olumsuz davranışlarını onların kişilik özellikleriyle açıklarken, olumlu davranışlarını ise çevresel etmenlere yüklemektedirler (Jacobson ve arkadaşları, 1985). Tersine, uyumlu olan bireylerin ise, olumlu eş davranışlarını kalıcı ve genel bir özellik olarak görme eğiliminde oldukları belirtilmektedir (Holtzwoth- Munroe ve Jacobson, 1985).

Stresli olan ve olmayan çiftlerin evlilik yüklemelerinde, benzer sonuçlar elde edilmiştir. Buna göre, evliliklerinde mutlu olan çiftlerle karşılaştırıldıklarında, stresli olan bireyler, eşlerinin olumsuz davranışlarını evliliklerinin tüm alanı için genellemekte ve ilişkilerinde yaşadıkları olumsuz olayların önemini arttıran nedensel ve sorumluluk yüklemeleri yapmaktadırlar (Bradbury ve Fincham, 1990).

Evlilikten alınan doyum, evlilik ilişkilerindeki yüklemelerle ilişkisi en çok araştırılan değişkenlerden birisidir. Alanyazında karşımıza çıkan pek çok çalışma, yüklemelerin olumlu ya da olumsuz olmasının, ilişkiden alınan doyumla yüksek derecede ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır (Bradbury ve Fincham, 1990; Curun, 2006; Dowd, Means, Pope ve Humphries, 2000;

Fincham ve Bradbury, 1989; Fincham ve arkadaşları, 2000). Bradbury ve Fincham’a (1990) göre, sorunlu evlilik olayları karşısında, eşe ilişkin olumsuz yüklemeler yapıldıkça, bireyin ilişkiden aldığı doyum da düşmektedir. Kısaca, eşler ilişkilerinde yaşadıkları olumsuz olayların sorumluluğunu eşlerinde gördüklerinde ve bunun kasıtlı ve niyetli olarak yapıldığını düşündüklerinde (sorumluluk yüklemeleri); ayrıca bu davranışları değişmez ve genel olarak açıkladıklarında (nedensel yüklemeler), ilişki doyumları düşmektedir.

Ülkemizde yapılan bir çalışmada, Tutarel-Kışlak (1995), cinsiyet, evlilik uyumu, depresyon ile nedensel ve sorumluluk yüklemeleri arasındaki ilişkileri incelemiştir. Bu çalışmanın sonuçlarına göre, evlilik uyumu ile yüklemeler arasında olumsuz yönde anlamlı bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur.

Eşleriyle uyumsuz olan bireylerin, uyumlu olan bireylerle karşılaştırıldığında

olumsuz eş davranışlarına daha fazla yükleme yaptıkları gözlenmiştir. Benzer bir sonuçla, depresif olmayanlarla karşılaştırıldığında, depresif bireylerin eşlerinin olumsuz davranışlarına daha fazla yükleme yaptıkları gözlenmiştir.

Araştırma sonuçlarına göre, evlilikteki uyum arttıkça, eşin olumsuz davrandığı durumlarda bile, buna olumlu tepkilerle karşılık verildiği ve sorunun devam ettirilmediği görülmektedir. Cinsiyet değişkeni açısından yapılan değerlendirmelerde, kadınların erkeklerden daha fazla nedensel ve bencil güdüye yüklemelerde bulundukları görülmüştür. Ayrıca, erkeklerle karşılaştırıldığında kadınların, uyum puanlarının ve depresyon puanlarının yüklemeleri daha fazla etkilediği bulunmuştur.

Günay (2007) evli bireylerle yaptığı çalışmasında, evlilik çatışması, nedensel ve sorumluluk yüklemeleri, doyum ve evliliğe ilişkin değerlendirmeler arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Çalışmanın sonuçları, nedensel ve sorumluluk yüklemelerinin ilişki doyumunu azalttığını ve yüklemeler konusunda kadın ve erkekler arasında anlamlı bir farkın bulunmadığını göstermektedir. Ek olarak, çalışmada evlilik doyumu açısından da cinsiyet farkının bulunmadığı belirtilmiştir.

Buraya kadar aktarılanlardan da görüldüğü gibi, evlilik ilişkilerindeki yüklemeler; doyum, stres, depresyon ve uyum gibi pek çok değişkenle ilişkilidir. Bu çalışmada da, evliliklerdeki nedensel ve sorumluluk yüklemeleri ile olumlu yanılsamalar arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır.

Ancak, alanyazın incelendiğinde, araştırmanın temel değişkeni olan olumlu

yanılsamalar ile nedensel ve sorumluluk yüklemeleri konusunda ülkemizde yapılmış bir çalışmaya rastlanmamaktadır. Bir sonraki bölümde, evlilik ilişkilerindeki yüklemeler ve olumlu yanılsamalar arasındaki ilişki aktarılarak, konu ile ilgili yurtdışında yapılmış çalışmalar özetlenecektir.

1.2.2. Yüklemeler Ve Olumlu Yanılsamalar

Yükleme kuramı, insanların, davranışlara ve olaylara ilişkin nasıl açıklamalar yaptıklarına ve ‘neden’ diye başlayan soruları nasıl cevapladıklarına açıklamalar getirmeye çalışır (Tutarel- Kışlak, 1995).

Özellikle yakın ilişkiler bağlamında, yükleme kuramıyla ilgili birçok çalışmaya rastlamak mümkündür (Bradbury ve Fincham, 1990; Bradbury ve Fincham, 1992; Curun, 2006; Fincham ve Bradbury, 1988; Holtzwoth- Munroe ve Jacobson, 1985; Işınsu- Halat, 2009; Tutarel- Kışlak, 1997). Ek olarak, bu çalışmaların pek çoğu (Bradbury ve Fincham, 1990; Fincham ve Bradbury, 1992, 1993; Karney ve Bradbury, 2000) evlilik doyumu ile yüklemeler arasında oldukça yüksek düzeyde bir ilişkinin bulunduğunu belirtmektedir.

Daha önce de belirtildiği gibi, çalışmanın temel değişkeni olan olumlu yanılsamalar konusunda en çok ele alınan değişkenlerden biri de ilişki doyumudur (Fowers, Lyon ve Montel, 1996; Miller, Caughlin ve Huston, 2003; Murray, Holmes ve Griffin, 1996a; Murray, Holmes ve Griffin, 1996b;

Murray ve Holmes, 1999). Bu nedenle, olumlu yanılsamalar ile yüklemeler konusunun paralellik göstereceği düşünülerek, bu çalışmada bu iki değişken arasındaki ilişki, evlilik ilişkisi kapsamında ele alınacaktır.

Evlilik ilişkilerindeki olumlu yanılsamalar ile yüklemeler konusunu temel alan çalışmalar oldukça sınırlı sayıdadır. Bu nedenle, Fowers, Lyon ve Montel’in (1996) konu ile ilgili açıklamaları dikkat çekicidir. Yazarlar, evliliğe ilişkin yüklemelerin (marital attributions), olumlu yanılsamaların temel özelliklerinden biri olduğunu belirtmişlerdir. Buna göre, olumlu yanılsama düzeyleri yüksek olan bireyler, evliliklerine ve ilişkilerine daha olumlu yüklemeler yapmak eğilimindedirler. Yüklemeler konusunda belirtildiği gibi, araştırmacılar evlilikte yüklemeleri nedensel yüklemeler ve sorumluluk yüklemeleri olarak iki boyutta ele almışlar ve her iki yükleme biçiminin de evlilik doyumunda belirleyici olduğunu vurgulamışlardır (Bradbury ve Fincham, 1990; Fincham, Beach ve Nelson, 1987). Özellikle olumlu yanılsamaların temel sayıltısı olan, eşi olduğundan daha olumlu değerlendirmenin doyumu arttırdığı göz önüne alındığında, bu bireylerin evliliklerine ve eşlerine daha olumlu yüklemeler yapmaları anlaşılabilir bir durumdur. Yüklemeler konusunda belirtildiği gibi, araştırmacılar (Fincham ve Bradbury, 1989; Fincham, Beach ve Baucom, 1987), bireylerin, eşlerini başka insanlardan daha olumlu görme eğilimlerini, partner odaklı yükleme yanlılığı (partner- centric attribution bias) olarak tanımlamaktadırlar. Olumlu yanılsamaların bir sonucu olarak, bu tür bir yükleme yanlılığında, ilişkilerinden doyum alan çiftler, ilişkilerindeki olumlu olaylar için eşlerini sorumlu tutmak eğilimindedirler. Ek olarak, doyum düzeyi yüksek olan bireyler, ilişkilerinde yaşadıkları olumsuz olaylar için, partnerlerinden çok kendilerini suçlamak eğilimindedirler (Fincham ve Bradbury, 1989; Fincham,

Beach ve Baucom, 1987). Özetlemek gerekirse, eşe ilişkin olumlu yanılsamalar ve idealleştirmelerin bir sonucu olarak, bireyler eşlerine daha olumlu yüklemeler yapmak eğilimindedirler.

Benzer Belgeler