• Sonuç bulunamadı

Yörük Çadırında “İç Mekan”

Çadırın mutfak bölümü ayrıdır. Mutfak bölümünde yine sıralanmış taşlar üzerine yağ, çökelek, peynir ve hort derileri ile yoğurt tulukları sıralanır. Mutfak bölümünün yan kısımlarına kazan ve tencerelerle küçük büyük yemek tasları, helkeler, hamur leğenleri konulur. Bir başka bölümde de ekmek iteğelerini koyarlar. İteğenin içinde un ve ekmek bulunur. Bunların üzeri de desenli bir kilimle örtülüdür. Ayrıca mutfak bölümündeki hasırlara dikey olarak çadır boyunda kazıklar çakılır. Bu kazıklara çivi ile kaşıklık torbası asılır. Kaşıklar bu torbadadır. Onun yanında çomçalar, yayıkta kullanılan bişşek ve tuz torbaları bulunur. Yörükler ilkbahar aylarında haftada bir hayvanlara tuz verirler. Tuzlar bu iş için özel olarak deve ve koyun yününden dokunmuş, üzeri desenli 8-10 kg lık küçük torbalarda korunur ve taşınır.

Çadır içinde aydınlatma ve ısınma amaçlı ocak bulu- nur. Bu ocağın arkasına taştan duvar örülür. Ocak üs- tündeki açıklıktan duman dışarı çıkar ve çadır içinde duman hissedilmez. Kıl çadırın yapısı itibarı ile sıcak havada gözenek arasından süzülen hava nedeniyle sıcaklık fazla hissedilmez. Yağmur yağdığında ise do- kumanın gözenekleri ıslak nedeni ile kapanır ve suyu içeri sızdırmaz. Öte yandan çadır içindeki ocaklıktan çıkan duman çadır içinde hissedilmez, duman doğru- dan dışırıya çıkar.

Çadırın birkaç metre önünde 2. ocaklık vardır. Bu oca- ğın üstü tamamen açıktır. Bu ocaklıkta yufka ekmek yapılır, kazanlar kurularak süt, çökelek ve hort kayna- tılır. Ayrıca kazanlarda aşure pişirilir, buğday kaynatılır ve bulgur yapılır. Yine çadırın dışında bir kenarda yayık yayma için çatma bulunur. Çatma 3 düzgün ağaçtan yapılmış direklerin uçlarının birbirine bağlanması ile yapılmış 3 bacaklı bir sehbadır. Yayık yaymak için tu- luklar 3 yerinden bu direklere bağlanır. Tuluğun içine yoğurt doldurularak bişşekle yayık yayılmaya başlanır.

Yayığın dayağı çatma, Yayık yayan benim Fatma. Oğlan dolanıp durma, Sabah sabah bana çatma.

Mutfakta ayrıca su için testiler ve su kapları bulunur. Ancak yaylada her yerde su kaynağı bulunmayabilir. Susuz yaylada yörükler su ihtiyaçlarını kar suyundan temin etmişlerdir.

Toroslar’ın zirvelerinde Ağustos sonuna kadar kar bulunur. Hatta bazı zirvelerin kuytu noktalarında karlar eri- meden kış gelir. Toroslar’ın her yaylasında doğal kaynak suyu yoktur. Bu durumda yağan kardan içme suyu sağlama yoluna giderler. Karlar daha çok dağın kuzey yamaçlarındaki kuytu yerlerde birikir. Karların çabuk erimemesi için üzerlerine ağaç dalları ve ardıç ağacının kabukları ile örtü yapılır. Buna kar bastırma denir.

Yörükler susuz yaylalarda su temini için topluca kar kesmeye giderler. Çünkü karların bulunduğu kısımlar yük- sek, dik ve meyilli arazilerdir. Bu yüzden karı kesip eşeklere yükleyip aşağılara inebilmek için yardımlaşmaya ihtiyaç vardır. Eşeklere; heybeleri, çuvalları, tahra ve balta, ayrıca 2 adet de kar sarma dayağını (sırığı) alarak yola çıkarlar. Her eşek için bir heybe ve bir çuval alınır. Karın bulunduğu yerde baltalarla, karları bu heybe ve çuvalın alabileceği şekillerde keserler.

Heybeler yardımlaşarak eşeklerin üzerine, onun üzerine de karla dolu çuval konup bağlanır. Karın bulunduğu dik yamaçlar aynı zamanda karsuyu nedeni ile ortam kaygan olduğundan yine yardımlaşarak birlikte geçilip geri çadıra dönülür. Acilen eşeklerden karları indirerek önceden çadır içinde hazır olan kar oluğuna koyarlar. Karlar yüksek rakımdan aşağı indiği için damla damla erimeye başlamıştır. Kar oluğunun altına bir su kabı konulmuş- tur onun içine buz gibi su damlamaktadır.

Peynir çalma, yoğurt çalma, Karlar erir, damla damla Konup göçmek kutsal hayat, Hazreti Musa’dan kalma.

Karlar kış ayında tuzlanınca erirken, yaz aylarında ise tuzlanan kar sertleşir. Bu sebeble çadırdaki karın üzerine bir miktar tuz serpilir ve üzeri temiz bir bezle örtülür. Damlalardan toplanan sular buz gibi soğuk- tur. Oluğun hemen yanındaki direkte su tası denilen metal, saplı bir bardak asılı durur. Çok sıcak havalar- da yayık yayarken tuluğa katılan yoğurtlar yayılma- ya başlayınca yoğurdun içindeki tereyağı kolayca bir araya toplanmaz. Böyle bir durumda tuluğun içine bir miktar kar katılınca tereyağı biraraya birikir. Çomça ile yağlar tuluktan alınıp kazanlara katılır. Ayrıca karı büyükce bir tasın içine katarlar. İçine pekmez döküp karıştırırlar, dondurma yerine bunu yerler. Buna da karlama denir. Kar yoğurt içine katılarak kaşıkla da yenilebilir ve ayrana karı katıp içerler buna da soğuk çalkama derler. Getirilen bu karların ömrü en fazla 10 gündür. Daha sonra obalar tekrar toplanarak kar kesmeye giderler.

Çadırın hemen dışında yufka yapmak için saç ve saçayağı bulunur. Yörükler saçayağına sağancak derler. Ocaklığın hemen yanında ayrıca köpeklere yal pişirmede kullanılan bir tencere vardır. Buna yal haranısı denir. Çadırın arka veya yan kısmına, çadırdan dışarıya kazıklar çakılıp, etrafı sitil ve çullarla çevrili küçük bir yer yapılır. Bu yer banyo olarak kullanılır. Yörükler yıkanmaya çimme derler. Banyoya çadırın içerisinden girilir. Çadırın oturma odası olarak kullanılan kısmının bir kenarında seccade, tespih, yanında ıstarda dokunmuş desenli küçük bir torba içerisinde Kuran-ı Kerim, kalem ve defter bulunan torba asılıdır. Yaz aylarında mutfak kısmındaki derilerdeki yağların erimemesi için mutfak bölümünün üzerine yani çadırın o bölümüne bir keçe örtülür ve rüzgarın atmaması için çadıra sıkıca bağlanır. Buna da çadıra gölge atma denir.

Yörükler yatkındır yeni akıma, Onlarda bilir yazma okuma Eşyaların hepsi elde dokuma, Fabrikayı kendi kurar yörükler.

Yörükler yaz aylarında bazı günlerde eğlence yaparlar. Genellikle akşamları yapılan bu eğlence çadırın önüne bir meydan ateşi yakarak hem çadırın içini hemde dışarıyı aydınlatırlar. Kadınlar çadır içerisinde erkekler ise dışarıda eğlenirler. Yörükler bu eğlenceye henk derler. Henk yapılacağı diğer obalara duyurulur. Hasta olanlar ve ileri derece yaşlı olanlar dışında herkes henke katılır. Kadınlar tef ve çeç (tirki çalma) eşliğinde oynarlar ve maniler söylerler. Bilhassa yaşlı kadınlar da boğaz çalarlar. Boğaz eşliğinde söylenen manilerden örnekler;

Bu yıl kışlar az olsa, bahar olsa yaz olsa Ben türküyü söylerim, elimde bir saz olsa. Yaylalara gidelim, oğlak kuzu güdelim Ak koyuna tuz verdim, kız ben sana söz verdim, Bilezikler kolunda, helkeleri elinde, Aşkımızı duymuşlar, cümle alem dilinde. Koyun kuzu melesin, bana dilek dilesin, Komşu obanın kızı, bizim eve gelesin. Bir tenhaya gidelim, kavli karar edelim, Anamas’a çıkalım, güzün düğün edelim. Derelerde yosunlar, çamaşırı yusunlar, İkimizi yan yana bir mezara koysunlar.

Erkekler çadır dışında ateşten atlama yarışı yaparlar. Sıra türküleri söylerler. Kızgın taş ve dilsiz oyunu oynar- lar. Herkes oturunca kaval dinlenir ve eşliğinde maniler söylenir. Hemen hemen her çoban kaval çalmayı bilir. Şimdi kaval eşliğinde söylenen bir mani dinleyelim.

Karda kışta kepeneği sürüdüm, Koyunum seni geceleri örüdüm, Ben seni gözüm gibi korudum, Meleme koyunum ağlatma beni. Anamas’ın dereleri çağladı, Kara koyun kuzusuna ağladı, Yaktı beni ciğerimi dağladı, Meleme koyunum ağlatma beni.

Aşayım gideyim dağlar ardına, Yiğit derler yiğitlerin merdine, Kara koyun çok dert kattı derdime, Meleme koyunum ağlatma beni. Tuzlalarda koyunları tuzladım, Anamas’ın yaylasında yazladım, Sen kuzunu ben yarimi özledim, Meleme koyunum ağlatma beni.

Benzer Belgeler