• Sonuç bulunamadı

Oğlak ve Kuzuda Evlat Edinme (Yakma)

Şayet bir kuzunun anası ölmüşse ya da ikiz kuzu doğmuş ise anası ölen yavru ve ikizlerden birisi alınıp öncelik- le kuzusu ölen anaya verilecektir. Ancak ana kendi yavrusu olmayanı öncelikle kabul etmeyecektir. Bu durumda ölmüş olan kuzunun derisi, yakılacak (evlatlık verilecek) kuzunun üzerine sıkıca bağlanır. Derinin üstü biraz ıslatılıp üzerine biraz tuz serpilir. Evlatlık alacak koyunun altına salınır. Burada iki ihtimal vardır. Birinci durumda evlatlık ananın yanına varıp emmek için hamle yapar. Bu durumda anne yavrunun derisini hemen koklar. Evlat- lığın üzerinde ananın öz yavrusunun kokusu henüz kaybolmamış ise kendi yavrusu olarak görüp emmesine izin verir ve evlatlığı bu şekilde kabullenmiş olur. Bundan sonra kuzunun üzerindeki deri çıkarıldığında bile kendi evladı gibi ona bakmaya devam eder. Eğer ana yavru kokusunu alamaz ise yavruyu emzirmez ve onu reddeder. Bu durumda ikinci ihtimal devreye girer.

İkinci ihtimal de: kuzusu ölmüş koyunu iki kişi biri başından diğeri kuyruğundan tutmak suretiyle defalarca ken- di etrafında, koyun ayakta duramayacak hale gelinceye kadar döndürür. Koyunu bıraktıklarında koyun kendini yere atar. O anda evlatlık kuzu sanki yeni doğmuş kalkamayacakmış gibi ayakları birbirine bağlı şekilde, üzeri yıkanmış ve tuz serpilmiş şekilde yerde yarı baygın yatan anne koyunun burnunun dibine konur. Koyunun baş dönmesi azalınca koyun kendine gelmeye başlar ve önündeyatan kuzuyu kendisinin yeni doğurduğunu zanne- derek koklayıp üstündeki tuzları yalar. Tuzu yalaması kuzuyu kabullendiği anlamına gelir ve o kuzunun emme- sine izin verir. Bundan sonra koyun o kuzuyu evlat edinmiştir. Koyun ayağa kaldırılır ve oğlağın ayağındaki bağ artık çözülebilir.

Bu yakma (evlat edindirme) olayı keçiler için de aynen geçerlidir. Bu işlemde birkaç amaç gözetilir. Birincisi yavrusu ölen hayvanın kısa sürede sütü kesilir. Yavru emdiği sürece süt üretimi devam eder. Yakma işlemi ile ananın süt üretimi sürdürülmüş olur. İkincisi ikiz kuzular aynı anayı emdikleri için ikizler fazla gelişemez. Oysa ikizlerden biri yakma yöntemi ile yavrusu ölmüş anaya evlatlık verilerse gelişimi daha hızlı olur.

Koyunların sonradan yaz ayında doğan yavrusuna emlik denir. Bir yaşını dolduran erkek kuzuya toklu, dişilerine şişek denir. Bir koyun ancak bir kişiye kurban olur. Kuzular 8 aylık olup emmeyi kesmedikçe kurbanlık olmazlar. Koyunlara “kiş” demekle yürürler. Koyunların çıkardığı sese meleme denir. Eğer koyun dara düşer veya bir yere sıkışırsa acı acı ses verir. Bu sese de koyun beğermesi denir.

Kara çadır otağımız, Kepenektir yatağımız, Değnekleri asadan, Ta hazreti Musa’dan. Sürüyü otlatmak amaç, Dağlar yokuş dik yamaç, Çobanların azığı, Peynirli yağlı çomaç.

Keçiye yörükler davar da derler. Yörükler keçinin etinden, sütünden, derisinden ve kılından yararlanırlar, ihtiyaç fazlasını da satarlar. Keçilerde hamilelik dönemi 5 ay sürer ve her yıl yavru yaparlar. Koyun ve keçinin doğum yapmasına kuzlama denir. Keçilerin yeni doğan yavrularına oğlak denir. Yaz aylarında sonradan doğan yavruya da körpe denir. Oğlaklar 1 yaşını doldurunca çebiç adını alır. Sürüye teke gerekli ise erkek çebiçler arasından teke adayı seçilir. Buna tekelik denir. Tekeler seçildikten sonra diğer erkek çebiçler enenir. Enenen çebiçlerden 2 yaşına girenlere öğeç, 3 ve 4 yaşına girenlere de erkeç denir. Dişilerin 2 yaşına basmışları yazmış adını alır. Keçilerin Ağustos ayında kılları kırkılır. Keçiler koyunlar gibi yere yatırılmaz, ayakta kırkılır. Teke ve oğlaklar kırkılmaz. Keçiler gündüzleri otlanırlar. Koyunlar gibi düz yerlerde otlamaz, kayalık ve yüksek yerlere çıkıp, kim- senin ayak basmadığı kayalıklardaki otları ve çalı yapraklarını yerler. Keçi sütü en yararlı besin maddelerinden biri olup anne sütüne en yakın süt olması nedeniyle çocuklar için faydalıdır. Keçi sütünden yapılan peynir en kaliteli peynirlerdendir. Ayrıca bu süt dondurma yapımında da tercih edilmektedir.

Keçiler geceleri otlatılmaz. Akşamdan çadır yakınlarına gelip burada yatarlar. Keçiler akşamları günde bir kez sağılır. Emzirmeden sonra oğlaklar ayrılır ve ilkbaharda kuzluklara, biraz büyüyünce de katışık usulü komşu davar sürüsüne katılır. Kuzluğun tabanında ardıç ve çam dalı döşeli olup, üstünde de mevsime göre bir sitil örtülüdür.

Erkeçlerin derisi işlenerek tuluk yapımında kullanılır. Tuluk yapmak için derinin dış tüyü tamamen kazınır. Kızıl- çamın dip kabuğu dövülerek toz haline getirilir. Kırmızı bir rengi olduğundan buna kızılkabuk denir. Kızılkabuk bir kazanın içine atılarak içerisine meşe palamudunun meyvesinin kabuğu ve biraz da sumak katılarak az miktar kaynatılır. Tüyü kazınmış erkeç derisi bu kazanın içine atılır. Ateşten indirildikten sonra deri kazandan çıkarılma- yıp bu şekilde 5-10 gün bekletilir. Sonra çıkarılarak dövülmüş kızılkabuk ile tuz karıştırılarak derinin içi ve dışı tuzlanır, deri dürülüp bir kenara konularak üstü sıkıca örtülüp 5 - 6 gün bu şekilde bekler. Bu aşamada tuluk ol- gunlaşmış olup palamut ve sumak kokulu hale gelmiş olur. Daha sonra buradan alınıp, bir yere asılıp kurutulur. Keçi derilerine tereyağı, peynir, çökelek ve hort katılarak kışa hazırlık yapılır. Keçi türü olarak; tekeler, öveçler ve erkeçler ile 1 yaşını doldurmuş çebiçleri bir kişi kurban olarak kesebilir. Yaşını doldurmayan çebiç kurban olmaz. Ayrıca keçilerin ince bağırsağı temizlenip işlemden geçirildikten sonra kirmenle büküm yapılarak kiriş haline de getirilebilir. Çok sağlam olan bu kirişler yaylara gerilerek pamuk ve yün işlemede kullanılır. Ayrıca keçi bağırsağı işlenip temizlenerek kokoreç yapımında kullanılır. Yörükler bu kokorece çözdürmeç derler.

Toros Dağları’ndan geçtik, Keçiden oğlağı seçtik, Gölgeye serdik keçeyi, Oturup çalkama içtik.

dişisine kısrak denir. Kısraklar genellikle 2 yılda bir yavru yaparlar, gebelik süreleri 12 aydır. Atın yavrusuna gulun denir. Gulunlar 2 yaşına basınca tay olurlar. Atların ayak- ları altına nal çakılır. Göç yolunda atlar de- venin önünde giderler. Yörükler kısrak ve taylara topluca hayvan derler.

Atlar biraz hırçın yapıdadırlar. Onun için binildiğinde ağızlarına gem vurulur ve ata binen kişi gemin ipini elinde tutar. Geme bağlı ve sürücünün ucunu elinde tuttuğu ip, adeta firen görevi yapar, yavaşlayacağı veya duracağında ipi asılması yeterli olur. Hayvanlar yaylalarda başıboş toplu olarak otlatılırlar, yani başlarında at çobanı olmaz. Bu kendi başına otlayan at gurubuna öğrek denir. Öğreğin içinde bir lider erkek beygir vardır. At sürüsü içinde lider atın dışında enenmemiş başka bir erkek at varsa lider at bunları sürüden uzaklaştırır. Enenmiş erkek atlar varsa onlara dokunmaz. Lider beygir ayrıca sürüyü sürekli kontrol eder ve başka sürüden gelen erkek atları sü- rüden uzaklaştırır. Ayrıca sürüye yırtıcı hayvanların yaklaşmasına engel olur. Hay- vanların sesine kişneme denir. Düğünlerde gelinler ata bindirilip oğlan evine getirilir. Ayrıca düğünlerde at yarışı yapılır, kaza- nana düğün sahibi ödül olarak kuzu veya oğlak verir. Dişi atların 2 memesi vardır ve 1 yıla yakın yavrusunu emzirir.

Kır at, doru at yoldaşım, Onlarladır ulaşım,

Tak eğeri çık yola,

Yörüklerde az sayıda da olsa eşek bulunur. Eşekler atlar gibi hırçın hayvan değildir ve uysaldırlar. Beslenme ve bakımları atlara göre daha kolaydır. Atlara herkes binemez ancak eşeklere herkes binebilir. Göç sırasında eşeğin üzerinde bir çocuk, bazılarında ise birkaç çocuk bulunur. Göçte yeni doğan buzağı, oğlak ve kuzular heybelere katılarak eşeklerce taşınır. Keza yaylalarda karlar veya gölden getirilen su tenekeleri çadıra eşeklerle taşınır.

Eşek

Ayrıca ilkbahar ve güz aylarında ge- celeri yaylalar soğuk olur. Akşamları mutlaka ateş yakılır. Yakılacak odun- lar yine çadıra eşeklerle taşınır. Ko- yun sürüsünün içinde çobanların azı- ğını ve suyunu taşımak için bir eşek bulunur. Bu eşek küçüklüğünden sürünün içine katıldığından adeta bir koyun gibi sürüden ayrılmaz.

Eşeklerde doğurganlık ve gebelik süreleri atlarda olduğu gibidir. Eşe- ğin ve atın doğum yapmasına gun- nama denir. Yeni doğan yavruya 2 yaşına kadar sıpa denir. Eşeğin de iki memesi vardır. Sıpalar bir bu- çuk iki yaşına kadar analarını emer- ler. Yörükler eşek sütünü yemez ve içmezler. Ancak bazı hastalıkların tedavisinde ilaç niyetine kullanılır. Eşeklerin ayaklarına nal çakılır. Sırt- larına semer veya palan çekilir. Se- mer veya palanı olmayan eşeğe yük sarılmaz. Eşeklerin eti yenmez. Eşek sesine anırma denir. Eşekler uzakla- ra gitmez, çadır civarında otlanırlar, kanaatkar hayvandırlar, bulduklarını yerler. Başlarında çoban istemez- ler, kendiliklerinden akşamları eve dönerler. Bazı durumlarda eşeğin çadırdan uzaklaşmaması için onun ayakları birbirine bağlanır. Buna eşek kösteme denir. Eşeği yürütmek için “deh” , durdurmak için “çüş” demek yeterlidir. Eşeği gittiği yönden geri döndürmek için “kırrı” denir.

sürüsü bulmak mümkün değildir. Bir kurdun, çakal, ayı veya sırtlanın sürüye ne zaman saldıracağı bilinemez. Onun için yörükler çok sayıda köpek beslerler. İnsanlara en kolay alışan ve uyum sağlayan hayvanların başında köpek gelir. Çok hislidirler ve sahibinin sözünden ve davranışından anlarlar. Bir köpeğe sert davranıp azarlar- san sesini keser, kuyruğunu indirerek, başını yere eğer.Sert şekilde “git burden” denirse de hemen uzaklaşır. Yumuşak davranılması halinde de ses tonundan ve davranıştan anlar ve koşarak gelir, kuyruğunu sallar, ön ayağını uzatır, yatar, yuvarlanır sahibine adeta sevgi gösterisi yapar.

Köpekler 60 günde yavrular, bir batında 4 -10 arasında yavru yapan çoban köpekleri vardır. Köpek yavrusuna enik denir. Köpeklerin 6 tane memesi vardır. Yavru sayısı 6 dan fazla ve annede zayıf ise eniklere süt yetiremez. Böyle durumda yavrulardan bir kısmı ölür. Ölen yavruları anası görmeden köpek sahibi uzaklara atar. Anne köpek, yavrular yanına geldiğinde ölen eniğin yokluğunu fark eder ve etrafı koklayarak aramaya başlar. Koku alma duyusu güçlü olduğundan çoğu kez ölen enikleri bulup ağzına alarak canlı eniklerin yanına getirir. Ölmüş olduğunu bildiği halde onu terk edemez. Köpek sahibi bu durumda ölü enikleri bir torbaya koyup ya çok uzak bir yere götürüp atar yada derin çukur kazarak gömer. Ana köpek ölü eniği tekrar aramaya çıkar, ancak bu defa bulamaz. Enikler koşmaya başladıklarında guluk adını alırlar. Komşulardan köpeğe ihtiyacı olanlara ücretsiz guluklar dağıtılır. Gulukların anası eğer sürüye saldıran yırtıcı hayvanları kokusundan hemen hissedip sürüye saldırmadan onlara havlarsa çobanı ve diğer köpekleri uyarmış olur. Böyle bir köpeğin gulukları hemen payla- şılır. Her zaman bir erkek bir dişi guluk anasının yanında bırakılır. Guluklar küçükten anası ile birlikte sürü ile gidip gelmeye alışırlar ve sürüye uyum sağlarlar. Şayet guluk küçükken anasının yanında sürü ile gidip gelmeye alıştırılmaz ise büyüyünce sürünün başında durmak istemez ve çadıra geri kaçar. Bu tip köpeğe de yalaka denir. Yörükler yalaka köpeği beslemezler. Sabah ve akşam; un, kepek karışımı,ekmek ve yemek artıkları katılıp ayrı bir tencerede kaynatılarak pişirilip soğuyunca köpeğe verilir. Bu yemeğe de yal denir. Bu servis usulüne de köpek yallama denir. Bunun dışında köpeğe verilen soğuk bir yiyecek de vardır. Buna da top denir. Yukarıda bahsedilen malzemelerin içine bir miktar kepek katılıp bir leğende yuğurulup hamur haline getirilerek bir öğün- de verilecek kadar beze topu haline getirilir. Bezeler odun ateşinin kozunda pişirilip bir torbaya katılarak yüksek bir yere asılır. Akşam sabah iki öğün bu toplardan çıkarılır köpeğe verilir. Köpeklere öğle yemeği verilmez.

Köpeklere sabah akşam yal ve top adı altında yemek verilirken öğle öğününde niçin yemek verilmez? Bunun sebebi kendisi de bir abdal olan Eğirdir Göktaş Köyü’nden Hüseyin Altıntaş’ın anlattığı bir efsaneye göre: Adem Peygamberin evlatlarından birine de peygamberlik gelince haber salıp halkı yanına çağırmış, herkese rızkının nerede olduğunu söyleyeceğini belirtmiş. Halk toplanmış, teker teker herkese rızkının nerede olduğunu söylen- miş. Tam herkes dağılırken evinde uyuyup kalan bir adam koşarak gelmiş ve “ben yetişemedim, rızıklar herkese dağıtılmış ben ne olacağım” deyince, O da “tüm rızıklar dağıtıldı, başka rızık yok ancak senin için köpeklerin öğle yemeğini rızık olarak ayırıyorum” demiş. Halk arasında abdal denilen kişilerin bu adamın evlatları olduğu düşünülür. Bundan böyle köpeklere öğle yemeği verilmez. Köpekler de o günden beri gelip geçene bir şey yapmazken, abdalları görünce havlayıp, onlara saldırırlar.

Yörüklerin beslediği köpekler çoban köpeğidir. Diğer köpekler çoban köpeğinin yaptığı görevleri yapamazlar. Bu köpekler diğer köpeklere nazaran daha iri, uzun bacaklı, daha güçlü, daha gösterişlidir. Bu yapıları ile yırtıcı hayvanlara karşı daha avantajlıdırlar. Onları sürüye yaklaştırmazlar. Örneğin bir kurdun veya bir çakalın gecenin karanlığında olsa bile sürüye yaklaşması durumunda onun kokusunu alır ve ürerek harekete geçer, onu dağla- rın arkasına aşıncaya kadar kovalar. Sürüdeki diğer köpek, çoban köpeği cinsinden olmazsa ve av köpeği veya kuş köpeği cinsinden bir köpek olursa kurt veya ayı biraz sürüden uzaklaşınca köpeğe saldırır. Çünkü o köpek- ler küçük yapılı olduğu için ondan korkmaz, onu gözüne kestirir, ona karşı gelir. Köpek gerisin geri sürüsünün yanına kaçmak zorunda kalır.

Kurt veya ayı köpeği yakalayabilirse onu paramparça eder, fakat bir çoban köpeğine böyle bir hareketi yapmaya cesaret edemez. Çoban köpekleri zaten o yırtıcının kokusunu aldıktan sonra iyice hırçınlaşır ve var gücü ile onun arkasından koşarlar. Yörüklerde az miktarda av köpeği bulunur. Çobanlar devamlı dağlarda dolaştıkları için içlerinde av meraklısı eksik değildir. Böyle av hastası olan çobanlar çoban köpeği yanında av köpeği de beslerler. Yörükler av köpeğine gupay veya çakır derler.

Çobanlar köpeklerine tasma denilen metal bir kanca takarlar. Boyuna takılan bu çemberin üzerinde çok sayıda metal çivi bulunur. Köpeklerin boğuşma ve dalaşması sırasında rakibine bu çiviler batar. İlk hamlede köpekler birbirinin boynuna saldırır. Ağzına çiviler batınca kancalı köpek galip gelerek rakibini yenmiş olur. Nadir de olsa kurtlar gruplar halindeyken tenha yerde gördükleri köpeğe saldırırlar. Eğer köpeğin boynunda tasma varsa kurtların saldırısından kurtulma şansı vardır. Kurtlar da köpek cinsinden oldukları için ilk etapta rakibinin boy- nuna saldırırlar.

Yeteneği olağan üstü, Çobanın yardımcı dostu, Bekler çadırı yurdu, Sürüye yaklaştırmaz kurdu. Hiç erinmez, üşenmezler, Sırtbaş kuşak kuşanmazlar,

Şunun garip haline bak, Yalın ayak baş kabak. Karda kışta yatarlar, Sahibini çok hatırlar, Çağırınca koşar gelir, Sevinerek coşar gelir.

Benzer Belgeler