• Sonuç bulunamadı

XVI. Asırdan Rus Ġstilasına Kadar Türkmen Tarihi

0. GİRİŞ

0.1. TÜRKMENLER

0.1.1.3. XVI. Asırdan Rus Ġstilasına Kadar Türkmen Tarihi

MangıĢlak bölgesindeki Türkmenler, o havalinin askerî istilâ yolları üzerinde olmamasından istifade ederek, XVII. asrın ortalarına kadar rahat ve müstakil bir hayat yaĢamıĢlardır. Fakat, 1639 ve 1700 yıllarında, bilhassa Kazaklara indirdikleri darbe ile Orta Asya'nın Rus istilâsına açılmasına sebep olan Moğol asıllı Kalmukların hücumlarına uğramıĢlardır (Saray 1996: 333).

Bu etki ile Kopet Dağı bölgesine çekilen bu Türkmen boyları orada Yamud, Ġmrali ve diğer Türkmen boyları ile -bazen kavgalı- birlikte yaĢayarak daha da kuvvetlendiler.

Ne var ki Türkmenlerin kuvvetlenmeye baĢlaması Hive Hanlığı ile Ġran ġahlığının dikkatini çekmiĢ ve -Türkmenlerin büyük bir kuvvet hâline gelmesine mani olmak için- bu iki ülke Türkmenler üzerine sefer tertibine baĢlamıĢlardır. Önce Türkmen-Özbek koalisyonunun ayakta tuttuğu Hive Hanlığının baĢında bulunan ve aynı zamanda bir tarihçi olan Ebu'l-Gazi Bahadır Han, Türkmenlere yaptığı ani baskınlarla büyük zararlar verdirmiĢtir.

Türkmenler Hive'den yedikleri bu darbenin acılarını henüz saramamıĢken bu seferde Ġran'ın hücumuna uğramıĢlardır. Ġran'da yaĢayan AfĢar Türkmenlerinin beylerinden Nadir Kulu Han'ın (Nadir ġah) Ġran'da hakimiyeti ele geçirmesinden sonra Türkmenistan üzerinde de hakimiyet kurmak istemesi ve buna Türkmenlerin karĢı çıkmaları yüzünden cereyan eden mücadelelerde, Nadir ġah Türkmenlere karĢı çok acımasızca hareket etmiĢtir (Saray 1996: 334).

18. asrın ikinci yarısında kendilerini toparlayan Türkmenler, biraz da Ġran ile Hive'nin baskısından kurtulmak için, bugünkü Doğu Türkmenistan'ın Merv bölgesine doğru yayılmaya baĢlamıĢlardır. Liderleri Oraz Han önderliğinde Tecend Derya Nehri kenarında Tecend Kalesi‟ni -bilâhare Oraz Kalesi adını almıĢtır- inĢa ederek kendilerini emniyete almaya çalıĢmıĢlardır. Ne var ki 1830'lu yıllar, Türkmenlerin aldığı bu emniyet tedbirlerine rağmen, kendileri için fevkalade sürpriz acılarla geçmiĢtir.

5

Kendilerini rakip bir devlet olarak gören Hive Hanlığının yeni hücumlarını büyük telefat vererek durduran Türkmenler batıdan Ġran'ın devamlı hücumlarına maruz kalmıĢlardır. Ġran'ın Türkmen eline ve Herat'a doğru yayılmalarını Ruslar bilhassa teĢvik ediyorlardı. Ġran, Rusya ile yaptığı iki harbi üst üste kaybetmesi üzerine 1813 Gülistan ile 1828 Türkmençay antlaĢmalarını imzalamak durumunda kalmıĢtı. Ġran'ın bugünkü Kafkas sınırını teĢkil eden bu antlaĢmalar ile Ġran Ģahlığı bölgede büyük bir toprak ve nüfuz kaybına uğramıĢtı (Saray 1996: 334).

Bu acı kayıplar Iran devlet ricaline büyük tesir etmiĢ Rusya'dan bu kayıpları alma planları yapmaya sevk etmiĢti. ĠĢte o yıllarda Ġran'a Rusya'nın sefiri olarak tayin edilen Kont Simoniç, Ġran devlet ricalinin bu hâlet-i ruhiyesini tespit ederek onları Türkmenistan ve Herat üzerine sefer yapmaya, oraları iĢgal etmeye teĢvik etmiĢ, Ġran'ın doğuda böyle bir yayılma siyasetine girmesi hâlinde Gülistan ve Türkmençay muahedeleri çerçevesinde Ġran hükümetinin Rus hükümetine ödemesi gereken harp tazminatından vazgeçeceklerini söylemiĢtir (Saray 1996: 335).

1930-1960 yıllarında Türkmenler Hive Hanlığının baskısı altında kalmıĢtır. Bütün baskılara rağmen Türkmenler büyük bir direnç göstermiĢlerdir. 1830'lu, 1840'lı, 1850'li ve 1860'lı yıllar Türkmenlerin Ġran ile Hive devletleri arasında varlıklarını koruma mücadelesi ile geçmiĢtir. Nitekim 1855'te Hive hükümdarı Muhammed Emin Han, ordusunun baĢında, ani bir baskınla Türkmenlere büyük kayıp verdirmiĢtir. Fakat bir grup Türkmen fedaisinin, muzaffer Hive hükümdarının otağını basarak kendisini öldürmeleri üzerine Hive ordusu geri çekilmek mecburiyetinde kalmıĢtır. Bu olaydan dört ay sonra babasının intikamını almak isteyen yeni Hive hükümdarı Abdullah Han'ın ordusuyla Türkmenlere hücum ettiğini görüyoruz. Fakat KuĢit Han önderliğindeki Türkmen kuvvetleri yapılan harbi kazanarak Hive ordusunu periĢan etmiĢ ve Abdullah Han da harp sahasında ölmüĢtür (Saray 1996: 335-336).

Ġranlılar Türkmenistan'a MeĢhed üzerinden yeni bir sefer hazırlığına baĢlamıĢlardır. Türkmenler ise, tıpkı ataları Tuğrul ve Çağrı Beylerin Gazne baskısı neticesinde yaptığı gibi, Kara kum Çölü'ne çekilmiĢlerdir. Türkmen kuvvetlerinin kumandanı KuĢid Han, Batı Türkmenistan'da Nur Verdi Han kumandasında bulunan Türkmen kuvvetlerinin bir kısmı ile diğer Türkmen boylarından yardım alarak ordusunu kuvvetlendirmiĢ ve Ġran ile giriĢilecek bu ölüm-kalım mücadelesi için hazır hâle gelmiĢti. Ġran ordusunun kendilerini takip için çölde de yürüyüĢe baĢladığını gören KuĢid Han, bir müddet sonra düĢmanın sıcaktan ve susuzluktan periĢan hâle geldiğini tespit edince yaptığı ani bir baskın ile Ġran ordusunu imha etmiĢtir. Hamza Mirza, bir avuç adamı ile kaçıp kurtulurken bütün ordusunu ve bütün toplarını kaybetmiĢti (Saray 1996: 337).

1860'tan 1884 senesinde Merv bölgesinin Ruslar tarafından iĢgaline kadar Türkmenler müstakil bir vatanın hür insanları olarak yaĢamıĢlardır. Fakat 1853-1856 Kırım Harbinde Osmanlı, Ġngiliz ve Fransız müttefik kuvvetlerine mağlup olan Rusya, Avrupa ve Orta Doğu cephesinde yayılamayacağını anlayınca gözünü Orta Asya'ya dikmiĢ, Orta Asya Türk Hanlıklarını 1864-1873 arasında bir bir iĢgal etmiĢtir. Rusya'nın

6

yaptığı bu iĢgallerde Türk Hanlıkları büyük zayiat vermiĢ (Fakat Hive Hanlığının verdiği zayiat diğerlerinden daha ağır olmuĢtur.) ve Rus saldırılarına daha fazla dayanamayarak güneye doğru çekilmiĢlerdir. Ruslardan maddi ve manevi büyük darbeler yiyen Hive Türklerinin bir kısmı Rus hakimiyetini kabul edip kaderine boyun eğerken bir kısmı da Karakum çölünü aĢarak Türkmenistan'daki kardeĢlerinin yanına sığınmıĢlardır (Saray 1996: 338).

1879 yılında Ruslar Türkmenistan'ı iĢgal etmeye karar vermiĢ, Türkmenler bu defa da Ruslara karĢı koymak zorunda kalmıĢtır. Göktepe Kalesi civarında yapılan ilk savaĢta Ruslar yenilgiye uğramıĢ ancak çoğunluğu kadın ve çocuklar olmak üzere yaklaĢık dört bin Türkmen de hayatını kaybetmiĢtir. Bundan iki yıl sonra yapılan savaĢta da ağır kayıplar (yirmi sekiz bin ölü) veren Türkmenler 1881 yılında Rus yenilgisini kabullenmek zorunda kalmıĢlardır (Kara 2005: 3).

Türkmenlerin Gök-Tepe'de yediği darbe çok büyük idi. Manen ve madden periĢan olmalarının yanı sıra çok insan kaybına da uğrayan, üstelik memleketlerinin en güzel kısımları düĢman iĢgaline uğramıĢ Türkmenlerin, üstün silâh gücüne sahip düĢmanlarını yenmek ve onları memleketlerinden atmak için hiçbir kimse ve yerden yardım görme ihtimalleri de yoktu.

Ġngilizlerin baskısı ile Rus birlikleri AĢkabat'tan sonra Türkmen topraklarında ilerlemelerini durdurmak mecburiyetinde kaldılar. Bundan ümide kapılan Merv bölgesindeki Türkmenler, Ġngilizlere heyetler ve mektuplarla baĢvurarak kendilerini Rus istilâsına karĢı korunmalarını istediler. Ümitsizlik içinde çırpınan Türkmenler, bu ricalarının müspet bir Ģekilde karĢılanması için Ġngiliz tâbiiyetine girdiklerini dahi ilân ettiler ise de bir netice alamadılar. Gülcemal Hanım'ın baĢkanlığında son defa toplanan Türkmen Meclisi'nde Türkmen ileri gelenleri, istemeyerek de olsa, Rus hâkimiyetine girmeyi kabul etmiĢlerdir (Ocak 1884) (Saray 1996: 354-355). Bu Ģekilde Ruslar tarafından 1869'da baĢlatılan ve kanlı bir Ģekilde yıllar yılı devam eden Türkmenistan'ın istilâsı kansız bir Ģekilde tamamlanmıĢtır (Saray 1996: 355).

Bu arada, bazı Türkmen boyları Rus hâkimiyetini reddetmiĢlerdir. Hazarın doğusunda yaĢayan Yamud Türkmenlerinin bir kısmı ve bunlara komĢu olan olan Göklen Türkmenleri Ġran idaresinde kalmıĢtır. Göklenler ile Yamudların Ġran hâkimiyetini tercih etmelerinin diğer bir sebebi ise, Ġranlıların Müslüman olmalarıdır.

Rus baskısı ve entrikaları sonunda Merv bölgesi olarak bilinen Doğu Türkmenistan'ın da Rusya'nın hâkimiyetini kabul etmesinden sonra, o ana kadar Rus idaresini Ģiddetle reddeden Sarık Türkmenlerinden bir grup, Afganistan hâkimiyetini tercih etmiĢ ve Penjdeh vadisinde kalmıĢtır. Ayrıca bir kısım Ersarı Türkmenleri Belh civarında, Ali Eli Türkmenleri de Andhoy bölgesinde kalarak Afgan idaresini Rus idaresine tercih etmiĢlerdir. Dolayısıyla bu Türkmenler, bugünkü Türkmenistan Türkmenlerinden ayrı kalmıĢlardır (Saray 1996: 355).

7

0.1.2. RUS HAKĠMĠYETĠNDEKĠ TÜRKMENLER

Türkmenistan'daki Rus idaresi ve sömürüsü, Rus hâkimiyetine düĢen diğer Türk memleketlerinden farklı olmamıĢtır. Tek fark, Türkmenleri -daha sıkı kontrol etme imkânı veren- hususî bir kanunla yönetmek olmuĢtur. Özbek ve Kazak Türklerine yapıldığı gibi Türkmenlerden de ağır vergiler alınmıĢ ve topraklarının en zengin kısımları ellerinden alınarak Rus tekstil sanayicinin ihtiyacını karĢılamak için pamuk ekimine tahsis edilmiĢtir (Saray 1996: 356). Bu Rus sömürüsüne karĢı Türkmenler çok sıkı bir yönetim altında oldukları için uzun bir zaman ses çıkaramamıĢlardır.

Memleketteki her türlü idare ve mevkiler Ruslar tarafından iĢgal edilip yürütülmüĢ ve Türkmen ileri gelenlerine ancak yardımcılık ve küçük memurluklar verilmiĢtir. Çarlık idaresinin suistimal ve yolsuzluklarla dolu bu bunaltıcı istibdat yönetimi XX. asrın baĢlarına kadar devam etmiĢtir (Saray 1996: 355).

XIX. asrın sonları ile XX. asrın baĢları diğer Türk illerinde olduğu gibi Türkmen ilinde de fikrî ve siyasî uyanıĢın baĢlangıcı olmuĢtur. Türkmenler arasındaki bu fikrî uyanıĢ, onları siyasî haklarını almak ve Rus idaresinden kurtulmak için mücadeleye sevk etmiĢtir. Türkmenlerin bu uyanıĢında Kırım, Azerî ve Türkistan Türklerinin de büyük rolleri olmuĢtur (Saray 1996: 357).

Ancak Türkmenlerin haklarını almak için giriĢtikleri bu mücadeleler baĢarısızlıkla sonuçlanmıĢtır. Zira Ruslar, bu harekâtın ileri gelenlerinin bütün mal ve arazilerini ellerinden aldıkları gibi, yeni bir takım vergilerle halkı cezalandırma yoluna gitmiĢlerdir. 1916 Millî Ayaklanması'nın hızla yayılması Türkmenleri de etkilemiĢ, bu ise Cüneyd Han'a büyük bir sempati ve taraftar kazandırmıĢtır (Saray 1996: 357).

Rusya'daki BolĢevik Ġhtilâli'nden sonra Hîve'de kurulan "Genç Hîveliler Meclisi"nin Rus kuvvetleri tarafından dağıtılması ve bu arada Rusların Türkmenler üzerine yürümesi, Cüneyd Han'ın tekrar harekete geçmesine sebep olmuĢtur. Cüneyd Han'ın kahramanca mücadelesini gören ve bu arada BolĢevik Ġhtilâli'nden sonra meydana gelen karıĢık durumdan istifade eden Albay Oraz Serdar, emrindeki Türkmen kuvvetleriyle birlikte isyan etmiĢ fakat baĢarılı olamamıĢtır. Rusya'daki iç harbi kazanan Kızıl Ordu birlikleri bütün Türk illerindeki kurtuluĢ hareketlerini ve Türkmenistan'daki bu millî ayaklanmayı da bastırmıĢlardır (Saray 1996: 357-358).

Cüneyd Han, bütün yokluklara rağmen açtığı istiklâl mücadelesinden vaz-geçmemiĢ ve Rusları 1931 yılına kadar uğraĢtırmıĢtır. Cüneyd Han'ın en büyük baĢarısı, 1924'de Türkmenler ile Özbeklerin birlikte yaptıkları ayaklanmada olmuĢtur. 1927'de Ruslarla yaptığı son muharebeyi de kaybeden Cüneyd Han, Türkmenistan'ı terk etmek mecburiyetinde kalmıĢtır. Türkmenistan'dan, önce Ġran'a sonra da Afganistan'a geçen Cüneyd Han oradan Rus birliklerine karĢı yaptığı akınlar ile Ruslara karĢı mücadelesine 1938 yılındaki ölümüne kadar devam etmiĢtir. Rus boyunduruğundan kurtulmak için giriĢtikleri istiklâl savaĢını kaybeden Türkmenler, bu sefer -diğer Türk boyları gibi- hakları için komünist rejim altında mücadeleye baĢladılar. Oraz Serdar ile Cüneyd Han'ın önderliklerinde yürütülen istiklâl savaĢının Kızıl Ordu birlikleri tarafından kanlı

8

bir Ģekilde bastırılmasından sonra Türkmenler, istemeyerek de olsa, Türkmenistan Komünist Partisi'ne girmeye baĢladılar (Saray 1996: 358).

Türkistan'da Türk zümreleri arasında komünist partileri nezdinde bu fikirleri iĢlemeye ve yaymaya baĢladılar. Neticede, her zümre, komünist partiye telkin ile ka-rarlar aldırdılar ve kendilerinin ayrı cumhuriyetler hâlinde yaĢamak istediklerine dair istek ve müracaatları Sovyet makamlarına bildirmelerini sağladılar. Bu müracaatlar üzerine toplanan Rus Komünist Partisi Merkez Komitesi Politbürosu durumu görüĢerek Türkistan Komünist Partilerinin isteklerini kabul ederek ayrı ayrı cumhuriyetlerin kurulacağını ilân etti (12 Haziran 1924). Rus Komünist Partisinin bu kararına itiraz etmek isteyenler oldu ise de kendilerine ne bir hak veren ve ne de kendilerini dinleyen bir merci bulamadıkları için sonunda bu kararı onlar da kabul etmek zorunda kaldılar (Saray 1996: 359).

Sovyet Komünist Partisi'nin Türkistan'da ayrı ayrı cumhuriyetler kurulacağını ilân etmesinden sonra teĢekkül eden Merkezî Toprak Komitesi, cumhuriyetlerin sınırlarını tespit iĢine giriĢmiĢ ve Eylül 1924'de çalıĢmalarını tamamlayarak Rus Komünist Partisinin tasdikine sunmuĢtur. Toprak Komitesi'nin tespit ve kararları Rus Komünist Partisi tarafından tasdik edilir edilmez, her cumhuriyetin komünist partisi ileri gelenleri komiteler teĢkil ederek kendi idarî, ekonomik ve kültürel programlarını yapmaya baĢlamıĢlardır. Bu çalıĢmalar 27 Ekim 1924'de tamamlanarak Ruslara bağlı Türkistan'da kurulan Türkmen, Özbek, Kazak, Kırgız, Karakalpak ve Tacik Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri fiilen ortaya çıkmıĢ oldu (Saray 1996: 360).

Böylece Türkmenler, 1884'de müstakil cumhuriyetlerini kaybettikten sonra yeniden Cumhuriyetlerine kavuĢmuĢlar, Ġran ve Afganistan'daki Türkmenler hariç, halkın büyük çoğunluğu yeni cumhuriyetin sınırları içinde yer almıĢlardır. Sovyet kontrolündeki bu cumhuriyet, Sovyetlerin dağılmasından sonra 27 Ekim 1991'de tam olarak istiklâlini kazanmıĢtır (Saray 1996: 360).

0.1.3. ĠRAN HAKĠMĠYETĠNDEKĠ TÜRKMENLER

Ġran nüfusunun yüzde 98‟i Müslüman olup, bunun yüzde 90‟ı ġii, yüzde 10‟u ise Sünnidir. Söz konusu nüfusun iki ana unsuru ise Farslar ve Azeri Türklerdir. Bu iki unsurun genel nüfusa oranları yüzde 75 civarında olup, geri kalan yüzde 25‟lik kesimi ise, Azerilerin dıĢındaki çeĢitli sayıda Türk toplulukları (Türkmenler, KaĢgailer, AfĢarlar, Hamseler, Halaçlar, Boyar Ahmet, Karagözlü, Agaçeriler vb.) (Gökdağ-Heyet 2004: 51), Araplar, Kürtler, Beluciler, Hıristiyanlar, Yahudiler ve diğerleri oluĢturmaktadırlar (Balbay 2006: 117-118). Ġran‟da yaĢayan Türklerin nüfusu ile ilgili kesin bir rakam olmamakla birlikte, Dünya Bankası ülke profilleri veri tabanına göre, yukarıda belirtilen tahmini nüfustan farklı olarak, Ġran‟ın nüfusu 66.1 milyon olup, bunun yüzde 42‟sini Türkler teĢkil etmektedirler (Gökdağ-Heyet 2004: 52).

9

Ġran‟da yaĢayan Türk topluluklarının Azerilerden sonra ikinci en önemli grubunu Türkmen Sahra bölgesinde yaĢayan ve sayıları 2-2.5 milyon civarında olan Sünni Türkmenler oluĢturmaktadırlar (Balbay 2006: 124).

Ġran Türkmenlerinin yaĢadıkları bölgeye Ġran kaynaklarında DeĢt-e Gorgan denilmekle birlikte, bu bölge, Türkmenler arasında “Türkmen Sahra” olarak adlandırılmaktadır. Türkmenistan sınırından baĢlayıp, Hazar Denizine kadar olan söz konusu bölge, Ġran‟ın 18.572 km kare yüzölçümüne sahip olan Gülistan Eyaleti içinde yer almakta olup, bu Eyaletin de 16.375 km. karelik alanını kapsamaktadır (Türel 2007:

2).

Nasıreddin ġah'ın hükümdarlığı (1848-1896) dönemine rastlayan 1881 Rus-Ġran hudut antlaĢması, coğrafî özellikler göz önünde bulundurularak yapıldığından, yani etnik özellikler dikkate alınmadığından dolayı yeni sorunları da beraberinde getirmiĢtir.

Bu antlaĢmayla Etrek nehri sınır olmak üzere, hudut resmen "meĢrulaĢtırılmıĢ" ise de parçalanarak Ġran tarafında kalan göçebe Türkmenlerle ve sınır nehirlerin kullanımıyla ilgili sorunlar belirsiz kalmıĢtı. YerleĢik Yomut ve Göklen boyları Esterabad eyaletinin Türkmen Sahra kesiminde iskân ederlerken her iki boyun temsilcileri olan fakat göçebe yaĢayan Türkmenler ise Esterabad yaylaklarında senede en fazla dört ay geçirdikten sonra, yılın kalan süresini geçirmek üzere Etrek nehrinin sağ kıyısına göç etmekteydiler.

Yani göçebe Türkmenler, kıĢın "Ġran tebaası", ilkbahardan sonbahara kadar ise bağımsız olarak yaĢamaktaydılar. YerleĢik yani Çomur Türkmenlerin durumu anlaĢılır ise de göçebe yani Çarva Türkmenlerinin durumu belirsizliğini koruyordu (Annaberdiyev 2006: 17).

"Türkmen meselesi" ile ilgili sorun, 1881 yılında yapılan antlaĢma sonrasında hemen kendini göstermedi. Zira Ġran hükümeti "çift uyruklu" Türkmenleri kendi tebaası olarak görmekteydi. Burada asıl amaçlardan biri bu Türkmenlerden de vergi toplamaktı.

Göçebe Türkmenlerin bazıları Ġran Devleti'ne vergi öderken bazıları Rus tarafına vergi ödemekteydiler (Annaberdiyev 2006: 18). Ġran ve Rus tarafları bu Türkmenlerden vergi almak için yoğun çaba göstermiĢlerdir.

1897 yılında "Türkmen meselesi" çözüme kavuĢtu. Rusya ile Ġran arasında Tahran'da yapılan görüĢmeler sonucunda Hazar ötesinde yani Rusya sınırları dâhilinde yaĢayan yerleĢik Yomutlar Rus tebaası olarak kabul edilmiĢler, onların Ġran tarafına geçmeleri yasaklanmıĢtır (Annaberdiyev 2006: 20).

1826-1828 Ġkinci Ġran-Rus SavaĢı sonrasında Ġran, düĢmüĢ olduğu ağır ekonomik bunalımdan kurtulmak için Ġngiltere, Fransa ve Rusya'dan büyük borç kredileri almaya baĢladı. Vadesi dolan bu kredileri ödeyemeyince borç veren devletler bundan yararlanarak Ġran ekonomisinde söz sahibi olmaya baĢladılar. ĠĢ gücünün ucuzlaması, mevcut Ģartları daha da ağırlaĢtırıyordu. 1905 yılı arifesinde Ġran tam manasıyla bir hammadde ülkesi hâline gelmiĢti, yurt içi bütün temel ihtiyaçlar yurtdıĢından getirilen ithal ürünlerle sağlanıyordu. Bu durum zamanla Ġran toplumunun tepkisini çekmeye baĢladı. ġaha ve yabancı devletlere karĢı nefret yükseldi (Annaberdiyev 2006: 23).

10

23 Haziran 1908'de ġah, Tahran'da darbeyi gerçekleĢtirdi, Meclis-i ġûra-yı Millî'yi önce top ateĢiyle bombalattı ve ardından feshetti. Böylece Ġran'da Muhammed Ali ġah'ın istibdat idaresi baĢlamıĢ oluyordu. ġah, Meclisin iki ay sonra açılacağını ilan etmiĢti. Bunun üzerine ülkenin her tarafında halk ayaklanmaları daha da arttı. ġahın otoritesi ise gün geçtikçe azalıyordu (Annaberdiyev 2006: 27).

Ülke içinde Tebriz ayaklanmasının baĢlattığı isyanların yayılması sonucunda Muhammed Ali ġah devrildi ve 1906-1907 yıllarındaki eski anayasa kabul edilerek Ġkinci MeĢrutiyet Dönemi baĢlamıĢ oldu (Annaberdiyev 2006: 27).

Türkmenler ise devrik ġah'ın ordusuna katılmıĢlardı ve 6 Eylül 1911'de hükümet birlikleri tarafından yenilgiye uğratıldılar.

1914-1918 Birinci Dünya SavaĢı sırasında Ġran, savaĢa katılmamıĢ olmasına rağmen, tıpkı Osmanlı Devleti'nde olduğu gibi dıĢ güçlerin "güç gösterisi" sahnesine dönüĢmüĢtü. SavaĢta tarafsız olduğunu ilan etmesine rağmen, en fazla zarara uğrayan ülkelerin baĢında gelmekteydi (Annaberdiyev 2006: 33).

2 Kasım 1914'de ġah hükümeti Ġran'ın savaĢta tarafsızlığını ilan etmesine rağmen 1917 yılı baĢında Ġran topraklarının neredeyse tamamı yabancı güçlerin elinde bulunuyordu. Türkmenlerin yaĢadığı bölgenin kuzey ve kuzeydoğusu Rusya, güneydoğu ve güneyi Ġngiltere, batısı ise Almanya ve Osmanlı Devleti ordularının iĢgali altındaki Ġran, bir nevi ateĢ çemberi içerisindeydi (Annaberdiyev 2006: 34).

Bu Ģartlar altında 1916 yılında Ġran Türkmenleri, Türkistan'da ortaya çıkan Basmacılar Hareketi içinde kendilerini buldular. 25 Haziran (8 Temmuz) 1916 yılında Rus Hükümeti, yabancı milletlerden cephe hizmetleri için istifade edilmesi hususunda Çar'ın seferberlikle ilgili emirnamesini yayınladı. Ruslar, Türkistan Genel Valiliğinden 250.000, Bozkır Genel Valiliğinden ise 234.055 Türkistanlıyı cephe hizmetleri için askere almak niyetindeydi. Ancak Türkistan halkının bu emirnameye karĢı tepki olarak normal bir gösteri yapmasına karĢı Rusların göstericilere ateĢ açması üzerine Temmuz-1916 baĢında millî ayaklanma baĢlamıĢ oldu (Annaberdiyev 2006: 34).

Türkmenlerin 1916 yılı Ekim-Kasım aylarında Çar ordularını birkaç kez mağlup etmelerinin üzerine Aralık ayında önce 8 000 kiĢilik, ardından ise sayıları 15 000'e kadar çıkan Rus ordusu Türkmen Sahra'ya yönelmiĢtir (Annaberdiyev 2006: 36). Çarlık hükümeti Türkmen Sahra bölgesini ele geçirmek için katliam yapmıĢ; silah, hayvan ne varsa talan edilmiĢtir.

Çar Hükümetinin ayaklanmayı bastırması hem kendilerini kurtaramamıĢ hem de 1917 Ġhtilali'nin çıkmasını hızlandıran sebeplerden biri olmuĢtur. Bu millî isyan Türkmenlerin boy ve uruk farkına rağmen bir araya gelmesini ve onların arasında hürriyetçi fikirlerin cereyan etmesini sağlamıĢtır (Annaberdiyev 2006: 37).

Türkmenlerin bağımsızlık mücadeleleri 1920‟li yılların baĢlarında baĢladı ve 20 Mayıs 1924 tarihinde, Ġran‟dan koparak, Ġran Türkmenleri bağımsız “Türkmen Cumhuriyeti”ni ilan ettiler. Bağımsız Türkmen Cumhuriyeti‟nin baĢına Osman Ahund getirildi ve ayrıca önemli konuların / sorunların görüĢüleceği ve bir çeĢit parlamento

11

niteliğinde olan “Aksakal Meclisi” oluĢturuldu. Türkmen Cumhuriyeti‟ni ilan eden Türkmenler, sadece kendilerine ait olan ve o dönemde Esterabad Eyaleti içinde olan Türkmen Sahra bölgesinin bağımsızlığını savunmaktaydılar. Bağımsızlığını savundukları bölgenin sınırları ise batıdan doğuya Hazar Denizinden Bocnurd‟a, güneyden kuzeye Esterabad‟dan Türkmenistan‟a kadar olan bölgeyi kapsamaktaydı.

Diğer bir deyiĢle Türkmenler, asırlardır yaĢadıkları / yaĢamaya devam ettikleri topraklarının bağımsızlığını istemekteydiler (Annaberdiyev 2006: 49).

Türkmenlerin bu aĢamada yani Ġran‟a karĢı yürüttükleri bağımsızlık mücadeleleri sırasında, Türkiye ile iliĢkiler kurmaya çalıĢtıkları gözlenmektedir. Türkmenler, askerî anlamda yürüttükleri mücadeleleri için tecrübeli komutanlara ihtiyaç duymaktaydılar.

Tecrübeli komutanların yetiĢmesi için de bir askeri teĢkilat oluĢturmak, diğer bir deyiĢle askeri bir okul açmak gerekliydi. Bu nedenle Türkmen yönetimi, Türkiye‟den Türk subaylarını “öğretmen” olarak davet etti. Öğretmen olarak davet edilen bu subayların hepsi, Enver PaĢa ile birlikte “Türkistan hareketi” içinde yer almıĢ kiĢilerdi (Annaberdiyev 2006: 49).

Türkmenler, bağımsızlıklarını kabul ettirmek ve güçlerini artırmak için büyük bir çaba gösterirlerken 1925 yılı içinde Ġran yönetimi tarafından Türkmenlere karĢı tam bir seferberlik ilan edildi. Bu arada Ġran yönetiminde de karıĢıklıklar baĢ göstermiĢti.

Türkmenler, bağımsızlıklarını kabul ettirmek ve güçlerini artırmak için büyük bir çaba gösterirlerken 1925 yılı içinde Ġran yönetimi tarafından Türkmenlere karĢı tam bir seferberlik ilan edildi. Bu arada Ġran yönetiminde de karıĢıklıklar baĢ göstermiĢti.