• Sonuç bulunamadı

Verilerin Toplanma Teknikleri

G.42. Mehmet Aksoy, Utanç Duvarı, 2014

V. BÖLÜM

5.4. Verilerin Toplanma Teknikleri

Araştırmada nitel veri toplama teknikleri kullanılmıştır. Nitel veriler elde edilirken, doküman incelemesi yöntemi kullanılmıştır.

Bu araştırma sürecinde ilgili literatür taranmış, Türkçe, İngilizce yayınlar incelenmiş, internet kaynaklarına ulaşılmıştır. Ayrıca araştırma kapsamında bulunan ressamlar ile ilgili eser katalogları da incelenmiştir.

VI.BÖLÜM

6.1. ÖNERİ VE KAZANIMLAR

Sanat ilerlemesi ve gelişmesi durdurulamaz bir güçtür. Ve bu güç yolunu, amacını ve idealini kendisi belirler. Bu araştırmanın tüm çıkarımlarından sonra, sanatın kalıplar içerisine sokulamayacağını, ideolojik veya dini gücü elinde bulunduran kurum ve kişilerin, onu tekeline alamayacağını gördük. Sınırları çizilmek istenen sanat, belli bir süre sonra kabuğunu kırıp, ilerlemesine devam eder. Bu yolda sürekli yeni deneyimler ve çaba içerisindedir. Bu çaba kendini sürekli yenileyerek

76

yoluna devam etme isteğinden kaynaklanmaktadır. Bu çalışmanın önerisi ise, sınır tanımayan ve çerçevesi çizilemeyen sanata, karşı koymak veya getirdiği yeniklere karşı çıkmak yerine, ona mümkün olduğunca katkıda bulunarak onunla birlikte ilerlenmesi gerektiğidir.

Bu çalışmadan sağlanan katkı ise, üreten kişinin sürekli denemeler yapıp, estetik kurallar çerçevesinde yeni, değişik ve üzerine sürekli bilgi beceri ekleyerek ilerlemesi gerektiğidir. Bu bağlamda yeni denemelerle oluşturulmuş ve konuyla alakalı olarak (Ölüm Teması) üretilmiş eserler yazının devamında görülecektir.

77

“Oyun” isimli çalışma (Görsel 36) 50x40 cm boyutunda tuval üzerine karışık teknik yöntemi ile yapılmıştır. Renk skalasının genişliğinden çok, doku zenginliğine önem verilen çalışmada savaşın kazananları ile kaybedenleri anlatılmıştır.

Resmin yapılış aşamaları şöyledir. Dokunun zenginliği dikkate alınarak yapılması planlanan resmin temeli atılırken, öncelikle alt katmanda görünmesi istenen renkler (kırmızı, sarı, yeşil, turkuaz ve siena) atılmıştır. Doku oluşturulacak tutkal’ ın daha iyi tutması için, tuval bezinin kalın ve dokulu olmasına dikkat edilmiştir. Sürülen tutkal ıspatula yardımıyla düzensiz girinti-çıkıntı oluşturacak şekilde yayılmıştır. Belli aralıklarla boşluklar bırakılarak en alta atılan renklerin görülmesine olanak sağlanmıştır. Sürülen tutkala verilecek olan doku şekillerini oluşturmak için ise, fırça, tel, çivi, tel fırça gibi malzemeler kullanılmıştır. Ayrıca tutkal kuruduktan sonra oluşan istenmeyen dokular (sivrilikler, bir yere biriken gereksiz toplanmalar, düşebilecek parçalar), zımpara yardımıyla yok edilmiştir. Hazırlanan koyu kahve boya, bol incelticiyle akışkan hale getirilerek boyanmaya hazır dokulu yüzeye fırça yardımıyla sürülmüştür. Boyanın her yerde aynı yoğunlukta olmaması dikkate alınmıştır. Yoğunluğun çeşitlilik göstermesi amacıyla tinerli bezle kısmen silinerek görünen son hali elde edilmiştir. Resmin sol üst tarafında görülen yuvarlak deri üzerine füzen kalem ile 1903 tarihi yazılmıştır. Resmin ortasına sabitlenen süngü, 1903 İngiltere üretimli süngünün bire bir imitasyonudur. Süngü vida yardımı ile tuvalin ortasına sabitlenerek resim tamamlanmıştır.

Resmin konusu I.Dünya Savaşı’na giren ülkeleri anlatmaktadır. Savaşan tarafların biri yenecek diğeri de yenilecektir. Ülkeler, imparatorluklar, gruplar, topluluklar açısından savaşın galibi vardır diyebiliriz. Ancak savaşı bireylere indirdiğimiz zaman kazananı yoktur. Kazanan veya kaybeden kişiyi belirleyen olay kişinin halen hayatta, sağlıklı ve savaştan herhangi biçimde olumsuz etkilenmemiş olması gerekmektedir. Savaşı kazanan İngiltere’nin askeri, süngüsünü savaştığı topraklarda bıraktıysa bunun tek açıklaması vardır o da, o kişinin bu topraklarda hayatını kaybettiğidir. Savaşı kazanan ülkenin askerisiniz ama ölüsünüz veya sakat kalmışsınızdır. Buradan bakıldığında savaş o kişi için kazanılmış gibi gözükmüyor.

78

Sadece ölen veya sakat kalan kişi için değil, geride bıraktıkları için de durum farksız değildir. Geride kalanlar biz bu savaşı kazandık diyemeyeceklerdir. Sadece onlar değil bu savaşa giren hiç kimse savaşı kazandığını söyleyemez. Bittiği zaman çokça kan, gözyaşı, yıkık evler, yanmış ağaçlar bırakır arkasında. Tıpkı resimdeki gibi renksiz, ruhsuz alanlar mekanlar kalır geriye. Vicdanlarda da yıkımlara neden olur. Pişmanlıklara yol açar, insanın kendisini, uğruna savaştığı şeyleri sorgulamasına neden olur. Hayatta kalıp, bu savaşı kazandım diyebilmek zordur. Kaybedilen duygular, anılar, ilkeler olacaktır. Savaş büyüklerin oynadığı tehlikeli bir oyundur ve bu oyunun asla bir kazananı olmayacaktır. Resmin ana teması tamda bu cümledir.

79

“Cahiliye” isimli resim tuval üzerine karışık teknik yöntemiyle yapılmış, 71x51 cm boyutlarındadır. Tuval bezinin üzerine düzensiz, gelişi güzel hissi verilerek uygulanan tutkal resmin dokusunu oluşturmaktadır. Oluşturulan bu doku koyu kahverengi boyanın akışkan hale getirilerek alt zemin tamamlanmıştır. Zemin kurutulduktan sonra konunun anlamına göre seçilen renkler (kırmızı, beyaz, sarı, turuncu, koyu kahverengi) karmaşa ve çatışma hissi uyandırmak amaçlı sert geçişlerle ıspatula vasıtasıyla sürülmüştür. Birbiri içerisine giren kontrastlıklar etkiyi arttırmak için özellikle kullanılmıştır. Resmin üçüncü katmanında ise ince fırça ve beyaz boyayla yazılmış yazı bulunmaktadır. Bu yazı resmin konusunu içerse de özellikle anlaşılır olmamasına dikkat edilmiştir. Hemen üstünde bulunan küçük bir kız çocuğunun yıpranmış, kirlenmiş elbisesi tuvale eklenmiştir. Bu elbise omuzlarından ve alt kısımlarından, resmin dokusuna ve renklerine uyumlu iplerle bağlanarak tuvale sabitlenmiştir. Alt zeminde bulunan koyu lekeler resme perspektif katmak amaçlı eklenmiştir. Derinlik ve katman hissi uyandıran bu koyu lekeler aynı zamanda dokunun daha belirgin ve dikkat çekici olmasını da sağlaması açısından önemlidir.

Resim adını, Arap toplumunun İslam öncesi dönemine verilen isim olan “Cahiliye Dönemi”nden almıştır. Cahiliye dönemi, Arapların İslamiyet’ten önceki inanç, tutum ve davranışlarının yanlış olduğunu anlatmak için verilen isimdir. İslam’ın bu dönemi bitirmesiyle “Asr-ı Saadet” dönemi başlamıştır. Cahiliye dönemi denilince akla gelen ilk konu şüphesiz ki kız çocuklarının diri diri gömülme olayıdır. Bu olayı anlamak zordur. Mutlak bir cinayettir. Herhangi bir cinayette değildir. Katledilen kişinin çocuk hatta bebek olması, ölümü hak edecek herhangi bir suç işleyemeyeceği anlamına gelmektedir. Gömülen çocukların katillerinin de kendi anne babalarının olması durumu daha da vahimleştirmektedir. Şüphesiz ki cinayeti işleyen anne veya baba vicdan azabı çekmektedir.

Bu cinayetin sebebini incelersek, ortaya tamamen zenginin fakir üstündeki baskısı çıkmaktadır. Arap toplumunda şiddet, yağmacılık, tutsakların köle olarak kullanmak veya satmak olağan sayılıyordu. Özellikle kadınların mal olarak görülmesi, aşağılanması kız çocuklarının bir ayıp olarak kabul edilmesine neden

80

olmuştur. Kızlarını o durumda görmektense, doğar doğmaz veya altı yaşından önce gömerek öldürmeyi göze alan ailelerin çaresizliğini hayal etmek bile güçtür. Bu resimdeki elbise, kız çocuklarını temsil etmektedir. Kız çocuklarını temsilen yerleştirilen elbiseye bağlanan ipler ise Cahiliye Dönemi’nin, insanları çaresiz bırakan, adeta elini kolunu bağlayan kural ve adetleri temsil etmektedir. Alt zeminin koyu olması, dönemin karanlık yüzünü anlatmaktadır. Kırmızı renk ise işlenen cinayeti anlatmak için kanı tasvir amaçlıdır. Üstten yayılan beyazlık, İslamiyet’i ve aydınlığı temsilen yapılmıştır. Beyaz boyayla yazılmış yazılar, Kur’an-ı Kerim’in bu konu hakkındaki yasaklamalarını temsil etmektedir. Cahilliğe karşı bilginin, acımasızlığa karşı vicdanın savaşıdır. İnsana verilen değer, maddi güç, sosyal statü veya ten rengiyle alakalı değildir. Her insanın değeri ve hakkı eşittir. İnsan değerlidir derken, Rönesans ile aynı amaca hizmet etmektedir.

Ölüm her ne kadar kaçınılmaz ve mutlak olsa da, çözülememiş olması onu karmaşık bir olgu haline getirir. Özellikle de insanın başka bir insan tarafından öldürülmesi, kabul edilemez ve anlaşılması zor bir durumdur. Hele de bu cinayetler merak veya keyif için işleniyorsa durum daha da vahim bir hal almaktadır. “Deney” isimli çalışmada bu düşünceyle gerçekleştirilen cinayetlerin, anlaşılmaz, karışık ve sağlıklı olmayan ruh haliyle yapıldığını anlatmak istenmiştir.

1992 yılında Azerbaycan ve Ermenistan arasında geçen, Karabağ Savaşı, yapılan katliamla anılmaktadır. Azeri sivillerin Ermenistan’a bağlı askeri kuvvetler tarafından toplu şekilde öldürülmesi olayında insanlık dışı cinayetler işlenmiştir. Bu cinayetlere bir tıp doktorunun da katılması olayı çok farklı bir boyuta taşımıştır. Ermeni askerleri tarafından canlı canlı kapıya çivilenen 13 yaşındaki bir kız çocuğunun üzerinde sözde bir deney yapılmıştır. Canlı canlı derisi yüzülen bir kız çocuğunun kaç dakika hayatta kalabileceği merak edilmiş ve merakları oracıkta gidermek için deneye başlanmıştır. Kız çocuğunun 7 dakika yaşayabildiği de doktorun kayıtlarına geçmiştir. Aynı deney gün sonuna kadar 3 çocuğa daha yapılarak ortalama 7-8 dakika yaşadıkları deney sonucuna eklenmiştir. Yapılan savaş güçlünün eğlence aracı haline gelmiştir.

81

Görsel 35: Mehmet Aksoy, Deney, 150x100 cm, T.ü.k.t. , 2014

“Deney” isimli resim, Hocalı Katliamı’ında hayatını yitiren kız çocuğunu anlatmaktadır. Resmin alt zemininde kullanılan renkler ve dokular, derisi yüzülen bir insanın görümünü simgelemektedir. Üstte bulunan yırtık, yıpranmış, kesilmiş ve yakılmış bez, kişinin derisini tasvir etmektedir. Gergin ama bir o kadar da ince ve zayıf duran ipler ise, o muameleye maruz kalan çocuğun gösterebileceği direnci temsil etmektedir. O anda çocuğun gösterebileceği direnç, bu ipten fazlası değildir. 1300’lü yılların Engizisyon’u, 1992’de Ermenistan’da Zori Balayan isimli bir doktorun bedeninde can bulmuştur. Çünkü, yapılan işkenceyi meşrulaştıracak hiçbir bahane yoktur.

82

“Savaş” adlı resimde karışık, hiçte iç açıcı olmayan arka fon ve yazılar bulunmaktadır. Cinayet, sadece bir cana kıyılarak olmaz. Bilgiyi, insanlığın belleğini silmekte cinayettir. İnsanlığa yapılan en büyük kötülüklerden birisidir. Bu çalışmada, insanlığın belleği kütüphanelerin yakılması anlatılmıştır. Kırmızı alanın arkasında kalan beyaz ve dairesel form, güneşi yani bilgiyi simgelemektedir. Savaşın getirmiş olduğu kan yani ölüm ise tam onun önünde ve görülmesini engellemektedir. Bilginin cinayeti de tarih tarafından kaydedilmektedir.

83

Görsel 37: Mehmet Aksoy, Afrika, T.ü.k.t., 100x100 cm, 2014

“Afrika” isimli resim 100x100 cm tuval üzerine karışık teknik uygulamasıyla yapılmıştır. Yoğun doku elde edebilmek için diğer çalışmalarda olduğu gibi, tutkal macun kullanılmıştır. Sürülen tutkalın düzensiz dokular oluşturulmasına dikkat edilerek doğal bir görünün elde edilmek amaçlanmıştır. Alt zemini oluşturan bu doğal görünümün belli kısımlarına altın yaldız uygulaması yapılmıştır. Parlak ve tek tondaki bu uygulama, kontrastlık oluşturulması amaçlı kullanılmıştır. Oluşturulan yoğun doku, sıvılaşıncaya kadar inceltilen koyu kahve, sarı ve siena renkleri ile tonlanarak, daha da derin bir doku hissi yaratılmıştır. Kuruyan bu dokunun üzerine beyaz boya ile yazılan yazı, hakim olan koyu tonu kırma maksatlı yazılmıştır. Bir üst katmanın uygulanmasında ise ıspatula ile sürülen kırmızı ve tonları, çalışmanın

84

tamamen renksiz, monoton bir resim olmasını engellemiştir. En üst katmanda ise yıpratılmış, buruşturulmuş ve resmin tonuna uygun renkle boyanmıştır. Bezin üzerine konu ile alakalı olarak eklenen yamalar vardır. Bezin tuvale sabitlenmesi ise kenarlara bağlanan iplerle sağlanmıştır. Bu vesile ile resmin derinliği, perspektifi katmanlar sayesinde sağlanmıştır.

Resim, Afrika ülkelerinin, batılı ülkelerin sömürgesi haline getirilmesini anlatmaktadır. Resmin koyu ve renksiz fonu Afrika’nın hem kurak verimsiz topraklarını, hem de sömürgeci ülkelerin oradaki talanlarını simgelemektedir. Kurak toprakları temsilen yapılan koyu tonun arasında göze çarpan altın sarısı bölgeler ise, Afrika’nın zengin yer altı kaynaklarını (altın, elmas ve petrol) simgelemektedir. Boydan boya gerilmiş kumaş, Afrika halkını temsil etmektedir. Kumaşın yırtık, kirli ve buruşmuş olması, Afrika halkının çaresizliğe mahkum edilişini simgelemektedir. Gerilen ipler, halkın çabalarını gösterirken bu direnişin çokta fazla olmadığını temsilen ince ve güçsüz düğümler atılmıştır. Kumaşın ve iplerin arkasında görülen kırmızı ve tonları Batılı ülkelerin Afrika’da uyguladığı politikanın çoğu zaman kanlı bir politika olduğunun simgesidir.

6 Ağustos 1945 yılında saat 08:45’te Amerika Birleşik Devletleri tarafından atılan atom bombası, Japonya’da 140 bin insanın ölümüne neden olmuştur. Little Boy (Küçük Çocuk) adını verdikleri bombayı atmadan önce, Japon halkının hayat ve hareket tarzını inceleyen Amerika, Japon halkının en çok dışarıda olduğu zamanı tespit etmiştir. Bu araştırmanın sonucu olarak, bombanın sabah 08:45’te atılmasına karar verilmiştir. Hiroşima’ya düzenlenen bu saldırı, tarihin ilk ve tek atom bombalı saldırısıdır. Bombayı atan uçağın pilotu olan Paul Tibbets, yaptığı işten hiçbir zaman pişman olmadığını her fırsatta dile getirmiştir. Geceleri rahat uyuduğunu söyleyen pilot, kendisinin planlayıp gerçekleştirdiği operasyondan dolayı gurur duyduğunu ve aynı koşullarda yine aynı şeyi yapacağını açıkça söylemiştir. Amerika Hükümeti bu bombayı savaşın bitmesi için attığını söylese de savaş aslında çoktan kazanılmıştır. Sıcak savaştan sonra başlatılması planlanan soğuk savaşın başlaması için atılan bir bomba olmuştur. Atıldığı anda 70 bin kişinin, sonraki süreçte yine 70 bin kişinin ölümüne sebep olan bombanın halen etkileri sürmektedir.

85

Görsel 38: Mehmet Aksoy, Hiroşima, T.ü.k.t., 120x70 cm, 2014

“Hiroşima” isimli resim tuval üzerine karışık teknik uygulanarak yapılmıştır. Resmin boyutları 120x70 cm’dir. Bu resimde doku oluşturmak için yoğun boya tabakası kullanılmıştır. Alt bölüme atılan ve en alttan görülmesini istediğim renkler aynı zamanda resmin dokusunu oluşturmaktadır. Alt tabakaya atılan renkler, yeşil, sarı ve koyu kahverengidir. Üst kısma ise yoğun bir beyaz katman atılmıştır. Beyaz katmanın üzerine dairesel kırmızı ve tonları atılmıştır. Resmin alt kısmındaki deri yüzey resme yapıştırılarak monte edilmiştir. Resmin karmaşık fonu, atom bombası atıldığı sıradaki paniği ve şaşkınlığı simgelemektedir. Resimdeki dairesel kısım Japonya’nın bayrağını simgelemektedir. Dairenin kırmızı olması yapılan vahşetin

86

göstergesidir. Alt kısımdaki deri kısımın boş olmasının sebebi ise bu vahşeti anlatacak hiçbir sebebin olmayışıdır.

Görsel 39: Mehmet Aksoy, İşgal, T.ü.k.t. 160x60 cm, 2014

Dünya’nın çeşitli bölgelerinde zulme uğrayan Yahudiler, Filistin’e gelmeye 1920’li yıllarda başlamıştır. Geldiklerinde azınlık durumunda olan Yahudi halk, can veya mal güvenliği konusunda hiçbir sıkıntı çekmemiştir. Geçen süre ile birlikte

87

nüfus yoğunluğunu arttıran Yahudi halkı, Filistinliler üzerinde yaptırımlara başlamıştır. 1948 yılında İsrail’i kuran Yahudiler, Filistin halkına baskı kurmaya başlayarak, onları işgalci olarak nitelemiştir. Artan şiddeti bahane eden İsrail, utanç duvarını inşa ederek Filistin halkını izole etmiştir. Giriş-çıkışların yapılamadığı Filistin’de yoksulluk baş göstermiştir. 1920’lerde azınlık olarak Filistin’e gelen Yahudiler şuanda Filistin topraklarının %78’ine sahiptir. 1948’den bu yana İsrail’in Filistin halkına yaptığı zulüm dünya tarafından sessizce izlenmektedir. “İşgal” adlı resim bu süreci anlatmaktadır.

Teknik açıdan resmi inceleyecek olursak, resim tuval üzerine karışık teknikle yapılmıştır. Boyutu, 160x60 cm’dir. Yoğun dokusunu oluşturmak için en alt katmana tutkal uygulanmıştır. Gelişigüzel uygulanan tutkal doğal doku görünümü vermektedir. Oluşan dokunun üzerine daha çok kırmızı, turuncu, sarı, kahverengi gibi sıcak renkler uygulanmıştır. Bu sıcak renklerin arasına yer yer yeşil ve mavi renkleri de kullanılmıştır. Uygulanan renkler kuruduktan sonra Filistin haritası şeklinde kesilen kumaş tuvalin dört tarafından sabitlenmiştir. Sabitlenen kumaş belli yerlerinden iplerle bağlanarak kompozisyonun tamamen dikey olmasının önüne geçilmiştir. Filistin haritası şeklinde kesilip sabitlenen kumaş, yakılarak ve kesilerek yer yer delikler oluşturulmuştur.

“İşgal” adlı resmin alt zeminde yoğunluklu olarak kullanılan kırmızı ve tonları, Filistin coğrafyasındaki savaşı, bitmek tükenmek bilmeyen zulmü temsil etmektedir. Resme sabitlenen kumaş Filistin’i, kumaştaki ufak delikler ise Yahudilerin Filistin topraklarına ilk geldikleri zamanı temsilendir. Kumaşa bağlanan ipler, Filistin halkına yasak olan kendi sahillerini simgelemektedir. Resim konu olarak hiçbir siyasi, dini veya ırksal bir mesaj verme çabasında değildir. Resmin ana teması herkime yapılırsa yapılsın insan vicdanını rahatsız edecek olan bu olaylara bütün dünyanın sessiz kalışına tepkidir. Yaşananlara tepkisiz kalan insanlığın sonsuza kadar sırtında taşıyacağı bu vicdan yükü, tarihte kara bir leke olarak yerini almıştır. “İşgal” adlı bu resim de yaşanan olayların tarihteki şahitliğini yapmaktadır.

88

Görsel 40: Mehmet Aksoy, Gölge, T.ü.k.t., 100x120 cm, 2014

İkinci Dünya Savaşı’nın son günlerinde Amerika, Japonya’nın Nagasaki şehrine “Fat Man” (Şişko Adam) isimli ikinci atom bombasını atmıştır. Nagasaki’nin 240.000 olan nüfusunun, 70.000’i bomba atılır atılmaz yok olmuştur. İnsanlar o kadar hızlı ölmüşlerdir ki, buharlaşmaları 1-2 saniye sürmüştür. Yoğun ışığa maruz kaldıktan sonra buharlaşarak ölen insanlar, kaldırımlarda, merdivenlerde, yollarda ve duvarlarda gölgeler bırakmışlardır. İlk anda ölü sayısı çıkarılırken, insanların geride bıraktıkları silüetleri sayılmıştır.

Nagasaki şehrinin binalarının % 36’sı tamamen yok olurken, ölümler ilk patlamayla sınırlı kalmamıştır. Atom bombasının etkisiyle ölenlerin sayısı 143.000’e yükselmiştir. Etkilerinin halen devam ettiği bilinen bomba, tarihin en büyük katliamlarından birisine sebep olmuştur.

89

“Gölge” isimli resimde, tuval üzerine uygulanan tutkal ile en alt katmanda doku elde edilmiştir. Oluşan dokunun üzerine, sarı,beyaz, kahverengi, yeşil ve mavi renkler katmanlar halinde uygulanarak derinlik hissi verilmiştir. En üst katmanda ise kırmızı ve tonları uygulanmıştır. Resmin ortasında bulunan 3 adet insan silüeti kırmızı katman boş bırakılarak elde edilmiştir.

Resmin büyük bir bölümünü oluşturan kırmızı renk, atom bombasının yıkıcı ve ölümcül oluşunu temsil etmektedir. Ortada bulunan 3 silüet ise, atom bombasının üretmiş olduğu ısıya dayanamayıp buharlaşan insanları anlatmaktadır. Silüetlerin içi karışık tonlardadır. Olayı fark edemeyip dakikalar hatta saatler geçirerek ölen insanların telaşı, neden oldukları panik ve kaos, karmaşık fonla yansıtılmıştır.

90

“İlkel” adlı resim, karton üzerine karışık teknik yöntemiyle yapılmıştır. Resmin boyutları 70x50 cm’dir. Karton zemin üzerine yağlı boya, akrilik boya, tebeşir, kurşun kalem, zift ve sprey boya ile yapılmıştır. Resmin ortasına baltayı simgeleyen obje vida yardımı ile monte edilmiştir.

Resimde ilk dikkati çeken alt kısımdaki beyaz ağırlıklı daire, insanlar tarafından kirletilen dünyayı simgelemektedir. Hemen üst kısmında bulunan diğer küçük dairelerse kişilerin bireysel dünyalarının yok oluşunu anlatmaktadır. Resmin sol tarafından gelen kırmızı renk, yapılan savaşların daima ölüm getirdiğini, üzerindeki yazılar ise bu ölümlerin tarihe birer utanç kaynağı olarak not düşüldüğünü simgelemektedir. Resmin tam ortasına iliştirilen balta, savaşın ilkelliğini yansıtmaktadır. Baltanın eskimiş ve yıpranmış olması ise bu ilkelliğin (savaşın) de aynı kaderi paylaştığını anlatmaktadır. Savaş araçları ne kadar modern olursa olsun, savaş eylemi daima ilkelliğini koruyacaktır.

“Utanç Duvarı” isimli resim 100x70 cm boyutlarında, tuval üzerine karışık teknik uygulaması ile yapılmıştır. Tuval üzerine yayılıp ıspatula yardımı ile ritim gözetmeksizin dağıtılan tutkalın doğal bir doku tabakası oluşturması sağlanmıştır. Oluşan bu doku sırası ile, siyah, koyu kahverengi, koyu kırmızı ve kırmızı renklerle boyanarak, her doku girintisinin farklı tonlara sahip olması sağlanmıştır. Bu farklılıklar resme derinlik kazandırmıştır. Ana renk olması istenilen kırmızı son katmana biraz daha yoğun uygulanmıştır. Resmin en boyutuna uygun olarak kesilen ahşap dairesel biçimde önce kırılıp sonra kırıklar yakılarak ortasında bir boşluk oluşturulmuştur. Yakılmasının sebebi hem dokunun derin kısımlarındaki koyu tonla bütünlük sağlaması hem de konusu gereğidir. Kesilip yakılan ahşap çok nizami olmamak şartıyla beyaza boyanmıştır. Boyanın kuruması ile dört tarafından vida yardımıyla tuvale tutturulmuştur. Ahşabın açık tonda olması resmin kontrastını ve açık koyu dengesini sağlamaktadır. Oluşan kompozisyonda resim, üst tarafı koyu alt

Benzer Belgeler