• Sonuç bulunamadı

Araştırmada katılımcıların ısı ve sıcaklık ile ilgili temel kavramlar hakkındaki zihinsel yapılarını, PDÖ etkinlikleri öncesinde, sonrasında ve sırasında betimlemek için nicel bir kavram ölçeği (ISKÖ) ön test ve son test olarak uygulanmış, aynı zamanda uygulama boyunca katılımcılar içinden seçilen altı öğrenci ile görüşme yapılmış ve grupların çalışma notları doküman incelemesi yapılmak üzere alınmıştır. Yani araştırmada ısı ve sıcaklığa ilişkin kavramlar ile ilgili betimlemeler için üçgenleme; nicel olarak ISKÖ, nitel olarak ise görüşme ve doküman incelemesi yolları ile çözümlenmiştir.

Araştırmanın bir diğer odağı olan PDÖ etkinliklerinin öğrenciler üzerindeki etkisini betimlemek için yapılan üçgenleme ise, nicel ve nitel veriler içeren PDÖ Değerlendirme Formları ve görüşmeler ile alınan öğrencilerin etkinlikle ilgili görüşlerinden yararlanılmıştır.

Araştırmada kullanılan dört grup ölçme aracından elde edilen veriler, nicel ve nitel olarak ayrı ayrı değerlendirilmiş ve bütüncül olarak yorumlanmıştır.

3.4.1. Nicel Verilerin Analizi

Araştırmada elde edilen nicel veriler, ISKÖ ve PDÖ Değerlendirme Formları’nın Likert yapıda olan nicel kısımlarından elde edilmiştir.

ISKÖ, araştırmacı tarafından geliştirilmiş beş seçenekli çoktan seçmeli bir kavram ölçeğidir. ISKÖ, 37 test sorusundan oluşmaktadır. Her sorunun bir doğru cevabı vardır. Değerlendirme yapılırken her doğru cevap için “1” puan verilmiş, her yanlış cevap için ise “0” puan verilmiştir. Boş bırakılan sorular dikkate alınmamıştır. Yani bir öğrenci ölçekten en çok 37 puan alabilmektedir.

ISKÖ, etkinlik öncesi ön test ve etkinlik sonrası son test olmak üzere iki kez uygulanmıştır. Her bir uygulama 13 katılımcının tümü ile gerçekleştirilmiştir. Ön test ve son test için tanımlayıcı ve betimleyici istatistiksel analizler yapılmıştır. Aynı zamanda, ön test ve son test uygulamalarının yapıldığı birçok araştırmada, ön test ile son test sonuçları arasındaki farkın anlamlı olup olmadığı incelenir. Ancak bu tür analizler, örneklemin evrene genellenmesi amacıyla yapılmaktadır. Ancak bu çalışmanın böyle bir amacı olmadığından ön test ve son test verileri için yordamsal analizler yapılmamıştır. Onun yerine ön test ve son test verileri betimsel olarak karşılaştırılmıştır.

Diğer bir nicel veri grubu olarak, PDÖ Değerlendirme Formları’nın Likert önermeleri ele alınmıştır. Bu Likert önermeler beş seçenekli olarak hazırlanmıştır. Bu beş seçenekten en olumlu olanına “5”; en az olumlu veya en olumsuz olanına ise “1” puan verilmiştir. Böylece her yargı belirten önerme 1’den 5’e kadar bir puana karşılık gelmiştir. Bu puanlar aracılığıyla, gerek her bir katılımcının her bir formu için ayrı ayrı veya bir form içindeki belirli bir kesim Likert önerme için ayrı ayrı ortalamaları alınarak bir puan elde edilebilmiştir. Bu puanlar yorumlanırken, verilebilecek en yüksek puan ile

en düşük puan arasındaki farkı, seçenek sayısına bölerek yorumlama için puan aralıkları belirlenmiştir. Her bir önermeye verilen cevapların puanları en düşük “1”, en yüksek ise “5” olduğu için ve beş seçenek olduğu için ((5 – 4) / 5 = 0,8 olduğundan), bu aralıklar formalara göre değişiklik göstermekle birlikte Tablo 10'daki gibi olmuştur:

Tablo 10. Likert türü önermeler için değerlendirme ölçütleri

Aralıklar Bölge Bölge

1,00 – 1,80 Çok Olumsuz Çok Az Yararlı 1,80 – 2,60 Olumsuz Az Yararlı

2,60 – 3,40 Yansız Yararlı

3,40 – 4,20 Olumlu Çok Yararlı 4,20 – 5,00 Çok Olumlu Çok Fazla Yararlı

Her bir önerme için verilen puanların ortalamaları alınmış, ortalamaların belirlenen aralıklardan hangisine düştüğü saptanmış ve buna göre yorumlama yapılmıştır. Kümeleri oluşturan öğrencilerin Likert türü önermelere verdikleri cevapların ortalamalarının aynı aralığa düşüp düşmediği de belirlenmiştir. Buna göre diğer veri kaynaklarıyla bütüncül olacak biçimde yorumlamalarda bulunulmuştur.

3.4.2. Nitel Verilerin Analizi

Araştırmada nitel veriler; görüşmeler, öğrencilerin çalışma notları, PDÖ Oturum Formları ve PDÖ Değerlendirme Formları’nın açık uçlu bölümlerinden elde edilmiştir. Görüşmelerden elde edilen veriler, ses kayıt aygıtı ile kaydedilmiş olduğundan, öncelikle bilgisayar ortamında yazıya aktarılmıştır. Altı katılımcının her biri ile yapılan beşer görüşmenin görüşme kaydına ilişkin bu yazılı dökümler ham veri grubu olarak alınmıştır ve birkaç kez dinlenerek denetimden geçirilmiş, yanlışları düzeltilerek son durumuna getirilmiştir. Bu ham veri grubu içerik analizi yapılarak değerlendirilmiştir.

Öğrencilerden alınan çalışma notları, PDÖ Oturum Formları ve PDÖ Değerlendirme Formları’nın açık uçlu bölümleri yazılı birer belge oldukları için belge incelemesi yoluyla doğrudan değerlendirmeye alınmıştır.

Strauss ve Corbin (1990), elde edilen verilerin düzenlenmesi ve anlamlı bir bütün oluşturması için betimsel analiz ve içerik analizi olmak üzere iki çeşit veri analiz yöntemi önermektedir. Betimsel analizin amacı verileri özetlemek ve yorumlamaktır. Oysa içerik analizinde temel amaç, elde edilen verileri açıklayabilecek kavramlara ve ilişkilere ulaşmaktır (Yıldırım ve Şimşek, 2006). Araştırmada verilerin tanımlanması, birbirine benzeyen verilerin belirli kavramlar ve temalar çerçevesinde bir araya getirilmesi ve verilerin içerisinde saklı olabilecek gerçeklerin ortaya çıkarılması için içerik analizi yöntemi kullanılmıştır (Aslan, 2009). İçerik analizinin yanı sıra, araştırmanın gerektirdiği durumlarda sürekli karşılaştırma veri analizi yöntemi de kullanılmıştır. Sürekli karşılaştırmalı veri analizi, incelenen verilerin kategori şeklinde kodlanmasını ve incelenmekte olan verileri sürekli olarak karşılaştırma işlemini kapsamaktadır (Ekiz, 2003).

İçerik analizi, verilerin önce kavramsallaştırılması, sonra da ortaya çıkan kavramlara göre mantıklı bir biçimde bir araya getirilmesi ve buna göre veriyi açıklayan temaların belirlenmesini gerektirmektedir. Bu süreçte veriler dört aşamada analiz yapılmaktadır. Bu aşamalar şöyledir:

a. Verilerin kodlanması b. Temaların bulunması

c. Kodların ve temaların örgütlenmesi

Öncelikle yapılan kodlama süreci, elde edilen verileri bölümlere ayırmayı, inceleyerek ve karşılaştırarak kavramsallaştırmayı ve ilişkilendirmeyi gerektirir (White ve Gunstone, 1992). Strauss ve Corbin (1990), üç çeşit kodlama biçiminden söz eder. Bunlar: “daha önceden belirlenmiş kavramlara göre yapılan kodlama”, “verilerden çıkarılan kavramlara göre kodlama” ve “genel bir çerçeve içinde yapılan kodlama” biçimindedir. Bu kodlamalardan ilki, araştırmanın temelini oluşturan kuram ya da kavramsal çerçeve göz önüne alınarak, araştırmacı tarafından önceden belirlenen kod dizisine göre yapılan kodlamadır. İkinci ve bu araştırmada da tercih edilen tür kodlama ise, verilere ilişkin kodlamaların önceden belirlenmesinin mümkün olmadığı durumlarda, kodların verilerden elde edilen bilgilere göre oluşturulduğu durumlarda yapılan kodlamadır. Üçüncü kodlama türü ise, bu iki türün birleşimi biçiminde yapılan kodlamadır. Bu tür kodlamalarda, önceden belirlenen kod dizisi olmasına karşın, verilerden yeni kodlar elde edildikçe, bunlar da kod dizisine eklenir. Bu araştırmada katılımcılardan elde edilen verilerin çeşitliliği nedeniyle kodlama işlemi verilerden çıkarılan kavramlara göre yapılmıştır. İçerik analizi sırasında yapılan kodlamalar araştırmacı tarafından yapılmıştır.

İçerik analizi ile sözcük sözcük kodlanan veriler, gömülü kuram kullanılarak kuramlaştırılmıştır. Öncelikle kodlar, soyut ve açıklayıcı terimler veya söz grupları altında toplanır. Bu kod gruplarına kategoriler denir (Strauss ve Corbin, 1998). Kategoriler kavramlara, özelliklerine ya da olaylara göre olabilir. Bu kategoriler de alt kategorilere ayrılarak kodlar kümelenir. Bu kategori ve alt kategoriler, kavramların alt boyutları ve ilişkilerini incelemek için mikro analiz yapmayı kolaylaştırır. Kategoriler ve alt kategoriler arasındaki ilişkiler kuramın açıklayıcı özelliğini arttırır (Strauss ve Corbin, 1998). Gömülü kuram yaklaşımının ana amacı, verileri tekrar tekrar inceleyerek değişkenleri (kategoriler, kavramlar, süreçler ve özellikler) ve aralarındaki ilişkileri ortaya çıkararak etiketlemektir.

Kodlanan ve kategori ve alt kategorilere ayrılan verilerin, aralarındaki ilişkiyi açık bir biçimde ortaya koyabilmek gereklidir. Bunun için analizde izlenen yöntem alanyazında kullanılan yöntemlerden farklıdır. Çünkü araştırma süreci incelemeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle elde edilen verilerin eş zamanlı ya da ardışık olarak belirlenip belirlenmediği ve öğrencinin anlatım biçimi, ilişkilerin ortaya konmasında önemli görülmüştür. Bu amaçla kategori içindeki kodların da diğer kodlara göre zamanlaması ve anlatım biçimi ilişkilendirmenin omurgasını oluşturmuştur. Örneğin aynı kategori içinde sürekli veya sık sık, eş zamanlı veya ardışık olarak saptanan kodların aralarında bir ilişki olabileceği düşünülebilir. Bu durumda, bu kodların simgelediği önermeler, verilerle karşılaştırılmış, öğrencinin verileri anlatım biçimi incelenmiş ve ilişkinin doğası ortaya konmuştur. İlişkiler not alınmış ve öğrencinin zihnindeki kavramsal yapı betimlenmeye çalışılmıştır.

Benzer Belgeler