• Sonuç bulunamadı

1. VERGİ TANIMI VE KAVRAMLARI

1.2. Vergide Esas Kavramlar

1.2.6. Vergi Yükü

Kamusal ihtiyaçlarının karşılanmasında en önemli gelir kaynağı olan vergiler, vergi ödemekle yükümlü olan kurumlar veya şahıslar tarafından ödendiğinde varlıklarında ödenen vergi miktarı kadar azalmaya sebep olacaktır. Mükelleflerin ödedikleri vergi miktarının mükellefi huzursuz edip etmediği, mükellefler üzerinde baskı oluşturup oluşturmadığı hissiyatının sonucu vergi yükünün varlığını ortaya koymaktadır. Bu yük vergiyi ödemekle sorumlu olanlar için aynı baskıyı oluşturmamakta olup hissedilen baskı çeşitlilik göstermektedir. Kurumların veya şahısların vergiye karşı tutumunu gösteren en önemli etken, hissedilen bu vergi yükünün etkisinden kaynaklanmaktadır. Ekonomiye bakıldığında vergi yükünün herkes için tek biçim olmadığı gözlemlenmektedir.

Vergi baskısı; bireylere, topluma ve sosyal gruplara ait olan ödeme kabiliyetleri karşısında meşakkat veren vergi tutarını rasyonel bağıntı olarak tanımlamaktadır. Diğer bir ifadeyle, belirli iki tarih arasında hükümet ve diğer kamu iktisadi teşebbüslerine, şahıslarına yapılan ödemeler ile söz konusu ödemeleri yapan mükelleflerin aynı süre zarfındaki gelirleri arasındaki rasyonel bağıntı hissedilen vergi baskısını belirtmektedir. Hissedilen vergi baskısı tek bir birey için bireysel vergi yükü şeklinde hesaplanabilir. Bunun yanı sıra gelir farklılıklarına ya da başka özelliklere göre tasnif edilenlerin hissedilen vergi baskısı da matematiksel olarak

12 hesaplanabilmektedir. Ek olarak iktisadın tamamı için hissedilen toplam vergi baskısı da matematiksel olarak bir değer ortaya koymaktadır. Sonuç olarak, vergilerin sorumluları üzerinde oluşturduğu maddi etki vergi yükünü niteler (Sugözü, 2010, s.

181).

Mali araştırmalarda yukarıda da belirtildiği gibi ödenen vergi tutarı ile gelir seviyesi arasındaki rasyonel bağıntıları yansıtan objektif vergi yükü, vergi mükelleflerinin vergilere göstermiş oldukları davranışların belirlenmesini sağlayan mühim bir unsurdur. Hissedilen vergi baskısı maddi tutarlarla hesaplanabilen bir oranı ifade eder. Bu ifade vergi tazyiki olarak da adlandırılmaktadır. Ayrıca mükelleflerin vergi ödemekle hissettikleri psikolojik baskıyı da ifade etmektedir. Bu nedenle vergi mükellefinin vergi ödevi sebebiyle yaşadığı memnuniyetsizlikten ötürü; hissettiği baskı (sübjektif unsurlar), vergi mükellefinin gelirindeki ve servetindeki azalışları gösterme yönüyle vergi yükünden ayrılmaktadır. Vergi yükü terimini öznel ve nesnel olarak iki türde değerlendirmek mümkündür (Kılıçaslan ve Yavan, 2017, s. 37).

Genel olarak bilinen tanımlamaya göre kazanca oranı biçiminde ifade edilen vergi yükü, kamusal ihtiyaçları giderebilmek adına katlanılan sorumluluk göstergesidir. Vergi yüküne karşı gösterilen tavır, mali politikalara veya vergi politikalarına karşı gösterilen tavrı barındırır. Vergi politikaları açısından dikkatli olunması gereken bir karar mekanizmasına ihtiyaç duyulmaktadır (Türk, 1981, s. 336).

Vergi baskısı bir açıdan mikro bir etken taşırken diğer açıdan da makro bir etken taşımaktadır. Mevcut yönetimde olan hükümet görevlilerinin uyguladığı politikalara göre piyasadan, hareketlilik içinde olan ekonomiden belli bir oranda likidite kısılması oluşacaktır. Piyasadan çekilecek olan bu likidite bir takım makroekonomik göstergelerde farklılıklar oluşturmaktadır (Tekbaş ve Dökmen, 2007, s. 197-198).

Hane halklarının, bireylerin veya kurumsal kişilerin toplam bütçelerinden ne kadarlık kısmını vergi ödemek için ayrıldığı, ödeme gücünün ana göstergesi olarak ifade edilmektedir. Gelire oranla belirlenen ödeme gücünü, menkul değerlerden yani servetten, çeşitli vergiler alınmasından dolayı ödeme gücünün belirleyicileri gelir ve servettir. Vergi baskısının ne kadar hissedildiğini gösteren oran kesin bir sonuç değildir, vergi yükünü yorumlamaya, yol göstermeye yarayan teorik bir değerdir.

13 Servetten de vergi alınması vergi yükünü arttırdığı öngörüsüne karşın, yıpranma payları, müfettişlerin görüşleri, gözlemci raporlarının sonuçlarına göre vergi baskısının azalmasına da sebep olabilmektedir (Tekbaş ve Dökmen, 2007, s. 199).

Vergi yükünün hesaplanmasında kabul edilmiş formül sözel olarak vergi gelirinin gayrisafi milli hasılaya bölünmesi ile hesaplanır. Bu hesaplamanın uygulanması sonucunda bulunan değer kesin bir yargı içermemektedir. Bulunan bu sonuç yol gösterici, yorumlamaya, anlamaya ve analiz etmeye yarayan bir değer olarak anlaşılmalıdır (Selen, 2011, s. 313).

Türkiye’deki vergi sisteminde GSMH’nin arttırılması ve kalkınmanın sürdürülebilmesi adına vergiyi tabana adaletli biçimde dağıtmak çok önemli bir faktördür. Kaynak dağılımının bozulmaması ve tasarrufların arttırılması da sağlanmalıdır (Avcı, 1988, s. 8).

Kazançlarının belirli bir kısmını vergi ödemek için ayırmak zorunda olan mükellefler, üzerlerinde bir psikolojik baskı hissederler. Hissedilen bu psikolojik baskının, yani vergi yükünün hesaplanabilen veya hesaplanamayan olmak üzere iki türü vardır. Ölçülemeyen yani ölçülmesi kesin olarak imkânsız olan baskı, sübjektif vergi yükü mükelleflerin maddi kazançlarının, maddi varlıklarının herkeste eşit olmamasından dolayı bilinemez. Sübjektif vergi yükünün ortaya çıkması da zaten ölçülememe durumudur. Ölçülmesi mümkün olan kısmına ise objektif vergi yükü denir. Objektif vergi yükünün ölçülmesine imkân veren durum ise kazançlar ile ödenen verginin oranlanması sonucu hesaplanmasıdır (Taşkın, 2010, s. 71).

Vergi yükleri GSMH’deki artış veya azalışlardan doğrudan etkilenmektedir.

Ülkelerin iktisadi düzeylerinin karşılaştırılmasında gelişmişlik teriminin öne çıktığı gözlemlenmektedir. Gelişmişlik seviyelerinin de göstergelerinden sayılan vergi yükü, vergi yükü oranına göre az gelişmiş ülkeler için, gelişmekte olan ülkeler için ve gelişmiş ülkeler için farklıdır. Bahsedilen sebeplere istinaden gelişmişlik düzeyleri arasında kıyaslama seçeneklerinden biri de vergi yüküdür.

Türkiye’de 2002-2017 yılları arası GSMH (2), Vergi geliri (1) ve Vergi yükünü gösteren değerler Tablo 1.1’de yayınlanmıştır. Tablo 1.1’deki veriler GİB internet sitesinden alınmıştır.

14 Tablo 1.1: 2002-2017 Yılları Arası Vergi Yükünün Dağılımı (%)

GSYİH VERGİ

GELİRLERİ VERGİ YÜKÜ (%)

YILLAR (2009 BAZLI) (*) (2/1)

2002 359.358.871 65.188.479 18,1

2003 468.015.146 89.893.112 19,2

2004 577.023.497 111.335.368 19,3

2005 673.702.943 131.948.778 19,6

2006 789.227.555 151.271.701 19,2

2007 880.460.879 171.098.466 19,4

2008 994.782.858 189.980.827 19,1

2009 999.191.848 196.313.308 19,6

2010 1.160.013.978 235.714.637 20,3

2011 1.394.477.166 284.490.017 20,4

2012 1.569.672.115 317.218.619 20,2

2013 1.809.713.087 367.517.727 20,3

2014 2.044.465.876 401.683.956 19,6

2015 2.338.647.494 465.229.389 19,9

2016 2.608.525.749 529.607.901 20,3

2017 3.110.650.155 626.082.415 20,1

Kaynak: GİB, 2019.

Benzer Belgeler