• Sonuç bulunamadı

3.5.1.1 24 Ocak Kararları ve Sonuçları

3- Yatırımlara fazla kaynak ayrılmamalı ve kalkınma hızı düşürülmelidir

3.5.1.3. Özal’ın Ekonomi Anlayışı

3.5.1.3.2. Vergi Sistem

Özal vergi konusunda yeni açılımlar yapmaya çalışırken verginin basit, açık, kolay anlaşılabilir ve herkesin ödeme gücüne uygun seviyelerde olması gerektiği üzerinde durmuştur. Özal vergilendirme konusunda iki noktaya dikkat çekerek bu noktaları önemsemiştir. Birincisi verginin harcamalar üzerinden alınması gerektiği düşüncesidir. Zaten Özal bu düşüncesini ilerde hayata geçirmek için gerekli düzenlemeleri yapacaktır.

Đkinci bir nokta ise verginin düz oranlı ve düşük seviyeli olarak belirlenmesi gerekliliğidir. Özal bu uygulamalar neticesinde vergi gelirlerinin hedeflenen oranlarda artacağını ümit etmektedir.247

Özal döneminde ülke IMF ile bir kez daha ciddi bir şekilde yüz yüze gelmek zorunda kalmıştır. Ülkenin içinde bulunduğu durum neticesinde geçmiş zamanlarda olduğu gibi tekrar IMF ile ilişkiler kaçınılmaz hal almıştır. Kaçınılmaz hal almıştır, çünkü kredi sıkıntısı çeken Türkiye’ye IMF’ in vereceği olumlu not ve referanslar ülke için büyük kredi imkânları sunacaktır. Zira IMF’ in ‘’Bu ülke benim kontrolümde, stand-by anlaşmasının yükümlülüklerini yerine getirmeye başladı’’ gibi söylemleri diğer ülkelere bu ülkeye kredi imkânı sağlayabilirsiniz demek anlamına geliyordu.248

IMF’ in önümüze koyduğu politikaların içerisinde kamu harcamalarının azaltılarak, kamu gelirlerinin artırılması da vardı. Zaten Türkiye’nin 1980’den öncede var olan kamu açıkları artarak devam ediyordu. Bunun nedeni de kamu gelirlerinin kamu

245 Tevfik, Çavdar, Türkiye’de Liberalizm, Đmge Kitabevi, Ankara, 1992, s:229

246Vahit, Bıçak, Liberalizmin Đncelenmesi Friedrich Naumann Vakfı’nın Türkiye’de On Yıllık Siyasi

Çalışması: Uluslararası Konferans: Ed: Vahit Bıçak, Ankara, 4–6 Mayıs 2001, s:22–24

247

http://www.canaktan.org/canaktan_personal/canaktan-arastirmalari/degisim/aktan-ozalin-degisim- modeli.pdf (29.12.2007)

248 Vahit, Bıçak, Liberalizmin Đncelenmesi Friedrich Naumann Vakfı’nın Türkiye’de On Yıllık Siyasi

harcamalarından sürekli olarak düşük olmasıdır. Ülke gelirleriyle harcamaların ancak küçük bir kısmını karşılayabiliyor, geri kalan ise devlet bütçesine açık olarak yansıyordu. Vergilendirme konusunda yine büyük bir yük ücretli çalışanlar üzerine yönlendiriliyordu. 1980’li yıllarda ücretlilerin ödedikleri verginin vergi gelirine oranı %40 civarlarındaydı. Ücretlilerin üzerinde ki vergi yükünün artmasına karşılık ücret gelirleri de git gide düşüş gösteriyordu. Bu uygulama ilerleyen zamanda kamu gelirlerini de olumsuz yönde etkilemiştir. 1970 yılında vergi gelirlerinin GSMH’ ye oranı %20,3 iken, 1984 yılında %17,7 düzeylerine düşmüştür.

Vergi gelirleri artırılmaya çalışılırken aslında kamu gelirleri oransal olarak azalma gösteriyordu. Bunun en belirgin nedenlerinden biri ihracat yapan girişimcilere ödenen vergi iadelerinin büyük rakamlara varması idi. Đhracatı artırmak için yapılan bu girişim olumsuz etkisini kamu gelirleri üzerinde göstermiştir. Bu anlamda devletin gösterdiği bir diğer özveri ise ülke içerisinde yapılan yatırımlar konusunda idi. Yapılan yatırımlar için devlet yatırım indirimleri sağlıyordu. Bu oran 1981–1989 yılları arasında 49 trilyon 754 milyon TL düzeyinde idi. Böylece devlet zaten az olan gelirlerini kısmaya devam ediyor, bunun yanında destek ve özendirme politikaları gereğince harcamalarını artırıyordu. Tabi o dönemde yatırım ve üretimi artırmak için zorunlu olarak görülen bu uygulamalar, devlet gelirleri açısından ele alındığında olumsuz neticeler doğurmaktadır.249

Özal döneminde vergi konusunda yaşanan belkide en önemli gelişme, 1985 yılında Katma Değer Vergisi’nin( KDV ) kabulü oldu. Vergi sisteminde temel bir değişiklik olan bu uygulama vergi yükünü büyük oranda tüketicilerin üzerine kaydırmıştır. Sermaye sahiplerinin vergi yükü açısından rahatlatılması, buna karşılık tüketici kesiminin vergi ödemeye daha fazla mecbur kılınması, vergi adaleti açısından da kabul edilebilir değildir.250 Bu uygulamaya karşın Özal hükümeti istenilen vergi gelirlerini yinede elde edemiyordu. TÜĐK’ in verilerine bakarak değerlendirme yapmaya çalıştığımız zaman, kamu gelirlerinin yıldan yıla giderek artış gösterdiğini görmekteyiz. Kamu gelirlerine ait rakamlar; 1981 ile 1990 arasında %0,7 gibi bir artış gösterirken, kamu harcamaları %3,5 gibi bir artış göstermiştir.251 KDV’nin uygulamaya geçirilmesinin ardından vatandaş ödediği verginin bir kısmını geri alabilmek için vergi iadesi uygulamasıyla da tanışmış oldu.252 Devlet artan kamu harcamalarını vergi gelirleriyle karşılayamayınca doğal olarak

249

Kemali, Saybaşlı, Đktisat, Siyaset, Devlet ve Türkiye, Bağlam Yayıncılık, Đstanbul, 1992, s:182 250 Korkut, Boratav, Türkiye Đktisat Tarihi, 1908–2002, Đmge Kitapevi, 8. Baskı, Ankara,2004, s:154 251 www.tuik.gov.tr (29.12.2007)

252

iç ve dış borçlanmaya gitmiş ve bu da zamanla ekonomimizde yapısal bozuklukların baş göstermesine neden olmuştur.

3.5.1.3.3. Özelleştirme

Özal’ın liberal söylemleri ve açılımları kaçınılmaz olarak özelleştirme politikasına ağırlık vermesini gerektirmekteydi. Özal eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, alt yapı hizmetleri de dâhil olmak üzere tüm alanlarda şartların el verdiği ölçüde özelleştirmeye gidilmesi, devletin olabildiğince ekonomik alandan uzaklaştırılması gerektiğini savunuyordu. Bu konuda Özal ‘’ Türkiye’nin içine girmesi gereken 2. değişim döneminin hedefi, kamu sektörünü bütün ticari ve sınaî faaliyetlerden çıkartmak olacaktır. Telefon ve elektrik dâhil, kamu hizmet sektörlerinin de önemli bir kısmından çıkmalıdır.’’ demiştir.253

Türkiye’de özelleştirme konusunda ilk olarak ele alınması gereken nokta Kamu

Đktisadi Teşebbüsleri (KĐT) olmuştur. Çünkü KĐT’ler uzun zamandır ülkenin başına büyük sıkıntılar açmıştır. Uzun zamanlar önce kurulmuş olan KĐT’lere karşı hemen hemen her iktidar karşı çıktığını söylemiş fakat önemli bir düzenleme yapma girişiminde bulunmamışlardır. Yapılması gereken şey KĐT’lerin birer arpalık olmaktan çıkarılarak, ileri teknolojileri kullanan, iç ve dışta rekabet olanaklarına sahip olan kurumlar haline getirilmesi idi. Fakat bunun devlet tabiiyetinde gerçekleştirilmesi ortaya çıkan tablolara göre imkânsız görünüyordu. Bu açıdan KĐT’lerin hemen ve acilen özelleştirilmesi gerekliliği kendini gün geçtikçe daha fazla hissettiriyordu. Ancak dikkat edilmesi gereken

şey özelleştirmeler yapılırken bazılarına bu kurumların peşkeş çekilmemesi ve yabancı

şirketlerin hâkimiyetine zemin hazırlanmamasıydı.254

Tüm bu sebeplerden dolayı artık KĐT’lerin düzenlenmesi için gerekli liberal adımların atılması gerekiyordu. Gerek Özal’ın söylemlerinde gerekse hayata geçirilen düzenlemelerde KĐT’lerin devlet üzerindeki yükünü hafifletici tedbirler alınmaya çalışılıyor ve KĐT’lerin gerçekleştirdiği üretimin ve sağladığı katma değerin şahsi girişim eliyle gerçekleştirilmesi sağlanmaya çalışılıyordu.

KĐT’lerin özelleştirilmesi için yasal düzenlemelerin de yapılması gerekiyordu ve bunun için ilk düzenleme 1984 yılında 2983 sayılı kanun ile yapılıyordu. Bu kanunun 2. maddesi gereğince 3. maddede tanımlanan kamu malları ve işletmelerine ait olan

253 http://www.canaktan.org/canaktan_personal/canaktan-arastirmalari/degisim/aktan-ozalin-degisim- modeli.pdf (29.12.2007)

254

işletmelerin işletme haklarının gelir ortaklığı senedi ve hisse senedi şeklinde devredilmesi öngörülüyordu. Ayrıca bu yasa ile ‘’Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı Đdaresi’’ kurularak kanunun uygulanması esasları ve karar yetkisi bu kurula veriliyordu.255

Özelleştirme ile ilgili ikinci yasal düzenleme ise yine 1984 yılında yapılan 233 sayılı KHK’ nin 38. maddesidir. Maddeye göre özelleştirme için Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı Đdaresi’ne verilmiş olan karar alma yetkisi, Ekonomik Đşler Yüksek Koordinasyon Kurulu’na verilmiş olup, uygulama esasları yine bu kurumda kalmıştır. Bu madde daha sonra 1986 yılında uygulanamayacağı gerekçesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.256

En kapsamlı yasal düzenleme 1986 yılında 3291 sayılı kanun ile gerçekleştiriliyordu. Bu yasada yapılabilecek özelleştirme yöntemleri sırayla şu şekilde sayılıyordu. Bunlar;257

• Kiralama yöntemi

• Hisse senetlerinin satışı yöntemi • Đşletme hakkı devri yöntemi • Devir ve tavsiye yöntemi

• Doğrudan satış yöntemidir denilmiştir.

Özelleştirmenin amaçlarında ki öncelik sırası da şu şekilde belirtilmiştir;258

• Pazar güçlerinin ekonomiyi harekete geçirmesine imkan verilmesi, • Verimliliğin ve randımanın artırılması,

• Malların ve hizmetlerin kalite, miktar ve çeşitliliğinin artırılması, • Halka açık şirketlerin teşvik edilmesi,

• Sermaye piyasalarının geliştirilmesinin hızlandırılması,

• Hazinenin KĐT'lere sağladığı mali desteğin asgariye indirilmesi,

• KĐT'ler tarafından uygulanan tekelci fiyatlandırma ve dolaylı vergilendirmenin azaltılması,

255 Muharrem, Afşar, Türkiye’de Kamu Đktisadi Teşebbüsleri’nde Özelleştirme ve Verimlilik Đlişkisi

(Çimento Sektörüne Đlişkin bir Uygulama), Eskişehir, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları, NO:1161, 1999,

s.156.

256 http://www.oib.gov.tr/baskanlik/yasal_cerceve.htm (29.12.2007)

257 Ufuk, Uras, Đdeolojilerin Sonu mu? , Sarmal Yayınevi, Đstanbul,1996, s:142–143 258

• Kamu görevlilerinin politika ve yönetmelik konularında çalışmalarına izin verilmesi,

• Modern teknoloji ve yönetim tekniklerinin cezbedilmesi,

• Çalışanlara hisse senedi vermek suretiyle iş verimliliğinin artırılması, • Kamu ve özel sektör kuruluşları arasındaki dengenin değiştirilmesi,

• Yabancı yatırımlarla uluslararası ekonomik ve politik bağların kuvvetlendirilmesi,

• Mevcut sermaye yatırımlarındaki iç karlılığın artırılması, • Devlete gelir sağlanması.

Özelleştirmeye yönelik hazırlıklar devlet planlama teşkilatı tarafından yürütülmüştür. 15 Mart 1985 tarihinde uluslararası mali piyasaya çıkan DPT, beş Đngiliz ve iki Amerikan şirketten yapılacak özelleştirme çalışmaları için ‘Master Planı’ teklifi istenmiş olup gelen ihale teklifleri değerlendirildikten sonra 347.000 ABD Doları karşılığında ‘ Morgan Guaranty Trust Company of New York – ABD’ firmasına ihale edilmiştir.259

Morgan planına göre KĐT’ler özelleştirme önceliklerine göre üç öncelikli şekilde sıralanmış ve bu öncelikler de kendi aralarında bir sıralamaya tabi tutularak bir program dâhilinde hareket etme kararı alınmıştır.260

Birinci önceliğe sahip KĐT’ler:

I. Tamamen Satılabilecek KĐT'ler; T.C. Turizm Bankası A.Ş. (TURBAN), Türk Hava Yolları A.O. (THY), Uçak Servisi A.Ş. (USAŞ) ve seçilmiş iştirakler.

II. Çoğunluğu Satılabilecek KĐT’ler; Yem Sanayi T.A.Ş. (YEMSAN), T.Çimento Sanayi A.Ş. (ÇĐTOSAN).

III. Büyük Kısmı Satılabilecek KĐT'ler; Tarım Đşletmeleri Genel Müdürlüğü