• Sonuç bulunamadı

3.5.1.1 24 Ocak Kararları ve Sonuçları

3- Yatırımlara fazla kaynak ayrılmamalı ve kalkınma hızı düşürülmelidir

3.5.1.3. Özal’ın Ekonomi Anlayışı

3.5.1.3.1. Đthalat ve Đhracat

Đthalat ve ihracat konusuna bakıldığında ilk olarak karşımıza 24 Ocak kararlarının etkileri çıkmaktadır. Döviz değerleri bu dönemlere artık günlük olarak belirleniyor, TL özellikle dolar ve mark gibi yabancı paralar karşısında önemli oranda ve sürekli olarak

234 http://www.belgenet.com/parti/program/anap-1.html (17.12.2007) 235

değer kaybediyordu. Zaten hedef olarak belirlenen ihracat oranının artırılması açısından bu uygulamalar gerekliydi ve belli bir süre içerisinde gözle görülür iyileşmeler elde edildi. TL’nin eskisine göre daha değersiz duruma gelmesi, ülke içerisinde üretilen malların diğer ülkeler için daha ucuz fiyata elde edilmesine ortam hazırladı. Döviz TL karşısında bu dönemde ortalama olarak %67 oranında değer kazanmıştır.236 Uygulanan bu politika neticesinde ihracat artış sağlamaya başladı. Fakat ihracatın artırılması için TL’nin değersiz duruma getirilmesi politikası kısa vadede iyileşme sağlarken, sanayinin ve üretim tesislerinin gelişmesi ve geliştirilmesi açısından olumlu bir sonuç yaratamamıştır.237

Đhracata yönelik sanayileşme gelişmezken, iç talebin baskı altına alınarak daraltılması neticesinde, ihraç edilebilir ürün fazlaları ihracatın temelini oluşturdu.238 Türkiye’nin bir ihracat politikasının olmaması istenilmeyen bu sonucun ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Bu dönemde döviz kurunun ihracat üzerinde ki etkisi hükümetin kontrolünde bulunmasına rağmen yaşanan birkaç gelişme göz önüne alındığı zaman esas olarak TL’nin istenmese de değer kaybına uğradığı görülmektedir. Bunun en açık örneği 70’li yıllarda yaşanan birinci ve ikinci petrol şokudur. Bu şoklar neticesinde zaten kısıtlı olan döviz rezervlerimiz iyice erimiş ve neticesinde istenmeyecek noktalarda dış açık meydana gelmiştir.239

Elbette ki ihracatın artırılmasında ki tek etken döviz kurunda yapılan müdahaleler değildi. Özal döneminde diğer dönemlere nazaran, ihracat sektörü önemli teşvikler elde etmiştir. Hatta bu teşvikler ilerde kötüye kullanılarak hayali ihracat gündeme gelecektir.

Uygulanan diğer bir politikada, ülke içerisinde ki reel gelirlerin düşürülmesi oldu.

Đhracatın artırılması için iş gücü ucuzlatıldı. Tabi bundan işçi kesimi büyük oranda zarar görse de ihracatın artırılması için bu maliyete katlanıldı. Böylece uygulanan istikrar programının faturası bir anlamda çalışan kesime çıkarılmış oldu. Bu noktada ihracat açısından değinilmesi gereken bir başka noktada Đran-Irak savaşıdır. Komşu ülkelerde yaşanan bu savaş nedeniyle, gerek savaş zamanında gerekse sonrasında Türkiye komşularına büyük oranda ihracat sağlamış ve bu da ihracat rakamlarımızın artmasında etkili olmuştur.

236Vahit, Bıçak, Liberalizmin Đncelenmesi Friedrich Naumann Vakfı’nın Türkiye’de On Yıllık Siyasi

Çalışması: Uluslararası Konferans: Ed: Vahit Bıçak, Ankara, 4–6 Mayıs 2001, s:22

237

Tevfik, Çavdar, Türkiye’de Liberalizm, Đmge Kitabevi, Ankara, 1992, s:228 238

Vahit, Bıçak, Liberalizmin Đncelenmesi Friedrich Naumann Vakfı’nın Türkiye’de On Yıllık Siyasi

Çalışması: Uluslararası Konferans: Ed: Vahit Bıçak, Ankara, 4–6 Mayıs 2001, s:23

239 Vahit, Bıçak, Liberalizmin Đncelenmesi Friedrich Naumann Vakfı’nın Türkiye’de On Yıllık Siyasi

Özal kendi kişisel çabalarını da göstererek yabancı ülkelerde ki müteahhitlik hizmetlerinin de artırılmasını sağlamıştır. Ayrıca 1980’den sonra ülkeye gelen yabancı turist oranının artması neticesinde de önemli döviz gelirleri elde edilmeye başlandı. Turizm özellikle II. Özal hükümeti döneminde artış sağladı.240

Hayata geçirilen bu uygulamalar neticesinde Özal, ülkeyi döviz darboğazından çıkarmayı başardı. Đhracat gelirleri, turizm gelirleri, müteahhitlik gelirleri ve diğer yurtdışı gelirleri neticesinde ülke içerisinde ki döviz miktarı önemli ölçüde arttı. Zaten bunun neticesinde 1989 yılında TL tam konvertibl ilan edildi.

Özal döneminde ithalatta geniş ölçüde liberalleştirildi. Böylece ülke içerisinde ithalata dayalı yatırımlar artmaya başladı. Đthalatın serbestleşmesiyle beraber tüketim mallarının üretimi de artmış ve talepte bu oranda genişlemiştir.241 Đthalattaki serbestleşmeyi analiz edebilmek açısından şu nokta önemlidir. Artık ithalatı serbest mallar listesi kaldırılarak, yerine ithalatı izne bağlı ürünler listesi yayınlanmaya başlanmıştır.242

Özal açısından o dönemin iş dünyası değerlendirildiği zaman ortaya Özal’ın kendine has olan girişimcilik ruhuyla ülkemizin iş adamlarına adeta yeni dünyalar açmaya çalıştığını görmekteyiz. Gerçektende bu döneme kadar dış dünyayla ilişkileri çok kısıtlı ve belirli seviyelerde olan ülkemiz iş adamları, Özal’ın girişimleri neticesinde artık çok daha geniş noktalardan ticari yönelimlerini gerçekleştirmeye başlamışlardır. Yabancı yatırımlar için ülke dışına giden iş adamlarıyla beraber Özal bizzat gitmiş ve önemli yardımlarda bulunmuştur. Özal iş adamlarına ‘’ Sanayi, ticaret, ihracat ve ithalat artık devletin değil, sizin işiniz.’’ diyordu.243

Özal döneminde yaşanan bu gelişmelerin yanında, bankaların ve firmaların yurt dışında döviz tutmalarına ve yabancı sermayelerden borçlanmalarına izin verilmesi, yurtiçinde ki kişilerin ise döviz tevdiat hesabı açarak döviz tutmalarına izin verilmesi gibi önemli gelişmeler yaşanmıştır.244

Özal tüm bunların yanında ülke içerisinde ki üretimi artırmak ve sermaye oranını yükseltmek için yabancı sermayeyi ülke içine çekmek için girişimlerde bulunmayı bir

240 http://www.takvim.com.tr/2007/07/11/eko101.html takvim gazetesi ( 28.12.2007) 241

Korkut, Boratav, Türkiye Đktisat Tarihi, 1908–2002, Đmge Kitabevi, Ankara, 2004, s:152 242

Tevfik, Çavdar, Türkiye’de Liberalizm, Đmge Kitabevi, Ankara, 1992, s:235

243 http://makale.turkcebilgi.com/kose-yazisi-sami-uslu-turgut-ozal-ne-dedi-ne-oldu.html (28.12.2007) 244 Bülent, Tanör, ''Siyasal Tarih (1980–1995)'', Türkiye Tarihi 5: Bugünkü Türkiye Tarihi 1980–1995, Yayın Yönetmeni: Sina Akşin, 3. Basım, Cem Yayınevi, Đstanbul, 2000, s:166

zorunluluk olarak görmüştür. Bu amaca ulaşmak için çeşitli teşvikler sağlanmış ve neticesinde 1980’lerin ikinci yarısında yabancı sermayenin girişi büyük bir artış göstermiştir. Rakamsal olarak yabancı sermaye miktarı 1987 yılında 500 milyon, 1988 yılının ilk dokuz ayında ise 600 milyon dolar seviyelerine ulaşmıştır.245

Fakat Özal’ın bu öncülük vizyonu çok uzun sürmemiş ve 1987 yılından sonra performansında önemli olumsuzluklar görülmüştür. Bu da normal olarak ekonominin birçok alanında negatif etkiler yaratmaya başlamıştır.246