• Sonuç bulunamadı

3.2. ALAN ARAŞTIRMASI BULGULARI IŞIĞINDA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

3.2.2. KANUNİ DÜZENLEMELER AÇISINDAN

3.2.2.1. VERGİ KANUNLARI SADELEŞTİRİLMELİ, BASİT VE

Mükelleflerin vergi kanunlarına uygun bir şekilde hareket edebilmeleri için vergi kanunlarının yalın olması yani kolay anlaşılabilir ve uygulanabilir olması gerekmektedir. Çünkü mükellefler kanunların karışık ve anlaşılmaz olması sebebiyle isteyerek veya istemeyerek vergi kayıp ve kaçağına neden olabilmektedirler. Vergi

133 Şenyüz, a.g.e, s. 35.

134 Aktan-Çoban, a.g.e., s. 150.

135 Handan Kaynak, “Vergi Ahlakı Ve Türkiye Açısından Bir Değerlendirme”, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Anabilim Dalı, Adana, 2010, s. 54.

140 kanunlarının karmaşık olması ve kanunlardaki şekli yükümlülüklerin fazlalığı vergilere tepki gösterilmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla vergi kanunlarının açık olmaması, bazı mükelleflerin vergiye karşı olumsuz tavır içinde bulunmayı tercih etmesine neden olacaktır.

Vergi kanunlarının hükümlerinin sıkça değiştirilmesi ve yeni vergilerin yürürlüğe konması, her seferinde yeni hükümlerin öğrenilmesini ve yeni işlemlere alışmayı zorunlu kılmaktadır. Bunların hepsi zaten karışık olan vergi tekniğini daha da karmaşık hale getirmekte ve bu nedenle vergilemede güven ilkesi zarar görmektedir.

Diğer yandan vergi kanunlarının sürekli değiştirilmesi mükelleflerde daha ağır bir vergi etkisi bırakarak onların vergilere karşı tepki göstermelerine neden olacaktır. Özellikle de vergi kanunlarındaki değişiklikleri takip etme ve gereklerini yerine getirme gücüne sahip olmayan mükellefler bu durumdan daha kötü etkilenirler. Hatta vergi kanunlarında yapılan değişiklikleri kimi zaman muhasebe mesleğini icra edenler bile anlamakta zorlanabilirler.136

Söz konusu olumsuz etkileri göz önünde bulundurulduğunda, vergi kanunlarının çok sık değiştirilmesinin mükelleflerin vergiye olan tepkilerini daha da arttıracağını söyleyebiliriz. Bu nedenle zorunlu olmadıkça vergi kanunlarının değiştirilmemesi gerekir. Kanunların değiştirilme zorunluluğu varsa da bu değişiklikler mükelleflerin algıları da göz önünde bulundurularak belirli bir program ve düzen içerisinde yapılmalıdır.

Vergi kayıp ve kaçaklarının alt seviyelere çekilebilmesi için vergi mevzuatının ülkenin mali, sosyal, ekonomik ihtiyaçlarına cevap verebilecek; her bir mükellefin kolayca anlayabileceği bir yapı içinde düzenlenmesi gerekir. Bunun yanında bir mükellef sorumlu olduğu ve gelirinin büyük bir kısmını ayırdığı vergiye ilişkin kanuni mevzuatı sade ve basit bir şekilde anlayabilmeli bunun dışında vergisel

136 Şenyüz, a.g.e, s. 65-66.

141 işlemler için danışman, müşavir, aracı gibi kimselere ayrıca bütçe ayırmak zorunda olmamalı, bağlı kalmamalıdır.

Vergi mevzuatımıza baktığımızda onlarca yıl önce diğer ülkelerden tercüme yoluyla edinilmiş bunca yıl süresince defalarca değişikliğe uğramış, eklemeler çıkarmalar yapılmış ve özünü kaybetmiştir. Sık aralıklarla çıkarılan kanunlar, tebliğler ve yönetmeliklerle mevcut kanunlarda çok fazla sayıda değişiklikler yapılmış vergi mevzuatı adeta takip edilemez bir hale getirmiştir.

Buna bağlı olarak da kanunlarda boşluklar ve yoruma açık hususlar meydana gelmiştir. Mükellefin, vergi idaresinin hatta vergi yargısının bile farklı yorumladığı hususların varlığı mükellefler açısından muhasebeci, müşavir ve danışmanlarla çalışma zorunluluğu hasıl olmuştur.

Üzerine ekstra bir yük almak zorunda kalan mükellef de doğal olarak aracılardan kanunları kendi lehine yorumlamasını istemekte ödeyeceği vergiyi kanuni boşluklardan yararlanarak minimum seviyeye indirmek istemektedir. Hal böyle olunca mükellef denetiminin yanı sıra, muhasebeci ve müşavirlerin de denetlenme zorunluluğu onlara da yükümlülükleri kapsamında kanuni sorumluluk getirilmesi ve bunun fiilen uygulanması gerekmektedir.

Bu aşamada vergi ile ilgili işlemlerde aracılık için yeminli mali müşavirlik ve vergi danışmanlığı mesleklerinin desteğine ihtiyaç duyulmaktadır. Yeminli Mali Müşavirlik mesleği, devletin incelemekte yeterli olamadığı vergi beyanlarının, sorumluluk yüklenerek denetlenip tasdik edilmesine dayanan bir işlev görmektedir.

1989 yılında 3568 sayılı Kanun’la getirilen Yeminli Mali Müşavirlik mesleği, hem mükelleflerin vergi mevzuatı, muhasebe uygulamaları ve finans gibi konularda ihtiyaç duydukları danışmanlık hizmetlerini karşılamak, hem de vergi idaresinin denetleme oranın çok düşük kaldığı vergi beyanlarının denetlenmesi gibi konularda görevler yüklenmiştir. Bu haliyle Yeminli Mali Müşavirlik mesleğinden beklenen, vergi gelirlerinin artması anlamına gelecek olan vergi suçlarının azalmasını sağlamaktır. Uygulamada YMM ve diğer meslek mensuplarının sorumluluğu şu

142 şekilde işlemektedir; denetim elemanları inceledikleri mükelleflerin tasdik zorunluluğu olan konulara ilişkin matrah farkı veya vergi ziyaına sebebiyet verildiği durumlarda tasdiki yapan yeminli mali müşavirlere de sorumluluk raporu yazar ve söz konusu raporlarda yeminli mali müşavirlerin de ziyaa uğratılan vergiden müştereken sorumlu tutulduğu belirtilir. Yazılan raporun bir örneği de yeminli mali müşavirlerin bağlı olduğu meslek odasına gönderilir. Söz konusu raporlar yeminli mali müşavire disiplin suçu olarak işlenir. Ancak, fiili durumda bu sistemin yeterince uygulanmadığı görülmektedir. Yeni düzenlemelerle yeminli mali müşavirlik mesleğine ziyaa uğrattıkları vergi neticesinde daha ciddi yaptırımların uygulanması onları ve dolayısıyla mükellefleri vergi cezalarına karşı daha duyarlı hale getirebilecektir.

Bununla birlikte mevcut durumda, vergi kanunlarının karmaşıklığı, anlaşılamaması ve kanuni boşlukların bulunması doğru beyanda bulunmama eğilimine neden olmaktadır. Bu durumda hem vergi idaresi personelinin yükü artmakta hem mükellefe bürokratik yoğunluk çıkarmakta hem de mevcut sorunların çözülmesini zorlaştırmaktadır. Ülkede uygulanan vergi mevzuatı, ülkenin ekonomik, sosyal, mali ihtiyaçlarına cevap veremiyorsa, sade, kolay anlaşılır bir yapıda değilse, sürekli değiştirme ihtiyacı gösteriyorsa ve istikrarlı bir yapı arz etmiyorsa vergi kaçağı artar. Dolayısıyla vergilendirmede basitlik ilkesi çok büyük önem taşımaktadır. Mükelleflerin kanunlara uygun davranabilmesi kanunların anlaşılabilir, uygulanabilir ve sade olmasıyla yakından ilişkilidir. Sürekli değişen ve karmaşık bir yapıya sahip olan kanunlar, mükelleflerin kimi zaman bu karışıklıktan kaynaklı istemeden de olsa vergilerini ödeyememelerine sebep olabilmektedir.137

Sonuç ve ilk çözüm önerisi olarak; vergi kanunları sadeleştirilmeli, sadece uzmanların değil mükellefiyeti olan herkesin basit bir şekilde anlayabileceği düzeyde olmalı, vergi idaresi ile mükellefler arasında kanuni olarak zorunlu haller dışında aracı kişilere gerek bırakılmamalı, gerek bırakıldığı hallerde aracı kişilerinde kanuni sorumlulukları kanunlarla uygulanabilir hale getirilmelidir.

137 Tuay-Güvenç a.g.e., s. 30.

143

3.2.2.2. VERGİ ORANLARI, VERGİ YÜKÜ YA DA