• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: MEKKE DÖNEMĠYLE ĠLGĠLĠ SĠYER RĠVÂYETLERĠ

2.3. Risâlet Sonrası Vahiy Süreci

2.3.3. Vahyin GeliĢ ġekilleri

Ġmam Mâlik, Taberânî ve Ġmam Ahmed‟den aktarılan rivâyetler ġûra 3. âyetin tefsirinde nakledilmektedir. Ġmam Mâlik‟in rivâyetinde, Hâris b. HiĢâm, Resûlullah‟a vahyin ona nasıl geldiğini sormaktadır. Resûlullah da vahyin kendisine bazen bir çıngırak sesi gibi geldiği, bunun ise kendisine en ağır gelen Ģekil olduğu, vahiy kesildiğinde de vahyin dediğini ezberlemiĢ olduğunu beyan etmektedir. Resûlullah “Bazen melek bir adam olarak gelip benimle konuĢur, onun da söylediğini bellemiĢ oluyorum.” ÂiĢe‟nin ağzından, kendisinin oldukça soğuk bir günde vahyin kendisine nâzil olduğunu, vahiy kesildiğinde ise alnından damla damla ter aktığını gördüğünü bildirmektedir. Bu rivâyetin Buhârî‟de nakledilen Ģekli Mü‟minûn sûresi ilk on âyetin açıklaması verilirken

de zikredilmektedir.162

Taberânî rivâyetinde, Hâris b. HiĢâm Resûlullah‟a vahyin keyfiyetini sormaktadır. Resûl de en ağır Ģeklinin çıngırak sesi gibi olduğunu, bazen de meleğin insan sûretinde

160 Ġbn Kesîr, Tefsîr, 1: 143; Ġbn Kesîr, İbn-i Kesîr Tefsîri, 1: 184; Ġbn HiĢâm, Siret, 1: 224-225. Rivâyet Zeyd b. Amr b. Nüfeyl‟den nakledilmektedir.

161 Ġbn Kesîr, Tefsîr, 8: 436-437; Ġbn Kesîr, İbn-i Kesîr Tefsîri, 10: 158; 12: 195-197; Ahmed, Müsned, 6: 232-233; Buhârî, “Bed‟ül-vahy”, 3,4, “Tefsîr”, 4953, “Ta‟bir”, 6982, “Tefsîr”, 4955, “Ehadîsü‟l-enbiya”, 3392; Müslim, “Ġman”, 160. Rivâyet Hz. ÂiĢe yoluyla bize ulaĢmaktadır. 162 Ġbn Kesîr, Tefsîr, 7: 190; 8: 251; Ġbn Kesîr, İbn-i Kesîr Tefsîri, 9: 563; 11: 433; Mâlik, Muvatta‟, “Kur‟ân”, 7; Buhârî, “Bed‟ül-vahy”, 2, “Bed‟ül-halk”, 3215; Müslim, “Fedâil”, 2333. Rivâyet Hz. ÂiĢe kanalıyla gelmektedir. Rivâyetin Buhârî ve Müslim‟de Buhârî‟nin lafzıyla tahriç edildiği bildirilmektedir.

55

görünüp kendisiyle konuĢtuğunu ve her iki durumda da meleğin söylediğini bellediğini

ifade eder.163

Abdullah b. Amr Resûlullah‟a „sana vahyin geldiğini hissediyor musun‟ diye sormakta, Resûlullah da kendisinin zincir sesi (gibi bir ses) duyduğu vakit sustuğu, vahyin geldiği her seferde mutlaka ruhunun kabzedilmekte olduğunu düĢündüğü Ģeklinde cevap vermektedir. Rivâyet Ġmam Ahmed‟den nakledilmektedir. Ayrıca bu rivâyetin

Mü‟minûn sûresinin ilk on âyetinin tefsirinde de kaydedildiği görülmektedir.164

Ġbn Kesîr, vahyin geliĢ Ģekillerini, yazdığı Buhârî Ģerhinin baĢ tarafında anlattığını ifade etmektedir.

Resûlullah‟a vahyin geliĢiyle ilgili Ahmed b. Hanbel‟in eserinde yer alan rivâyette, Resûlullah‟a vahiy indiği sırada onun yüzünün yakınında arı vızıltısı gibi bir ses iĢitilmesi üzerine sahâbenin de bir süre beklediği bilgisi verilmektedir. Rivâyet

Mü‟minûn sûresinin ilk on âyetinin tefsirinde zikredilmektedir.165

Yüce Allah‟ın: “Muhakkak biz sana ağır bir söz vahyedeceğiz” buyruğu hakkında, Zeyd b. Sabit Resûlullah‟a vahyin indirildiği bir sırada onun uyluğunun kendi uyluğu üzerinde olduğunu ve uyluğunun nerede ise ezileceğini beyan etmektedir. Rivâyet

Müzzemmil 5. âyetin tefsirinde sözkonusu edilmektedir.166

Resûlülllah devesi üzerinde iken kendisine vahiy geldiğinde devesinin yere çöktüğü

bilgisi Ġmam Ahmed‟in Hz. ÂiĢe rivâyetinde verilmektedir.167

Taberî‟nin HiĢâm b. Urve‟nin babasından yaptığı rivâyet de yukarıdaki muhtevaya benzer gelmektedir. Hz. Peygamber‟e devesi üzerinde iken vahiy gelecek olursa devenin yere çöktüğü ve vahiy hali ondan geçinceye kadar da hareket edemediği

zikredilmektedir.168

Vahiy Geldiğinde Resûlullah‟ın Ezberlemek Ġçin Dilini Kımıldatması

163

Ġbn Kesîr, Tefsîr, 7: 190; Ġbn Kesîr, İbn-i Kesîr Tefsîri, 9: 563; Taberânî, Kebîr, 3: 259 (3343). Hz. ÂiĢe yoluyla gelmektedir.

164 Ġbn Kesîr, Tefsîr, 7: 190; 8: 251; Ġbn Kesîr, İbn-i Kesîr Tefsîri, 9: 563-564; 11: 433; Ahmed, 2: 222. Abdullah b. Amr yoluyla rivâyet edilmektedir.

165

Ġbn Kesîr, Tefsîr, 5: 359; Ġbn Kesîr, İbn-i Kesîr Tefsîri, 7: 410; Ahmed, 1: 34; Tirmizî, “Tefsîr ”, 24 (3173). Rivâyet Ömer b. Hattab yoluyla gelmektedir.

166 Ġbn Kesîr, Tefsîr, 8: 251; Ġbn Kesîr, İbn-i Kesîr Tefsîri, 9: 563; Buhârî, “Tefsîr ”, 4592. 167 Ġbn Kesîr, Tefsîr, 8: 251; Ġbn Kesîr, İbn-i Kesîr Tefsîri, 11: 433; Ahmed, 6: 118. Hasendir. 168

56

Allah Resûlü‟nün Cebrâil vahiy getirdiğinde ezberlemek için acele ederek dilini kımıldatmaktan men edilmesi olayı ile ilgili Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî, Ahmed, Ġbn Hibbân‟dan nakledilen hadisler Taha 114. âyette zikredilmiĢtir. Hz. Peygamber dilini kımıldattığı için Allah bu âyeti indirdi, denmiĢtir.

Resûlullah‟ın vahiyden dolayı oldukça zorlanıp sıkıntıya düĢtüğü ve vahiy ile dilini kıpırdattığı için Yüce Allah‟ın da bu âyeti kerimeyi indirdiği bilgisi Buhârî rivâyetinde

nakledilmektedir.169

Bir baĢka Buhârî rivâyetinde, Allah‟ın Resûlüne vahyi ardı arkasına gönderdiği ve nihâyet Resûlullah‟ın vefat ettiği günün vahyin en fazla geldiği gün olduğu beyan

edilmektedir.170

Ġmam Ahmed‟ten nakledilen rivâyette, Resûlullah‟ın vahyin indirilmesinden ötürü oldukça zorlandığı, bu yüzden de vahiy nâzil olunca dudaklarını kıpırdattığı ifade edilmektedir. Bu hadise üzerine Yüce Allah‟ın “Onu çabuklaĢtırmak için dilini onunla kıpırdatma, çünkü onu toplamak ve onu okutmak bize düĢer” buyruklarını indirdiği ifade edilmektedir. Rivâyetin devamında râvi Ġbn Abbas „Yani onu kalbinde toplamak (ezberlemeni sağlamak bize düĢer) sonra da sen onu okursun, demektir‟ Ģeklinde açıklama yapmaktadır. Kıyamet 16-19. âyetlerin tefsirinde zikredilen rivâyetin devamında ise “O halde biz onu okuduğumuz zaman sen onun okumasına uy” onu dinle ve ona kulak ver “sonra onu açıklamak da hiç Ģüphesiz bize aittir”. Bundan sonra Cebrâil gitti mi, Cebrâil kendisine nasıl okuttuysa o da onu böylece okurdu.”

denmektedir.171

Resûlullah‟ın Cebrâil ona geldiği zaman baĢını önüne eğdiği, Cebrâil gittiği zaman da Allah‟ın ona vaad ettiği Ģekilde indirdiği vahyi aynen okuduğu bilgisi Buhârî ve

Müslim‟de zikredilmektedir.172

Resûlullah‟a vahiy nâzil olduğunda oldukça zorlandığı, bu durumun onun dudaklarını kıpırdatmasından anlaĢıldığı belirtilmektedir. Nitekim Hz. Peygamber vahyin ilk

169 Ġbn Kesîr, Tefsîr, 5: 319; Ġbn Kesîr, İbn-i Kesîr Tefsîri, 7: 184; Buhârî, “Tefsîr ”, 4927, “Bed‟ül-vahy”, 5. Ġbn Abbas‟tan nakledilmiĢtir.

170 Ġbn Kesîr, Tefsîr, 5: 319; Ġbn Kesîr, İbn-i Kesîr Tefsîri, 7: 184; Buhârî, “Fedâil”, 4982. Rivâyet Enes b. Mâlik yoluyla gelmektedir.

171 Ġbn Kesîr, Tefsîr, 8: 278-279; Ġbn Kesîr, İbn-i Kesîr Tefsîri, 11: 482; Ahmed, 1: 343. Rivâyet Saîd b. Cübeyr ve Ġbn Abbas yoluyla rivâyet edilmekte olup sahihtir.

172 Ġbn Kesîr, Tefsîr, 8: 278-279; Ġbn Kesîr, İbn-i Kesîr Tefsîri, 11: 482; Buhârî, “Fedâil”, 5044, “Tevhid”, 7524, “Tefsîr ”, 4929; Müslim, “Salât”, 448. Rivâyet Mûsâ b. Ebî ÂiĢe kanalıyla bize gelmektedir.

57

buyruklarını alır almaz son kısımları bitirilmeden önce baĢ taraflarını unutur korkusuyla dudaklarını da kıpırdatıyordu. Bu sebeple Yüce Allah‟ın “Onu çabuklaĢtırmak için dilini onunla kıpırdatma” buyruğunu indirdiği nakledilmiĢtir. Rivâyet Ġbn Ebî

Hâtim‟den nakledilmektedir.173

Bu bölümde zikredilen rivâyetlerin genel olarak sebeb-i nüzûl ile ilgili olduğu görülmektedir. Sebeb-i nüzûl bilgisi ise siyer ilminin bir parçası konumundadır.