• Sonuç bulunamadı

1.4. Sosyal Uyum

1.4.1. Uyum ve Sosyal Uyum Kavramı

Sosyal bir varlık olarak tanımlanan birey iliĢki içinde olduğu diğer insanlarla toplumsal hayatın içinde yer almakta; yaĢamını devam ettirmektedir. Doğumundan itibaren sosyalleĢme süreci baĢlayan bireyin sahip olduğu sosyal, psikolojik ve kiĢisel yetilerini toplum içinde o toplumun değerleri çerçevesinde geliĢtirmekte ve zamanla benimsemektedir. SosyalleĢme (socialization), “gerek toplumun norm ve değerlerini içselleĢtirerek, gerekse toplumsal rolleri yerine getirmeyi öğrenerek toplumun üyesi haline gelmeyi öğrenme süreci” olarak tanımlanmaktadır (Marshall, 1999: 760). BaĢka bir kaynakta toplumsallaĢma kavramının tanımı, “ben”in, “biz” olması, bireyin toplumla bütünleĢmesi olarak verilmektedir (Köknel, 1995b: 329). Bu süreçte birey toplumda değer yargıları, rolleri, kültürü, çevreyi, insanları tanırken topluma uyum sağlamayı da öğrenmektedir. Sosyal uyum süreci bireyin toplumsallaĢması ile birlikte yaĢamı boyunca süreklilik göstermekte, insanlar arası iliĢki kurmasına, iletiĢim ve sosyal becerilerin geliĢmiĢ olmasına bağlı olmaktadır. Tekin ve GöktaĢ (2009: 149-151) bireyin sosyal uyumu ne kadar fazla ise alkol ya da uyuĢturucu madde ve Ģiddet gibi

riskli davranıĢlardan kaçınmasının da o kadar yüksek olduğu belirtilmektedir. Ayrıca bireylerin sosyal aktivitelerinin artırılması, hedef ve ideallerinin belirlenmesinin de sosyal uyum üzerinde belirleyici rol oynayabileceğini ifade etmektedirler.

Sosyal uyum sürecinin anlaĢılmasını sağlamak için öncelikle uyum kavramı üzerine yapılan tanımlamaları inceleyebiliriz:

TDK‟da verilen uyum tanımı “bir bütünün parçaları arasında bulunan uygunluk, ahenk; toplumsal çevreye veya bir duruma uyma, uyum sağlama” Ģeklinde yapılmıĢtır.

Köksal (2000: 100) uyumu “bireyin kendisi ve çevresiyle iyi iliĢkiler kurabilmesi ve kurduğu bu iliĢkileri sürdürebilmesi” olarak tanımlamıĢtır.

KağıtçıbaĢı (2008: 73) toplumsal yaĢamın bir zorunluluğu olarak gördüğü uyum davranıĢını, sosyal etki ve ortak öğrenme sonucunda ortaya çıkan, sosyal düzenliliğin ve sosyal yaĢamın temelinde var olduğunu belirtmektedir.

Piaget, uyumu birbirini tamamlayan özümleme (assimilation) ve uygunluk sağlama (accomodation) süreçlerinden oluĢtuğunu, bunlardan uygunluk sağlamanın bireyin çevre, istek ve uyaranlarına göre tepkilerinde değiĢebilme eğilimi olduğunu; her yeni uyarana uyabilen bireylerin ise onu özümseyebileceğini belirtmektedir (Akt.Günçe, 1971: 222).

Gökdağ (2004: 55) ise, „bir kiĢinin inanç ve davranıĢlarının grup standartlarına göre değiĢme eğilimi‟ göstermesi olarak ifade etmekte; „grup normlarına uymanın bazen toplumsal uyumu gerçekleĢtirmek ve toplum içinde kabul görmek için ödenen bir bedel‟ Ģeklinde açıklamaktadır.

Yukarıda verilen uyum tanımlamaları sonucunda sosyal uyum kavramını, ailede baĢlayan ve bireyin yaĢamının sonuna dek süren sosyalleĢme sürecinde bireyler arası sağlıklı iletiĢim ve etkileĢim kurmak, sürdürmek ve toplum içinde zamanla ortaya çıkabilen değiĢimlere uyum sağlayabilmek olarak tanımlanabilmektedir. Köksal (2000: 100) sosyal uyumu toplumda prestij kazanma ve statü sahibi olma gereksinimlerinin karĢılanması olarak belirtirken, yaĢamın büyük ölçüde içinde bulunulan koĢullara uyum sağlama süreci olduğunu ifade etmektedir. Aynı zamanda bireylerin fizyolojik ihtiyaçlarının yanı sıra psikolojik ihtiyaçlarının da doyuma ulaĢması için değiĢen dünyanın Ģartlarına uyum göstermek zorunda olduğunu ve uyumun temel Ģartlarından birinin bireyin kendisini iyi hissedebilmesi, hem yaĢamını sürdürebilmesi hem de dünyada kendine özgü bir yer edinebilmesi için gerekli olduğunu söylemektedir. Koenig, “yaĢamın ilk yıllarından sonra bir insanın ilk görevinin sosyal çevresine uyum

sağlamak” olduğunu belirtmiĢ, bireyin yaĢamının diğer insanlarla sürekli bir uyum sürecini içerdiğini ve bunu bireyin temel sorunu olduğunu ifade etmiĢtir (Akt.Avcı, 2006: 47). Görülmektedir ki, diğerleriyle bir arada yaĢamanın bir zorunluluğu olarak görülen uyum sürecinde, bireyler bireysel ve toplumsal ihtiyaçlarını iletiĢimsel boyutuyla birlikte yaĢamakta ve sürdürmektedirler.

Kaplan uyum sürecinin beĢ ölçütünden bahsetmektedir. Bu ölçütler Ģöyle açıklanabilir (Akt. Türkel, 2010: 6):

Hayata bakış açısı. Bireyin davranıĢlarına odaklanmasını sağlayan birtakım

maddi, manevi veya sosyal değerler veya kiĢinin hayatına anlam veren ve davranıĢlarını Ģekillendiren değerleri vardır. Bireyin bu değer ve hedeflere bağlanma, mücadele etme biçimi hayata bakıĢ açısını ve uyumunu göstermektedir.

Gerçekçi kendini algılama. Bireyin kendini tanıması ve becerilerinin, güçlü ve

zayıf yönlerinin farkına varabilmesi davranıĢ biçimlerini etkileyebileceği gibi sosyal olarak uyum sağlamasını da etkileyebilmektedir. Gerçek dıĢı durum algılamaları problemleri çözmenin önüne geçerek, iliĢkileri de zora sokmaktadır.

Duygusal Olgunluk. Duygularının kontrolüne sahip olabilen bireylerin diğerleriyle

iliĢkilerinde de kontrollü olmakta ve davranıĢlarında da bilinçlilikle hareket etmektedir. Duygusal olgunluktaki bireylerin diğer insanlara da ihtiyaç duyduğu, stresle sarsılamayan bir iç güvenliğe sahip olduğu belirtilmektedir.

Sosyal duyarlılık. Bu ölçüte göre uyum problemi yaĢamayan bireylerin diğer

bireylerle iliĢkilerinin uyumlu ve olumlu olduğu belirtilmektedir. Bu bireyler, bencil olmayan, toplumun çıkarlarını gözeten, aktif, toplum tarafından kabul gören ve sosyal iliĢkilerinde baĢarılı kiĢilerdir.

Dinamik dengeleme. DavranıĢlarını içsel ve dıĢsal güçler arasında dengede

tutmak durumunda olan birey bu güçlerin devamlı değiĢmesi sonucunda uyum sorunu yaĢayabilmektedir. Örneğin katı alıĢkanlık ve tutumlara sahip bireylerin değiĢen çevre Ģartlarına uyum sağlaması zorlaĢmaktadır.

Sosyal uyumu yüksek olan bireylerin yüksek özgüvene sahip olduğu, aktif, yaratıcı, bireysel ve toplumsal çatıĢmaları daha az yaĢayan kiĢiler olduğu belirtilmektedir (Çerik, 2002: 3). Ayrıca uyumlu bireylerin kendi ve çevresiyle iliĢkilerinde dengeli ve etkili davranmakta; bu yetinin kazanılmasında bireylerin kiĢisel özellikleri ile sosyo-ekonomik düzeyleri, aile içi iletiĢimi, tutumu, eğitim seviyesi gibi özellikler önemli rol oynamaktadır. Sağlıklı bir uyum sürecinden bahsedebilmek için

Gençöz (1998: 6) üç durumdan söz etmektedir. Bunlar: YaĢamı devam ettirebilmek, kendinin ve çevrenin özelliklerini tanımak, farkına vardığı özelliklerini kullanmak ve gerek duyduğunda farklı özellikler geliĢtirme yolunda planlar yapmak sosyal uyum sürecini kolaylaĢtırmak ve sağlıklı bir biçimde devam etmesini sağlamak için önem taĢımaktadır. Bu durumların gerçekleĢmesi sonucunda bireylerin olay/olgulara daha bilinçli yaklaĢımını sağlaması, olumsuzluklardan daha az etkilenmesi, savunma yapabilmesi ve yaratıcı sonuçlar ortaya koyabilmesi açısından da bireylere kolaylık sağlayabilmektedir.