• Sonuç bulunamadı

Uyuşturucu Madde Bağımlılığın Sebepleri

2.5. UYUŞTURUCU MADDE BAĞIMLILIĞI, SEBEPLERİ VE ETKİLERİ

2.5.3. Uyuşturucu Madde Bağımlılığın Sebepleri

Uyuşturucu madde bağımlılığının çeşitli nedenleri vardır. Bunlar ilacın nitelikleri, kullanıcı ve sosyal çevre bakımından sınıflandırılmıştır.

1. İlacın Farmakolojik ve Fizyolojik Özellikleri:

Madde alındıktan sonra bedenin yoğun bir haz duygusuyla kasılması, neşe, tatlı bir gevşeme, umursamazlık, canlılık, güçlülük gibi durumların varlığı hissetmesi ve bu maddeler alınmadığı zaman ortaya çıkan yoksunluk belirtilerin sakınmak için madde alınmaya devam edilmektedir.

Maddenin bağımlılığın gelişimi ile ilgili vücudumuzda yaptığı fizyolojik etkisi şöyle açıklanabilir:

Beyin birçok sinir ağının birbirleri ve beynin çeşitli bölgeleri ile iletişim kurduğu karmaşık bir santral gibidir. Beyindeki sinirlerde çeşitli kimyasal maddeler sentezlenir ve salgılanır. Bunlar belli miktarda salgılandıktan sonra beyin dokusu üzerinde yer alan ve reseptör adı verilen alıcılara bağlanarak düşünme, bellek, uyku, yeme-içme davranışı, hareketlerin kontrolü ve çeşitli duyguların oluşması gibi birçok önemli işlere katkıda bulunur. Sinir uçlarından salgılanan bu nörükimyasal maddelerin çeşitli beyin bölgelerindeki miktarları normal bir insanda belli bir denge içindedir. Bu dengenin herhangi bir nedenle bozulması, ciddi düşünce ve davranış bozukluklarına neden olabilir. Yizofren, depresyon, Porkinson sendromu ve Alzheimer hastalığı bunlardan bazılarıdır. Beyinde sentezlenip salgılanan bu nörokimyasal maddeler ve bu nörokimyasal maddelerin bağlandığı reseptör sistemlerinin madde bağımlılığının gelişimi ve yoksunluk sendromunun bazı belirtilerinde rolü olduğunu gösteren veriler elde edilmiştir (Bilim ve Teknik, Ekim 96).

2. Kişilik Özellikleri:

Kişilik, hem biyolojik, hem sosyal faktörler tarafından belirlenmektedir.

Bugüne kadar ilaç bağımlılığı için özel bir kişilik tipi gösterilmiş değildir. Normal

psikolojik durum içindeki şahıslardan, ruh sağlığı bozulmuş hastalara kadar bütün insanlarda madde bağımlılığı gelişebilir. Ancak genel olarak, madde bağımlısı olanlar, iç gerilimleri fazla ve hayatları kendileri için tatmin edici olmayan şahıslardır. Sevgi, güven, saygı ve kendini gerçekleştirme ihtiyaçlarına doyum bulamayanlar, uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri kullanırlar ve bu sayede doyuma ulaştıklarını, çok güçlü olduklarını hissederler. Bu nedenle bu maddeleri tekrar alarak bağımlı hale gelebilirler.

Ayrıca maddenin vücutta yıkım hızı ve ilaca duyarlılık gibi konuları kontrol eden genetik özelliklerin var olduğu yapılan araştırmalarda ortaya konmuştur (Doğan, 1997:25).

3. Sosyal çevre, etkileşimler ve arkadaşlık ilişkileri:

Kişinin sosyal çevresi arkadaş grubu madde arayışı ve kullanımında, davranışın devam ettirilmesinde şartlandırıcı faktör olmaktadır. Kişi ancak madde alabilirse arkadaş grubuna girebilir. Böyle bir grubun kendine özgü davranış standartları vardır.

Gençler, ergenlik döneminde; bu dönemin en belirgin özelliği olan “kimlik arayışı ve bunalım” sürecini değişik derecelerde geçirmekte ve aynı zamanda da gelecek endişesi taşımaktadırlar. Genç insanlar, yine bu dönem için doğal bir ruh hali olarak kabul edilen “otoriteye başkaldırı” psikolojisi kapsamında toplumsal değerlerin dışına çıkmak, yanlış alışkanlıklar kazanmak eğilimi göstermektedirler. Buna aileden gelen olumsuz etkiler de eklenirse genç bilinçsiz bir şekilde çevresel etkilere çok açık ve dayanıksız bir hale gelebilmektedir.

Ailesinden ve okuldan göremediği ilgi ve yakınlığı arkadaş gruplarında arayan genç, bu grupların eğilimleriyle bütünleşmektedir. Böyle bir ortam genci, kendisini ayrı tutamayacağı tutum ve davranışlara, kötü alışkanlıklara itebilir. Okul dışından işsiz ve amaçsız kişilerin de bağımlısı haline getirebilmektedir. Gençler, eğlence ve karşı cinse yakınlaşma yeri olarak gördükleri, kafe, bar, pastahane ve disko gibi yerlerde uyuşturucu satan kişilerin hedefi haline gelebilmektedir.

Bağımlılık yapma özelliğine sahip olan maddelerin ortak özellikleri şöyle sıralanabilir (Bilim ve Teknik, Ekim 96).

Keyif Vericilik: Yeme içme ve cinsel etkinlikler gibi yaşamsal ihtiyaçların giderilmesine yönelik davranışlarda olduğu gibi, bağımlılık yapan maddeler de keyif verici özelliğe sahiptir. Madde keyif verici etkileri “ödüllendirme” terimi ile ifade edilebilir. Keyif vericilik, maddenin kendini tercih ettirici, koşullandırıcı ve pozitif pekiştirici etkilerine en önemli katkıyı sağlar.

İlaç Arayışı Davranışı: Bağımlılık yapıcı maddelerin tümünde belli bir süre kullanımından sonra ilaç arayışı davranışı gelişir. Bu durum, kullanılan maddeyi şiddetle arzulama ve onu elde etmediği sürece kendini kötü hissetme ile kendini gösterir. İlaç arayışı davranışına temel teşkil eden özlemin şiddeti ve oluşma süreci maddenin tipine, kullanılış süresine ve kullanılış yoluna bağlı olarak değişir.

Tolerans Gelişimi: Kullanım süresi içinde, bağımlılık yapıcı maddelerin çoğuna, derecesi kullanılan maddeye göre değişen ölçüde tolerans gelişir. Tolerans gelişimi, kısaca bir önceki dozda görülen etkinin sonraki aynı dozda aynı şiddetle görülememesi ve etki görebilmek için, dozun artırılması olarak tanımlanabilir. Tolerans gelişiminin derecesi morfin gibi bazı ilaçlarda normal dozun 125 misline kadar çıkabilir. Aynı farmakolojik gruptaki maddelerden birine karşı tolerans gelişmişse, bu grubun diğer üyelerine karşı da tolerans gelişimi söz konusudur. Buna “çapraz tolerans”

denir. Çapraz tolerans, ilaç grupları arasında da olabilir; örneğin alkol, barbitüratlar ve benzodiozepinler gibi sedatif ve hipnotiklerden birine karşı tolerans gelişmişse, diğerlerine karşı da tolerans gelişimi söz konusudur.

Yoksunluk Sendromu Gelişimi: Fiziksel bağımlılık oluşturma dereceleri ve kulanım süresi ile artan şiddette ve kullanılan maddelerin ani olarak kesilmesine bağlı olarak yoksunluk sendromu ortaya çıkar. Yoksunluk sendromunun şiddeti; kullanım süresi ve gelişen fiziksel bağımlılığın derecesine göre öldürücü olabilir.

Yoksunluk sendromu, bağımlı için ızdırap verici ve istenmeyen bir durumdur.

Yoksunluk sendromuna girmeme isteği madde kullanımının sürdürülmesine katkı sağlar.

İkincil Hastalıkların Otaya Çıkması : Bağımlılık yapıcı maddelerin kronik olarak tüketilmesi zamanla kullanan kişiye, maddenin niteliğine, kullanılan doza ve

maddenin alınış yoluna göre değişen nitelik, şiddet ve sürede ciddi fiziksel ve ruhsal hastalıkların gelişimine neden olur. AIDS, ciddi karaciğer ve böbrek hastalıkları, kalıcı beyin hasarları, ciddi psikozlar ve kanser gibi hastalıkların sıklığı bağımlılar arasında anlamlı derecede daha yüksek bulunmuştur.

Yasak ve toplumsal Tepki: Alkol ve sigara dışında kalan maddelerin kullanımı ve pazarlanması kanunlarla yasaklanmıştır. Yasal kabul edebileceğimiz alkol ve sigaraya karşı da önemli toplumsal tepkiler söz konusudur. Aşağıdaki durumlardan üçünün birlikte görülmesi psikoaktif madde bağımlılığı tanısının konulması için yeterlidir (Gençtan, 1997:27).

1- Maddenin kişinin amaçlamış olduğundan daha yüksek dozlarda ya da daha uzun süreden beri alınmakta olması.

2- Maddeyi almak için yoğun bir istek duymak, ya da maddeyi almamayı veya azaltmayı bir ya da birden fazla kez denemek ve başaramamak.

3- Maddeyi elde edebilmek (hırsızlık), kullanmak (zincirleme sigara içmek) ya da etkilerinden kurtulabilmek için uzun zaman harcamak.

4- Maddenin yarattığı zehirlenme veya yoksunluk belirtilerinin, çalışma yaşamındaki, okuldaki, ya da evdeki sorumlulukların sürdürülmekte olduğu sırada veya fiziksel tehlikelere neden olabileceği durumlarda da yaşanması.

5- Madde kullanımı sonucu, işle ilgili, toplumsal ya da hoş vakit geçirmeye yönelik etkinliklerin azaltılması ya da bunlardan vazgeçilmesi.

6- Madde kullanımının, bazı toplumsal, psikolojik ya da bedensel sorunların artığı ya da doğrudan neden olduğunun bilinmesine rağmen sürdürülmesi.

7- Maddeye bedensel toleransın artması ve sürekli aynı miktarda alındığında giderek daha az etkili olması. İstenilen etkiyi sağlayabilmek amacıyla alınan miktarın giderek artırılması.

İnsan vücudu dış dünyadan ve içyapısından devamlı olarak ses, ışık, ısı, dokunma gibi uyarımlarla uyarılır. Bu uyarımlar belli bir zarar noktasına gelirse vücut

istemli yada istemsiz kas hareketleri ile tepki verir. Bu uyarımların zarar noktasına kadar algılanmasını vücudun salgıladığı iç morfin anlamına gelen endomorfinler sağlar.

Bazı kişiler çevresindekilerin kendisine sıkıntı, stres verdiğini düşündüğü şeylerden uzaklaşmak için yada diğer bir deyimle çevresini daha az algılamak isteğinde olduğu zaman bazı psikoaktif maddelere başvurur. Tabi bu maddelere ilk başlama sebepleri arasında bazı sosyal ve kültürel etkenler de vardır. (arkadaş çevresi, aile baskısı vb.) Bu tür maddeler zamanla vücuttaki endomorfinlerin yerine geçtiği için beyin vücutta fazla endomorfin olacağını düşündüğü için kendi salgıladığı endomorfini zamanla hiç salgılamama durumuna geçer. Böylece kişi kendi aldığı maddenin dozajını arttırmak zorunda kalır. Yoksa vücut görevini yerine getiremez. Kişi eğer aldığı maddeyi kısarsa veya tamamen kesme yoluna giderse vücudun algılama özellikleri artar ve dış dünyadan gelen uyarıcılar çok şiddetli bir hal alır. İşte bu noktada krizler başlar.

Narkotik türü psikoaktif maddeler genelde tıpta kullanılan ve kullanılması gereken ağrı kesici özellikleri yüksek olan maddelerdir. İnsanlar bunu günlük hayatlarında kullandıklarında hayatları kabusa döner. Bu maddeler fazla kullanıldıklarında vücudun algılama özelliklerini bozduğu gibi insana daha büyük zararlar da açabilir.

Narkotikler gibi diğer stimulan, deprasan ve halisünojik maddeler de algılamaya etki ederler. İlk alımlarında genellikle pozitif algılamaları arttırıcıdırlar.

Alımına devam edildikçe vücudun normal yapısı bozulmaya başlar ve arkasından psikolojik fiziksel vb gibi bozukluklar da peş peşe gelir. Örneğin, stimulanların en bilinenlerinden olan kokain alımını takiben vücuda dinçlik ve hareketlenme verir.

Aslında bu hareketlenme karaciğerdeki oksijen yakımının artışından kaynaklanır. Bu durum devam ederse karaciğeri yorar.