• Sonuç bulunamadı

Gençlerde Uyuşturucu Kültürü

2.5. UYUŞTURUCU MADDE BAĞIMLILIĞI, SEBEPLERİ VE ETKİLERİ

3.1.3. Gençlerde Uyuşturucu Kültürü

İnsan hayatını alışkanlıkları yönlendirir. Kişi, yaşayabilmesinin ön şartları olarak gördüğü köklü alışkanlıklar edinirse, bunların ihtiyaçlarını tatmin edecek şekilde hayatını tanzim etme gayretine girer. Sigara kullanmaya başlayan kişinin, bu alışkanlıkla birlikte bazı davranış tarzlarına yöneldiği görülür. Hangi sigara iyidir? İyi sigara nerede bulunur? Sigara en güzel nasıl içilir? Gibi sualler ve bunların

Bu alışkanlık alkol veya uyuşturucu madde alışkanlığında olduğu gibi, iptila derecesine varırsa, insan hayatı üzerindeki tesirleri de o ölçüde genişler. Nitekim uyuşturucu alışkanlığının yayılmasıyla birlikte bir uyuşturucu alt kültürünün de geliştiği görülmektedir. ABD’de “Beatnic” ve “Hippy”; Almanya’da “Halbstarken riots”

Danimarka’da “Anderupen”, Japonya’da “Taizo Zaku”, İtalya’da “Vitelloni”, Rusya’da

“Stilliague” dünya ülkelerinde teşekkül etmiş bulunan uyuşturucu alt kültür gruplarından bazılarıdır (Kapaklıkaya, 1986:53).

Uyuşturucu kültürü, yıkıcı fikirlerin, zararlı duyguların ve kötü alışkanlıkların toplumda yaygın hale gelmesidir (Baştürk, 1997:9).

ABD ve Avrupa ülkelerinde uyuşturucu salgını birdenbire ortaya çıkmamıştır.

Dünyada her şey “sebep-netice” ilişkisine bağlıdır. Anarşi, terör, fuhuş, kumar, evden kaçma, cinayet, alkolizm gibi her sosyal meselenin asli ve tâli (temel yön) sebepleri vardır. ABD ve Avrupa ülkelerinde uyuşturucu madde alışkanlığı çok küçük boyutlarda iken “MAFIA” ve “KGB” müştereken bir “uyuşturucu kültürü” meydana getirdiler.

Uyuşturucu salgını içen gerekli ortam bu yolla hazırlandı. Sonra da, Mafia’nın para, Rusya’nın ideolojik hırsı ile “Uyuşturucu Kültürü” içinde kendini bulan gençler, uyuşturucunun esir ve kölesi oldular (Kaptanağası ve Özfatura, 1992:8).

Uyuşturucu kültürünün tesisinde 3 unsur baş roldedir. “Okul, idol denilen kişiler, pazarlama yapan ve şartları hazırlayan mafia ve dış kökenli ajanlar”

(Kaptanağası ve Özfatura, 1992:8).

Uyuşturucu Kültürünün Tanımlanmasında Şu Üç Temel Özellik Belirtilebilir 1. Mevcut yaşanılan hayattan elden geldiğince zevk ve haz alma güdüsü, 2. Amaçsızlık ve hiçlik duygusu,

3. Toplumsal değerlerin ve normların anlamsızlığı, ayrıca toplumsal çevreye karşı gösterilen tepki.

Genç böyle bir hayat anlayışına sahip olduğu zaman, kolaylıkla uyuşturucuyu dener ve bağımlısı haline gelir.

Gençler arasında alkolizm, cinsel serbestlik, kumar alışkanlığı, diskotek, gece kulübü vs. uyuşturucu kültürünün arka planında çağdaş Batı kültürünün dayadığı seküler-dünyevi değerler yatmaktadır. Dünyevileşme, bütün kutsal değerlerin içini boşaltmıştır, elden geldiğince zevk ve haz duyarak yaşama idealini güçlendirmiştir.

Manevi ahlaki boyutunu kaybeden insan, ego-merkezli (egocentric) bir düşünce tarzının esiri olmuştur. Bireyci anlayış, ortak yaşama tecrübesini ve cemaatvari ilişkileri, manevi ve hissi değerleri tahrip etmiştir (Akınoğlu, 1998:3).

Varlığın en üstün ünitesi olan insan türünü, her türlü milli, medeni ve ahlaki değerlerden tecrit ederek, onu bir hayvan menzilesine bu kültür ve fikirleri çürütme faaliyetine, uyuşturucu stratejisine “Karşı Kültür” “Hippi Kültürü” “Uyuşturucu Kültürü” gibi isimler verilmektedir (Kaptanağası, 1997:5).

Aile içi ilişkilerde gerekli sevgi nakline muhatap olmayan fertlerin sevme yeteneği kazanamamaları ve fedakar, paylaşmaya yönelik davranış kalıpları geliştirememeleri, diğer insanlara karşı yabancılaşmalarına yol açar. Aileye ve topluma yabancılaşan fertler kendilerine de yabancılaşır, bir ölçüde hayat anlamını yitirir. İşte uyuşturucu kültürü böyle bir ortamda gelişir. Bu nedenle uyuşturucu kültürü aile içinde başlayan topluma yabancılaşma olgusundan kaynaklanan tepkiselliğin bir alt kültür haline dönüşmesidir (Akınoğlu, 1998:3).

Sigara, uyuşturucu, alkol, fuhuş ve eşcinsellik gibi kötü alışkanlıkları aşılayan dış güçlerin hedefi aile kurumunu çökertip milletin savunma gücünü yok ederek ülkeyi her türlü sömürüye açık hale getirmektedir (Baştürk, 1997:9).

Prof. Dr. Özcan Köknel, ‘Aile ve Çocuk’ konulu konferansında “Uyuşturucu kullanmada en önemli etken aile-çocuk ilişkilerindeki bozukluktur. Sağlam aile yapılarında uyuşturucuya eğilim yok gibidir. Çocuğuna sevgi göstermeyen onu sevgiden yoksun tutan ailelerin çocuklarında sevginin yerini unutmak, kaybetmek, toz pembe göstermek yolunu açan uyuşturucu alır” (Kaptanağası ve Özfatura, 1992:70).

diyerek aile yapısına uyuşturucunun etkisini ve uyuşturucu kültürünün aileye zararları açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Uyuşturucu kültürünün ülkemize yerleştirme çabaları da göz ardı edilmeyecek boyutlardadır. Önce gençlerimizi kültür değerlerimizden, ahlak ve inançlarından, milli ve hamasi duyarlılıktan tecrit ederek ve uzaklaştırarak, hemen arkasından bilinen boşluklara yıkıcı fikir ideolojilerini enjekte ederek ustaca başardılar. Bu değerlerden boşalan kimse için bayrak artık bir bez parçası, vatan bir avuç toprak, millet bir anlamsız yığın, mabet göstermelik bir taş yığınıdır.

Kaptanağası’na göre, bu çalışmaların da önündeki en büyük engelin yine milli ve manevi kültür değerleri olduğunu bilen faillerin uyguladığı taktik aynıdır ve iki kademelidir.

1. Önce insanı insan yapan, fert ve toplumu karakterize eden milli ve manevi değerleri soysuzlaştırmak ve,

2. Bu yolla buhran ve bunalıma düşenlerin eline bu defa uyuşturucuları uzatmak.

Devletimizin ev Milli Eğitimimizin en hayati müesseselerinden biri ve bizce en önemlisi olan inandığımız gerçeği tekrarlamak zorundayız:

Patolojik salgınlar için nasıl ki, patolojik vasatın teşekkülü gerekli ise, uyuşturucu salgını içinde uyuşturucu kültürünün gelişmiş olması öyle şarttır. Bu sebeple uyuşturucu salgınını önlemenin temeldeki şartı, uyuşturucu kültürünü önlemektir.

Bunun en kesin yolu ise uyuşturucu kültürüne hizmet eden kaynaklara bu fırsatı vermemek, uyuşturucu kültürüne karşı milli kültürü güçlendirmek, uyuşturucu kültürünün aktif unsuru olan idol (çirkin örnek)lerin yerine, ideallerin (güzel örneklerin) yıkıcı ve bölücü ideolojilerin yerine ise milli idealleri ikame etmekten ibarettir.

Bu ise, en önce Milli Eğitim ve kitle eğitiminin en güçlü vasıtası olan TRT ve özel medya kuruluşlarının görevidir (Kaptanağası, 1997:5).