• Sonuç bulunamadı

Uyuşmazlık Örnekleri

A. MÜLKİYET HAKKIYLA BİRLİKTE DEVREDİLEN DAVALAR

2. Uyuşmazlık Örnekleri

İdari yargı organları önünde görülen davalarda, müddeabihin devri konusuna, genellikle davanın konusunun bir gayrimenkule ilişkin olduğu davalarda rastlanmaktadır. Bu tür davalara ilişkin kararlarda, uyuşmazlığın sıklıkla davaların usul boyutuna ilişkin olarak, müddeabihi devralanın davaya devam edip edemeyeceği konusunu ilgilendirdiği gözlemlenmektedir.

Danıştay kararına konu olan bir olayda; “Dava, yapının korunması gerekli sivil mimarlık örneği olarak tesciline ilişkin Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu kararının iptali isteğiyle açılmış, İdare Mahkemesince, yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda, dava konusu taşınmazın içinde bulunduğu çevre ve kendi yapısal ve dekoratif özellikleri dikkate alındığında 2863 sayılı Yasanın 6/b maddesinde tarif edilen özellikleri taşıdığı ve korunması gerekli sivil mimarlık eseri olduğu belirtildiğinden anılan rapor doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş ve bu karar davanın devamı sırasında dava konusu taşınmazı satın alan yeni malikler tarafından temyiz edilmiştir. Dosyanın incelenmesinden ...'in maliki oldukları davaya konu taşınmazı davanın devamı sırasında ...'a sattıkları, yeni maliklerin vekili tarafından Mahkemeye verilen dilekçe ile yeni malikler davacı olarak kabul edilmek suretiyle davanın kaldığı yerden yürütülmesinin istenildiği, bu durum karşısında Mahkemece 2577 sayılı Yasanın 26. maddesi uyarınca taşınmazı devralan kişilerin davacı olarak kabulü suretiyle davanın yürütülmesi gerekirken, taşınmazla menfaat ilişkisi kalmayan eski maliklerin davacılıklarının sürdürülüp, yeni maliklerin de bunlar yanında müdahil olarak kabulü suretiyle davanın yürütülmesinde isabet görülmemiştir”, denilerek bu hususa vurgu yapılmıştır420.

Anılan uyuşmazlığa benzer bir diğer uyuşmazlıkta ise; “Dava, 1/5000 ölçekli Boğaziçi Nazım Planı ile 1/1000 ölçekli Geri Görünüm Uygulama

420

174

Planının taşınmazla ilgili bölümünün iptali isteğiyle açılmış, İdare Mahkemesince 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2.maddesinin 1/a bendine göre iptal davalarının idari işlem nedeniyle menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılabileceği, dava açıldığı tarihte mevcut olan menfaatin dava süresince devam etmesinin idari hukukun temel ilkelerinden olduğu, davacı tarafından 21.11.1985 gününde verilen dilekçenin incelenmesinden dava konusu taşınmazın Doğuş İnşaat ve Ticaret Anonim Şirketine satıldığının anlaşıldığı, bu durum karşısında davacı Deva Holding Anonim

Şirketinin iptali istenilen planla menfaat ilişkisinin ortadan kalktığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ve bu karar taşınmazın eski maliki Deva Holding Anonim Şirketi ile yeni maliki Doğuş İnşaat ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından temyiz edilmiştir”.

Danıştay ise kararında “Dava dosyasının incelenmesinden; davacı Deva Holding Anonim Şirketinin maliki olduğu davaya konu taşınmazı davanın devamı sırasında Doğuş İnşaat ve Ticaret Anonim Şirketine sattığı ve yeni malik vekili tarafından mahkemeye verilen 21.11.1985 günlü dilekçeyle 2577 sayılı yasanın 26. maddesi uyarınca yeni malik Doğuş İnşaat ve Ticaret Anonim Şirketi davacı olarak kabul edilmek suretiyle davanın kaldığı yerden yürütülmesinin istenildiği anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında taşınmazı devralan şirketin davacı olarak kabulü ile işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, eski malikin taşınmazla menfaat ilişkisi kalmadığı nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir”, demek suretiyle idare mahkemesi kararını bozmuş ve müddeabihin devri durumunda, yeni malikin davaya devam edebileceğini ifade etmiştir421.

Danıştay kararına konu olan bir başka olayda ise, diğer iki örneğin aksine, müddeabihi devralanın davaya devam edip edemeyeceği konusundan

421

175

öte, dava konusunu devredenin açtığı davanın akıbetinin ne olacağı hususu tartışma konusu olmuştur.

COŞKUN/KARYAĞDI’nın aktardığı bir karara422 konu olan uyuşmazlıkta, bir taşınmaza ilişkin olarak İmar Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca parselasyon işlemi yapılmış ve bu işlemin iptali istemiyle açılan dava sonucunda, Sakarya İdare Mahkemesi; parselasyon işlemi sonucu söz konusu taşınmazın iki parsele bölündüğünü, bunlardan birinin tamamının davacı şirkete verildiğini ve bu parselin de daha sonra davacı şirket tarafından … Denizcilik Ticaret A.Ş.’ye satılmış olduğunu ve bu şirketin de davaya katılmadığını belirtmiş ve sonuçta davacı şirketin aktüel ve geçerli bir hakkının bulunmaması nedeniyle davanın ehliyet yönünden reddine, davacı

şirkete düşmeyen diğer parsel açısından ise işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

Davacı şirketin temyiz istemi üzerine, Danıştay 6. Dairesince, davacı

şirkete düşen parsel açısından dava esnasında tarafların kişiliğinde değişiklik olduğu ve davayı takip hakkı kendisine geçenin bir başvurusunun bulunmadığı, bu durumda anılan parsel yönünden İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 26. maddesine göre, diğer parsel açısından ise bu parseldeki hissenin dava açıldıktan sonra belediye tarafından kamulaştırıldığı için, davacının bu parselle aktüel ve geçerli bir hukuki bağının kalmaması nedeniyle, bu parsele ilişkin olarak davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği, belirtilerek idare mahkemesi kararı bozulmuştur.

İdare mahkemesi ise, davacı şirkete düşen ve … Denizcilik Ticaret A.Ş.’ye satılan parsel açısından bozma kararına uyarak, bu parsel için dosyanın işlemden kaldırılmasına karar vermiş, ancak diğer parselin kamulaştırılmasına ilişkin davalı idare işleminin mahkemelerince iptal edilip

422

DİDDGK., E. 98/182, K. 2000/144, KT., 04.02.2000, bkz. COŞKUN/KARYAĞDI, s. 340-342.

176

buna ilişlin kararın Danıştay tarafından da onanmış olması sebebiyle, davacının bu parsel yönünden dava açmakta menfaatinin bulunduğunu belirterek, davanın bu parselle ilgili olarak esastan reddine dair ilk kararında ısrar etmiştir.

Davacı şirket ise idare mahkemesinin kararına karşı; parselasyon işleminin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği, işlemin iptali halinde bu karardan bütün tarafların etkileneceği, satılan parselin sahibinin değişmesinin iptal davasına etkili olmadığı ve dosyanın işlemden kaldırılmaması gerektiği, dava konusu parselasyon işleminin amaç unsuru bakımından hukuka aykırı olduğu vb. gerekçelerle temyiz isteminde bulunmuş ve kararın bozulmasını istemiştir.

Temyiz başvurusu üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu ise; davacı şirketin kendi payına düşen ve daha sonra sattığı parsel açısından verilen işlemden kaldırma kararına karşı yaptığı temyiz başvurusunun ısrar kararı niteliğindeki karara karşı yapılmadığından, dosyanın bu kısmının incelenmesi için Danıştay 6. Dairesine gönderilmesine karar vermiş, diğer parsel açısından ise; mahkemenin bu parselin kamulaştırılmasına ilişkin işlemi iptal etmiş olduğu da göz önüne alındığında, bu parsel açısından da davanın devamı sırasında tarafların kişiliğinde değişiklik meydana gelmiş olduğu için, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurusuna kadar dosyanın işlemden kaldırılması gerektiğinden bahisle, idare mahkemesi kararını bozmuştur.

Fransız Hukuku’nda ise, yukarıda da bahsedildiği üzere, benzer örneklere sadece arazilerin zorunlu olarak birleştirilmeleri konusunda rastlanabilmektedir. Fransız Danıştayı’nın bu konuya ilişkin olarak önüne gelen uyuşmazlıklarda, arazi birleştirilmesi kararlarına karşı açılan iptal davaları görülmeye devam ederken, birleştirmenin konusunu oluşturan gayrimenkullerin el değiştirmesi sonucu davanın taraflarında değişiklik

177

olduğuna, yani yeni malikin davayı kaldığı yerden takip edebileceğine karar verilmektedir. Örneğin; Busigny belediyesinin arazi birleştirme işlemine karşı, 28 Mart 1985 tarihinde Kuzey Arazi Düzenleme İl Komisyonuna itiraz eden davacının bu başvurusu reddedilmiştir. Bu ret kararı üzerine Lille İdare Mahkemesi’nde işlemin iptali için dava açılmış ve dava devam ederken, davacının dava konusu olan gayrimenkulleri Mme Z… ve Bernard Casiez tarafından müşterek mülkiyet halinde satın alınmıştır. Satış işlemine açıkça, satıcının ZH 24 parselinden payına düşen kısma ilişkin olarak dava açtığı ve alıcının da bu davada satıcının yerini alıp davaya devam edeceği yazılmıştır. Dolayısıyla, davacının dava konusu ettiği malvarlığı hakları Casiez ortaklığına devredilmiştir. Lille İdare Mahkemesi, davacının, satıştan sonra olduğu halde, davadan feragat ettiğini belirtip yeni maliklerin davayı takip etme taleplerini reddetmiştir. Yeni maliklerin kararı temyiz etmeleri üzerine Fransız Danıştayı; yeni maliklerin davacı tarafından açılan ve devam eden bu davayı takip etmek istediklerini mahkemeye bildirdikleri için, feragat talebinden etkilenmeyeceklerine ve kendi adlarına davayı takip edebileceklerine, eski malikin mahkemeye sunabileceği her türlü iddia ve savunmayı sunabileceklerine, yani davanın yeni tarafı olacaklarına ve doğal olarak Lille İdare Mahkemesi’nin 12 Ekim 1988 tarihli kararını temyiz de edebileceklerine karar vermiş, incelemenin sonucunda ise davayı esastan reddetmiştir423.

B. MÜLKİYET HAKKININ DEVRİNDEN ETKİLENMEYEN

Benzer Belgeler