• Sonuç bulunamadı

Belge Uygulamaları

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3.1. OSMANLI DEVLETİNİN KOLERAYA KARŞI ALDIĞI TEDBİRLER VE TRABZON VİLAYETİ

3.1.5. Belge Uygulamaları

3.1.5.1. Mürûr Tezkiresi ve Nüfus Tezkiresi Uygulaması

Koleraya karşı alınan tedbirlerden bir diğeri de mürûr tezkiresi uygulamasıdır. Bu uygulama hiç kuşkusuz sadece kolera hastalığına karşı uygulanan bir tedbir değildi. Gidiş gelişlerin kontrol altına alınması gereken durumlar da uygulanıyordu. Kolera salgınlarında da başvurulan bir tedbir olarak karşımıza çıkmıştı. Osmanlı Devleti’nde kolera salgını nedeniyle olağanüstü bir durum yaşanmaktaydı. Mürûr tezkiresi uygulamasıyla geçerli bir sebebi olduğunu ispat eden veya belgeleyen Osmanlı vatandaşları, ilgili makamdan aldıkları bu izin belgesi vasıtasıyla kordonlardan ya da karantinalardan geri çevrilmiyor ve yollarına devam edebiliyorlardı. Karantina ve kordon gibi tedbirlerin bir parçası olan bu uygulamada amaç, karantina bekleyen kişilerin bu durumlarını, geldikleri yerlerdeki hastalık durumunu gösteren, ne kadar karantina beklediğini, gittikleri yerlerdeki sıhhiye yetkililerine göstererek ona göre bir muameleye tabi tutulmalarını sağlamaktı. Bu uygulama hem şüpheli olan kişiyi tespit etmeye hem de sıhhiye yetkililerinin daha bilinçli çalışmalarına olanak sağlıyordu. Sarıyıldız konuyla alakalı makalesinde “Karadeniz ve Akdeniz’deki ada ve sahillerden İstanbul’a gelip giden gemi yolcularına verilen mürûr tezkirelerine çıktıkları mahallerde hastalık olup olmadığı veya hastalık süre ne kadar zaman olduğu ve seyahat esnasında uğradıkları iskele liman ve civarlarının sıhhi durumunun yetkililer tarafından kaydedilmesi usulü, daha önceden lazım gelenlere hususi emirlerle bildirilmiş ve bu yöntem tatbik edilmeye başlanmıştı.394 diyerek konuya açıklık getirmiştir.

393 Numan, a.g.e., s. 236-240. 394 Sarıyıldız, a.g.m., s. 345.

83

Trabzon Vilayeti’nden Dâhiliye Nezareti’ne gönderilen bir belgede mürûr tezkiresi uygulamasından bahsedilmekteydi. Bu belgede, Trabzon Vilayeti dâhilinde bulunan liman ve iskelelere akın akın gelen amele gurubunun salıverilmesi konusunda İstanbul’dan görüş istendiği anlaşılmaktadır. Şöyle ki;

Zirai rençber ve amele gurubunun, Dersaadete salıverilmesi mukarrer (tekrar) olduğu halde şu sıralar iskelelerin “mürûr tezkireleriyle” birçok rezzak ve rençber gelmekte olup bunların men-i mürûrları (geliş gidişlerinin engellenmesi) iskelelerin bulunduğu kasabaların tahmil-i fevkinde (kaldırabileceğinin üstünde) izdiham hasılından dolayı oralarca (bahsedilen iskeleler) hastalık zuhuruna bais ve şu mevsimde memleketlerine avdetlerinde (dönmelerinde) müşkülat olacağından bahisle iş’ ar-ı muameleye havi Trabzon Vilayetin’den alınan telgrafname nassıyla anlaşılmakta olup konuyla alakalı Dahiliye Nezareti’nden gelen tezkire okundu. Bu babda mukaddema ittihaz olunan karar hükmü, rençber ve sairgün amelelelik de bulunmak üzere Dersaadet’e geleceklerin behemehâl (herhalde, mutlaka) “mürûr” ve “nüfus tezkireleri” bulunması, bu misillû tezkireleri hâsıl olmayanların salıverilmemesi ve Dersaadet’e geleceklerin ihlal-i sıhhat edebilecek surette galebelik ve izdiham ile şurada-burada ikamet ettirilmemesi395

doğrultusunda karar alınarak Trabzon’a bildirilmişti. Burada dikkat çekici bir unsur da mürûr tezkiresinin yanı sıra nüfus tezkiresinden de bahsedilmiş olmasıdır. Bu nüfus tezkiresi kişisel bilgilerin yazılı olduğu bir belge olmalıdır. Mürûr ve nüfus tezkiresi olmayanların Dersaadet’e gönderilmemesi görevlilerden istenmekteydi.

3.1.5.2. Pratika Uygulaması

Kolera ile mücadelede uygulanan bir diğer belge uygulaması da pratika396 belgesinin

tanzim edilip ilgililere verilmesiydi. Mürûr tezkiresi uygulamasına benzer bir uygulama

olmasına rağmen pratikanın397 ondan farkı, gemi ve vapur gibi deniz araçlarının yük ve daha

ziyade yolcu gemilerine uygulamasıydı. Bu uygulamayla hastalığın deniz yoluyla başka liman ve şehirlere ulaşmasının engellenmesi amaçlanmıştı. Karantina beklemesi gereken gemi, vapur ve yelkenli deniz vasıtalarının öncelikle yolcu ve mürettebatlarının geldikleri yerlerdeki hastalık durumunu, ne kadar karantina beklediklerini gösterir belge olan mürur tezkireleri gemilerin tayfa ve yolcularına verildiğinden daha önce bahsedilmişti. İşte mürur tezkiresi gibi geminin kaptanına da pratika isimli belge tanzim edilip veriliyordu. Böylece, gemi ya da vapur başka bir limana gittiğinde bu belge gösterilip ona göre bir uygulamaya tabi

395 BOA, A.MKT. MHM, 555/30, 20 Şubat 1895.

396 Pratika: Clean bill of health, pratique. Bkz. Türkçe/Osmanlıca- İngilizce Redhouse Sözlüğü, Temmuz 2000, On sekizinci Baskı, İstanbul: SEV Matbaacılık, s. 939.

84

tutulmaktaydı. Bu belge, karantinasını hakkıyla bekleyen gemi ve vapurlara verilmekteydi. Pratikasını alan deniz vasıtaları yollarına devam edebiliyorlardı. Ayrıca bazı uygulamalarda pratika verme yasağına da rastlıyoruz. Böylelikle pratikası olmayan gemilere sınırlama getirilmiş oluyordu. Bu durumun yer yer rahatsızlık verdiği ve bu yasaklamanın kaldırılması cihetinde gerek Trabzon Vilayeti’ne ve gerekse Trabzon Vilayeti aracılığıyla İstanbul’a bu konuda isteklerde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Örneğin, Trabzon Vilayeti’nden yazıldığı anlaşılan ve Dahiliye Nezareti Mektubi Kalemine ulaşan, 9 Safer 1311 tarihli bir belgede

Muamelat-ı ticariyenin sekteye uğradığından bahisle bu uygulamanın kaldırılması ya da pratika verme yasağının hafifletilmesi böylelikle pratikası olmayan vapurların özellikle küçük iskelelere yanaşmasının önündeki engelin kaldırılması yönünde istekler Trabzon Vilayeti aracılığıyla İstanbul’a bildirilmekteydi. Meclis-i Umur-ı Sıhhiye’de görüşüldüğü anlaşılan bu istek, hastalığın Karadeniz’i Anadolu sahillerinde sönmeye yüz tutmasına rağmen, Karadeniz’e kıyısı olan diğer ülkelerde hastalığın var olduğundan bahisle Trabzon Vilayeti’ne sıçrama olasılığına karşı pratika uygulanmasına devam edilmesi 398 kararı çıkmıştı.

Bir diğer pratika uygulamasında ise yine Trabzon Vilayeti’nden belirtilen lüzum üzerine Karadeniz’den Anadolu yönüne geçmek isteyen vapurlara pratika verilmesi yasaklanmıştı. Yani böylelikle vapurların Anadolu limanlarına ve sahillerine gelmesi yasaklanıyordu. Bu uygulama sağlam bir tedbir gibi durmasına rağmen özellikle ticari

faaliyetleri sekteye uğratmasından dolayı rahatsızlıklara sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır.399

Trabzon Vilayeti vasıtasıyla duyulan rahatsızlık ve özellikle pratika verme yasağının kaldırılması ve de geceleri pratika verilmeye başlanması doğrultusunda İstanbul’dan görüş sorularak çözüm istenmişti. Meclis-i Sıhhiyece görüşülen bu istekler “…memuriyet-i vakıanın ref’i münasip olacağı…” şeklinde bildirilip pratika verme yasağı kaldırılmış ve bu yeni

durum hakkında Trabzon Vilayeti ve gerekli makamlar bilgilendirilmişti.400

Uygulamaların bir diğeri de geceleri pratika verilmemesinin getirdiği huzursuzluktu.

Özellikle İdare-i Mahsusa 401 vapurlarının Karadeniz’e geliş ve gidişlerinde Tirebolu ve Ünye

İskelelerine uğramamalarından ve bu iki iskeleye başka vapurların da uğramamasından dolayı ticari eşyanın ve mevaridatının sekteye uğradığı belirtilerek gereğinin yapılması için Trabzon Vilayeti aracılığıyla İstanbul’a bildirilmiş ve bu mağduriyetin giderilmesi istenmişti. Yapılan

398 BOA, DH. MKT, 86/61-1, 22 Ağustos 1893. 399 BOA, DH. MKT, 86/61-2, 22 Ağustos 1893. 400 BOA, DH. MKT, 86/63, 22 Ağustos 1893.

401 İdare-i mahsusa: Bu işletme 1862’de Fevaid-i Osmaniye idaresi, 1871’de İdare-i Aziziye,1878’de İdare-i Mahsusa, 1910’da Osmanlı Seyr-ü Sefarin idaresine dönüştü;http://www.sehirhatlari.com.tr/tr/kurumsal.html (29.01.2015).

85

tetkikat sonucunda bu hoşnutsuzluğun nedenlerinden birisinin geceleri mezkûr iskelelerde pratika verilmemesinden kaynaklandığı anlaşılmıştı. Pratika verilmeyen iskelelere vapur kaptanları yanaşmıyor, bu durum da o iskelelerdeki yolcu ve ticari emtiası olanları olumsuz etkiliyordu. Özellikle İdare-i Mahsusa Vapurları’nın pratika uygulamasından istisna tutulmasının da görüşülen hususlar arasında olduğu anlaşılmaktaydı. Ancak bu istisnanın diğer vapur kumpanyalarının şikâyetine sebep olacağı düşünülerek bu düşünce uygulamaya konulamamıştı. Zaten bu tip bir kararın da uluslararası bir kurul özelliği gösteren Meclis-i Umur-i Sıhhiyeden geçmesi olasılık dâhilinde görülmüyordu.

Yapılan yazışmalar sonucunda Tirebolu ve Ünye İskelelerine İdare-i Mahsusa vapurlarının uğramamasının nedeni, vapur kaptanları ve vapur süvarilerinin kendi insiyatifleri

olmadığıydı. 402 Bu problemin sebeplerinin vapurların Trabzon’dan akşam saat onda hareket

ettikleri ve gece üçte Tirebolu’ya varmakta oldukları idi. Gerek bu iskelede ve gerek Trabzon Vilayeti dâhilinde bulunan sair iskelelerde öncelikle gece pratika verilmemesi önemli bir sebepti. Bir diğer sebep de o dönemde Tirebolu’da limanın bulunmamasıydı. Bu nedenle vapurun sabaha kadar barınamaması, barınsa bile gece orada bekleyeceği için o gün Ünye İskelesi’ne gidip orada da sabaha kadar durması gerekiyordu. Ayrıca, Ünye İskelesi’nin de gece pratika vermemesinden dolayı, iki gün iki gece Ünye ve Samsun İskeleleri’nde vakti zayi etmek mecburiyetine düşüyor olmaları gösteriliyordu. Bu da yolcuların ve tüccarların hem İdare-i Mahsusa Vapurlarına güvenini sarsıyor, hem de Trabzon’dan hareket edecek diğer kumpanya vapurlarının ileri geçerek diğer iskelelerde olan yükleri ve yolcuları almalarına sebep oluyordu. Bu durumun İdare-i Mahsusa’yı ticari anlamda zarara

uğratmasından bahsediliyordu.403

Bu sorun, tarafları memnun edebilecek tarzda çözümlenmeye çalışılmıştı. Hem Tirebolu ve Ünye İskeleleri, diğer uğranılmayan ve mağdur olduğunu iddia eden iskele sakinlerinin, hem diğer kumpanya şirketlerinin yetkililerinin, hem de İdare-i Mahsusa’nın ticari kaygılarının göz ardı edilmemesi gerekiyordu. Ancak belki de en önemlisi, bir çözüme ulaşılırken sıhhi durumun da göz ardı edilmemesinin gerekliliği idi. Bu beklentiler ışığında ilk olarak karantina memurları bulunan iskelelerde gündüz olduğu gibi geceleri de pratika uygulamasının yapılabileceği Sıhhiye Nezareti’den bildirilmişti. Ayrıca İdare-i Mahsusa vapur kaptanlarına bu konuda bir uyarı yapılacağı da alınan kararlar arasındaydı. Gerekirse gece pratikasının İdare-i Mahsusa vapurlarından istisna tutulabileceği Bahriye Nezareti’nden

402 BOA, DH. MKT, 86/64, 22 Ağustos 1893. 403 BOA, DH. MKT, 86/65, 22 Ağustos 1893.

86

alınan tezkireden anlaşılmaktaydı.404 Geceleri de pratika verilmesinde Sıhhiye Nezareti’nce de

mahsur olmadığını belirten yazıyı, 3 Haziran 309 (16 Haziran 1893) tarihli tezkiresiyle Meclis-i Umur-ı Sıhhiye de onaylamıştı.405

Bu uygulamalardaki işleyişin yanı sıra, karantina sürelerini tamamlayan ve belgelerini alan gemiler başka bir tahaffuzhane yetkililerince ahval-i sıhhiyelerinden şüphe edilecek olursa, yetkililer önceki belgelerini (pratika ve mürûr tezkiresi) iptal etme, gemi, tayfa ve

yolcularını tekrar karantina altına alabilme yetkisine sahipti.406 Nitekim Kavak

Tahaffuzhanesi’nde karantina uygulanmış bölgelerden gelen 1 Nemçe, 1 İngiliz ve 1 Osmanlı vapuru ile 28 Osmanlı ve 2 Yunan yelkenlisi yapılan muayeneler sonucunda şüpheli bir durum görülmesi üzerine önceki karantina idarelerinden aldıkları belgeleri iptal edilip, bunlar

tekrar karantinaya alınmışlardı.407