• Sonuç bulunamadı

Tahaffuzhane (Karantinahane) Uygulamaları

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3.1. OSMANLI DEVLETİNİN KOLERAYA KARŞI ALDIĞI TEDBİRLER VE TRABZON VİLAYETİ

3.1.2. Tahaffuzhane (Karantinahane) Uygulamaları

Tahaffuzhane kelimesinin kökü, Arapça sakınmak, korunmak anlamına gelen "tahaffuz" dur. Tahaffuzhane ise bulaşıcı hastalıkların ortaya çıktığı dönemlerde, karantina uygulanacak hastaların belli bir süre geçirmek için ikametlerine tahsis edilen yerlere verilen isimdir.350

Sirayet ve tecrit fikri 7. yüzyılda var olmakla beraber karantina tatbiki 14. yüzyılın son çeyreğinde, veba hastalığına karşı doğudan gelen gemilere Akdeniz limanlarında uygulanmıştır. İlk karantina noktaları 1377'de Venedik ve Dubrovnik'te, ilk tahaffuzhane de 1423 yılında Venedik yakınlarında Santa Maria'da Nezaret Adası'nda tesis edilmiştir. Tecrithanelerde bekleme süresi genellikle kırk gün olduğundan bu usüle de kırk (quarante)'tan

esinlenerek karantina denilmiştir351. Büyük salgınlar karantinanın yaygınlaşmasında etkili

olmuşsa da karantina usulünün yaygın hale gelmesi ve yerleşmesi 19. yüzyılda gerçekleşmiş, bu yüzyılın ortalarında bulaşıcı hastalıklara karşı milletlerarası işbirliğine gidilmiş ve modern karantinalar teşkil edilmiştir352.

Osmanlı Devleti'nde karantina meclisi "Meclis-i Tahaffuz" adı altında 1838'de resmen kurulmuştur. Bu tarihten sonra pek çok limanda öteki devletlerle sınırları oluşturan nehirler üzerindeki kent, kasaba, köy ve önemli geçitlerde karantinalar faaliyette bulunmuştur. Ocak 1841 tarihinde karantina hizmetlerini daha iyi yürütebilmek için dâhili ve harici nizamları Bab-ı 'Ali’ye, askeri işleri Bab-ı Seraskeriye'ye, ticari işleri Ticaret Nezareti’ne, tıbbi işleri de Seretibba'ya müracaat edilerek düzenlenmek üzere müstakil Karantina Nezareti teşkil

edilmiştir.353 Bulgaristan ve kaybedilene kadar Romanya'da Osmanlılar 15 karantinahane

kurmuşlardır.354 Trabzon, Sinop, Samsun, Sivas ve Kastamonu şehirlerinde 1841'e kadar

349 Ayar, Osmanlı Devletinde Kolera, İstanbul Örneği (1892-1895), s. 391.

350 Nuran Yıldırım, "Karantina", İstanbul Ansiklopedisi, C. IV, s. 460; Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1993, C. 1,s. 373

351 Sarıyıldız, a.g.m., s. 329. 352 Sarıyıldız, a.g.m., s. 330. 353 Sarıyıldız, a.g.m., s. 358.

354 İsmail Eren, “Bulgaristan ve Romanya’daki Türk Sağlık Kuruluşları.”, I. Türk Tıp Tarihi Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler, Ankara: 1992, s. 73.

72

karantina teşkilatları kurulmuştur.355 Karantina uygulaması ile sınırlardan yurda girişler

kontrol edilirken şüpheli kişi, hayvan ve mallar belli bir süre bekletilip eğer hastalık çıkmaz ise ülkeye girişlerine izin verilmiştir.356

II.Mahmut döneminde, Hekimbaşı Abdülhak Molla (1786-1845)'nın önerisiyle karantina kelimesine karşılık "Usul-ü tahaffuz", karantina mekanına da "tahaffuzhane" terimi kullanılmaya başlanmıştır.357 Daha geniş bir ifadeyle tahaffuzhaneler, bir şehir ve bölgeye salgın hastalığın bulaşmasını veya buradan başka yerlere yayılmasını engellemek üzere şehrin giriş ve çıkışlarının, şehre ulaşan yolların önemli noktalarının belirli bir süre gözetim altına alındığı ve gözlem sırasında yapılan muayenelerle hastalığa yakalanma ihtimali olanların sağlıklı halktan ayrılması için alıkonulup, tedavi edilmeye çalışıldığı yerlerdir.

Tahaffuzhaneler tüm salgın hastalıklar, özellikle de kolera için yapılmış mahaller olup, Osmanlı Sıhhiye Meclisi’nin tesis edildiği günden itibaren, bu ülkenin topraklarında kurulmuş olan önemli sağlık kuruluşlarıdır. Bunlardan bazıları yalnız hastalığın salgın halini aldığında kullanılmış geçici tesislerken, bazıları Kalazumen (Urla) Tahaffuzhanesi gibi uzun yıllar kullanılan, bir nevi salgın hastalıklar için teşkil edilen, özel hastaneler olarak görev yapmışlardır. Bu bakımdan tahaffuzhanelerin karantina merkezi olmasının yanı sıra, bir de hastane işlevi vardır. Şehirlerde kurulan tahaffuzhanelerin yanı sıra, kaza ve nahiyelere

varıncaya kadar önemli kavşaklarda da karantinahaneler kurulmuştur.358

Tahaffuzhaneler bir devlet dairesi gibi düşünüldüğünde maddi açıdan giderleri olduğu gibi, hiç şüphesiz geliri de vardır. Bu gelirlerden biri Dâhiliye Nezareti tahsisatından kendisine ayrılan ödenekler ile özellikle hastalardan alınan muayene ücretleri ve karantina

bekleyen zevattan alınan karantina harçları idi.359

Karantina uygulamalarında bazı zorluklar çekildiğini de eklemek gerekir. Nitekim Trabzon'dan bir grup ahalinin isimlerini de belirterek Dâhiliye Nezareti’ne çektikleri bir telgrafta, mevcut karantinalarda bekleyen kimselerden "harç-ı tahmiliye (muayene ücreti)" istendiği, ancak bazı kişilerin bu ücreti veremeyecek durumda olduğundan bahisle bu vasıftaki hastalardan muayene ücreti alınmaması istenmekteydi. Bu telgraf dikkate alınmış olacak ki Sıhhiye Nazırı imzalı cevapta karantina harcının (karantina resmi) tamamen

355 Ayar, a.g.e., s. 390. 356 Yıldırım, a.g.m., s. 51.

357 B.N. Şahsuvaroğlu ve diğerleri, Türk Tıp Dergisi, Bursa, 1984, s. 135.

358 Abdulkadir Gül, "XIX.Yüzyılda Erzincan Kazasında Salgın Hastalıklar (Kolera, Frengi, Çiçek ve Kızamık)", A.Ü.Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 41, (2009), s. 248-249.

73

kaldırılmasının Hazine-i Celile'ye bir yük oluşturacağına ilaveten, hali hazırda uygulanan Nizamat-ı Sıhhiye'ye de aykırı olacağı bildirilmiştir. Hakikatte fakir olupta rüsum-u sıhhiye'yi ifaya muktedir olamayan kimselerin resmi mezkürden istisnasının caiz olabileceği belirtilmiştir. Yani muayene ücretini veremeyecek kadar fakir olanlar söz konusu ücretten

muaf olabilir denilmekteydi.360

20-25 sene önce tanzim olunup 1890'larda halen yürürlükte olan kolera talimatnamesinin artık ihtiyaca cevap vermediği açıktır. Bu talimatnamenin yenilenmesinden (tecdidine) başka bir yolun olmadığı da vurgulanmaktadır. Aslında daha önce de birkaç kez yeni bir nizamat-ı sıhhiye hazırlama teşebbüslerinin olduğunu görmekteyiz. Bu teşebbüslerin

başarısız olmasının nedeni olarak, Meclis-i Sıhhiye’nin kendi verdiği kararlara361

değiştirilemez kurallar gibi bakması gösteriliyordu. Meclis-i Sıhhiye aldığı kararlar üzerinde Bab-ı Ali’nin değişiklik hakkı yani tadilat tanımadığı gibi, tanzimi lazım gelen yeni kolera nizamnamesinin ortaya konulmasında da gayet itinalı olunması gerektiği dile getirilmiştir. Bu amaç için de münasip bazı devletlerin Meclis-i Sıhhiye’deki vekillerini, sefaretleri vasıtasıyla etki altına alınarak bunlardan üçü ya da dördünü, Osmanlı üyelerinin tarafına iştirak

ettirilmesi suretiyle ancak yeni nizamat-ı sıhhiyenin çıkarılabileceği beyan ediliyordu.362

Kolera zamanlarında görülen sıkıntılardan biri de karantina muameleleri nedeniyle gemilerin yetersiz kalmasıydı. Gemilerin karantinahanelerde günlerce beklemesi, hem deniz yoluyla yapılan gidiş gelişleri aksatıyor hem de başka vilayetlerde üretilen gıdalara bağımlı olan bölgelerde kıtlık tehlikesini doğuruyordu. Bunun giderilmesi için de bazı önlemler alınmaktaydı. 20 Aralık 1893 tarihinde Sıhhiye Meclisi'nin önerisi üzerine II. Abdülhamit tarafından kabul edilen yeni uygulamayla, bulaşık bir iskeleden yola çıkarak temiz olan mahallere uğramaksızın yine bulaşık yerlere giden gemi ve yolcularının doktorlar tarafından muayene edilip, sağlık durumlarının yolunda gittiği görülürse bunlara, dezenfeksiyon işlemleri yapıldıktan sonra pratika verilmeye başlanmıştı. Karantina uygulamasının Osmanlı ticaretine verdiği zararı engellemeye yönelik bu tarz uygulamalarla koleralı zamanlarda, ticari hayatın devamına, gecikme ve diğer zorlukların bir nebze de olsa bertaraf edilmesine çalışılmıştır.363

360 BOA, DH. MKT, 173/41, 4 Temmuz 1894.

361 Mukarrerat: Kararlaştırılan şeyler, kararlar; Devellioğlu, a.g.e, s. 679. 362 BOA, BEO, 258/19344, 18 Ağustos 1893.

74

Osmanlı Devleti’nin, 19. yüzyılın ikinci yarısında salgın hastalıklara ve özellikle kolera pandemilerine karşı aldığı tedbirler arasında önemli bir yere sahip olan

tahaffuzhanelerin temel amacı, karantina uygulamalarını gerçekleştirmektir. Bu

fonksiyonunun yanı sıra mevcut doktor veya doktorlarıyla muayene hizmetlerinin verildiği sağlık kurumu olarak da değerlendirilmekteydi. Tahaffuzhanelerde ihtiyaca yetecek nisbette asker ve zabit denen kolluk kuvveti mensupları da güvenliği sağlamakla görevliydiler. Ayrıca tebhirat (tütsüleme, buhar) ve tanzifat (temizlik) işlerini yapmakla görevli dezenfektör364 denen işinin ehli kişiler de dezenfeksiyon işlerinde üzerlerine düşen görevleri yapmaya çalışıyorlardı.365

Tahaffuzhane ve karantinahane terimlerinin belgelerde de birlikte kullanıldığı görülmektedir. Bazılarında, Polathane, Hamsiköy, Hopa, Ordu, Giresun, Samsun tahaffuzhaneleri366 terimi kullanılırken, diğer belgelerde Samsun, Ordu, Giresun, Hamsiköy ve Ünye karantinaları367 ifadeleri kullanılmaktadır. Tahaffuzhane ile karantina kelimeleri eş anlamlı olarak kullanıldığı görülmektedir. Anlaşılan o ki tahaffuzhane tabiri, karantina terimine nispetle daha büyük teşkilatlar için kullanılmış olmalıdır.