• Sonuç bulunamadı

Uygarlık alışkanlıkların ve davranış kalıplarının farklılaştığı bir süreçtir. Yaşam her alanına yandığı gibi, bedeni de etkiler. Duygular, davranışlar ve görünüm gibi bedeni yönetim kodları da değişmiştir.

Elias modern benliğin yüzyıllar içerisinde nasıl geliştiğini inceler. Modernleşmeyle birlikte ortaya çıkmaya başlayan yeni benlik ve onu kuşatan kültür üzerinde çalışır. İnsan bedenini ve eylemlerini uygarlaştırmak için zaman içinde artan yasaklamalar ve bunun sonucunda bireyin sahip olduğu öz-denetim ve öz-sınırlama gibi yetilerden söz eder.

Bourdieu’nün bedene bakışı Elias’ınkiyle örtüşmektedir. Bu durum bedenin, sosyolojide bir araştırma alanı olarak olgunlaşmaya başladığının göstergesidir. Elias bir bakıma habitusun analizini yapmaktadır, bedenin biyolojik özellikleri ve toplumsallığı arasında bir ilişki kurmaktadır. Ona göre beden, sürekli değişim ve dönüşümün gerçekleştiği bir sosyalliktir. Elias’ın uygarlık süreci üzerine çözümlemeleri, uygar bedenler konusunu da içermektedir.

Elias uygarlık kavramını tanımlarken, kavramın Batı geleneğinin özgün bir biçimi ve feodal toplum kadar önemli, yeni bir toplum biçimi olduğunu vurgular. (Elias, 2011:133-141) Dolayısıyla uygarlaşma sürecini yaşayan toplumlar batı gelenekleriyle biçimlenmektedir. Uygarlaşma ve batılılaşma kavramları bu nedenle sıkça birbirlerinin yerine kullanılmaktadır.

Uygarlık kavramına önemli bir ivme kazandıran Erasmus; yazmış olduğu

“Geleneklerin Nazikleştirilmesi” adlı yazısında bu büyük dönüşümü yansıtmaktadır. Bu yazıda uygarlığın sadece bedenin dış görünüş biçimleriyle değil toplum içindeki davranış biçimleriyle de ilişkili olduğundan söz edilmektedir. Yazısında bedenin duruş biçimi, davranışlar, giysiler, mimikler gibi dışsal davranışların aslında

insanların içini yansıttığını ifade etmektedir. Bedenin tüm dışsal güzellikleri ruhun bir yansıması olsa bile tüm bu güzellikler terbiye eksik olduğunda önemini kaybetmektedir. Yazısındaki önerilerine örnek olarak; yere tükürmemek, burnu mendille temizlemek, utanma duygusuyla yaratılmış organları gizlemek, gaz kaçırmamak, sofrada bazı kurallara uymak gibi davranışlar verilebilir. Bu davranışlar dışsal güzelliğe sahip bedeni terbiye etme işlevini yerine getirir. (Elias, 2011:133)

Elias, uygarlık kavramını insan davranışlarının özel bir değişim biçimi olarak da ifade etmektedir. Uygarlaşma, yeme içme alışkanlıklarından uyuma kalıplarına kadar olan tüm dönüşümleri kapsayan, alışkanlıkların farklılaşma sürecidir. Uygarlaşma, insanın sosyal süreçlerle bağlantılı olarak dış görünümünü de kapsamaktadır. Uygar bedenler ve uygar olmayan (grotesk) bedenler arasındaki temel fark; uygar bedenlerin toplumda hâkim olan normlara uyması, toplumsallaşma, rasyonelleşme ve bireyselleşme süreçlerinden geçmiş olmasıdır. Uygar olmayan beden bu süreçlerden geçmeyip, hâkim normlara uymadığı için “hayvani” olarak tanımlanır. Uygar bedenler, bedenleri üzerinde daha fazla kontrol sahibidir. Doğal işlevleri gizlenmekte, davranış kodları beden üzerinden yansıtılmaktadır. Uygarlaşmayla birlikte beden benliği ihtiva eden bir kap görevi görmeye başlar. Uygar davranış tarzları bedeni kontrol eder ve toplumsal yaşamda yeni bir düzen kurar. (Yumul, 2000:38)

Ortaçağ’da bedeni yönetim kodları farklılaşmış, duyguları kontrol etme eğilimi artmıştır, asilzade ve aristokratların görgü kuralları ve davranışlarının uygar davranış tarzlarına dönüştüğü kabul edilir. Dönemin en önemli figürü olan kral, sabah uyandıktan sonra giyimi birçok parçaya bölünür. Bu giyim sarayda prestiji ve gücün dağılımını sembolize edecek şekilde düzenlenir. Saray aristokrasisi kendine ait bir bedensel görünüm yaratmıştır. Giyim tarzı, saray içinde farklılaştığı gibi; bu durum sarayın dışına da yansımış, bedenin kontrolünü sağlayacak yeni bir denetim mekanizması oluşmuştur. Bu dönemde cinsellik, toplumsal yaşamda geri plana itilmiş, az görünür olmuş, bedenin temel işlevleri ve dışkılama ihtiyacına ilişkin tabular oluşmuştur. Bedensel işlevler doğanın ritmine bağlı olmaktan çıkmış, onlara ilişkin tabular oluşmuş ve toplumsal olarak düzenlenmeye başlamıştır. Elias’a göre bedenin uygarlaşması, bireysel habitusun, toplumsal dönüşümlerin de etkisiyle içselleştirilmesi ve biçimlendirilmesi süreçlerini içerir. (Işık, 1998:130-138)

Uygar beden, doğa ve kültür zıtlığı içinde kültür tarafından biçimlendirilmekte olan bedendir. Beden artık doğallığını yitirmiş ve medenileşmiştir. Medenileşmiş bedenler, artık bireyler tarafından daha kolay kontrol edilebilen ve toplumda da kontrol edilmesi için daha fazla baskı uygulanan bedenlerdir. Kendini kontrol kapasitesi ve yetisi kazanma Elias’a göre adeta demir bir kafese hapsedilmekle eşdeğerdir. (Yumul, 2000:38) Özellikle de Batı’da başlayan toplum baskısı sonucunda, bedenin boyut, biçim ve hatta içeriğinin, sahibinin tasarımına uygun olarak yeniden şekillendirilebileceğine dair ön kabuller, bedenin bir proje olarak görülmesine sebep olmuştur.

Elias’a göre beden toplumsal süreçlerden etkilenerek sürekli değişen ve dönüşen bir yapıya sahip olduğu için bitmemiş bir süreç olarak ifade edilir ve bitmemiş bir süreç olduğu düşüncesi Baudrillard tarafından da desteklenir.

1.1.3.6. Göstergeleşmiş Beden Kavramı

Baudrillard, sosyal kuramda postmodernite konusu üzerinde çalışan önemli bir isimdir. Simülasyon Kuramı’nın kurucusudur. Metalaşma, tüketim, gerçeklik, taklit gibi kavramlar üzerine çarpıcı düşünceler ortaya koymuştur. İnsan bedenini gösterge

mezarlığına dönüşmüş bir vücut olarak tanımlamaktadır.(Smith, 2005:296)

Sosyoloji uzun süre bedeni ihmal etmiş olsa da, bugün beden, üzerine çok tartışılan ve konuşulan bir alan haline gelmiştir. Birçok görüş bedenin yalnızca bir organizma değil, toplumsal ve kültürel bir varlık olduğu yönündedir. Toplum bedenleri üretmese de onları değiştirme ve dönüştürme yetisine sahiptir. Bedene ilişkin anlamlar ve nitelikler kültürel ve tarihsel olarak belirlenmektedir. Beden, günümüzde var olduğu toplumun niteliklerini, değerlerini ve normlarını yansıttığı için o toplumun sembolü; sosyo-kültürel inşa sürecinde oynadığı rol ile de toplumda varoluşun simgesi haline dönüşmüştür.

Baudrillard, bedenle ilgili düşüncelerini tüketim ve göstergeler üzerinden açıklar. Bedenin tarihi ona göre; onu denetleyen, parçalara bölen, bir gösterge ve değiş tokuş malzemesine dönüştüren sürecin tarihidir. (Baudrillard, 2001:176) Ona göre gerçek ve sahte arasındaki ayrım yok olmuştur. Tüketim toplumunda bu durum ihtiyaçların da gerçekliğinin sorgulanmasına sebep olur. Tüketim toplumu, metaların

özgün kullanım değerlerinin azalmasıyla yeni ve yapay değerlerine kavuşmaları sonucunda ortaya çıkmıştır. Üretim yok olmuştur, var olanlar değiştirilerek bir araya getirilerek, özgün ürünlerin sahteleri yaratılmaktadır. Baudrillard’ın simülakr olarak ifade ettiği, taklit ürünlerin değerinden ve yarar işlevinden ziyade gösterge işlevlerinin ön plana çıkması, bireye sahte ihtiyaçları alıp sergilemenin toplumsal bir ayrıcalık getirdiğine inanmasını sağlar. Tüketim özgür bir etkinlik olmaktan çıkar. Tüketim sürecine katılmayan bedenler dışlanır. (Featherstone, 1996:188)

Tüketilen şeyler arasında çok daha önemli bir konuma sahip ve çok fazla yan anlam yüklü tek nesne bedendir. Tüketimle birlikte bedenin yeniden keşfi söz konusu olmuş ve beden artık tam anlamıyla ruhun yerini almıştır. Bedenin etrafını kuşatan sağlık, perhiz, gençlik, zariflik, bedenle ilgili bakımlar, rejimler vb. bedenin dönüşümünün göstergeleridir. (Baudrillard, 2008:163)

Bu yaşadığı dönüşüm sonucunda bedenin bütünselliği yok olmuş ve beden son bulmuştur. Çünkü beden bölünüp, analitik ayrışma sürecine girmiştir. Bu durum üretici teknolojinin çılgınca yüceltilmesini sağlamaktadır. Bu yeni teknolojide DNA formülü, sonsuza dek sürecek bir yaratma gücünü (klonlama) ortaya çıkarmıştır. Klonlama yöntemi; bedenin bir modele dönüştürülmesinin yani soyut ve genetik bir

formüle indirgenen bireyin, seri halinde çoğalmaya mahkûm edilişinin son aşamasıdır. Walter Benjamin’in ifadesiyle, seri halinde üretilen yapıtın yitirdiği şey sahip olduğu auradır, yitirilen şey orjinaldir. Aynı anda sınırsız sayıda çoğaltılabilme özelliğine sahip nesneler, bir orjinale bile gerek duymamaktadır. (Baudrillard, 2003:150-153) Teknolojik gelişme seri üretimi hızlandırmıştır. Özellikle beden, kitle iletişim araçlarının da etkisiyle önemli bir tüketim malzemesi ve üretim nesnesi haline dönüşmüştür. Kitle iletişim araçlarının buyruklarıyla, gönüllülük yöntemiyle, DNA formülüne ihtiyaç duymadan, bedenler adeta klonlanmış gibi birbirinin benzeri bir biçim alabilmektedir. Böylece birbirinin kopyası ideal bedenler biricik olma niteliğini, orjinalini yitirir.

Postmodern toplumda her şey metalaşmıştır ve sürekli değişen giyim modası müzik ve yaşam tarzı ve reklamlar, paketlenmiş imajlarıyla bireyi kuşatmaktadır. Bütün bunlar ses ve imajlarla kodlanmış iletilerle postmodern insanı bombardıman altında tutar, idealleştirilmiş hayali insan bedenleri yaratır. İnsan bedenlerinin sonsuz

betimlenişleri aslında kamusal imgelemdeki gerçek insan bedenlerinin yerini almıştır. (Mertli, 2004:1) Postmodern kültürde gözlenen değerlerin içinin boşalması beden kavramı perspektifinden bakıldığında da görülebilmektedir. Bedenin orjinalini yitirmesi ve kopyalama sürecinin başlaması, bedenin sahip olduğu tüm değer ve önemin yok olmasına sebep olmuştur.

Bu noktada bedenin medyadaki temsil biçimleri de önem taşır, metalaşma sürecinde medya önemli bir rol oynar.

Temsil ve gerçek arasındaki ilişki Baudrillard’a göre hipergerçeği oluşturmaktadır. Gerçek artık sadece hayal edilenlerdir. Medya gerçeği veya simülasyonuyla, izleyici bilgilendirmek yerine eğlendirmek isteyebilir; bu tercih nedeniyle, gerçek kendi statüsünü yitirir; simülasyonun etkisi gerçeğin gücünden daha büyük olabilir. (Erdoğan, 2010:4) Baudrillard bu durumun izleyicide bir savaş görüntüsüyle bir tuvalet kağıdı reklamını aynı duyarsızlıkta izleyecek bir algı yarattığını ifade etmektedir.

Medya, beden söylemleri yaratan ve yayan bir alandır. Özellikle de bedenin güzelleştirilmesi ve mükemmelleştirilmesi için medya, çeşitli rol modeller aracılığıyla iletiler sunar. Bedenle ilgili yapılması gereken her türlü uygulamayı belirtir. Medya ve teknoloji modern bir tahakküm biçimidir, zorlamaz. İnsanlar gönüllü olarak bu sürece katılır ve medyanın buyruklarını bir eğlence ortamında farkında olmadan yerine getirir.

Bedeni biçimlendirmek meşrulaşır. Bedenin her bölgesinde bir uygulama yapılarak ideale ulaşmak amaçlanır. Böylece standartlaşmış bir güzellik anlayışı ve birbirinin kopyası bedenler ortaya çıkar. Gerçek ve biçimlendirilmiş beden arasındaki ilişki Baudrillard’ın söz ettiği hipergerçek kavramının örneğidir. Hipergerçek bedenler, orjinalini yitirmiştir. Her bir beden postmodern üretim biçiminin bir örneğidir, medyanın da rolüyle standartlaşmıştır, metalaşmıştır, aynılaşmıştır.

Bu ortamda vücudun parçaları birer göstergeye dönüşmüştür. Güzellik ise değiş tokuş edilebilen bir gösterge malzemesi olmuştur. (Baudrillard, 2001:160-163) Sembolik düzlemde kadın her zaman sahnededir ve her zaman kendi görünüşüyle meşgul olmaktadır. Güzel olmak ve beğenilmek önemli bir hedeftir. Varlığını

algılayışı bir başkası tarafından beğenilme duygusuyla tamamlanır. Bu durumda kadının öz varlığı gözlenen ve gözleyen kişilik olarak ikiye bölünmektedir. Gözlenen kimliği, bedeninin göstergeleşmesine sebep olur. Beden, kültürel ve sosyal birçok göstergenin taşıyıcısına dönüşür. (Berger, 1988:46)

2.BÖLÜM

DEĞİŞEN BEDEN ALGISI VE BEDEN MODİFİKASYONU

Beden modifikasyonu kavramı, tarihsel süreçte farklı dinamiklerin etkisiyle, bedene ilişkin algının değişimiyle ortaya çıkmıştır. Bu dinamikler beden üzerinde farklı etkiler yaratmış, bedeni biçimlendirdiği gibi kültürel ve toplumsal etkileri de olmuştur. Beden bu dönemde her zamankinden daha fazla ön plandadır. Beden üzerindeki değişimler daha fazla dikkat çekmektedir ve bedeni görünür kılmaktadır. Bedene uygulanan modifikasyon pratikleri farklı biçimlerde gerçekleşmekte ve farklı sembolik anlamlar yaratmaktadır.

2.1. Görünür Beden ve Bedenin Modifikasyonu

Beden, kişiliğin, kimliğin, benlik algısının çok önemli bir parçasıdır. Bir organizma olmanın yanı sıra, insan bedeni tarihsel ve kültürel olarak belirlenen bir varlıktır. Bedenin biçimi ve kullanımına ilişkin normlar da yine tarihsel ve kültürel ortam içerisinde belirlenmektedir. (İnceoğlu vd., 2002:134) Yaşanılan dönem, o döneme ilişkin kültürel yapı ve sosyal olaylar bedene ilişkin genel bir görünümün oluşmasına sebep olur. Bu genel görünüm beden imajı olarak da ifade edilebilir.

Beden imajı, bireyin kendi bedenini nasıl görmek istediğine ilişkin inanç, tutum ve toplumsal idealleriyle oluşmaktadır. Beden imajının oluşumunda en önemli rolü oynayan, toplumsal değerler ve tutumlardır. İdeal beden anlayışı batı tarafından yaratılmıştır, özellikle de kadınları daha fazla etkilemektedir. Kadını kusursuz beden arayışına iterek, beden imajı bozukluğu olarak da adlandırılan bedenlerinden nefret etme, kendini beğenmeme gibi sorunlara sebep olmaktadır. İdeal bedene ulaşmayı hedefleyen kadın, anorexia, sık diyet yapma, gibi sağlığı bozan davranış bozukluklarına ya da spor salonu üyeliği, zayıflama merkezleri, tekstil, güzellik ve moda ürünleri tüketimi gibi farklı tüketim eylemlerine başvurmaktadır. İdeal beden ve güzellik anlayışı, saç, deri rengi, kıyafet ve beden biçimine göre bedenlerin kabul edilebilir ve kabul edilemez özelliklerini belirler. Kabul edilebilir özellikler Batılı ve Anglo-Amerikan güzellik idealleriyle biçimlenmiş ve tüm dünyayı etkisi altına almış, bu ideali takip etmek de sıradan insanın günlük yaşamının bir parçası olmuştur. (Canatan, 2011:311)

Beden imajı oluşturmak için yapılan tüm uğraşlar “bedenin yeniden keşfi” olarak ifade edilir. Bedenlerini keşfetmeye çalışan kadınlar kendilerini masajlara, kürlere, parfümerilere adarlar. Beden hak ettiği ödüle ulaşmak için gerektiğinde acı çekmeye de razıdır. İdeal vücut ölçüleri için harcanan para, zaman ve çekilen acı önemsizdir. (Baudrillard, 2008:163)

Temel amaç elbette güzelliktir fakat bu göreceli bir güzellik anlayışı değil, görsel alanda yaratılmış, sınırları belirlenmiş, yöntemleri gösterilmiş, standartlaşmış ve kısıtlanmış bir güzelliktir.

Araştırmalara göre, kadınlar hep kendi bedenlerinden daha ince bir beden arzulamaktadır. İdeallerden farklı bedenler, diyet, kozmetik ve cerrahi yöntemlerle biçimlendirilmektedir. Ancak arzulanan ve idealleştirilen hep öteki bedendir. Öteki

beden, medya ve toplumsal söylemlerin sonucunda yaratılmıştır. (Dedeoğlu, 2008:52-60) Bu bedene ulaşmak daha çok tüketimle mümkündür.

Öteki beden değişime uğramış bir bedendir. Bedenin görünümünde değişime sebep olan piercing, dövme, dağlama, kesme, süsleme ve implant ekleme, anoreksiya, diyet, aerobik, vücut geliştirme gibi pratikler ve beden üzerinde gerçekleştirilen uygulamalar Featherstone tarafından “modifikasyon” olarak adlandırılır. Beden modifikasyonu çok çeşitli teknolojiler kullanılarak gerçekleşir. Bu teknolojiler aynı zamanda bireyin neyi tüketeceğinin çerçevesini de çizmektedir. Tüketim toplumunda beden, her zaman dönüşüme açık bir obje olarak sunulmuştur. Bedene şekil veren diyet, egzersiz, kozmetik, moda rejimleri, vb. gibi uygulamalar medya tarafından göklere çıkarılır. Kişisel dönüşüm sanatı; çok az parayla, bedenin daha genç görünmesi için harcanan çabadır. Medya dışında teknolojinin de bedenlerin modifikasyonunda önemli bir rolü vardır. İnsan bedeni, giderek artan bir şekilde sanal bedenlerle tanımlanmaktadır. Üç boyutlu simülasyon programları

“görünen insan” projesini ortaya koymaktadır. Bu perspektif, dijital gelişmenin ve dijital sistemlerin “bedenin görünürlüğü” nü yeniden yapılandırdığı sonucunu ortaya koyar. Doğa kültür ilişkisinin bozulduğu, yapay olanın cazip hale geldiği bu çağda yarı insan yarı makine görünümlü bedenler ön plana çıkmaktadır. Beden modifikasyonu, bir anlamda bireyin bedeni üzerinde kontrol sahibi olmayı sağlar. (Featherstone, 2000:1-4)

Görünür beden kavramı aslında bedenin modifikasyon sonucunda değişimi ve bu değişimin de toplumda giderek daha çok dikkat çekmesini ifade eder. Beden artık daha çok göz önündedir, daha çok dikkat çekmektedir. Toplumsal birçok dinamiğin nesnesidir, kültürdeki birçok olgunun göstergesidir. Örtünmez, gizlenmez ve yok sayılmaz. Bedenin kültürel, sosyal, görsel vb. değişimi onu daha görünür kılmıştır.

2.2. Bedenin Modifikasyonu Kavramının Tarihsel Süreç İçerisinde Oluşumunda

Benzer Belgeler