• Sonuç bulunamadı

Uyarlama Hakkının Hukuki Niteliği

2. UYARLAMA HAKKININ KULLANILMASI

2.2. Uyarlama Hakkının Hukuki Niteliği

Uyarlama hakkının hukuki niteliği hakkında, tarafların bu konuda bir hüküm koymaması halinde, bir sözleşme boşluğu meydana geldiğini ve bu boşluğun ise hakim kararı ile doldurulması gerektiğini ifade eden, uyarlama boşluğu görüşü379 mevcut iken

bu görüşün tam karşısında uyarlamanın aslında yenilik doğuran bir hak olduğunu ve bu nedenle tarafların aslında hakim kararına gerek olmadan kullanılabileceğini, ifade eden görüş bulunmaktadır.380 Tarafların, hakim kararına gerek olmadan uyarlama hakkını

kullanabileceğini savunan görüşe göre, olay hakim önüne gelse bile hakimin vereceği karar, açıklayıcı bir tespit kararı olacaktır.381 Her iki görüşünde, aslında uyarlamanın

yenilik doğuran bir hak olduğundan hareket ettiğini söylemek yanlış olmaz.382

Dolayısıyla, hakimin vereceği kararın yenilik doğurup doğurmayacağının belirlenmesinde ile birlikte ayrıca yenilik doğuran haklardan hareket eden bu görüşlerin daha iyi kavranabilmesi ve uyarlamanın hukuki niteliğinin daha iyi anlaşılabilmesi için, yenilik doğuran hakların açıklanması gerektiği kuşkusuzdur.

Yenilik doğuran hak kavramı, kişinin bir hukuki yetkiye dayanarak, varması gerekli ve tek taraflı irade beyanı ile yeni bir hukuki durum yaratması veya hukuki bir ilişkiye şekil vermesine imkân veren haklar, olarak tanımlanmıştır. Bu hakkın kullanılması ile istenilen sonuç, karşı tarafın onayına gerek olmadan kendiliğinden meydana gelmektedir. Hal böyle iken, yenilik doğuran hakların, bir hukuki ilişkiyi kurması değiştirmesi yahut ortadan kaldırması da mümkündür.383

379 Kaplan, İ. (1987), a.g.e., ss. 144-145, Eren, F. (2019), a.g.e., s. 545, Arat, A. (2006), a.g.e., s. 165 vd.,

Gülekli, Y. (1990), a.g.e., s. 68.

380 Serozan, R. (2007), Sözleşmeden Dönme, 2. Bası, Vedat Yayıncılık, İstanbul, s. 356, Arat, A. (2006),

a.g.e., s. 174, Kulp, Z. B. (2015), a.g.e., s. 147 vd. Baysal, B. (2019), a.g.e., 367.

381 Baysal, B. (2019), a.g.e., 367.

382 Tile, L. (2018), a.g.e, s. 219, Kulp, Z. B. (2015), a.g.e., ss. 146-147, Gülekli, Y. (1990), a.g.e., s. 68. 383 Eren, F. (2019), a.g.e., s. 63, Tekinay, S. S./ Akman, S./ Burcuoğlu, H./ Altop, A. (1993), a.g.e., s. 16

Yenilik doğuran haklar, çeşitleri bakımından, kurucu, bozucu ve değiştirici yenilik doğuran haklar olarak ayrılmaktadır. Kurucu yenilik doğuran haklar, bir hakkı kuran yahut bir hakkı kazandıran yenilik doğuran hakları ifade eder. Bununla birlikte, değiştirici yenilik doğuran haklar, kullanılmalarıyla mevcut bir hukuki ilişkiyi değiştirmektedirler. Son olarak bozucu yenilik doğuran haklar ise kullanılmalarıyla bir hakkı ya da hukuki ilişkiyi ortadan kaldıran hakları ifade etmektedir. Bozucu yenilik doğuran hakların en güzel örneği ise dönme ya da fesih hakkı olduğunu ifade etmek gerekir.384

Bozucu yenilik doğuran hak kavramı ile bozucu yenilik doğuran dava hakkı kavramını da ayırmak gerekir. Niteliği gereği hukuki işlem ile kullanılan ve muhataba bildirmesi ile birlikte hukuki sonuç doğuran ve muhatabın muvafakatinin aranmayacağı durumlar yenilik doğuran haklar ile ifade edilirken, yenilik doğuran dava hakları ise tek taraflı irade beyanı ile değil, hâkimin kararı üzerine gerçekleşir. İşte, yenilik doğuran dava hakkı ile yenilik doğuran haklar bu yönüyle ayrılırlar.385

Yenilik doğuran hakların incelenmesinden sonra işte bu noktada, doktrinde mevcut olan görüşlerin daha iyi kavranacağı kuşkusuzdur. Her iki görüşünde aslında bir yenilik doğuran hak ve dava hakkından yola çıkarak hukuki niteliğini düzenlemesi, uyarlama hakkının her halükârda bir yenilik doğurucu özelliğini göz önüne sermektedir. Bununla birlikte, aslında esas meselenin, hâkimin verdiği uyarlama kararının niteliği üzerinde yoğunlaştığı açıktır. Gerçekten, daha önceki bölümlerde belirttiğimiz akdi uyarlama ve kanuni uyarlama üzerinde bir tartışma söz konusu olmamaktadır. Bizim, bu bölümde belirttiğimiz tartışmanın esasında hâkim uyarlaması yani yargısal uyarlama olduğunu belirtmek gerekir.

Tarafların yargısal uyarlama ile kullandıkları yenilik doğuran hakların niteliği üzerine ilk görüşün, hâkimin ilk yetkili olduğu görüş olduğunu ifade etmek gerekir. Doktrinde bu görüşü savunan yazarlar386, uyarlama sonucunda tarafların bu haklarını

384 Eren, F. (2019), a.g.e., ss. 64-67.

385 Buz, V. (1998), Borçlunun Temerrüdünde Sözleşmeden Dönme Hakkı, Yetkin Yayıncılık, Ankara, s.

73.

386 Kaplan, İ. (1987), a.g.e., ss. 144-145, Eren, F. (2019), a.g.e., s. 547, Arat, A. (2006), a.g.e., s. 165 vd.,

Gülekli, Y. (1990), a.g.e., s. 68, Tercier, P./ Pichonnaz, P./ Develioğlu, M. (2016), a.g.e., s. 313, Tile, L. (2018), a.g.e, s. 221 vd.

kullanması için hâkimin kararına ihtiyaç duyduklarını belirtmektedirler. Bununla birlikte, aslında hakimin burada bir sözleşme boşluğunu doldurduğunu ve bu nedenle, buradaki uyarlamanın hakimin kendi koyduğu kurallarla doldurması gerektiği ve aslında gerçek anlamda uyarlamanın da bu olduğu ifade edilmektedir.387 6098 sayılı kanun m. 138’in

düzenlemesinden, hakimin uyarlamaya yetkili olduğunu çıkarmak mümkündür. Dolayısıyla, burada uyarlamanın dava yoluyla kullanılması gerektiği düşünülmektedir.388

Doktrinde savunulan diğer görüş ise tarafların uyarlama hakkını dava ile kullanmasına gerek olmaksızın, yenilik doğuran bir hak ile kullanacağını ifade etmektedir. Bu görüşü savunan yazarlar389, hakimin kararının açıklayıcı olduğunu ifade

etmektedirler. Fakat, bu görüş doktrinde eleştiriye uğramıştır. Bu eleştirinin temel sebebi aslında, tarafların birine böyle bir yetki vermenin amacını aştığı ve mağdur olan tarafı aşırı derecede koruduğu, uyarlamanın temel ilkesi olan edimler arası dengenin tekrar eski haline getirilmesinin, tek tarafa verilen böyle bir yetki ile sağlanamayacağını ifade etmiştir.390

Durumu sigorta hukuku açısından değerlendirmemiz gerekirse, durumun niteliğine göre taraflara bir yenilik doğuran hak imkanı tanınması, esasen bir ticari iş olan sigortanın gereklerine daha uygun olduğunun kabulü gerekecektir. Bu nedenle, tarafların tek taraflı irade beyanı ile mahkemeye başvurmadan sözleşmeyi fesih hakları bulunmalı ve mahkemenin verdiği kararın açıklayıcı nitelikte olması daha uygun karşılanmalıdır. Bu nedenle her ne kadar doktrinde eleştirilse de biz, tarafların tek taraflı yenilik doğurucu

387 Eren, F. (2019), a.g.e., s. 545, Tile, L. (2018), a.g.e, s. 222 vd. Aslında, bu boşlukların tamamlanması

sözleşmenin geçerliliği ile ilgili değildir. 6098 sayılı kanun m. 2’ye göre sözleşme boşluklarını hakim kanun gereği yapar. (Oktay, S. (1996), İsimsiz Sözleşmelerin Geçerliliği, Yorumu ve Boşlukların

Tamamlanması, İÜHFM, C. 55, S. 1-2, ss. 263- 296, s.284.). Ayrıca, hâkimin bir boşluk olduğunu

belirlemesi için öncelikle sözleşmeyi yorumlaması gerektiğine dikkat edilmelidir. (Atamer, Y. (2005),

a.g.m., ss. 174-175.). Bu anlamda hakimin, 6098 sayılı kanun m. 19 hükmü doğrultusunda tarafların gerçek

ve ortak iradelerini de yorum uyuşmazlığı söz konusu ise dikkate almalıdır (Dalcı Özdoğan, N. (2017),

Sözleşmenin Yorumunda Gerçek İradenin Tespiti, İnÜHFD, C. 8, S. 1, ss. 33-52, ss. 35-36).

388 Tile, L. (2018), a.g.e, s. 223.

389 Serozan, R. (2007), a.g.e., s. 355 vd., Baysal, B. (2019), a.g.e., s. 367, Kulp, Z. B. (2015), a.g.e., s. 143

vd., Erman, H. (1979), İstisna Sözleşmelerinde Beklenilmeyen Haller, Fakülteler Matbaası, İstanbul, s. 114 vd.

bir irade beyanı ile uyarlama haklarını kullanmalarını sigorta hukukunun genel ilkeleri açısından düşünüldüğünde daha uygun bulmaktayız.

2.3. Sözleşmeyi Tarafların Yeniden Müzakere Etmesi