• Sonuç bulunamadı

3. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3.1. Türk Konseyi (Türk Keneşi)

3.1.2. Uluslararası Bir Kuruluş Olarak Türk Konseyi

Uluslararası alanda siyasi yapılanmalar, geçmişten günümüze kadar “bütünleş- dağıl-bütünleş” şeklinde gerçekleşmektedir. Buna göre, belli bir dönem bütünlük içinde olan siyasal yapıların, devam eden zaman diliminde dağılma sürecine girdiği görülmektedir. Dolaysıyla içinde bulunduğumuz bu dönem, uluslararası örgütlerin oldukça yaygın olması göz önünde bulundurarak, bütünleşme dönemi olarak değerlendirilmektedir.371

Bu tarihi süreçte siyasal yapıların bütünleşme şekilleri de farklılık göstermektedir. Eski çağlarda devletler arasındaki örgütlenmeler üst bir devletin yaratılması amacıyla gerçekleşmiştir. Yani birkaç kent devletinin bir araya gelerek oluşturdukları ortak yönetim, zaman içinde imparatorluk sistemine dönüşmüş ve hiyerarşiye dayalı bir yapı ortaya çıkmıştır. Günümüzde ise, örgütlerin üyeleri bağımsız, özerk ve egemen birer siyasal yapı olarak devamını garanti edecek şekilde bütünleşmektedir.372

Türk tarihinde bu süreci gözlemlemek mümkündür. Tarihin belli dönemlerinde Türk boyları ve diğer siyasi kuruluşları hızlı bir şekilde yükselip Avrasya’nın tamamını kaplayacak kadar yayılmış ve devamında dağılma sürecine

https://www.turkkon.org/tr/haberler/turk-ticaret-ve-sanayi-odasi-tcci-toplantisi-ve-turk-is-ve-yatirim- forumu-taskentte-duzenlendi_1898.

370

“Türk Konseyi Genel Sekreteri Ukrayna'nın Ankara Büyükelçisini kabul etti”, Türk Keneşi, [11.09.2020], Erişim Tarihi 15 Aralık 2020, https://www.turkkon.org/tr/haberler/turk-konseyi-genel- sekreteri-ukraynanin-ankara-buyukelcisini-kabul-etti_2066.

371Mehmet Karagül, “Türk Dünyası ve Milletlerarası Örgütler”, Turan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 14, 2012, (ss. 59-79), s. 60.

372 Davut Ateş, Uluslararası Örgütler: Devletlerin Örgütlenme Mantığı, Beşinci Baskı, Dora Yayıncılık,

120

girmişlerdir. Bugün ise bağımsız ve egemen olan Türk devletleri, Türk Dünyasının bütünlüğünü sağlamak amacıyla kurumsal yapılar bünyesinde bir araya gelmişlerdir.

Modern uluslararası örgütler konusunda çeşitli tanımlar yapılmıştır. Clive Archer’ın tanımına göre uluslararası örgütler, en az iki egemen devletin ortak çıkarlarını gözetmek amacıyla üyeler arasındaki anlaşma ile kurdukları sürekli yapılardır. Archer, uluslararası bir örgütün organlarının olması gerektiğini ve üye devletler arasında imzalanan anlaşmaya dayandığını belirtmektedir.373 Schermers ve Blokker ise, uluslararası örgütleri üç temel unsur (three elements) üzerinden tanımlamaktadır. Buna göre uluslararası örgütler, uluslararası bir anlaşma üzerine kurulmuş, kendi iradesiyle en az bir organa sahip olan ve uluslararası hukuk altında tesis edilmiş yapılarıdır.374

Her uluslararası örgüt kurucu bir statüye sahiptir. Zorunluluk halinde bu statünün yerini kanunlar alırken, gönüllülük durumunda ise örgütün sözleşmesi veya tüzüğü statü yerine geçmektedir. Örgüt kurma niyetinde olan devletler arasında imzalanan anlaşma veya sözleşmeler örgüte mevcudiyet kazandırmaktadır. Kurucu statü örgütün fiziki varlığını (yönetim binası ve yetkilileri), kurumsal kimliğini (örgütün adı, faaliyet alanı, amaçları ve icra edebileceği eylemeleri) ve tüzel kişiliğini (uluslararasında sahip olduğu ehliyet) tanımlayan temel belge niteliğindedir. Kurucu statüde ayrıca, üye ülkelerin görev ve sorumlulukları, örgütün temele aldığı alanlar, organların karar alma mekanizmaları, örgütü temsil eden makamlar ve yetkiler, örgütün istihdam politikaları gibi hususlar ayrıntılı olarak belirtilmektedir.375

Türk Konseyi’nin kurucu statüsü Nahçıvan Anlaşması’dır. Kurucu anlaşmasının 1. maddesine göre, konseye üye ülkeler uluslararası bir kuruluş şekline sahip “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi” isimli işbirliği mekanizmasını kurmuşlardır. Söz konusu maddede geçen “kuruluş” ifadesinin, “örgüt” kelimesi ile aynı anlamda kullanıldığı düşünülmektedir. Özellikle “kuruluş” ifadesinin kullanılması, Türk Konseyi’nin esnek bir yapılanma olarak faaliyet göstermesinin arzu edilmesinden kaynaklanmaktadır.376

373 Clive Archer, International Organizations, Third Edition, Routledge, London, 2001, p. 35-36. 374

Henry G. Schermers and Niels M. Blokker, International Institutional Law: Unity within Diversity, Fifth Revised Edition, Martinus Nijhoff Publishers, Boston, 2011, p. 36-37.

375 Ateş, s. 20-21. 376 Terzioğlu, s. 52.

121

Türk Konseyi, birçok açıdan uluslararası örgüt niteliği taşıyan bir yapıdır. Uluslararası bir anlaşma üzerine kurulmuş olan Konseyin üyeleri kendi iradeleriyle katılım sağlamışlardır. Kurucu anlaşmasında belirtildiği üzere konseyin amaçları uluslararası hukuka uygun olarak belirlenmiş ve bu amaçları gerçekleştirmek üzere etkin organlar oluşturulmuştur.377

Türk Konseyi esnek bir yapıya sahip olup kararları tavsiye niteliğinde olmasına rağmen yukarda söz edilen özelliklerinden dolayı uluslararası konferans ve zirvelerden farklı olarak uluslararası bir örgüt özelliği taşımaktadır.

Uluslararası örgütlenmelerin sayısı günümüzde oldukça fazladır ve dolayısıyla farklı türlerde kuruluşlar ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar benzer hukuki, yapısal ve işlevsel özelliklere sahip olsalar da, her bir kuruluş kendine has bir yapıda işlemektedir. Türk Konseyi’nin de kendine has bir yapısı vardır ve kullandığı araçlar ve politikaları açısından farklılık göstermektedir.378

Kurucu anlaşmasında Türk Konseyi’nin “uluslararası bir kuruluş şekline sahip işbirliği mekanizması” şeklinde tanımlanması, onu diğer uluslararası örgütlerden farklı kılmaktadır. “Kuruluş” ifadesi, bütünleşmeden ziyade işbirliğinin amaçlandığını ve Türk Konseyi’nin bir işbirliği platformu olduğunu göstermektedir.379

Türk Konseyi’nin bir diğer özelliği çatı kuruluşu olmasıdır. Konsey, işbirliği alanlarını ilişkili kuruluşlar yoluyla yürütmektedir ve bu özelliğinden dolayı çatı kuruluş olarak nitelendirilmektedir. İlişkili kuruluşlar, kurucu anlaşmanın 4. maddesinde TÜRKPA ve TÜRKSOY olarak belirtilmektedir.380 Bunların dışında Türk Akademisi, Türk Kültür ve Mira Vakfı ve Türk İş Konseyi gibi kuruluşlar Türk Konseyi ile ilişkili olarak faaliyet göstermektedir. Türk Konseyi’ne üyelik her devlete açık değildir ve bu özelliğinden dolayı kapalı uluslararası örgüt olarak nitelendirilmektedir. Kapalı uluslararası örgütlerde sonradan üyelik, ya mümkün değildir ya da üyeliğe kabulün belli şartları vardır ve bu karar belli bir organın takdirine bırakılmaktadır. Bu tür kapalı örgütler genelde belli coğrafi bölgede bulunan veya ortak bir zemini olan ülkelerle sınırlandırılmıştır. Türk dili konuşan ülkeler belirli bir coğrafyada bulunmaktadır ve bu yüzden Türk Konseyi bölgesel bir uluslararası örgüttür. Türk Konseyi’nin kurucu anlaşmasının 22.

377 Nahçıvan Anlaşması’nın Giriş bölümü ve 3 ve 22. Maddeleri. Bkz. Türk Keneşi, “Nahçıvan

Anlaşması”.

378

Şahin, s. 1166.

379 Terzioğlu, s. 52.

122

maddesine göre üyelik, anlaşmanın yürürlüğe girmesinin ardından Türk dili konuşan ülkelerin katılımına açıktır. Dolayısıyla Türk Konseyi, sonradan üyeliklere açık olmasına rağmen Türk dili konuşan ülke olma şartıyla sınırlandırıldığı için ortak bir zemini (ortak dil, kültür, köken, tarih) paylaşan uluslararası örgütler içerisinde değerlendirilmektedir.381

Genel tanımıyla Türk Konseyi, ortak bir zemini paylaşan kapalı ve bölgesel uluslararası işbirliği örgütüdür.

Konseye üyelik Türk dili konuşan ülkelerle sınırlandırılmış olmasına rağmen siyasi yapıyla ilgili herhangi bir sınırlama yapılmamaktadır. Nahçıvan Anlaşması’nın Türkçe metninde örgütün isminin Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi olması, yani “Devletler” yerine “Ülkeler” ifadesinin kullanılması, üyeliğin devletlerle sınırlı olmadığı konusunda düşüncelere neden olmuştur.382

Schermers ve Blokker’ın uluslararası örgütlere üyelik konusunda söyledikleri bunu destekler niteliktedir. Uluslararası örgütlerin en önemli üyelerinin devletler olduğunu vurgulayan Schermers ve Blokker, sadece devletlerin değil, aynı zamanda bağımlı bölgelerin de uluslararası örgütlere tam üye olabileceklerini belirtmişlerdir. Öyle ki Birleşmiş Milletler Şartı’nda (3 ve 4. maddeler) yalnızca devletlerin üyeliğinin kabul edileceği belirtilmesine rağmen bağımsızlığını kazanmamış ülkeleri üyeliğe kabul ettiği birçok defa görülmüştür.383

Aynı şekilde Archer, bazı kuruluşların egemen olmayan ancak hükümetleri olan ülkeleri ve genellikle kendini yönetemeyen bölgeleri üyeliğe kabul ettiğini söylemektedir.384

Buna göre henüz bağımsızlığını kazanmamış, kendini yönetemeyen, bölgeleri başka devletlerin himayesinde olan ülkeler, federe devletler ve özerk bölgeler uluslararası örgütlere üye olabilmekte veya özel statü ile örgütlerin faaliyetlerine katılabilmektedir.

Türk Dünyası çok geniş bir coğrafyadır. Bu coğrafyada Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) gibi bağımsız Türk cumhuriyetlerinin bulunmasının yanı sıra

381 Terzioğlu, s. 55-58. 382 A.g.e., s. 57. 383

Schermers ve Blokker, s. 66-67. SSCB’nin BM içerisinde daha fazla oy kullanma gücünü karşılamak için Beyaz Rusya SSC ve Ukrayna SSC’yi BM’nin bağımsız üyeleri olarak kabul etmiştir. Aynı şekilde Hindistan ve Filipinler bağımsızlıklarını elde etmeden önce 1945’te BM üyesi olmuşlardır. Ancak bunlar BM tarafından bölgelerin resmen tanınması değil, özel BM üyeliği şeklindir. Namibya ise, yalnızca devletlerin üyeliğinin kabul edildiği öngörülmesine rağmen, bir dizi uluslararası örgütün tam üyesi olarak kabul edildiğinde bağımsız bir devlet değildir.

123

özerk Türk cumhuriyetleri ve başka bölgelerde yaşayan Türk toplulukları (İran, Irak, Suriye, Afganistan, Tacikistan, Balkan Türk toplulukları, Batı Avrupa Türkleri ve Ahıska Türkleri) bulunmaktadır.385

Türk Konseyi, uluslararası hukukun evrensel ilkelerine bağlı kalarak, bağımsızlığını kazanmamış bölgeleri üyeliğe kabul edebilmekte veya gözlemci statüsü verebilmektedir. Bu çerçevede Rusya Federasyonu içerisinde bulunan Altay Cumhuriyeti, Başkurdistan Cumhuriyeti, Hakas Cumhuriyeti, Saha (Yakut) Cumhuriyeti, Tataristan Cumhuriyeti, Tuva Cumhuriyeti ile Moldova Cumhuriyetine bağlı Gagavuz Yeri Özerk Bölgesi’nin Konsey’e üyeliği mümkündür. Ayrıca Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, tanınmasına ilişkin soruna rağmen, Türk Konseyi’nin üyelik şartını karşılamakta ve işbirliğine dahil olma konusunda engeli bulunmamaktadır.386