• Sonuç bulunamadı

2. ULUSLARARASI ÖLÇEKTE TAŞINMAZ KÜLTÜR VARLIKLARININ

2.2 Ulusal Teşvik, Yardım ve Fonlar 19 

Uluslararası fon ve desteklerin yanında her ülkenin çeşitli kuruluşlarıyla beraber merkezi ve yerel yönetimler koruma süreci içerisinde farklı sorumluluklar almaktadır.

Endüstri devriminden sonra yoğunlaşan koruma çalışmaları, dünya savaşlarının yıkıcı etkisinin sonuçlarıyla birlikte daha da artarak geniş kapsamlı planlama yaklaşımlarının oluşumuna sebep vermiştir. Hollanda’da Anıt Yasası (1961), Fransa’da Malraux Yasası (1962), İngiltere’de Civic Amenities Act (1967), İtalya’da Kent Planlama Yasası (1967) ve ülkemizde Eski Eserler Kanunu (1973) gibi düzenlemeler yapılmıştır (Yücel, 2005).

Koruma sürecine erken başlayan ülkelerden bir tanesi olan İtalya’da, yasal bir mevzuat olmamasına rağmen tarihi binaların tek yapı olarak korunmasına önem verilmiştir. Tek yapı koruması anlayışı 1939 yılında çıkartılan yasa ile geliştirilmiş, tarihi artistik değeri olan dokular, doğal güzellikleri açısından değer taşıyan köy, bahçe ve parklar koruma kapsamına alınarak koruma olgusunun çerçevesi genişletilmiştir (Çoban, 1989).

İtalya’da 1902 yılında çıkartılan koruma yasası ile taşınır, taşınmaz eserlerin korunması yasalaştırılmış, 1931 yılında çıkartılan “Carla Del Restauro” tüzüğü ile anıtların korunarak özgünlüğünün kaybedilmemesi gerekliliğinin üzerinde durulmuştur. 1962 ve 1967 yılında çıkartılan imar planı kanunlarının yanısıra ayrıca yüksek değerlere sahip Asisi ve Ancon gibi tarihi şehirler için özel koruma kanunları çıkartılmış ve fonlarla korunmuştur (Resuloğlu, 2005).

Finansman desteğinin devlet tarafından ya da özel vakıflardan aktarılan kaynaklarla sağlandığı İtalya’da devlet tarafından mülk sahiplerine bazı vergi kolaylıkları da sağlanmaktadır. Devlet yardımı kapsamında Kültürel Miras ve Çevre Bakanlığı’nın yıllık bütçesinden restorasyon çalışmaları veya ulusal mirasın korunması ve kamunun bilinçlendirilmesi için düzenli ödenek ayrılmaktadır (Yılmaz, 2006).

İtalya dışında koruma sürecine erken başlayan bir diğer ülke İngiltere’dir. İngiltere’de de İtalya’da olduğu gibi merkezi idarenin sorumluluğu zamanla yerel idareye kaydırılmıştır.

1992 yılında kurulan İngiltere Ulusal Miras Bakanlığı, 1997 yılında ismini değiştirerek Kültür, Medya ve Spor Bakanlığı olmuş, halen koruma çalışmalarının yürütücüsü ve denetleyici olan en önemli merkezi yönetim birimi konumuna gelmiştir. Merkezi idarenin koruma çalışmalarında önemi büyük olsa da yerel yönetim birimleri son yıllarda merkezi yönetimin önüne geçmiştir (bkz. Çizelge 2.5). Avrupa’nın bir başka ülkesi, 1958 yılında o zamanki adıyla Çekoslavakya’da çıkartılan koruma yasası ile tarihi sitlerin korunması, ulusal anıtların korunması ve çevre planlama öncelikli hedef olarak belirlenmiş, korunacak eserlerin hemen hepsi devlet mülkiyetinde olduğundan koruma devletin görevi kabul edilerek finansmanı da devlet olarak belirlenmiştir (Zeren, 1981).

1960’lardan sonra birçok ülke kültürel değerleri öne çıkartarak, bu değerlerin bakım, onarım işlemleri dışında korunacak alanların şehirle olan ilişkisini önemseyen ilgi

alanı oluşturmuş, bu doğrultuda koruma ve imar mevzuatlarında bütünleşmeyi sağlamak için çeşitli düzenlemeler yapmıştır (Akçura, 1973).

Polonya’da 1962 yılında çıkartılan “Kültürel Değerlerin Korunması ve Müzeler Yasası” ile korunacak değerler Polonyalıların ortak değerleri kabul edilmiş, tarihsel, bilimsel ve sanatsal değerleri nedeniyle gelecek kuşaklara aktarılması amaçlanan taşınır ve taşınmaz yapıtlar “eski eser” olarak tanımlanmış ve tarihsel kent strüktürleri, tarihi yerleşmeler, yeşil alan ve mezarlık alanları gibi alanlar koruma altına alınmıştır (Çoban, 1989).

Arazilerin önemli bir bölümünün kamulaştırıldığı Polonya’da, tarihi alanlarda yürütülen yenileme çalışmalarının finansmanı kamu kaynaklarınca sağlanmaktadır. Polonya’da sağlanan kamu desteği Macaristan’da da benzer şekilde sağlanmakta olup, özel mülk sahiplerine evlerinin korunması için mali destek sağlayan Merkezi Hükümet Fonu bulunmaktadır (Çoban, 1989).

Belçika’da özellikle II. Dünya Savaşından sonra sosyal konut projeleri ile yeni yapılaşmaya yönelme ve yeşil alan oluşturmanın özendirilmesi gibi nedenler, barınma işlevini yerine getiremeyecek durumda olan eski eser niteliğindeki yapıların tahribine neden olmuştur. Yasal düzenlemeler arasındaki senkronizasyonun olmayışı, maddi kaynakların yetersizliği, koruma süreci için Belçika’nın başlıca sorunları olsa da son zamanlarda “Marcus Gerards Vakfı” gibi özel örgütlerin yerel yönetimlerle ortak çalışmalar yürütmesiyle çok sayıda koruma ve sağlıklaştırma çalışmaları gerçekleştirilmiştir (Erdem, 1997).

Macaristan’da merkezi yönetim 1980’lere kadar kamu yararı adına birçok koruma çalışmaları gerçekleştirmiştir. 1989 yılında “Tarihi Anıtları Koruma Yasası” çıkartılmış, bu yasa doğrultusunda tarihi yapıları koruma çalışmaları 1990’daki rejim değişikliği ile Kültürel Miras Bakanlığı’nın sorumluluğu altına verilmiştir. 1990’lardan sonra yerel yönetim birimlerinin koruma adına çalışmalarını hızlandırması sonucu yerel yönetimler uygulayıcı, merkezi yönetim ise denetleyici konuma geçmiştir (Yalçın, 2004).

Hollanda’da 1990’lara kadar merkezi hükümet adına Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığı koruma çalışmalarını yürütmüş, 1990’lardan bu yana yerel yönetimler koruma çalışmalarındaki sorumluluğunu artırmıştır. Hollanda’daki kurumsal sorumlulukların merkezden yerele kayması Fransa’da da gerçekleşmiştir. Çizelge

2.6’dan da anlaşılacağı üzere 1996 yılında belediyelerin yaptığı harcamalar merkezi yönetimlerin toplamından az olsa da kurum ölçeğinde her birinden daha fazla olduğunu, yerel yönetimlerin de merkezi yönetimler kadar kültürel çalışmalara destek verdiği söylenebilmektedir.

1960’lara göre 1980’lerde koruma olgusu daha kapsamlı hale gelmiş, 1980’ler ve sonrasında birçok ülkede uygulanan koruma çalışmalarında; anıtların tespiti ve kamulaştırma yoluyla satın alınarak korunması, devlet kuruluşlarının tarihi yapıları belgelemeleri, tescilli yapıların tahrip edilmemeleri, eski eser niteliğindeki yapıların korunması için merkezi ve yerel yönetimlerce destek sağlanması, koruma algısının tek yapıdan çok alansal olması gerekliliği, koruma çalışmalarına yöre halkının katılımının sağlanması ve korumanın planlama ile eşgüdümünün sağlanması hedeflenmiştir (Zeren, 1984).

Ulusal ölçekte taşınmaz varlıklarının korunması genelde ülkemizde olduğu gibi yerel yönetimlerin koruma adına daha önemli işler yaptığı, Bakanlıklar vasıtasıyla merkezi yönetimlerin de denetleyici konumda olduğu bir yapı ile karşımıza çıkmaktadır.

2.3 Yabancı Örnekler