• Sonuç bulunamadı

ULUSAL BİGİ POLİTİKALARI: TARİHSEL BİR BAKIŞ

İnsanlık tarihinde ekonomik kaynakların ve üretimin temel araçlarının sürekli bir değişim geçirdiği bilinmektedir. İnsanlığın tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişi uzun bir dönemi kapsasa da sanayi toplumundan bilgi-bilişim toplumuna geçişi bu kadar uzun sürmemiştir. Bu değişim süreçlerinde azınlığın elindeki toprağa dayalı üretimin yerini yavaş yavaş endüstriyel iş kollarına ve fabrikalara bıraktığı gözlenmektedir. Sanayi toplumundan bilgi-bilişim toplumuna geçiş hem çok kısa bir sürede olmuş hem de bu süreçte üretimin temel faktörlerine daha güçlü bir aktör katılmıştır. Bu aktör “bilgi”dir.

“Tarım, sanayi ve bilgi toplumunun temelinde kendilerine özgü belli bir teknoloji yatmaktadır. Teknoloji değişimi toplumda ekonomik, sosyal, siyasal ve

30 kültürel alanlarda etkiler yapar, yeni değişim süreçleri ortaya çıkar” (Erkan, 1997: 92).

Günümüzde toplumlar bilginin toplumu dönüştüren gücüne inandıklarından, bilgiyi olabildiğince üretmek, kullanmak ve paylaşmak için ciddi yatırımlar yapmaktadırlar. Bunu yaparken de bir takım politikalardan yararlanmaktadırlar.

Bilgi politikaları, bilim ve teknoloji politikaları 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ortaya çıkmış ve önem kazanmaya başlamıştır. İnsanlığın yaşamış olduğu büyük felaketlerden olan 2. Dünya Savaşının, bu politikaların askeri alandaki etkinliğinin anlaşılmasına neden olmuştur. Bununla birlikte, savaş sonrası dönemde de ülkelerin gelişmesine katkısından dolayı bu politikalar, konjonktürel olarak günlük hayatın içinde yerini almıştır. Bu konudaki çalışmalar ilk olarak ABD’de ortaya çıkmıştır. Çünkü 2. Dünya savaşından güçlü çıkan ülke olması ABD’ye böyle bir avantaj kazandırmıştır.

1946-65 yıllarında 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bilim ve teknoloji’ye yatırım yapabilecek tek ülke ABD olmuştur. Bu dönem Soğuk Savaş dönemidir ve bu dönemde ABD’nin bilim ve teknoloji politikasının itici gücünü Sovyet Rusya ile sürdürülen askeri-teknolojik rekabet oluşturmuştur. Bu dönemde fizik gibi temel bilimler ve mühendislik alanları kuvvetle desteklenmiştir. Savunmayla ve uzayla ilgili büyük çaplı sanayi projeleri ortaya konmuştur ve bu projeleri ve önceliklerini tespit eden devlet olmuştur. Bu dönemde ortaya çıkan yarı iletken, bilgisayar, nükleer güç, komünikasyon uyduları, jet yolcu uçaklarının yaygın olarak kullanılmaları, askeri alanla ilgili araştırma ve teknolojik geliştirme ürünlerinin sanayi tarafından değerlendirilmeleri ile gerçekleştirilmiştir. Ayrıca savaş süresince otomatik kontrol alanında geliştirilen teknolojilerin, üretim sistemlerinde kullanılması ile bir otomasyon devrimi de gerçekleştirilmiştir (Özdaş, 2000: 12).

Bu gelişmeler ve yeni teknolojiler ekonomik kazanımlar için kullanılmıştır. Bu durum yeni üretim kollarının ve mesleklerin doğmasını sağlamıştır. Teknolojinin sosyal hayata yansımasıyla birlikte özgür ve eşitlikçi bireyler ortaya çıkmış, ulus- devlet parlamenter yapı ve demokrasinin doğmasına yol açmıştır. Bununla birlikte Avrupa ülkeleri de ABD’deki bu gelişmelerden etkilenmiştir.

31 1965-80 yıllarını kapsayan dönemde sosyal projelerin hayata geçirildiği dönemlerdir. Bu gelişmeler karşısında kendilerini toparlayan Avrupa ülkelerinde adeta kültür devrimi yaşanmıştır. Mühendislik ve temel bilimler alanında akademik çalışmalara öncelik verilmiş, diğer taraftan sağlık, güvenlik ve çevre sorunları konusunda da yeni gelişmeler yaşanmıştır (Özdaş, 2000: 13).

1980-90 arasını kapsayan yıllar, ileri endüstri ülkelerinin yoğun bir şekilde yeni teknolojiler bulmak ve kullanmak için projeler yaptıkları ve çeşitli kurumlarla işbirliğine gidip araştırma ve geliştirme projelerinin hazırladıkları dönemdir. Aynı zaman da bu dönem, önceki dönemlere bağlı olarak “kitle üretimi dönemi olarak ta tanımlanmaktadır (Tekin, Güleş ve Burgess, 2000: 72).

Özdaş, bu dönemin genel karakteristik yapısına bakarak dönemin özelliklerini şu şekilde sıralıyor:

Ekonomi için kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlamak üzere esnek üretim sistemi seçilmiş,

Bilgisayar bağımlı üretim sistemi gibi yeni bir üretim teknolojisi oluşmaya başlamış,

Yeni sanayi ve hizmetlerin yaratılması yanında eski sektörlerin de rekabet gücünün arttırılması yoluna gidilmiş,

Ülkelerin rekabet gücünde uluslararası ticarette dengeleri ve öncelikleri “bilgi” temeline değiştirme stratejileri geliştirilmiştir (Özdaş, 2000: 14).

1990 yıllarının başından itibaren günümüze kadar gelen dönem özellikle soğuk savaş döneminin sonra erdiği, askeri projelerin geri plana itildiği ekonomik rekabet ortamının oluşturduğu inovasyon dönemidir. Bu dönemde bilgisayarların ve internetin yoğun bir şekilde hem ticari hem de sosyal çalışmalarda yoğun olarak kullanıldığı dönemdir. “Yaşadığımız bu dönem sanayi toplumuna geçişin motoru olma işlevini buharlı makinelerin üstlenmesine karşın yeni dönemde bilgi toplumuna geçişi de ifade eden bilgi ve iletişim teknolojisi alanındaki gelişmeler ortaya çıkmıştır” (Erkan, 1997: 73).

32 Uçkan, adına bilgi toplumu denen ve bilgi politikalarının zorunlu bir devlet politikası olarak kullanıldığı bu son dönemin özelliklerini şu şekilde sıralamaktadır. Bunlar:

Yerel ve küresel bilginin ekonominin tüm sektörlerinde yaygın ve etkili kullanımını özendiren, girişimciliği özendiren, bilgi devriminin yarattığı ekonomik ve sosyal dönüşümlere izin veren onları destekleyen uygun bir ekonomik dürtünün ve kuramsal rejimin yaratılması ve bilgi toplumunun hukuksal altyapısının oluşturulması,

Kaliteli eğitim ve yaşam boyu öğrenimin herkesin erişimine açık olduğu, yetenekli, esnek ve yaratıcı insanlardan oluşan bir toplumun yaratılması

Toplumun tüm kesimlerinin erişimine açık, etkili ve rekabetçi bilgi ve iletişim hizmet ve araçlarının oluşturulmasını sağlayan dinamik bir bilişim altyapısının, tam rekabete açık ve yenilikçi bir bilişim sektörünün oluşturulması,

Hızla büyüyen küresel bilgi stokuna katkıda bulunan, bu stoku yerel ihtiyaçlara uyarlayan, yeni ürünler, hizmetler ve yeni iş yapış tarzlarının yaratılmasında kullanan şirketleri, bilim ve araştırma merkezlerini, üniversiteleri, düşünsel üretim odaklarını ve toplumun tüm örgütlü kesimlerini kapsayacak bir biçimde yenilikçilik ve girişimciliğin desteklendiği etkili bir ulusal yenilikçilik sisteminin ve iş ortamının yaratılmasını sağlayan “bilgi ekonomisi” döneminin karakteristiğini ortaya koymasıdır (Uçkan, 2006: 27).

20. yüzyılın ikinci yarısından sonra yaşanan bu gelişmeler ekonomik ve toplumsal kalkınmanın temelinde yatan bilgi tabanlı gelişmelerin ülkelerin gelişmişlik düzeyini belirlemede etkili olduğu görülmektedir. Bununla birlikte bu ileri sanayi ülkesi olmanın ve bilgiyi etkin bir şekilde kullanmanın yolu oluşturulacak ulusal bilgi politikalarından geçmektedir.