• Sonuç bulunamadı

Ulus Devlet Modeli Üniversiteler (Humbolt Üniversitesi)

3. TARİHSEL SÜREÇ VE ÜNİVERSİTE SİSTEMLERİ

3.1.2. Ortaçağ Üniversitesinden Modern Üniversiteye Geçiş

3.2.2.2. Ulus Devlet Modeli Üniversiteler (Humbolt Üniversitesi)

19. yüzyıla gelene kadar üniversitenin temel işlevi, bilgiyi korumak ve nesilden nesile aktarmak, yani eğitim ve öğretimdir. Özellikle 17. yüzyıldan itibaren, üniversite öğrenciliği ruhban sınıfının hakimiyetinden çıkmış, ancak bu kez de neredeyse asillerin ve zenginlerin çocuklarına mahsus ayrıcalık haline gelmiştir. Üniversitenin toplumun her kesimine açılarak, kişilerin doğumuna göre değil, yeteneklerine göre toplumda yükselmelerinin aracı haline gelmesinin felsefi temelleri 19. yüzyıl başlarında atılmaya başlamıştır (Gürüz,2001,77).

18. yüzyıl sonları ve 19. yüzyıl başlarında birçok Kıta Avrupası üniversitesi, kilisenin etkisini yok etmek amacıyla, Napoleon tarafından kapatılmıştır. Böylece Fransız üniversiteleri devletin bir organı haline getirilmiştir ve üniversitelerin amacı, merkezi hükümetin ideolojisi doğrultusunda elit kadrolar yetiştirmek olarak tanımlanmıştır. 1806’da Roma İmparatorluğu Anayasası’nı kaldıran Napoleon, toplam 22 Alman üniversitesini de kapatmış veya liseye dönüştürmüştür. Böylece, Avrupa’nın eski dönemde milletler üstü bir şebeke niteliğindeki evrensel üniversite sisteminin yerini, münferit ülkelerin milli yükseköğretim sistemleri almaya başlamıştır. Zamanla Fransa’nın etkisiyle oluşan bu tür pratik amaçlı düşüncelere karşı Prusya’da entelektüel tepkiler ortaya çıkmıştır (Gürüz ve diğerleri,1994,61-62, Gürüz,2001,78-79).

19. yüzyılda Napoleon tarafından kapatılan üniversitelerden biri olan Halle Üniversitesi yetkililerinin Prusya Kralı 3.Frederick’e başvurmaları sonucu William Von Humbolt eğitim sistemini yeniden düzenlemek üzere Kral tarafından Prusya Eğitim Dairesi Başkanlığı’na atanmıştır. Humbolt bir yandan bu görevi yerine getirirken diğer yandan da Berlin Üniversitesi’nin kurulması çalışmalarını yürütmüştür (Terzioğlu,2002,306).

Şubat 1809-Nisan 1810 tarihleri arasında bu görevi yürüten Humbolt, Kant’ın üniversite üzerindeki düşüncelerinden etkilenerek oluşan (Timur,2000,69- 71; Tekeli,2003, 130) ve daha sonra kendi adıyla anılacak olan bir sistemi yerleştirmiş olup, bu sistemin temel ilkeleri şöyle sıralamıştır (Sertlek,1995,246; Bozkurt ve diğerleri, 1998,247; Terzioğlu,2002,306):

1) Üniversite, tüm bilim alanlarındaki20 eğitim-öğretimin, araştırma faaliyetleri ile birlikte ve bir bütünlük içinde yürütüldüğü bir kurumdur. Yeni bilgi yaratmak için araştırma yapılacak ve öğrencileri bilgiyi otoriteye değil, araştırma sonuçlarına dayanarak aktaracaktır.

2) Üniversite mesleki ve teknik yüksekokuldan farklı bir kurumdur. Temel işlevi, herhangi bir mesleğe yönelik olmaksızın eğitim-öğretim ve araştırma yapmaktır. Her mezun ortak bir temel kültüre sahip olmalıdır.

3) Üniversitenin sahibi devlet değil millettir; devletin görevi öğretim üyelerini atamak, bunların maaşlarını ödemek ve çalışmaları için gerekli olan özgürlük ortamını oluşturmaktır. Öğretim üyeleri ve öğrenciler dini veya siyasi hiçbir otorite tarafından yönlendirilmeden, hiçbir etki altında kalmadan özgürce araştırma ve eğitim yapabilmelidirler.

Böylece, bilimsel bilgi üretimini merkeze alan modern üniversite, Fransız Devrimi’nin ve Napolyon Savaşlarının etkisiyle Almanya’da doğmuştur (Tekeli,2003,130; Timur,2000,65). Bu modelde araştırma kavramı da üniversitenin işlevleri arasına girmiştir. Bilgi üretimi ile ifade etmek istenilen, pratikteki sorunları çözmek için bilgi değil, bilgi için bilgi üretimidir. Bu tür bir yapının dıştan denetlenmesini gerektiren bir durum da yoktur. Bu modelin ulus devletler dünyasında gelişmesi ile, ondan kültür oluşturucu bir işlevi yerine getirerek,

20

Bilim olarak felsefe yani “saf ilim” pratik hayata yönelik, faydacılığa yönelik, faydacılığa hizmet eden ve uygulamalı olan ihtisaslaşmış bir ilim dalı değil, bütün disiplinlerin üzerinde dayanması gereken bir ana bilimdir (Timur’dan aktaran, Sönmezer,2003,139).

öğrencisine verdiği dünya görüşüyle onu toplumun bilişsel yapısını koruyucu bir ulus devlet yurttaşı haline getirmesi istenmektedir (Tekeli,2003,130).

Daha önceki dönemde bilim insanları bilimsel üretimlerini tek başlarına yapıyorlarken, bu model ile birlikte, bilimsel üretim için laboratuvarlar ve kütüphaneler kurulması, yani araştırma alt yapısının oluşturulması; profesörlerin yönetiminde uzmanlaşmış kürsüler ya da enstitülerin kurulması söz konusu olmuştur. Bu durum bilimsel üretimin sosyalleşmesi olarak ifade edilmiştir (Tekeli,2003,131).

Üniversitelerin skolastik düşünce kurumları olmaktan çıkarak bilimsel düşünceyi benimseyen kurumlar haline gelmesi, kent yönetimleri tarafından kurulan üniversitelerle, Protestan üniversitelerinde olmuştur. Özellikle İskoç üniversiteleri Aydınlanma düşüncesinin büyük adımlar attığı yerler olmuştur. Fransa’da ise bu gelişmeler Napolyon’un 1806’da çıkardığı Üniversite Kanunu ile üniversiteleri kapatıp yerine elit yükseköğretim kurumlarının kurulmasıyla gerçekleşmiştir (Tekeli,2003,130). Bu Yasayla Ortaçağ’ın korporatif kurumu yok edilerek yeni üniversiteler kurulmuştur. Ancak Fransa’da kurulan bu üniversite tipinden daha çok Almanya’da kurulan üniversite tipini modern üniversitenin kaynağı olarak değerlendirmek gerekir. (Timur,2000,64-66).

Bu üniversiteyi biçimlendiren iki olgudan biri üniversite dışında gerçekleşmeye başlayan bilim devrimi iken, öbürü ulus devletlerin doğmuş olması ve ulusçuluğun gelişmesidir. (Tekeli,2003,130).

Belirli bir toplumsal ve kültürel koşulların ürünü olan Humboldt Üniversitesi öğretim ve araştırma özgürlüğü düşüncesini yüceltmiş, sistem araştırmayla öğretimi birleştiren evrensel bir model olmuştur (Timur,2000,150,323). Modelde, üniversitenin bir akademisyenler komünitesi olarak bilimsel ve örgütsel otonomiye sahip olması ve finansal denetim dışında dıştan denetlenmesinin söz konusu olmaması, kurullar eliyle bir yönetime sahip olması ve sistemin başındaki rektörün bir yıl için yani kısa süreli olarak üniversite profesörleri tarafından seçilmesinin öngörüldüğü bu sistemde, rektör, lider olarak değil, eşitler arasında birinci olarak görülmektedir. Profesörlere bilim için bilim yapabilmelerini kolaylaştıracak iş güvencesi veren “tenür” sistemleri geliştirilmiştir. Bu üniversitelerin dili artık ulusal diller haline gelmiştir. Üniversite, ulus devletlerin vatandaşlarına sağlamak durumunda oldukları fırsat eşitliği karşısında toplumun her

kesiminden gelen öğrencilere açık hale gelmiş ve devlet tarafından finanse edilmesi öngörülmüştür (Tekeli,2003,131).

Bilim için bilim yaklaşımı içinde üniversitede meslek eğitimleri yer almamakta ve her üniversite eğitim programını kendi içinde mesleğe yönelik olmayan bir müfredat ile düzenlemektedir. Bu nedenle mühendislik eğitimleri de üniversite dışında ya ayrı bir yüksekokul halinde ya da Almanya’da olduğu gibi Teknik Yüksek Okullar gibi ayrı bir eğitim modeli içinde gelişmiştir. Senato, fakülte gibi akademik organlar ve doçent ve profesör gibi unvanlar da bu dönemde kurumlaşmıştır (Gürüz ve diğerleri, 1994,62; Tekeli, 2003,128,131). Humbolt üniversitesinin diploması ulus devlet içinde geçerli olup, bu dönem verilen eğitim elit eğitimi olarak tanımlanmaktadır (Tekeli,2003,128).

Bu üniversite modeli, Napoleon’un yeni üniversiteden her türlü özerkliği esirgemesinin tersine, üniversiteyi bir akademik özgürlük ocağı yapmak hedefini gütmektedir. Üniversite oluşan vatanın özgürlüğünün hizmetinde olmuştur (Janne,1973,9). Örneğin, Alman üniversite sistemi Alman ulusu için bütünleştirici bir işlev de görmüştür (Timur,2000,89).

Üniversite yönetiminin kurumsal bir yapı kazanmasının kökenleri Humbolt’un fikirlerine dayanmaktadır. Humbolt, üniversitenin amacını, bir mesleğe yönelik olmaksızın, eğitim-öğretim ile birlikte temel bilimsel araştırmalar yaparak bilgi üretmek ve bu bilgiyi yeni nesillere aktarmak olarak tanımlamıştır (“Yükseköğretim Kurulu’nun Görüşü”,1992,10).

Süreç içerisinde Humbolt’un fikirlerinin önemli bir kısmı ütopik bulunarak uygulamaya konulmamıştır. Ancak, ortaya attığı araştırma ve öğretimin birliği ilkesi günümüz üniversitesini kalıcı bir şekilde etkilemiştir (Gürüz ve diğerleri,1994,62).

Berlin Üniversitesi ile daha sonra yeniden düzenlenen Alman üniversitelerinin yapısı, Humbolt’un görüşlerinden çok farklıdır. Ancak, Humbolt’un eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerinin birlik ve bütünlük içinde yürütülmesi ilkesi, modern üniversitenin yapısını tamamen ve kalıcı bir biçimde etkilemiş ve değiştirmiştir. Humbolt’un bunun dışındaki görüşleri ise hala öğretim üyelerinin bir kısmı tarafından ütopik bulunmaktadır (Gürüz,2001,80).

Gürüz (2001,80) ve Terzioğlu (2002,310), bu tip bir üniversitenin bugüne kadar hiçbir ülkede kurulmamış olduğunu ifade etmektedirler. Ancak daha sonraki üniversite görüşüne bu gelişmeler ışık tuttuğu da yadsınmamaktadır (Janne,1973,9).

3.2.2.3. Bilgi Toplumu Üniversiteleri (Girişimci Üniversite Modeli)