• Sonuç bulunamadı

Ulubey’e Bağlı Gayrimüslim Köylerinde Cizye Dağılımı ve Sülale İsimleri

A) ORDU VE ULUBEY KAZASININ NÜFUSU

4) Ulubey’e Bağlı Gayrimüslim Köylerinde Cizye Dağılımı ve Sülale İsimleri

Tablo 15: Ulubey Kazası Gayrimüslim Hane Sayıları ve Cizye Grupları

Köy/Mz Ermeni Rum Ha n e Erk ek Nü fu s Ev sa d Ed n a S ag ir Am el - m an d e Ye k û n Ha n e Erk ek Nü fu s Ev sa d Ed n a S ag ir Am el - m an d e Ye k û n Çukur 23 80 47 8 29 84 Çayırağzı 6 24 Kozören 13 43 19 5 19 43 Kadıncık 8 38 9 5 23 37 Kumanlar 4 12 7 2 3 12 Teknüce? 8 35 Kızılin 19 88 39 5 43 87 Darıklıca 29 131 61 10 60 131 14 49 Panbukluk 10 50 24 3 22 1 50 Kayadibi Mz. 8 27 17 10 27 Kızılimât Mz. 5 27 13 4 10 27 Hocaoğlu Mz. 10 44 20 5 18 1 44 Çangalbölüğü Mz. 4 18 8 5 13 Kuplu Bekirdamı Mz. 9 26 Harami Mz. 19 70 Artuk 26 95 55 10 29 1 95 Toplam 133 558 264 47 242 2 555 82 299 55 10 29 1 95

Yukarıdaki tabloya göre 558 kişi Ermeni erkek nüfusunun tahmini 2x558=1116, 299 kişi erkek Rum nüfusunun tahmini 2x299= 598 ve toplamda

2x857= 1714 kişiye tekabül ettiği görülmektedir. Rum ve Ermeni nüfusunun birbirine oranı ise yaklaşık Rum nüfusu % 35, Ermeni nüfusu ise % 65’i teşkil etmektedir.

1048 numaralı gayrimüslim İcmal defterine göre, Ulubey’e ait Ermeni- Rum cizye grupları ve nüfus verileri de şu şekildedir: Ermeni; Edna 158, Evsad 311 ve Sagir 215 kişidir. Rum; Sagir 46, Kebir veya Sagir 73 kişidir439. Bu bilgilere bakıldığında gayrimüslim mufassal ve icmal defterindeki veriler arasında farklılık olduğu anlaşılmaktadır. Tabloda verilen Ermeni sagir nüfusu 242 iken bu değer icmal özetinde 215’tir. Cizye ve nüfusa dair verilerin kayıtları tutulurken cizye verme yaşına gelen kişilerin tekrardan kaydı tutulup ödemesi gereken cizye grubuna dahil edilmesi bu farklılıklara sebebiyet vermiş olmalıdır.

Şekil 6. Gayrimüslim Köylerinin Ermeni ve Rum Nüfusunun Yüzdelik Oranı 439 BOA, NFS. d. 1048, s. 3-4. Ermeni Nüfus 558; 65% Rum Nüfus 299; 35%

Şekil 7. Gayrimüslim Nüfusun Cizye Gruplarının Yüzdelik Oranı

Toplam 857 kişilik gayrimüslim nüfus içerisinde cizye yükümlülüğü olmayan 271 kişi (% 41) Sagir (çocuk), 3 kişi de (% 0.50) Amelmande olarak kaydedilmiştir.

Tablo 16: Ulubey’in Köylerinde ve Mezralarında Yaşayan Gayrimüslimlerin Sülale İsimleri (Ermeni-Rum)

A-Ç D-K K-M M-Ş Ş-Z

Abanoz oğlu Darendelioğlu Kelgavuroğlu? Mihailoğlu Şeytanoğlu Aditoğlu Deli Yuroğlu Kerekioğlu Mikayiloğlu Şişmanoğlu Agopoğlu Dimitoğlu Kesbaroğlu Milkunoğlu Şoboğlu Amandoğlu Dulkarıoğlu Kesiroğlu Mortiyasoğlu Tabakoğlu Anastaşoğlu Emeksizoğlu Keşişoğlu Moskofidioğlu Tabiloğlu Antonoğlu Erikoğlu Keviroğlu Mutafoğlu Tanaşoğlu Antriyaoğlu Eybamoğlu Kırbaşoğlu Nalkıranoğlu Taslakoğlu Arakiloğlu Gasoğlu Kiforkoğlu Nefbet?oğlu Teknecioğlu Artinoğlu Gazaroğlu Kiforoğlu Nikolaoğlu Terzioğlu Avadikoğlu Hallaçoğlu Kirekioğlu Ohanoğlu Timitoğlu Avasoğlu Hamaloğlu Kirkoroğlu Panayıdoğlu Timurcıoğlu Avayiloğlu Hastaoğlu Komanesoğlu Papasoğlu Todoroğlu Avcıoğlu Herakoğlu Komikoğlu Pavlioğlu Tomaoğlu Avramoğlu Hunoğlu Kostanoğlu Pehlüvanoğlu Topkaraoğlu Azman oğlu Kabekoğlu Köroğlu Pelakoğlu Trabzonluoğlu

Evsad 319; 85% Edna 57;

15%

Gayrimüslim Nüfus Cizye Grupları

Babekoğlu Kahyaoğlu Köseoğlu Saçmaoğlu Trandafiloğlu Bağdasaroğlu Kalaycıoğlu Kuyumcuoğlu Sehakoğlu Usluoğlu Balabanoğlu Kaldıroğlu Küsuroğlu Semercioğlu Ustabaşıoğlu Başevoğlu Kalokoğlu Lazaroğlu Senaboğlu Uzmanoğlu Cankoğlu Karahisarlıoğlu Lefteroğlu Sepetcioğlu Üçoğlu Cencasoğlu Karapelütoğlu Makdisioğlu Servaneoğlu Yetimoğlu Çakıroğlu Karslioğlu Manasoğlu Sihakoğlu Yor (yur)oğlu Çanakoğlu Kastemoğlu Manokoğlu Simonoğlu Zadiroğlu Çobanoğlu Kavanosoğlu Matosoğlu Simyonoğlu Zaviroğlu Çolaklıkoğlu Kaytoroğlu Maytrosoğlu Sinicioğlu

Çolakoğlu Kazancıoğlu Mestaboğlu Şalgamcıoğlu

Yukarıda sülale isimlerinin verildiği tablolara bakıldığında Müslim ve gayrimüslim köylerinde yaşayan kişilerin sülale isimlerinin bazıları dikkat çekmektedir. Şöyleki aynı lakabı taşıyan Müslim ve gayrimüslim ailelerin olduğu görülmektedir. Bazı isimleri hem Müslim hem de gayrimüslim halkın taşıdığı anlaşılmaktadır. Çobanoğlu, Kuyumcuoğlu, Çakıroğlu, Köroğlu, Karahisarlıoğlu, Tabakoğlu, Kalaycıoğlu, Köseoğlu, Karslıoğlu, Çolakoğlu, Kesiroğlu, Terzioğlu, Topkaraoğlu gibi isimler bunun örnekleridir.

D) XIX. YÜZYILDA ULUBEY KAZASI NÜFUSUNUN GELİŞİMİ Ordu yöresinde gayrimüslim nüfusun Müslüman nüfusa oranı 1485’ten 1540’lara kadar gayrimüslimler aleyhine olarak % 7’den, % 2,8’e kadar düşerken, bu tarihten 1613’e kadar sabitlendiği görülmektedir. Müslim ve gayrimüslim nüfus oranları konusunda fikir verebilecek son kaynak 440

1642-43 tarihli Karahisar-ı Şarki Sancağı Mufassal Avarız Defteridir. Deftere göre kayıtlı nüfus kategorileri ise Ordu-Giresun yöresi için toplam kaydedilmiş 6115 hanenin ancak 206’si (% 3,36) zımmi reaya olarak görünmektedir441

. 1613 yılında Rumların çoğu Mesudiye, Reşadiye ve Gölköy’ün bazı köylerinde yaşıyordu. Mesudiye ve Reşadiye hariç 1613’te Ordu’nun diğer bölgelerinde hiç Rum kalmamıştı. Ancak, XVIII. yüzyıl sonlarından itibaren yöreye başka yerlerden Rum ve Ermeniler

440Ekinci, 2014, s. 2.

gelmeye başladı. XIX. yüzyılda sayıları daha önceki yüzyıllara nazaran artmaya başladı442

.

XVII. ve XVIII. yüzyıldaki nüfus verilerine dair bir bilgiye ulaşılamadığı için Ordu yöresine Rum ve Ermenilerin kesin olarak ne zaman geldikleri hakkında yorum yapılamıyor. Ancak XVIII. yüzyılda bölgede yaşanan gelişmeler doğrultusunda ipucu edinilebilir. Yörede XIX. yüzyılın başlarından itibaren gayrimüslim lehine değişen ve yükselen bir oran söz konusu olmuştur443

.

Yöreye gelen gayrimüslimler genelde şehirlere ya da o zamana kadar boş olan kırsallara yerleşmişlerdir444. Kaza’da yaşayan gayrimüslimlerin büyük bir çoğunluğunu ise Rumların oluşturduğu görülmektedir.

1837 tarihli “Nefs-i Ordu-yı Bayramlu kazası nahiyelerinin köylerinin muhtar ve reayalarının kocabaşları ve kâhyalarının” kaydedildiği deftere göre Rumların; Merkez, Bucak, Uskara ve Fermude nahiyelerinde 20 yerleşim yerinde 5 kocabaş ve 7 kâhyaları bulunmaktaydı445

. 1870 tarihinde Ordu Kazası’nda toplam 8.108 Rum bulunmaktaydı. Bu nüfusun % 26 sı merkez kazada yaşıyordu446

.

1837 tarihli defterde Ermenilerden ise, Bucak, İhtiyar, Şayib ve Uskara nahiyelerinde toplam 11 yerleşim yerinde 2 kocabaş ve 4 kâhya kaydedilmişti447

. 1870 tarihinde Ordu Kazası’nda toplam 5.076 Ermeni yaşıyordu. Bu nüfusun 2.890’ı yani yarısından fazlası merkez kazada bulunuyordu. Ermenilerin Ordu’ya XVIII. yüzyılın sonlarında, Sivas, Karahisar ve Suşehri bölgelerinden geldikleri, ilk önce Bayramlı ve çevresine birkaç aileden ibaret ufak topluluklar halinde, büyük toprak sahiplerinin yanında yerleşmeye başladıkları ifade edilmektedir. Buradan gelişmekte olan Ordu, Bucak Kasabası’na yerleşmeye başladılar. Ermeni kayıtlarında Ordu Kazası’nda yaşayan özellikle güğüm, ibrik, bakraç zanaatıyla uğraşan Ermenilerin XVIII. yüzyılda kasabaya gelen Hemşinli ve Karadereliler olduğu iddia edilmektedir. Ayrıca Boztepe mahallesine yerleşmiş olan Ermenilerin XIX. yüzyılın ortalarına kadar pek varlık gösteremezken,

442Yediyıldız-Üstün, 1992, s. XXIV. 443Ekinci, 2014, s. 2.

444İlhan Ekinci, “XIX. Yüzyılın Sonlarında Ordu Kazasında, Müslim-Gayri Müslim Nüfusu ve

İlişkileri”, Uluslararası Karadeniz İncelemeleri Dergisi, S. 1, Trabzon Güz 2006, s. 63.

445Ekinci, 2006, s. 64. 446Saylan, 2007, s. 53. 447

Tamzara ve Giresun’dan gelen Ermenilerle birlikte Zeytun ve Saray mahallelerine yerleştikleri ve liman ticaretinde söz sahibi oldukları ifade edilmektedir448

.

Ordu yöresinde sosyal yapı üzerinde etkili olan nüfus hareketleri gerek siyasi, gerek sosyal, gerekse de göç hareketleriyle şekillenmiştir. Bu demografik hareketlilik yörenin çevresi üzerinde de belirgin olmuştur. Ulubey kazası da bu nüfus değişimlerinden etkilenmiştir. Ulubey’in klasik dönemden XIX. yüzyıla kadar olan nüfus gelişiminin ne seyirde yol almış olduğuna bakacak olursak;

Daha öncesinde de bahsettiğimiz üzere Yediyıldız’ın, Ordu Kazası Sosyal Tarihi adlı kitabında Ulubey köyleri aşağıda verilen tarihlerde (36 köye sahip olup, bu köylerin 5’i mezradan köye dönüşmüş) 1455’te 371, 1485’te 324, 1520’de 616, 1547’de 974 ve 1613’te 899 müslim hane olarak verilmiştir. Buna karşılık gayrimüslim nüfusuna ait herhangi kayıt verilmemiştir. Bu bilgiden Ulubey’de bu tarihlerde gayrimüslimlerin olmadığı ve XIX. yüzyıla doğru nüfus dengelerinin değiştiği anlaşılmaktadır. Gayrimüslimlerin Ordu merkez ve diğer kaza ve köylerine geldikleri tarihe bakılırsa, Ulubey’e de XVIII. yüzyılın sonları ile XIX. yüzyılın başlarında gelip yerleştikleri söylenebilir. Buna göre, Ulubey’in Müslim ve gayrimüslim nüfusunun XIX. yüzyılda yeniden şekillendiği görülmektedir.

Tanzimat döneminde, gayrimüslimlerin kaza içine ve dışına doğru olan göç hareketlerinin takip edildiği ve bunun için defter tutulduğu görülmektedir. Fakat bu takibin başlangıçta siyasi bir mahiyetten ziyade, göçler dolayısıyla tahsili güçleşmekte olan cizye vergisinin toplanmasıyla ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Böyle bir defterde 09.05.1835’den 06.08.1838 tarihine kadar geçen üç yıllık süre zarfında Ulubey nahiyesinden göç etmiş olan Ermenilerin, ayrıldığı köy, gittiği yer ve düşen cizye sınıfı, ailedeki büyük küçük tüm erkek çocukların adları, yaşları ve görünüşleri kaydedilmişti. Göç edenlerin büyük kısmının cizye oranının “edna” pek azının evsat” olarak nitelendirilmesi ve hiç “ala” olmaması bunların mensup oldukları sosyal ve ekonomik çevreye ve göçlerin ekonomik boyutuna dair bir ipucu olarak kabul edilebilir. Defterde, aileleriyle beraber erkek çocuk, kardeş, yeğen, torun ilişkisi içerisinde 147 kişinin kaydı vardır. Defter dar bir alana ve üç yıllık kısa bir periyoda ait bilgiler verse de, göç hareketinin yönü ve yoğunluğu hakkında bazı fikirler vermektedir. Bu 147 kişiden 56’si Çarşamba’ya,

448

32’si Ünye’ye göç etmişti ki batıya ve sahile, tarım ve ticaret merkezlerine doğru yoğun bir göç olduğu görülmektedir. Yine önemli bir kısmı (24’ü) kaza merkezi olan Ordu’ya, göç edecektir ki bu da ticari fırsatlar sunan kent merkezine doğru gidişi göstermektedir. Sadece 23’ü Gölköy’e (yatay olarak bir başka kazaya), 10’u Mesudiye ve Niksar’a, iki kişi de kaza içinde başka bir köye göçmüşlerdi. Dolayısıyla göçlerin %23’ü yatay veya iç kısımlara doğru yapılırken %77’si sahile ve batıya doğru yapılmıştı449

.

Şekil 8. Ulubey Nahiyesinden Ermeni Göçü ve Yönü (1835-1838)

Kaynak: Ekinci, 2014, s. 11.

XVIII. yüzyılda Ordu ve çevresinde bölge içi yoğun göçlerin yaşandığı gibi, bu yüzyıldan itibaren coğrafya dışarıdan da göç almaya başladı. Özellikle Rusya’nın izlemiş olduğu siyasi ve ekonomik politikası bu göçlere yoğunluk kazandırdı. Devletin iskân politikası neticesinde Anadolu’nun her tarafına olduğu gibi Ordu ve çevresine de yapılan göçler sonucunda birçok göçmen merkez köylerine yerleştirildi. 1886 yılında kazada yerleştirilen Batum muhacirlerinden Ulubey nahiyesi Fethiye köyünde mevki 10, dönüm 2863, Refahiye köyünde mevki 9, dönüm 1973, toplamda 2 köy, 19 mevki, 4832 dönüm 237 arazi, 67 hane, 355 nüfus ve toplam 3 değirmen, 1 medrese ve 1 sıbyan mektebi iskân edilen göçmenlere ayrılmıştır450

. 449Ekinci, 2014, s. 11. 450 Ekinci, 2006, s. 86. 0 1000 2000 3000 4000 5000 6000 Mesudiye ve Niksar Gölköy Ordu Ünye Çarşamba

1831 nüfus sayımına göre 1038 ve 1047 numaralı Ulubey nüfus defterlerinin değerlendirilmesine bakıldığında ise bu yöre nüfusunun tekrardan şekillendiği daha iyi görülmektedir. Bu defterlere göre, 1831 tarihinde 558 Ermeni ve 299 Rum’la birlikte toplamda 857 gayrimüslim nüfus bulunmaktadır. Buna karşılık ise 2178 kişi müslim nüfus kaydedilmiştir.

TVS’lere göre ise, XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra Ulubey’in nüfusu 1869 yılında (Ulubey+Habsamana) 2011 Müslüman hane +492 gayrimüslim hane= 2503 hanesi vardır. Müslim erkek nüfus 6136+1221 Rum+808 Ermeni=8165 toplam erkek nüfustur451

.

1871, 1872 ve 1873 tarihlerinde 87 köy, 189 hane ile birlikte 812 kişi Ermeni, 303 hane ile 1254 kişi Rum ve 2011 hane ile 6684 kişi Müslüman nüfus kaydedilmiştir. Toplamda ise 2503 hane, 8850 kişi olarak hesaplanmıştır452

. Fakat bu veriler sadece Ulubey’e ait olmayıp, buna Habsamana (Gölköy) da dâhil edilmiştir. Yani bu iki nahiyenin hane sayıları ve nüfusları birlikte kaydedilmiştir.

1878 yılında Müslim erkek nüfus 3926, Rum 218, Ermeni 875, toplamda ise 5019 erkek nüfus Ulubey’de yaşamaktadır453

.

1879 ve 1881 tarihlerine gelindiğinde ise, 35 köy, 1582 hane, Ermeni 875, Rum 218, Müslim 3926 kişi, toplamda da 5019 kişi erkek nüfus kaydedilmiştir454

. 1879 ve 1881 tarihli kayıtlarda sadece Ulubey’e ait bilgiler verildiği için, yukarıda Habsamana ile birlikte verilen kayıtlarla karşılaştırıldığında Ermeni nüfusu Habsamana’ya oranla Ulubey’de daha yoğun, Rum nüfus ise daha az olduğu görülmektedir. Bununla birlikte 1831 tarihinden 1881 tarihine kadar geçen 50 yıllık süreçte; Ulubey Müslim nüfusu 1748 kişi, Ermeni nüfusu 317 kişi artarken, Rum nüfusunun 81 kişi azaldığı görülmektedir. Toplamda ise 2065 kişi arttığı anlaşılmaktadır. Tabii olarak bu kişi sayısı sadece erkek nüfusu göstermektedir.

1904 yılında Ulubey kazasında yaşayan Müslüman ve gayrimüslim nüfus verileri şöyledir: Kazada yaşayan kadın nüfusunun da belirtildiği 1904 yılında, 5487 kadın, 5500 erkek Müslüman nüfus, 417 kadın, 479 erkek Rum nüfus, 1242 kadın, 1246 erkek Ermeni nüfus kaydedilmiştir. Kazanın toplam nüfusu ise 14.371’dir455. Verilen mevcut yıllardan anlaşıldığı üzere XIX. yüzyılın başlarında

451 Ekinci, 2014, s. 21; TVS 1869, s. 64-66. 452TVS 1871, 1872, 1873, s. 199-175. 453TVS 1878, s. 64-66. 454TVS 1879, s. 237; 1881, s. 132-133 (Osmanlıca ss.) 455 Ekinci, 2014, s. 22.

ve ikinci yarısında Rum nüfus miktarı fazlayken, bu durum XIX. yüzyılın sonlarına doğru ve XX. yüzyılın başlarında Ermeni lehine bir değişim yaşanmış, yukarıda görüldüğü gibi Ermeni nüfus daha fazla görülmüştür. XX. yüzyılın başlarında Ulubey nahiyesine bağlı köy sayısı ise şöyledir: 1910’da 47 köy vardır456

.

Bir bölgenin, yerin veya yörenin yaşantısı hakkında dönemin seyyah ve gezginleri de bilgi edinmede yararlı olmaktadırlar. Bunlardan biri olarak bilinen Fransız coğrafyacı Vital Cuinet “La Turkque d’Asie Geographie administrative, Statistique Descriptive et Raisonnee de l’Asie Mineur” adlı eserinde Ordu Kazası ve nüfusu hakkında bilgiler vermiştir. Eserinde o zaman beş nahiyesi olan Ordu’nun Ulubey nahiyesinde 5.494 kadın, 5.674 erkek nüfus yaşadığını belirtmiştir457.

XIX. yüzyılda sosyal yaşantılara dair bilgi edinme hususunda yerel yönetimler ön plana çıkmaktadır. Ordu’nun diğer nahiyelerinde olduğu gibi Ulubey nahiyesinde de nahiye müdürleri görev almıştır. Bu görevli kişiler hükümet ile halk arasında bir nevi aracı olmuşlar ve halkın isteklerini, şikâyetlerini dile getirmişlerdir. Buna göre Ali Ağa 1869-1870, Behram Ağa 1871-1872, Mehmet Efendi 1873, Mehmet Şevki Efendi 1874-1875, Aziz Ağa 1876, Ahmet Ağa 1877, Abdülaziz Ağa 1878, Ahmet Efendi 1879-1881-1892, Mehmet Cemil Bey 1888 yıllarında nahiye müdürlükleri yapmışlardır458

.

XIX. yüzyıl Ordu kazasının geniş anlamda hızlı bir değişim yaşadığı bir dönem olarak kabul edilirse, bu değişimlerin nahiyelerde eğitim alanında da etkili olduğu söylenebilir. Buna paralel olarak cami, medrese ve talebe sayılarının arttığı görülmektedir459. 1869 yılında Maa Ulubey Habsamana Nahiyesi adı altında 140 talebe, 3 medrese, 40 cami, 3 mescit, 4 tekke, 8 İmam, 39 hutbe okuyan vardır. Sıbyan mekteplerinde ise, Müslüman 53 mektep sayısı ve 1.331 öğrenci bulunmaktadır. Gayrimüslim ahalinin okul ve öğrenci sayılarına bakıldığında Ermeni mektep sayısı 2 ve 97 öğrencisi, Rum mektep sayısı 13 ve öğrenci sayısı 136’dir460

. Anlaşıldığı gibi Müslim halkın öğrenci ve mektep sayısı fazladır. Ancak gayrimüslim halkın kendi içerisindeki öğrenci ve mektep sayılarına

456Çebi, 2003, s. 76, Saylan, 2007, s. 30. 457Cuinet, 1892, s. 78-79. 458Saylan, 2007, s. 41-42, TVS 1286 (1869)-1309 (1892). 459Saylan, 2007, s. 73. 460 TVS 1286 (1869), s. 151.

bakıldığında Rum ahalinin öğrenci ve mektep sayısı Ermeni cemaatına oranla sayıca fazladır.

Ordu ve çevresi üzerinde etkili olan bazı gelişmeler içerisinde önemli olan bir diğer husus ayanlardır. Önceleri sosyal bir olay iken daha sonraları siyasi bir vaziyete bürünmüştür.

XVII. yüzyılın sonları ve XVIII. yüzyılın başlarında girilen savaşlar, alınan yenilgilerin Osmanlı Devleti’nde merkezi otoriteyi sarstığı ve âyanlığın ortaya çıkısını hazırladığı bilinmektedir461

. Gerçekten de, ya hanedanın ya da kendi kişisel çıkarlarının hizmetinde kullanılabilecek ikili karakterlerde güçlere sahip bu taşra tabakasının yükselişi XVIII. yüzyılın o kadar karakteristik ve dönemin sorunlarıyla o kadar iç içe girmiş bir özelliği olmuştur ki bu devreye “Âyanlar Çağı” denilmiştir462

.

Belgelerde voyvoda, mütesellim, muhassıl, mutasarrıf ve vali olarak kayda geçen bu kişilere aynı zamanda mütegallibe veya derebeyi de denilebilmektedir463.

Merkez idaresinin zayıflaması nihayetinde, XVIII. yüzyıldan itibaren her bölgede olduğu gibi Karadeniz bölgesinde de ayanlar ortaya çıkmıştır. Bölgede siyasi ve idari açıdan hakim duruma gelmişlerdir. Hristiyan göçmen hareketinin arkasında yatan siyasi gayenin ve bunun uzun vadede ortaya çıkaracağı sonuçların farkında olmayan ayanlar, bu göçmen hareketini kolaylaştırıcı rol oynadılar. Devlet arazilerini (miri veya beylik arazi) göçmenlere icara verilerek gelirlerini artırdılar464

. Hatta bölgede sahillerde gayrimüslim nüfusun artış sebeplerinden birisinin de gittikçe daha fazla tarıma açılan kıyı ovalarının mülkiyetini ele geçiren âyanların buralara gayrimüslim nüfusu yerleştirmesi olduğu ifade edilmektedir465.

Sancaklardan nahiyelere kadar hiyerarşik bir biçimde ve örgütlü olarak gelişen âyanlarla ilgili olarak, genelde büyük âyanları ve onların

461

Ekinci, (2013b), s. 152.

462Bruce McGowan, “Âyanlar Çağı” (1699-1812), (Çev.: A. Berktay), Osmanlı İmparatorluğu’nun

Ekonomik ve Sosyal Tarihi, C. 2, Eren Yay., 2004, s. 764.

463Ayrıca molla, kadı, müftü, müderris, seyyid ve tarikat şeyhi gibi ilmiye mensupları, kethüdayeri

ve yeniçeri serdarı gibi kapıkulları ve bunların mazul ve emeklileri ile çocukları, kasapbaşı ve bakkalbaşı gibi esnafın önde gelenleri, zahireci, kuyumcu, sarraf, bezzaz ve çuhacı gibi tüccar ve mültezimler ayandan sayılmıştır. Osmanlı’da bunların hepsine birden ayan-ı vilayet adı verilmiştir. Özcan Mert, “Ayan”, TDV İslam Ansiklopedisi, Türk Diyanet Vakfı Yay., 1991, (C. 4 s. 195-196).

464Yediyıldız-Üstün, 1992, s. XXIV. 465

ailelerini/hanedanlarını temel alan çalışmalar yapılmıştır. Bununla birlikte, bu çalışmalarda adları geçen ve çok daha büyük bir grubu oluşturan daha küçük âyanlarla (Karadeniz’de Ağalar) ilgili bilgiler sınırlı kalmıştır466

.

Ordu’da ise dönemin âyan ailelerinden Felekzade, Şeyhoğulları467 ve Alaybeyoğullarına ait şecereler günümüze kadar gelmiştir. Her üç aile de menşeini Anadolu’nun güney tarafları olarak göstermişlerdir468

. Şeyhoğullarının bölgeye üç kardeş geldikleri ve bir süre Bayramlı’da kaldıktan sonra Ulubey’in Çukur köyüne gittikleri şecerede ifade edilmektedir. Boğuk Ağa’nın bu köyde kalıp, Alaybey Ağa’nın Kıran köyüne, Şeyh Ahmed Ağa’nın da Uzunİsa’ya yerleştiği belirtilir. Bu şekilde üç kardeşten üç ayrı sülale meydana geldiği söylenilir 469

. Alaybeyoğullarına ait şecere daha kısadır ve belirli tarihler verilmiştir. Bu üç kardeşin babaları olan Ahmet Ağa’nın 937 yılında (1579-80) doğduğu ve “çavuş-ı kethüda” olduğu kaydedilmiştir. Üç kardeşten Miralay Hasan Bey (1013-1068), Mehmet Boğuk Ağa (1014-?), Ahmet Şeyh Ağa (1018-?) yıllarında doğdukları, 1047 (1637-38) tarihinde Ulubey nahiyesinde “tavattun ederek ecdadı vazife-i askeriye ile imrar-ı hayat” ettikleri kaydedilmiştir470

. Ordu’nun diğer önemli ailelerinden birisi de Felekzadelerdir. Bu ailenin en önemli şahsiyetlerinden birisi Süleyman Ağa’dır471. Felekzade Süleyman Ağa 1923 yılında basıldığı tahmin edilen “Silsilename”yi hazırlamıştır. Bu şecere sülale hakkında önemli bilgiler içermektedir. Süleyman Ağa, Felekzade ailesinin tarihini yazılı hale getirmek için resmi belgelerden, mezar taşlarından ve sözlü rivayetlerle nesilden nesile aktarılan bilgilerden yararlanmıştır. Yaptığı araştırmalar nihayetinde ise Felekzadelerin soyunu Antakya’yı fetheden “seçkin Arap kavmi”ne bağlamıştır. Antakya’ya yerleşen Arapların torunlarından olan ve Felek adıyla tanınan kişi Felekzade ailesinin bilinen atası durumundadır. Kilis ve civarında 1600’lerde çıkan Canbolatoğlu isyanı sırasında yaşanan kargaşadan

466Âyanların küçükleri “eşkıya” ve mütegallibeye” yakınken, büyükleri, devletin meşruiyet

dairesine “âyanlığa”, “hanedanlığa” dahası “paşalığa” daha yakın görünmektedir. Ekinci, (2013b), s. 152-153.

467Şeyhoğullarına ait şecerede, soyadı kanunu çıktıktan sonra Şeyhoğullarının Sağra, Şen, Ocak,

Çelebi, Şensoy ve Köyden soyadlarını aldıkları öğrenilmektedir. Pala, 2015, s. 106.

468Ekinci, (2013b), s. 153-154. 469Pala, 2015, s. 107.

470Ekinci, (2013b), s. 155.

471Felekzade Sülayman Ağa ile ilgili 1897 Trabzon Vilayet salnamesinde Felekzade Süleyman

Efendi’nin ordu eşrafından olduğu, rütbe ve nişan’a sahip olanlar arasında yazıldığı görülmektedir. Buna göre Felekzade Süleyman Efendi, (Hicri 1301- Miladi 1885), (Hicri 1316- Miladi 1900), (Hicri 1318- Miladi 1902) yıllarında rütbe sahibidir. Bkz., Sıtkı Çebi, Ordu Şehri ve Tarihi 2, 1986, s. 232-233.

birçok aile olumsuz olarak etkilenmiş ve göç etmek zorunda kalmıştır. Felekoğullarından üç kardeş bu isyan sebebiyle yaşadıkları Antakya’yı terk etmiş ve 1640 yılında Ordu yöresine gelmişlerdir. Ulubey’in Darıklıca (Darığlıca) köyü Sallar mevkine yerleşen üç kardeşin torunları Sallar’ı terk etmişler ve Koylu (Kuylu) köyü ve Yalakköy adlı yerleşim yerlerinde yaşamaya başlamışlardır. Ordu’da zamanla maddi anlamda güçleşen Felekoğulları bir ayan ailesi olarak anılmışlardır472

.

Ordu yöresinde âyanlığın ortaya çıkışı ile ilgili olarak, ileri gelen âyan aileleri ile ilgili ilk bilgi ve belgelere 1715’li yıllardan itibaren rastlanmaktadır. Ulubey kazasında Poyrazoğlu Osman, Mehmed, Yusuf ve Çelenkoğlu Ahmed’in ev basıp kadın ve kızları alıp istedikleriyle evlendirdiklerine ve şekavetlerine dair bir belge bunun bir örneğidir473

.

Ayanların birbirleriyle geliştirdikleri ittifak bağlarında ekonomik sebepler etkin olmakla birlikte zamanla bu ittifakları sembolik bağlarla geliştirdikleri

Benzer Belgeler