• Sonuç bulunamadı

3.1 Şövalye Eğitimi

3.1.6 Askeri Unsurlar

3.1.6.2 Turnuvalar

Çok sayıda şövalyenin katıldığı ve aynı zamanda da "squire"ların eğitildiği bazı kurallar çerçevesinde yapılan her türlü askeri karşılaşmaya turnuva denmektedir. "Squire"ların orada yer alması ve şövalyelerin eğitimleri boyunca öğrendikleri her türlü bilgiyi kullanmaları açısından turnuvalar şövalye eğitiminde önemli bir rol oynamaktadır. Bununla birlikte, şövalyelerin maharetlerini sergileyerek kendilerini göstermesi bakımından da turnuvalar Orta Çağın vazgeçilmezleri arasında yer almaktadır.

125

Orta Çağı ve Orta Çağ yaşantısını en iyi tanımlayan üç kavramdan – savaş, spor ve turnuva – son ikisi, birinci kavrama hazırlık olarak tanımlanmıştır. Askeri altyapıya sahip olan her ulusun “savaş okullarına” (war schools) sahip olma zorunluluğu, feodal düzene sahip Orta Çağda turnuvalar ve düellolar ile karşılanmaktaydı (Gautier, 1891: 456).

On birinci yüzyılın ortası ile on ikinci yüzyılın arasındaki yüz yıllık süre arasında Fransa’da ortaya çıkan, buradan İngiltere ve Almanya’ya geçen86

ve meydana gelen; ölümler nedeniyle zaman zaman kilise tarafından yasaklanan turnuva geleneği şövalyelik kurumuna eğitim konusunda önemli katkılar sağlamıştır (Bulfinch, 1913: 371; Gautier, 1891: 457; Keen 2005: 83). Daha eski medeniyetlere de dayandırılmak istenen turnuvalar Antik Yunan ve Roma ile bağdaştırılmak istenmiştir. Dunkle (2008: 13-14) turnuva olarak değerlendirilen bilek güreşinin aslında Eski Yunan gelenekleri arasında yer alan “cenaze oyunları” (funeral games) üzerinde durmaktadır. Akdeniz kültürünün vazgeçilmezlerinden birisi de cenaze sırasında mevtayı onurlandırmak için gerçekleştirilen genellikle şiddet içerikli oyunlardır. Bu geleneği sıklıkla uygulayan Antik Yunan’da genellikle iki tekerlekli arabalarla ya da yürüyerek yapılan yarışlar, bilek güreşi, mızrak atma, disk fırlatma, sıçrama gibi kendilerine özgü spor dalları yapılırdı. Ancak Patroclus için düzenlenen cenazede Ajax ve Diomedes arasındaki silahlı karşılaşma bir yarıştan çok silahlı bir düelloyu andırmaktaydı. Bu yönüyle ele alındığında şövalyelerin formda kalabilmek için kendi aralarında yaptıkları turnuvalara benzetilebilir. Strutt (1801: 112) ise Roma’da uygulanan “Troy Oyunu” (Troy Game) ile turnuva geleneği arasında bağlantı kurmaya çalışmıştır. Romalı gençlerin at üzerinde ucu demirli tahta çubuklarla birbirlerine saldırmaları turnuva geleneği ile ilişkilendirilemeye çalışılsa da aralarında şekilsel benzerlik dışında herhangi bir ortaklık yoktur.

İlk ortaya çıktığı zamanlarda gerçek bir savaşı andıran ve Gautier (1891: 458) tarafından “bir nevi iç savaş” ya da “feodal bir savaş” olarak nitelendirilen turnuvalar zaman içerisinde daha masum ve daha düzenli bir hal almıştır. Yazar bir kaç paragraf öncesinde evrensel olarak kabul görmüş bu tarz etkinliklerin bir “icat” olmadığını ya da tek bir günde tek bir kişinin aklına gelerek ortaya çıkmadığını belirterek bu geleneğin zaman içerisinde değişiklikler geçirdiğinin

86 Gautier (1891: 457) turnuvaların kökenini Almanya’da düzenlenen bazı gösterilere dayandırılması tezini, burada çıplak gençlerin kendilerini arbedenin içine atmaları ile yurnuvalar arasında en ufak bir benzerlik dahi olmadığını söyleyerek çürütmektedir.

126

sinyallerini vermiştir. İlk ortaya çıktığı zamanlarda herhangi bir kuralın ya da herhangi bir stratejinin olmaması da altı çizilen başka bir unsurdur. O dönem turnuvaları için yapılan tanıma bakıldığında durum daha net ortaya çıkmaktadır: “Turnuva, binlerce insanın belirlenen bir yerde bir araya gelerek birbirlerini katletmeleridir.” Hatta bazı yazarlar karmaşanın, vahşetin ve acımasızlığın had safhalara ulaşması sebebiyle “turnuva” yerine “arbede” anlamına gelen “mêlée” kelimesi kullanılmıştır (Gautier, 1891; Jones, 2011) İlerleyen zamanlarda bazı kurallar ve belirli bir düzen getirilmeye çalışılsa da maalesef kan akmasının ve ölümlerin önüne geçilememiştir. 1240 yılında düzenlenen bir turnuvada altmış ila seksen kişinin – hem de kadınların gözü önünde – ölmesi (ya da öldürülmesi) turnuvaların sadece eğlenmek için yapılan bir etkinlik olmadığını göstermektedir. En zararsız olanlarında bile kesiklerin, çiziklerin ve yaralanmaların olmasının önüne bir türlü geçilememiştir. Zaman içerisinde kilisenin sürekli baskısı ve turnuvaları “lanetlenmiş” olarak ilan etmesi ve turnuvaları düzenleyenleri ve turnuvalara iştirak edenleri de “aforoz” ile tehdit etmesi sonucunda daha az kanın aktığı ve daha az yaralının olduğu turnuvalar düzenlenmeye başlandı (Gautier, 1891: 459-461).

Daha çarpıcı olan ise düğün ya da şövalye töreni gibi özel durumlar için düzenlenen toplantılara turnuvaların dâhil edilmesi ve maalesef bu turnuvalarda bazı kişilerin ağır şekilde yaralanması bazılarının ise ölmesidir. Mesela, Fransa Kralı Henry II (1519 – 1559) kızının düğününde yapılan turnuvada hayatını kaybetmiştir. Sonrasında kralların ve prenslerin turnuvalara katılması yasaklanmıştır (Strutt, 1801: 115).

Turnuvalarda uyulması gereken belli başlı kurallar vardı ve bu kurallar şövalyelerin aldığı eğitimde kendilerine öğretilen kurallarla (şövalye yasaları ile) direkt ilişkiliydi. Örnek vermek gerekirse, atı yaralamak, kılıcın keskin tarafını kullanmak ya da rakibi kaskının siperini açtıktan ya da miğferini çıkardıktan sonra ona saldırmak kesinlikle yasaktı (Bulfinch, 1913: 372).

Kadınların turnuvalardaki önemi azımsanmayacak boyuttadır. Yeteneğini sergilemek ve kendini ispatlamak için turnuvaya katılan şövalyenin asıl isteği yaptığı işlerde kendisine ilham kaynağı olan kadına kendisini göstermekti. Bu durumun farkında olan kadınlarda şövalyelerini desteklemek için ellerinden geleni yapar onları her konuda cesaretlendirirdi. Turnuva başlamadan önce hangi kadın için savaştığını sesli bir şekilde dile getiren şövalye, sevdiği kadının kendisini izliyor olmasıyla daha şevkli ve daha cesur bir şekilde savaşırdı. Turnuvadan önce şövalyesine kendisini hatırlatacak bir eşya (favor) gönderen kadının, bu eşyanın karşılaşma

127

sırasında düşmesi halinde – özellikle şövalyenin performansını beğendiyse – yenisini yollaması ve kazanan şövalyeye ödül vermeyi taahhüt etmesi de bu konu ile alakalıdır (Bulfinch, 1913: 372).

Turnuvaların askeri eğitimle alakalı olup olmadığı ya da askeri eğitime katkı sağlayıp sağlamadığı bazı yazarlar tarafından sorgulanmıştır. Bu konuda görüş bildiren yazarlardan birisi olan Marrou (1956: 37) Ajax87 ve Diomedes88 arasındaki bilek güreşinden bahsederken bunları “sıradan bir yarış ya da bir spor aktivitesi” olarak tanımlamakta ve eğitim ile herhangi bir bağlantısının olmadığını belirtmektedir. Gautier (1891: 456) ise kilise tarafından yasaklanmasına rağmen turnuvaları destekleyen kişilerin “gençlerin savaş alanında kendinden emin ve atak bir şekilde savaşabilmeleri için kan akmasına, diş kırılmasına ve attan düşmeye defalarca kez şahit olması gerektiğini” söyleyerek bu geleneğe sahip çıktıklarını belirtmektedir. Bu görüş ile turnuvaların aslında eğitim noktasında hem şövalyelere hem de şövalye adaylarına katkı sağladığını öngörmektedir.