• Sonuç bulunamadı

3.1 Şövalye Eğitimi

3.1.4 Şövalye Eğitimine Dâhil Olan Konular

Erken yaşlarda başlayan ve katı kurallar çerçevesinde ilerleyen şövalye eğitimi, genel hatları bakımından ele alındığında dini eğitim, askeri eğitim ve değerler eğitimi olmak üzere üç temel üzerinde yükselmekteydi. Eğitim sürecinde bu üç temel o kadar iç içe geçmiş halde karşımıza çıkar ki hangisinin üzerinde daha fazla durulduğunu ya da önceliğin hangisinde olduğunu belirlemek neredeyse imkânsızdır. Bununla birlikte, “page”lik döneminde ağırlıklı olarak kalenin leydileri tarafından eğitilen şövalye adayları için değerler eğitimi biraz daha önem arz ederken, "squire"lık döneminde askeri eğitim konusunda daha fazla yoğunlaşıldığı söylenebilir. Şövalyelik döneminde ise alınan değerler eğitimi ile askeri eğitimin bir arada olduğu gözlemlenebilir – başka bir ifade ile lordunu ve toprağını korumayı kendisine amaç edinen şövalye, güçsüzü korumak, yardıma ihtiyacı olana yardım etmek ve toplum içerisinde örnek davranışlar sergilemek konusunda da oldukça dikkatli davranmak zorundaydı. Her üç aşamada da dini unsurlar detaylı ve önemli ölçüde yer almakta ve her aşama dini eğitimle bağdaştırılmaktaydı.

3.1.4.1 Dini eğitim

Her üç eğitim aşamasında kayda değer ölçüde yer alması dolayısıyla bu çalışmada ilk önce dini eğitime yer verilmesi daha uygun görülmüştür. Yapısı itibariyle genellikle askeri bir kurum olarak ele alınan şövalyelik kurumunun temelini dini öğeler ve özellikle de dini törenler oluşturmaktadır. Şövalye adayının eğitimi sürecinde bir üst kademeye geçerken belirli bazı dini törenlere katılması81, bu durumun yazılı kanunlar ve düzenlemelerle desteklenmesi ve bu geleneğin bir ritüel haline gelmesi yukarıdaki görüşü desteklemektedir (James, 1830: 2).

81 Bir “page” eğitimini tamamlayıp "squire" olacağı zaman (on dört yaşına geldiği zaman) kaması alınır yerine kılıç verilirdi. Bu süreç dini bir törenle gerçekleşirdi, bu süreç su şekilde ilerlemektedir: Gelecekte kullanacağı silah sunağa bırakılır, bir papaz bu kılıcı alıp kutsadıktan sonra yeni "squire"a dualarla geri verir ve bazı nasihatlarda bulunurdu (James, 1830: 18).

115

Şövalyelik kurumunu dinsel öğelerden ayrı tutmak neredeyse imkansızdır. İlk ortaya çıktığı dönemlerde güç dengesizliğini ortadan kaldırmayı amaçlayan asillerin kilisenin desteğini almadan kayda değer oranda başarı sağlamaları imkansızdı. İlerleyen zamalarda Haçlı Seferleri’nin başlaması ile halkın gözünde kahraman olan şövalyeler daha da önemli bir karaktere bürünmüş oldu. Başta İslam olmak üzere diğer dinlere mensup olan kişilere (saracen) karşı açılan ve “kutsal toprakları kurtarmayı” amaçlayan (Demirkent, 2011) Haçlı Seferleri’nin kararlaştırılması ve gerçekleştirilmesinde kiliselerin rolü tartışılmayacak kadar önemlidir. Bu önemi vurgulamak isteyen Keen (2005: 5-6) din adamlarının öğretilerinin şövalyelik kurumunun önemine önemli katkılarda bulunduğunu belirterek kilise ve şövalyelik kurumunu “toplumu ayakta tutan iki sütun” olarak tanımlamaktadır. Hatta bu söylemini “arka planda dini öğretiler olmadan şövalyelik genel anlamda yiğitçe ama temelde ham/işlenmemiş, babadan oğula geçen askeri bir meslek olmaktan ileri geçemezdi” diyerek daha da kuvvetlendirmiştir.

3.1.4.2 Askeri eğitim

Şövalyeler “page” olarak eğitim almaya başladıkları andan itibaren yoğun bir askeri eğitimden geçmekteydi. "Squire" olmaya hak kazandıklarında bu eğitim oldukça zorlaşır, hizmetinde bulundukları şövalyeden savaşla, savaşmakla, düşmanla ya da yöntemle ilgili öğrenebildikleri kadar fazla bilgi almayı amaçlarlardı. Turnuva öncesi talimlerde ve turnuvalarda şövalyenin her türlü ihtiyacını karşılamanın yanı sıra teknik ve taktik konusunda da eğitim alırlardı. Hatta gerekli olması halinde savaşlara katılır ve diğer "squire"lar ve şövalyelerle savaşırlardı. Savaş alanında olağanüstü bir başarı sergilemesi halinde orada şövalye ilan edilirdi. Aslında bu, her "squire"ın hayaliydi. Yirmi bir yaşına gelip şövalye oldukları zaman ettikleri yeminde temelde masum kişileri koruyacaklarına ve ülkelerine her şekilde hizmet edeceklerini söylerlerdi. Ayrıca, feodal sistemde hizmet ettikleri lordların topraklarını korumak da onlardan beklenen görevler arasındaydı. Şövalyelik kurumunun ortaya çıktığı dönemin karmaşası ve belirsizliği göz önüne alındığında şövalyeler ettikleri yeminin arkasında durabilmek ve sorumluluklarını yerine getirmek için askeri yönden oldukça etkin olmaları gerekmekteydi.

Abril Sánchez (2007) şövalyelik kurumunun askerileştirilme sürecini açıklarken Orta Çağ şövalyelerinin savaşlarda gösterdikleri başarılar ve savaş sürecinde oynadıkları hayati rol

116

sebebiyle tanındıklarının ve dolayısıyla da kendilerine saygı gösterildiğinin altını çizmektedir. Önceleri gurur okşayan ve onur duyulan bu konum zaman içerisinde başka sorumlulukları ve beklentileri de beraberinde getirmiştir. Bu duruma adapte olmanın ilk adımı olarak – şövalyelerin aldıkları detaylı eğitim sayesinde askeri yönden herhangi bir eksiklikleri olmadığı düşünülerek – kullandıkları silahlarda ve zırhlarda ve bazı değişikliklere gidildi. Yeni kullanılmaya başlanan silahlar ile şövalyeler savunma ve saldırı taktiklerinde de bazı değişiklikler yaptılar. Böylece, şövalyeler orduyu meydana getiren askerler olmaktan çıkıp at üzerinde savaşan pek çok askerin rol model aldığı savaşçılara dönüştüler.

Bu durum, on birinci yüzyılın askeri durumu ve şövalyelerin kullandıkları ekipmanlar ve uyguladıkları taktiklerle yakından ilişkilidir. Bu noktada sekizinci yüzyılın başından beri kullanılan üzenginin şövalyeler tarafından daha profesyonelce ve bilinçli kullanılmaya başlanması (Abril Sánchez, 2007) ya da mızrak kullanma taktiklerinde meydana gelen değişiklikler Keen (2005: 23-24) bu görüşü destekler niteliktedir.

Savaşırken kullanılan taktiklerin yanı sıra kalelerin yapısında ve kuşatma yöntemlerinde de bazı farklılıklar olduğu görülmektedir. Şövalyelerin bu farklılıklara alışmaları ve yeni yöntemleri denemeleri – bir nevi deneyerek öğrenmeleri – için turnuvalar düzenlenir ve bu tür organizasyonlar hem pratik yapmak ve yaptırmak hem de toplumsal kaynaşma açısından dikkat çekicidir. On birinci yüzyılın sonu ve on ikinci yüzyılın başı itibariyle turnuvalara hem edebi eserlerde hem de görsellerde sıklıkla rastlanmasının sebebi de böylece kısmen açıklanmış olur.

3.1.4.3 Değerler Eğitimi

"Page" döneminde başlayan değerler eğitimi, şövalyelerin ettikleri yeminle birlikte aslında bir ömür boyu devam ederdi. Şövalyelik kurumunun ilk ortaya çıktıkları zamanlarda toplumda var olan düzensizlik ve başı boşluk göz önüne alındığında kuruma dâhil olacak kişilerin örnek davranışlar sergilemesi oldukça önemliydi. İlerleyen zamanlarda kilisenin de etkisinin artması ile düzensizliğin bir nebze düzelmesi ve kuruma girmek isteyen aday sayısını artması, şövalyelerden beklenenlerde herhangi bir değişiklik meydana getirmedi.

117

Yedi yaşında başlayan "page" eğitiminin bir bayan tarafından verilmesi ve adayların yaşlarının ileri derecede askeri eğitim almaya elverişli olmaması değerler eğitimine ağırlık verilmesinin sebepleri arasında gösterilebilir. Eğitime küçük yaşta başlanması, verilmek istenen değerlerin adaylarda daha kalıcı olması açısından önemlidir.

Şövalyelere verilen değerler eğitimi literatürde ayrı bir başlık altında yer almamakla birlikte bazı örneklerle gösterilmektedir. Kral Arthur ve Yuvarlak Masa Şövalyeleri hakkında yazılan hikayelere bakıldığında şövalyelerin davranış tarzları ve etrafındaki insanlara yaklaşımında küçük yaşta almaya başladıkları şövalye eğitiminin etkili olduğu söylenebilir. Aynı şekilde, esir alınan şövalyelerin esaaretleri sırasında gösterdikleri davranışlar da örnek olacak niteliktedir. İngiliz Karalı III. Edward’ın en büyük oğlu ve II. Richard’ın babası olan “Black Prince” lakaplı Edward of Woodstock (1330 – 1376) Yüzyıl Savaşlarında İngiltere ve Fransa arasında meydana gelen Poitiers Savaşında (1356) Fransa Kralı’na esir düştüğü zaman sergilediği hareketler şövalye eğitimi ile bağdaştırıalabilir (James, 1836: 48-53; Strachey, 1919: xliv).

"Page"lerin kaldıkları kalenin leydisinden aldıkları aşk ve bağlılık ile ilgili eğitim de bir noktada değerler eğitimi kapsamında ele alınabilir. Bu konuya değinen Mills (1825: 195-196) şövalyenin bir kadına bağlı kalmaya çalıştığında aslında kendisinde var olması beklenen davranışları sergilediğini söylemektedir. Aşık olan bir şövalyenin daha cesur ve daha yürekli olmanın yanı sıra insanlara karşı daha merhametli davranacağı düşünülmekteydi (Abels, 2012).

3.1.5 Şövalye eğitimi için ön koşullar