• Sonuç bulunamadı

Kitle turizminin 1970'li yıllardan itibaren başlayan hızlı yükselişi, çevre üzerinde oluşturduğu etkilerin de yoğun biçimde tartışılmasına neden olmuştur. Turizmin yarattığı olumsuz etkiler, turizm merkezlerinin yaşam döngülerinde ilerlemeleriyle belirginleşmiş ve yöre toplumlarının turizme ve turistlere karşı olan tutumları da olumlu yönde değişmiştir.

Turistik bir yörenin sahip olduğu özellikler, turistler ve yöre halkı arasındaki ilişkinin boyutunu etkileyebilmektedir. Yörenin sosyal, ekonomik, kültürel ve çevresel faktörleri, taşıma kapasitesi gibi özellikleri, toplum üzerinde etkili olmaktadır (Fagence, 2003: 63). Turistler ve yöre halkı arasındaki iletişim birbirine bağlıdır. Ancak her turist tipi, yöre halkı üzerinde aynı etkiye sahip olmayabilir. Yöre halkı konuya bazen ekonomik yönden bakabilir ve kendisine gelir getiren turist tipleriyle olumlu bir ilişki içine girebilir.

Turist ile yöre halkı arasındaki ilişkileri incelemede Doxey’in (1975) önermiş olduğu yaklaşıma göre yerli halkın turizme ve turiste karşı tutumları dört değişik aşamadan oluşmaktadır. Bunlar; “Coşku”, “İlgisizlik”, “Rahatsızlık” ve “Düşmanlık” olarak belirtilmektedir. İlk aşama turistlerin bölgeye ilk defa gelmesinden kaynaklanan ve ekonomik kazancın müjdeleriyle süslenmiş coşku aşamasıdır. İkinci aşamada artık bölge turizme açılmış ve turist sayısında artış meydana gelmiştir. İlk aşamadaki coşku yerini ilgisizliğe bırakmıştır. Üçüncü aşamada mevcut yerli işletmeler turistlerin artan taleplerini karşılayamaz duruma geldiği için arzın artırılması çalışmalarına hız verilmiştir. Son aşamada ise turistlere karsı olan hoşgörü artık yerini yavaş yavaş kızgınlığa ve tahammülsüzlüğe bırakmaktadır. Bu aşamaların ne kadar süreceği ya da bölgedeki oplumun

bütün aşamalardan geçip geçmeyeceği üzerinde düşünülmesi gereken hususlardır (Çavuş ve Tanrısevdi, 2002:38).

Son otuz yılda, birçok araştırma bu değişkenlerin, yöre halkının turizm hakkındaki görüşleri üzerinde yarattığı etkileri bulmaya çalıştı. Araştırılan değişkenler, yöre sakinlerinin sosyo-ekonomik ve demografik özelliklerini içeriyordu fakat sonuçlar karışıktı. Özellikle, yöre halkı ilk gelişim evresinden son düşmanlık evresine kadar görüşlerini ve hislerini net bir şekilde ortaya koymuyordu (Çavuş ve Tanrısevdi, 2002:39).

Bazı turizm sezonlarında turistik bölgelerin taşıyabileceği turist sayısının çok üstünde ziyaretçi kabul edilmektedir. Turistik bir yöreye gelen turist sayısı arttıkça, yöre halkı ve turistler arasındaki ilişki farklı bir boyut kazanabilmektedir. Başlangıçta, turistlere karşı oldukça hoşgörülü davranan yöre halkı, giderek, turizmin ekonomik, sosyal ve çevresel açıdan sağladığı faydalardan kuşku duymaya başlayabilir. Bu durum, yöre halkının turistlere karşı olumsuz bir tavır içine girmesine yol açabilmektedir (Ko ve Stewart, 2002: 521). Turistik bölgelerin turizm sezonunda bir yoğunluk içine girmesi turistik taşıma kapasitesinin zorlandığını göstermektedir.

Turizmi sadece ekonomik bir olay olarak nitelendirmek hatalı olur. Turizmi değerlendirirken ekonomik yönü yanında sosyal yönünü ve dolayısıyla toplumlar üzerindeki etkisini göz ardı etmemek gerekir. Bu etkiler, bir yörede turizmin başlama aşamasından ilerleme aşamalarına kadar çevresel, sosyo-kültürel, ekonomik birçok planlama sistemlerine bağlıdır.

Turizm gelişimi bir topluma ekonomik kazançlar sağlamasının yanında, sosyal ve kültürel kazançları da beraberinde getirmektedir. Turizm, bulunduğu yerdeki arazilerin değerini artırabilmektedir; bunun yanında insanların sosyal ve kültürel anlamda etkinliklere katılmalarını ve kişileri önyargılarından arındırarak hoşgörülü olmaya teşvik edebilir. Yine yöre halkının oturduğu yerden gurur duymasını sağlayabilmektedir. Ancak bunların yanında, yöre halkının sayısındaki artışla beraber trafiğin, pahalılığın ve kalabalığın

artması, toplumu oluşturan bireyler arasında anlaşmazlıkların doğmasına neden olabilmektedir (Baykan, 2007:43).

Turizmin varlığı, doğal çevre kalitesine, insani çevreye ve kaynaklara ve ayrıca yöre kültürüne dayanır. Uzun bir süre için, turizm, diğer sektörlerden farklı olarak “naif” kabul edilmiştir. Bununla birlikte turizm artık diğer sektörler gibi dayandığı doğal kaynaklara zarar veren bir sektör olarak da algılanmaktadır. Bu yüzden, “turizm turizmi öldürüyor” tabiri daha fazla dile getirilmektedir. Hızla artan dünya nüfusu, hızlı ve düzensiz kentleşme, plansız endüstrileşme, sulak alanların kirletilmesi, tarım ilaçlarının aşırı ve kontrolsüz kullanımı, orman yangınları ile meydana gelen kirlenmelerin yanında, yenilenemeyen kaynakların aşırı kullanımı ve düzensiz tüketimi doğal dengeyi bozan etkenlerin başında gelmektedir. Yanlış ve aşırı kullanımlar hava, toprak, su ve buralarda yaşayan canlıların yaşam ortamlarının bozulmasına neden olmakta, başta insan olmak üzere, bütün canlıların yaşama ortamları giderek kötüleşmekte ve küçülmektedir.

Doğal, kültürel ve tarihi değerlerin korunmasında ve bu faktörlerin ayrıntılı olarak tanımlanmasında yöre halkının görüş ve önerileri önem taşımaktadır. Bu nedenle turizm konusunda yapılan tüm çalışmalara, her aşamada yöre halkın katılımı sağlanmalıdır. Yöre halkı sıklıkla turizmin olumsuz etkilerinden en fazla zararı gören kesimdir. (Baysan 2005:25). Çevre sorunlarının geri dönülemeyecek boyuta ulaşması, orada yasayanların yasam kalitesini düşürdüğü gibi, turizmin o bölgede ekonomik fayda getirmesini de engelleyecektir. Turizmin hızlı ve aşırı gelişmesinin yarattığı çevre sorunları arttıkça hem turistler hem de yörede yasayan yerli halkın da sorunlar yaşaması kaçınılmaz hale gelecektir.

3. ÇANKIRI İLİ, TURİZM POTANSİYELİ VE TUZ MAĞARASI

Benzer Belgeler