• Sonuç bulunamadı

Turizm Etkinliği Olarak Dağ ve Doğa Yürüyüşü’nün Gelişimi

İnsanların dağlara gitmelerinin ve bu ortamlarda yürüyüş/tırmanma yapmalarının geçmişi oldukça eskilere dayanmaktadır. Dini ve askeri amaçlı gerçekleştirilen bu etkinliklerin başlangıcı neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. Ancak modern anlamda dağcılığın ve doğa yürüyüşünün, 18.yüzyılın başlarında ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Dağlar, muhteşem manzaraları, görkemli güzellikleri ve eşsiz değerleri ile önemli turizm destinasyonlarıdır. Ayrıca dağ ve doğa yürüyüşlerinin turizmin yayılmasında oldukça önemli yeri bulunmaktadır. Özellikle 1700’lü yıllarda başlayan dağlık alanların kullanımı Avrupa turizm tarihine damgasını vurmuştur. Fransa’da Whindham ve Pococke adlı iki İngiliz’in 1741 yılında Chamonix'3i ziyaret etmesi turizm gelişiminin önemli tarihlerinden biridir. Bu ziyaret dağ turizminin başlangıcı olarak kabul edilmektedir (Bourdeau vd., 2002, s. 22).

Dağlara olan rekreasyonel ve turistik talebin artması, 1990’lı yıllar da dağ turizmi ile ilgili bölgesel program ve projelerin sayısının artmasına neden olmuştur (Godde vd., 2000, s. 2). Özellikle 1992 yılında Rio de Janeiro'da yapılan "Dünya Zirvesi" olarak da anılan ve çevre ve kalkınma konularında bütün dünya ülkelerini küresel düzeyde ilk kez bir araya geldiği BM Çevre ve Kalkınma Konferansının (UNCED) önemli bir belgesi olan Gündem 21’de dağlara özel bir bölüm ayrılması (Bölüm 13) dağlar verilen önemin ne düzeyde olduğunun önemli bir kanıtıdır (Funnel & Pric, 2003, s. 183; Somuncu, 2004, s. 2). Ancak bu alanla ilgili asıl önemli gelişme 2002 yılının Dünya Turizm Örgütü (WTO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından ekoturizm ve dağlar yılı olarak ilan edilmesidir (Akpınar & Bulut, 2010, s. 1579).

3 Mont Blanc eteklerinde yer alan Chamonix kasabası, dünya çapında bir dağ sporları merkezidir. Kozmopolit bir yapısı vardır. Fransa, İtalya ve İsviçre sınırlarının kesişim noktasına yakındır. 245 km²'lik alanıyla kıta Fransa'sının dördüncü geniş ilçesidir (http://tr.wikipedia.org/wiki/Chamonix-Mont-Blanc, 2012).

Geçtiğimiz 20 yılda turizm yapısındaki ciddi değişimler sonucu dağlık alanlara yönelik turizm talebi artış göstermiştir. Örneğin, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde yapılan bir araştırmada, “tatile gidilecek en çekici noktalar neresidir?” sorusuna turistlerin %56’sı “doğal harikaları (örneğin, mağara, şelale ve dağ gibi) görmek” ve %37’si ise “bozulmamış doğal bir çevreye gitmek” cevabını vermişlerdir. Benzer bir araştırmaya göre, 1990’lı yılların başında AB ülkelerinde (ortalama nüfusun) tatillerini kırsal ve dağlık alanlarda geçirenlerin oranı %48’e ulaşması konunun önemi hakkında dikkate değer ipuçları vermektedir (Esengün vd., 2002, s. 4). Avrupa’daki en popüler spor tatili destinasyonu %24’lik Pazar payı ile Avusturya’dır. Bu ülkeyi her biri %11’lik Pazar payı ile İtalya ve Almanya takip etmektedir. Avrupa’da sporla ilgili tatil yapanların en çok tercih ettikleri etkinlik %38’lik payla doğa

yürüyüşüdür. Bu etkinliği %23’lik payla bisiklet turları izlemektedir

(http://www.adventuretravelnews.com/itb-berlin-reports-on-european-sports-tourism-trend- hiking-cycling-top-trends). Kouchener ve Lyard’ın (2000) yapmış olduğu çalışmada, İtalya ve Fransa da 3 (üç) milyondan fazla kişi, İngiltere’de de yaklaşık 10 (on) milyon kişi, İsveç de yaklaşık 3 (üç) milyon kişi ormanlık ve kırsal alanda yürüyüş etkinliğine katılmaktadır (Kastenholz & Áurea, 2007, s. 6).

Norveç’te 2004 yılında yapılan araştırmada (16-74 yaş) yetişkin bireylerin yaklaşık %82’sinin doğa yürüyüşüne katıldığı tespit edilmiştir. Odden’in (2008) farklı altı ülkede (16- 74 yaş) yürüyüş yapan yetişkinleri karşılaştırdığı çalışmasında Norveçlilerin %95’inin, Danimarkalıların %92’sinini, İsveçlilerin %82’sinin ve Finlandiyalıların %81’inin son bir yıl içerisinde doğa yürüyüşü etkinliğine katıldığını belirlemiştir (Svarstad, 2010, s. 92).

Spor Malzemeleri Üreticileri Derneğinin verilerine göre Amerika da son bir yılda doğa yürüyüşüne katılan kişi sayısı 42,4 milyondur. Bu sayının 9,9 milyonu gece konaklamalı olarak doğa yürüyüşüne katılırken, 32,5 milyonu günübirlik olarak bu etkinliğine katılım göstermiştir (Miller ve Washington, 2012, s.175). Açıkhava Vakfı’nın (Outdoor Foundation) yapmış olduğu çalışma bu sonucu desteklemektedir. Rapora göre 2010 yılında Amerikan halkının %11,5’i (32.496.000 kişi) günübirlik doğa yürüyüşü etkinliğine katılmıştır (The Outdoor Foundation, 2011, s. 2). Ayrıca Amerikan Seyahat Birliğine göre kampçılık ve doğa yürüyüşü Amerika’da gerçekleştirilen en popüler açıkhava etiklikleridir ve seyahate çıkan Amerikalıların %18’i kampçılık ve %9’u doğa yürüyüşü etkinliklerine katılmaktadır (Miller ve Washington, 2012, s.175).

Ekoturist Pazar Profili araştırmasına (2000) göre doğa yürüyüşü etkinliği, ekoturistlerin en önemli 3 seyahat unsurundan biridir (Argawal & Baranwal, 2012, s. 1). Ayrıca birçok destinasyonda yapılan araştırmada, doğa yürüyüşünün ekoturistler arasında en

popüler etkinlik olduğu görülmektedir (Wight, 1996, s. 3). Ekoturizmin 1990’ların başından buyana her yıl %20 ila % 34 oranında büyüyen ve DTÖ’nün tahminlerine göre uluslararası turizm pazarının % 7’sini oluşturan bir turizm türüdür (BAKA, 2012, s. 10). Ekoturizmin Pazar payı ve gelişim hızı göz önünde bulundurulduğunda doğa yürüyüşü etkinliğine olan talebin boyutları daha da iyi anlaşılmaktadır.

Türkiye sahip olduğu birçok doğal, tarihi ve sosyo-kültürel özellikler ile doğa yürüyüşü erkinlikleri için önemli bir merkezdir. Türkiye’de; Likya yolu, Aziz Paul yolu, Evliya Çelebi Yolu, Frig Yolu, İbrahim yolu, Hitit rotası, Sultanlar yolu, Karia yolu, Bağımsızlık yolu, Yenice ormanları yolu, Fethiye Yürüyüş rotaları, İdyma yolu, Egnatia yolu, Gastronomi yolu, Via Sebaste yolu, Kaçkar dağları, Küre dağları, Ağrı dağı, Aladağlar, Sarıkamış ormanları gibi birçok doğal, kültürel ve tarihi özellik taşıyan doğa yürüyüşü yapılabilecek bölgeler ve yolları bulunmaktadır. Ancak Türkiye’de doğa yürüyüşüne katılım ile ilgili derlenmiş bir çalışma bulunmamaktadır. Bu nedenden dolayı Türkiye’deki doğa yürüyüşüne katılım ile ilgili her hangi bir ikincil veriye ulaşılamamıştır. Ancak Ay ve ark. (2010, s.30) Antalya’ya gelen ekoturistler üzerinde yaptıkları araştırmaya göre; ekoturistleirn Antalya’yı tercih etmelerindeki ikinci neden doğa yürüyüşü ve Likya yolunu görmektedir. Bu sonuç doğa yürüyüşü etkinliklerinin bölge için önemini vurgular niteliktedir. Yukarıdaki bulunan doğa yürüyüşü yapılan bölge ve rotalardan sadece Ağrı dağı izinle tırmanış/yürüyüş yapılan bir dağdır. Bu doğrultuda Ağrı İli Valiliği ve Doğubeyazıt Kaymakamlığı ile yapılan görüşmeler sonucunda 2012-2013 yıllarında Ağrı dağına yaklaşık 2000 kişinin tırmanış gerçekleştirildiği belirlenmiştir.

Doğa yürüyüşü kaynaklı turizm ve rekreasyon faaliyetlerinin geldiği nokta ortadadır. Yukarıdaki istatistiki veriler incelendiğinde doğa yürüyüşü yapmak için birçok insanın doğal alanları tercih ettiği görülmektedir. Dağlık alanlarda turizmin gelişimi, sürdürülebilir ekonomik kalkınmada, çevre korumada ve insanların yaşam kalitelerinin gelişiminde anahtar rol oynamaktadır (Nepal & Chipeniuk, 2005, s. 313). Ülkemizde de doğa yürüyüşü kaynaklı turizm ve rekreasyon faaliyetlerinin geliştirilmesi, özellikle kırsal alanların kalkınmasına, doğal kaynakların korunmasına ve kırsal alanda yaşayan insanların yaşam kalitelerinin arttırılmasına katkı sağlayabilir. Ancak doğa yürüyüşü etkinliklerinin getirebileceği birçok olumlu etkinin dışında birçok olumsuz etkide yaratabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Turizm hareketinin kitlesel hale dönüşmesi, oluşan bu kitlesel hareketin tüketim merkezli olması, turizmi günümüzdeki bulunduğu yapıya ulaştırarak, olumsuzluklar yaratmaktadır. Doğa yürüyüşü etkinliklerinin boyutları incelendiğinde, bu etkinliklerin kitlesel bir forma dönüşebileceği düşüncesi, gelecekte doğa yürüyüşü kaynaklı çevresel, sosyokültürel ve

ekonomik birçok olumsuzlukların ortaya çıkabileceği düşüncesini yaratmaktadır. Bu nedenle, doğa yürüyüşü etkinliklerinden fayda sağlanabilmesi için gerçekleştirilen ve gerçekleştirilebilecek olan faaliyetlerin sürdürülebilir kalkınma anlayışı ile yönetilmesi gereklidir. Aksi durumda bu etkinlikler; kitle turizminin kıyı şeridi üzerine yaptığı olumsuz etkilerin bir benzerini kırsal alanlara yapacak ve kitle turizmi kaynaklı olumsuz etkiler kendini tekrarlayacaktır.