• Sonuç bulunamadı

4.TROYA VE MÜTTEFİKLERİ

6. TROYALILAR TÜRK MÜDÜR?

Bütün bu değerlendirmelerden ayrı olarak, Troyalılar Türk Müdür? sorusuna da değinmemiz yerinde olacaktır:

Anadolu M.Ö.2.binyılın başlarında Mezopotamya’dan Anadolu’ya gelen Asur’lu tüccarların beraberlerinde çivi yazısını da getirmeleri ile tarihi devirlere girmiştir. Ama sorun şurada ortaya çıkıyor ki tarihi devirlere girilmeyen Eski Tunç Devri’nde yani M.Ö. 3000-2000 yılları arasında Anadolu’da hangi kavimler yaşıyordu ve bu dönem kültürleri kimlere aitti. Burada Mezopotamya orijinli yazılı vesikalar az da olsa imdada yetişmektedir. Çünkü Mezopotamya Anadolu’dan yaklaşık 1200 yıl önce tarihi devirlere girmiştir. M.Ö. 2350-2150 tarihleri arasında Mezopotamya’da güçlü bir imparatorluk kuran Sami kökenli Akkad’lar , bütün Sümer kentlerini egemenlikleri altına aldıktan sonra , komşu ülkeleri de istila etmeye başlamışlardır. Bu komşulardan biri de Anadolu’dur.

Akkad Kralı’na ait olan Şarthamari Metinleri’nin Hattuşaş arşivinde bulunan nüshasından öğrendiğimize göre ( KBo III, 13 numaralı metin) , o devirde Anadolu’da yaşadıkları anlaşılan şehir devletlerinden 17 tanesi Hatti kralı Pampa’nın önderliğinde bir koalisyon oluşturmuşlar ve topraklarını korumak amacıyla Akkad Kralı Naram-Sin’e karşı isyan etmişler fakat başarılı olamamışlardı. Bu metinlerde 15. satırda geçen Türki Kralı da İlşu Nail’ di.

Yukarıdan da anlaşılacağı üzere M.Ö.3.binyılın sonlarında Anadolu’da büyük bir devlet yoktu. Küçük krallıkların hüküm sürdüğü bu topraklarda herhangi bir dış tehlikeye karşı birlikte hareket ediliyordu.

Şarthamari Metinleri, Anadolu orijinli değildir fakat Anadolu hakkında bize bilgi veren en eski yazılı vesikalardır. Bu vesikalar sayesinde Anadolu’nun o dönemdeki sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel yapısı hakkında az da olsa bilgi sahibi olabiliyoruz. Özellikle kral adlarından M.Ö.3.binyılda Anadolu’nun etnik yapısı hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz. Örnek olarak Türki Kralı İlşu Nail’in ismi Asyenik bir isimdir ve bu da bize Türklerin Anadolu’daki varlığının binlerce yıl önceye dayandığını gösterir.

Yine Şarthamari Metinleri’nden öğrendiğimize göre M.Ö.3. binyılda Orta Anadolu’da Hatti’ler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Hurriler, Akdeniz Bölgesi’nde de Luwi Kavimleri’nin yaşadıkları anlaşılmaktadır. Luwi’ler bu bölgeye Balkanlar üzerinden bir göç hareketi sonucunda gelmiş Gumelnitza Kültürü’nün temsilcileri idiler.

Troya, son zamanlarda gündemde olan Troya filminin ardından sık sık gündeme gelmeye başlamıştır. Ve pek çok bilim adamı bu konu hakkında değerlendirmelere gitmiştir. Bazıları Troyalılar’ı Luwi’li olarak belirtirken bazıları da Anadolulu bir kavim demekle yetinmiştir. Troyalılar’ın Luwi’li olduğunu söyleyenlerin dayanağı , savaşlar sırasında tahtta oturan Kral Priamos ve oğlu Aleksandros Paris’in isimlerinin –os soneki ile bitmesidir ki Luwiler de nd/ nt , ss/os sonekli bir dil kullanıyorlardı. Bu değerlendirmeyi doğru fakat eksik bulan Prof.Dr. Ekrem Memiş, “Troya ve Troyalılar” adlı kitabında bu konuya şu şekilde yer vermiştir: “ Troya Savaşları sırasındaki Troya kral ailesi sadece Priamos ve Aleksandros Paris’ten oluşmuyordu. Priamos’un eşi kraliçe Hekabe ya da Priamos’un büyük oğlu Hektor’un , Hektor’un eşi Andromake’ın isimleri ss veya os soneki ile bitmiyordu. Demek oluyor ki , sadece birkaç ismin sonunda yer alan ss/ os soneklerine dayanarak bir kavmin kökeni hakkında genellemeler yapmak doğru bir yaklaşım değildir. Kaldı ki , substrat dillere ait olduğu kabul edilen bu sonekler , Luwiler gelmeden önce de Anadolu’nun yerli kavimleri tarafından kullanılıyordu. Bütün bunlar bir yana ,bir önceki bölümde de ifade ettiğimiz gibi , İtalya’ya şehir kültürünü götüren Etrüks kavminin oluşumunda Batı Anadolu’dan göç eden Troyalılar’ın önemli bir yeri olmuştu. İtalya da buluşan Troyalılar ve Sakalar karışıp kaynaşarak Etrüks’ler denilen Türk kavmini meydana getirmişti. Bu durum karşısında Troyalılar’ın Türklüğünü kabul etmekten başka çare göremiyoruz.”

Ayrıca Prof.Dr.Ekrem Memiş, yine aynı eserinde bu konu hakkında Montaıgne’nin şu sözlerini de bize aktarır: “ Türklerin padişahı II.Mehmet, Papa II. Pius’a şunları yazmış : İtalyanların bana düşman olmalarına şaşıyorum. Biz de İtalyanlar gibi Troyalılar’ın soyundanız. Yunanlılar’dan Hektor’un öcünü almak benim kadar onlara da düşer, Onlar ise bana karşı Yunanlılar’ı tutuyorlar.” Hocamız bu konuda Mustafa Kemal Atatürk’ün bizzat söylemiş olduğu şu sözü de bizlere iletir: “Dumlupınar’da Yunanlılar’dan Troyalılar’ın öcünü aldık! ” bütün bunlardan anlıyoruz ki, Türkün iki büyük atası da Troyalılar’ın Türk olduğunu kabul etmektedir.

Avrupalı tarihçiler bile Türklerin Troyalı olduğu görüşüne varmış ve kökenlerinin Troyalı komutan Turkus’a uzandığını öne sürmüşlerdir. Ancak Osmanlılar’ın, Avrupa’da ilerleyişinden korkarak bu görüşü reddetme yoluna gitmişlerdir.

Bütün bu bilgilerin ışığında biz de Fatih Sultan Mehmet’in ve Mustafa Kemal Atatürk’ün de görüşlerini bizlere sunan değerli hocamız Prof.Dr. Ekrem Memiş’in görüşüne katılıyor ve Troyalılar’ın Türk olduğu görüşüne varıyoruz. Günümüzde Anadolu insanının Troyalılar’a yabancı gözüyle bakmasını ise , maalesef kendi tarihimizi bilmediğimize kanıt olarak görüyoruz.

SONUÇ

Troyalılar ve Akalar arasında meydana gelen Troya Savaşları ilk Doğu-Batı mücadelesi bir başka değişle Eskiçağ’ın Birinci Dünya Savaşı’dır.

Troya Savaşı’nın görünürdeki nedeni bir kadın kaçırma olayı idi. Hakikaten Troya Kralı Priamos’un oğlu Aleksandros Paris , Aka beylerinden Sparta Kralı Menelaos’un karısı Helena’yı kaçırmış , bunun üzerine Aka beyleri Mykenai Kralı Agamemnon’un başkanlığında yaklaşık 1200 gemiden oluşan bir filo ile Troya önlerine gelmişlerdir.

Bir kadın kaçırma olayı sebebiyle başlayan bu savaşın gerçek nedeni ise tamamen ekonomikti. Çünkü M.Ö.14-12. yüzyıllar arası aka medeniyetinin en parlak çağı idi. Bu dönemde akaların imal etmiş olduğu çanak çömlekler bütün Akdeniz’e ( Kıbrıs , Ugarit , Alalakh , Rodos, Mısır vs…) yayılmıştı. Ancak devrin sonlarına doğru Kıbrıs’ta da Aka çömlekleri imal edilmeye başlamış ve Kıbrıs’taki akalı çömlekçiler , anavatandaki çömlekçilere rakip olmuşlardı. Bu rekabet Aka ticaretini engellemiş olmalıdır. Ayrıca M.Ö.13.yüzyılın ikinci yarısından itibaren Hitit İmparatorluğu parçalanmaya başlamış , Batı Anadolu Sahilleri’nde Ahhiyava Devleti iyice güçlenmiş , güneyde ise Arzava beylikleri sürekli isyan halinde idiler. Hitit İmparatorluğu’nun bu zayıf dönemi Akalar’ı da kötü etkilemiştir. Çünkü Akalı tüccarlar artık Akdeniz’de güvenli bir şekilde dolaşamıyorlardı. Geçimi tamamen ticarete dayalı bir millet için bu durum gerçekten çok kötü idi. Zira Yunanistan coğrafi durum itibariyle tarıma elverişli bir yer değildi.

Bu durumda Akalar ne yapacaklardı? Onların yapacakları tek şey , hiç değilse Karadeniz Sahilleri’nde yeni pazarlar elde etmekti. Bunun için de Çanakkale Boğazı’ndan geçmeleri gerekiyordu. Halbuki Boğaz Troyalılar’ın elinde idi. Tek çare ise , Troyalılar’ı buradan atmaktı. İşte Troya Savaşı’nın gerçek nedeni bu olmalıdır.

Kıt’a Karası Yunanistan’dan katılan bütün kavimler hemen hemen aynı kökenden gelmektedirler. Hepsi M.Ö.2.binyılda Yunanistan’a yerleşmiş olan Akalar’ın kurdukları farklı şehir devletlerinden geliyorlardı. Akalar’ın merkezi bir devlet etrafında birleşmeyişi,tamamen Yunanistan’ın coğrafi konumundan kaynaklanmıştır.

Batı Anadolu’dan katılan kavimler ise farklı kökenlere sahiptiler. Bunlar Orta Anadolu’da hüküm süren Hitit imparatorluğuna bağlı kavimlerken imparatorluğun zayıflamasından istifade ederek bağımsız hareket etmeye başlamışlardır.

Bu savaşları Akalar’ın kazanması taktirinde kendilerinin de zarar göreceklerini bilen bu kavimler , savaşlara bu sebeple topyekun katılmışlardır.

Savaşın sonunda akalar galip gelmesine rağmen , amaçlarına ulaşamamışlardır. Çünkü savaşın hemen ardından Ege Göçleri cereyan etmiş ve 10 yıl süren savaşlar sonuçsuz kalmıştır.

Troya Savaşlarını’nı kaybeden Troyalılar ise ,bu büyük yıkımdan hemen sonra cereyan eden Ege Göçleri’ne de katılmışlar ama bu göçler sonunda umduklarını bulamayarak kendilerine yeni bir yurt aramak zorunda kalmışlardır. İlki M.Ö. 10.yüzyılın başlarına ikincisi de M.Ö. 8.yüzyılın ikinci yarısında olmak üzere iki göç dalgası halinde İtalya’ya giden Troyalılar orda bir başka Türk grubu olan Sakalarla kaynaşarak Etrüskler adı verilen yeni kavmin oluşmasına katkıda bulunmuşlardır.

Benzer Belgeler