• Sonuç bulunamadı

Troya savaşlarına katılan kavimlerin kimlikleri ve kökenleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Troya savaşlarına katılan kavimlerin kimlikleri ve kökenleri"

Copied!
102
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İLKÖĞRETİM ANA BİLİM DALI

SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

TROYA SAVAŞLARINA KATILAN KAVİMLERİN

KİMLİKLERİ VE KÖKENLERİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

PROF.DR.EKREM MEMİŞ

HAZIRLAYAN

YASEMİN ŞİRAZ

(2)

ÖNSÖZ

Homeros’un ünlü destanı İlyada’da anlattığı Troya Savaşları, tarihin ilk Doğu-Batı mücadelesi , başka bir deyişle Eskiçağ’ın Birinci Dünya Savaşı olmakla birlikte, tarihin ilk Boğazlar Savaşı olarak da kabul edilmektedir. Bu savaşta Troya ve müttefikleri Doğu dünyasını, Akalar ve müttefikleri ise Batı dünyasını temsil etmektedir.

Homeros on yıl süren bu savaşın son 51 gününü anlatmıştır İlyada Destanı’nda. Savaşın sebebi olarak Troya Prensi Paris’in , Sparta Kralı Menelaus’un karısı Helene’yi kaçırması gösterilmiştir. Ama gerçekten de Doğu ile Batı’yı karşı karşıya getiren ve on yıl süren bu büyük savaşın başlamasının asıl sebebi sadece bu muydu?

Ve bu savaşa katılan Troyalılar, Akalar ve onlarla birlikte savaşa giren müttefikleri gerçekte kimlerdi? Bu kavimlerin günümüz toplumları ile ilgileri var mıydı? Hitit çivi yazılı metinlerinde adı geçen Ahhiyavalılar ile Homerosun bahsettiği Akalar aynı kavim miydi? Yine Hitit metinlerinde adı geçen Viluşa krallığının merkezi “Viluşa” kenti ile Troya Savaşları’nda bahsi geçen İllios ya da İllion kenti arasında bir bağlantı var mıydı?

İşte bütün bu sorulara çalışmamız içerisinde cevap vermeye çalıştık. Ayrıca bu çalışmamızı meydana getirirken, derin bilgilerini ve kıymetli araştırmalarını bizden esirgemeyen sayın hocamız Prof. Dr. Ekrem Memiş’e en içten teşekkürlerimizi sunmayı bir borç bilirim. Ve sevgili eşime de, desteğini hep hissettirdiği için teşekkürlerimi sunarım.

Yasemin ŞİRAZ 2006 Konya

(3)

ABSTRACT

The Troy Wars which were in the quality of the First World Wars of Prehistoric Period and which happened in B.C.1240-1230 were between the Trojas and Achaeans. The Trojans and Achaeans participated in this war with the support of many tribes.the thing which gave this war the quality of the world war was the tribes which participated in the war as the allies and representing the East and the West. Some of the tribes including the Turkish ones provided to be created new tribes by the fusion of all these tribes.

With this study we researched all these tribes which participated to the troy wars with their origins and identities.

While researching all these things, we investigated written and archeolojical sources and reached some results. We compared these results with the researchs of today and with a synthesis we created this study.

(4)

ÖZET

M.Ö.1240-1230 tarihleri arasında meydana gelen ve Eskiçağ’ın Birinci Dünya Savaşı olarak nitelendirilen Troya Savaşları , Troyalı’lar ile Aka’lar arasında cereyan etmiştir. Troyalı’lar ve Aka’lar bu savaşa pek çok kavmin desteğini alarak katılmışlardır. Bu Savaşa, Dünya Savaşı niteliği kazandıran da Doğu’yu ve Batı’yı temsilen savaşa müttefik olarak iştirak eden kavimlerdir. Bu kavimler arasından, içlerinde Türk kavimlerinin de bulunduğu bazı kavimler, diğer başka kavimlerle karışıp kaynaşarak yeni kavimler ortaya çıkmasını da sağlamışlardır.

İşte Troya Savaşları’na katılan bu kavimleri kimlikleri ve kökenleri itibariyle araştırıp, ortaya koymuş bulunuyoruz.

Bütün bunları yaparken, yazılı ve arkeolojik kaynaklardan yararlanma yoluna gittik, bir takım sonuçlara vardık ve bu sonuçları günümüz araştırmaları ile karşılaştırarak elinizdeki çalışmamızı meydana getirdik.

(5)
(6)
(7)

RESİMLER

(8)
(9)

resim 4 (Priamos tasviri )

(10)

Resim6 ( Troya kazı yerinden bir görüntü )

(11)

Resim 8( Troya kazı yerinden bir görüntü )

(12)

Resim 10 ( Troya kazı yerinde su kuyuları )

(13)

Resim 12 ( Paris’in Helene’yi kaçırmasını tasvir eden vazo figürü )

(14)
(15)
(16)
(17)
(18)
(19)

1.HOMEROS’UN YAŞADIĞI COĞRAFYA

İnsan topluluklarının yeryüzü üzerinde işgal ettikleri alana coğrafi mekan denmektedir. Coğrafi mekan, insan topluluklarının tarihi gelişim süreçleri içerisinde önemli roller oynamaktadır. Konumuzun özünü teşkil eden Troya Savaşları, coğrafi mekanın ekonomiye etkisinin en güzel örneklerinden birisidir.(1) Bu yüzden Batı Anadolu’nun ve Kıt’a Karası Yunanistan’ın coğrafi mekanlarını incelemeye geçmeden önce , bu savaşlar hakkında kısaca bilgi vermeyi uygun buluyoruz.

Bilindiği gibi , Troya Savaşları M.Ö. 1240-1230 yılları arasında meydana gelmiştir. Bu konuda bize en ayrıntılı bilgiyi de Homeros un ‘İlyada’ adlı eseri vermektedir. Söz konusu destanda , savaşlar bir kadın kaçırma olayına bağlanır.(Mikenai Kralı Agamemnon’un kardeşi , Sparta Kralı Menelous’un karısı Helene , Troya Kralı Priamos’un oğlu Paris tarafından kaçırılır.) Elbette ki , savaşın gerçek nedeni bambaşkaydı. Asıl neden tamamen ekonomikti. M.Ö.14-12. y.y.lar Aka Medeniyeti’nin en parlak çağı idi. Bu dönemde Akalar; Mısır, Kıbrıs, Ugarit gibi bölgelere çanak – çömlek ihraç ediyorlardı. Fakat daha sonra Kıbrıs’taki çanak-çömlekçiler Akalara rakip oldular. Batı Anadolu’daki Ahhiyava Devleti’nin de güçlenmesi ile Akalar’ın bu bölgedeki ticareti tamamen kısıtlandı. Yunanistan’ın coğrafi konumu sebebi ile tarım yapamayıp ticarete yönelen bu kavim zor durumda kalınca , çareyi Karadeniz Sahillerine açılmakta gördü. Karadeniz pazarına açılabilmek için Çanakkale Boğazı aşılmalıydı. Amaçlarına ulaşabilmeleri için Troyalılar’ı buradan atmaları gerekiyordu. İşte Troya Savaşları’nın gerçek nedeni de bu olmalıdır.(2)

Troya Savaşları hakkında verdiğimiz bu kısa bilginin ardından, konumuza bütünlük kazandırması açısından, bu bölümde savaşın ve savaş sonrası hadiselerin cereyan ettiği coğrafi mekanları yani Batı Anadolu Bölgesi, Kıt’a Karası Yunanistan ve Ege Adaları’nın coğrafi konumunu ele alacağız.

1.1. Batı Anadolu’nun Jeopolitik Konumu

Batı Anadolu Bölgesi ; coğrafi bakımdan , Ege Bölümü ve İç Batı Anadolu bölümü olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

(20)

Ege Bölümü’nün kıyıları kuzeyde Edremit Körfezi’nin kuzey kıyılarından ( Baba Burnu ) başlar ve Marmaris Körfezi’nin doğusundaki Karaağaç Körfezi’ne kadar uzanır. Bu kıyılar hem Türkiye’nin en girintili çıkıntılı kıyıları hem de dünyanın en çok şekillenmiş kıyılarından biridir. Kuzeyden güneye doğru başlıca girintiler ; Edremit, Çandarlı, İzmir, Kuşadası , Mandayla , Hisarönü ve Karaağaç körfezleridir. En önemli çıkıntılar da Ayvalık , Foça , Karaburun , Bodrum ve Reşadiye ( Marmaris ) yarımadalarıdır. Bunlardan başka daha pek çok yarımadacık , körfezcik ve koy vardır. Özellikle yarımadalar önünden , Ege Denizi ortalarına ve Yunanistan kıyılarına doğru yüzlerce adadan oluşmuş diziler ve kümeler yer almıştır. (3)

Batı Anadolu Bölümü’ndeki dağlar, Karadeniz ve Akdeniz bölgesindeki dağların tam tersine denize dikey olarak uzanmaktadır. Bölgenin en önemli dağları Bozdağlar , Aydın Dağları, Menteşe Dağları ve iç kesimde Kütahya ve Uşak arasında yer alan Alaçam Dağlarıdır. Dağların büyük bir bölümü doğu-batı istikametinde uzanmaktadır.(4)

Bu dağlar arasında Manisa, Aydın, İzmir, Büyük ve Küçük Menderes gibi verimli ovalar yer almaktadır. Bu ovalar Kaikos (Bakırçay)(5), Hermos (Gediz),(6) Kaystros (Küçük Menderes)(7) ve Maiandros (Büyük Menderes)(8) gibi büyük nehirler tarafından sulanmaktadır. İklime gelince ; bölgenin kıyı kesimlerinde tipik Akdeniz iklimi görülmektedir. Yani yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise ılık ve yağışlı geçmektedir. İç kesimlerde ise tıpkı Orta Anadolu’da olduğu gibi kara iklimi hüküm sürer.(9)

Doğal bitki örtüsü bakımından kıyılar ve iç kısımlar arasında önemli farklar görülür . Kıyılarda ve alçak ovalar da yaz kuraklığına uymuş , genellikle sert ,küçük ,reçineli veya tüylü yapraklarıyla her mevsimde yeşilliğini koruyan maki, yabani zeytin , keçi boynuzu, defne mersin, zakkum ve kocayemiş gibi Akdeniz Bölgesi’ne has bodur bitkiler bulunur. İç kesimlerde ise , kızıl karaçamlarla meşe, akçalılardan meydana gelmiş karışık ormanlar yer alır.(10)

Batı Anadolu bölgesi, tarihi devirlerde doğudan ziyade batı ile yani Kıt’a Karası Yunanistan ile ilişkilerde bulunmuştur. Troya(11), Miletos,(12) Efesos (13) ve Müskebi (14) gibi önemli Batı Anadolu kentlerinde yapılan kazılarda hiçbir Hitit seramiği bulunmadığı halde bol miktarda Myken (Aka) seramiğine rastlanması, bunun en açık kanıtıdır.

(21)

Batı Anadolu kıyıları denizciliğe çok elverişli olduğu halde , buralarda ilk yaşayan kavimlerin bu nimetten yaralanma yoluna gitmemeleri oldukça ilginçtir. Öyle görünüyor ki, verimli topraklara sahip olan bu kavimler , deniz ticaretine bağlı bir hayattan ziyade tarıma dayalı bir yaşantıyı tercih etmek zorundaydılar. Çünkü , henüz deniz ticareti yolları faaliyeti başlangıç halinde idi.

1.2.Kıt’a Karası Yunanistan Ve Ege Adaları’nın Coğrafi Konumu

Yunanistan, Anadolu ve İtalya arasında yer alır. Üç tarafı denizlerle çevrili olan Yunanistan ( doğusunda Ege Denizi batısında Adriya Denizi, güneyinde Akdeniz ), kuzey , orta ve güney Yunanistan olmak üzere üç ana bölgeye ayrılır.

Kuzey Yunanistan çok dağlıktır. Bu bölgenin başlıca yükseltilerini Balkanlar ve Rodoplar oluşturur. Orta Yunanistan’ın en önemli dağları ise Pindus Dağları’dır. Peloponez (Mora) Yarımadası da denilen güney Yunanistan’daki dağlar ise , kuzey ve orta Yunanistan’dakilere oranla biraz daha alçaktır.(15)

Genel bir değerlendirme yapacak olursak , Yunanistan’ın oldukça engebeli bir ülke olduğunu söylemek mümkündür. Dağlar denize dikey olarak uzanmakta ve derin koy ve körfezler meydana getirmektedir. Avrupa haritasına bir göz atıldığında kıyıları Yunanistan’ınki kadar girintili çıkıntılı başka bir ülke daha olmadığı rahatlıkla görülür. Tarıma elverişli yöreleri ,daha ziyade doğu kıyılarında uzanan ve Ege Denizi’ne bakan ovalardır.

Memleketin büyük bir bölümünün geçit vermez dağlarla kaplı oluşu , bu dağlar arasındaki vadilerde yaşayan kavimlerin birbirleriyle ilişkide bulunmalarını, daha doğrusu onların bir araya gelerek merkezi bir devlet kurmalarını engellemiş ve bir partikülarizmaya yol açmıştır.(16)

Ülkenin tarıma elverişli yerinin az oluşu , burada yaşayan kavimleri çok erken devirlerden itibaren , geçimlerini denizden sağlamaya sevk etmiştir. Gerçekten Yunanlılar , M.Ö. 2.bin yıldan itibaren , Akdeniz’deki ticaretin canlı bir üyesi olmuşlar ve yunanlı tüccaralar , deniz ticareti sayesinde zenginleşmişlerdir.(17)

(22)

Yunanistan’ın en önemli iki akarsuyu Vardar ve Meriç Nehirleri’dir. Her ikisi de Ege Denizi’ne dökülen bu nehirler geçtikleri yerlere hayat verirler. Gerçekten, söz konusu nehir vadilerindeki nüfus , diğer bölgelere oranla daha yoğundur.(18)

Yunanistan’ın iklimine gelince ; güney ve kıyı kesimlerinde yazları sıcak ve kurak , kışları ise ılık ve yağışlı bir seyir takip eden Akdeniz İklimi hüküm sürmektedir. Bölgede, tütün,üzüm ve zeytinyağı üretilir. Gerçekten üzümden elde edilen şarap ve zeytinden elde edilen zeytinyağı, en eski devirlerden itibaren Yunanistan’ın başlıca ihracat ürünleri olmuştur. Günümüzde dahi Yunanistan , zeytinyağı üretiminde dünyanın başta gelen ülkeleri arasında yer almaktadır.

Ege Adaları da yunan dünyasının ayrılmaz bir parçası görünümündedirler. Asya ve Avrupa kıyıları arasında yer alan bu adaların en önemlisi Girit’tir.

Ege Denizi’nin güney sınırında bulunan ve yaklaşık olarak 250 km uzunluğunda ve ortalama 50 km genişliğinde olan bu ada , arada köprü vazifesi gören bir takım adalar sayesinde , bir taraftan Peloponez’e diğer taraftan Anadolu’nun batı , güney batı ve Afrika’nın kuzey kıyılarına bağlı bulunuyordu. Girit, bütün bu ülkelere , bunların kültür etkileri altında kalabilecek kadar yakın , fakat bunlardan gelecek düşman akınlarını önleyebilecek kadar uzaktı. Engebeli bir araziye sahip olan Girit, doğu-batı doğrultusunda uzanan sıradağlar tarafından, biri kuzeyde diğeri güneyde olmak üzere iki büyük bölüme ayrılmış olmakla beraber , yoğun bir nüfus besleyebilecek ve başlı başına bir medeniyet oluşturabilecek kadar büyüktü. İşte Eskiçağ’da ‘ MUTLULAR ADASI ’ olarak gösterilen Girit’in , Akdeniz’de aldığı bu emsalsiz yer , adanın bir taraftan doğu , diğer taraftan batı etkileri altında kalmasına ve hayranlık uyandıran yüksek ve orijinal bir medeniyet oluşturmasına zemin hazırlamıştır.(19) Büyük bir kısmı iyi korunmuş limanlara sahip olmakla beraber, küçük susuz ve çorak olan Ege Adaları arasında bazıları doğudan batıya giden yada kuzeyden güneye inen deniz yollarının düğüm noktalarında bulunduklarından dolayı önem kazanmışlardır.

Birinci gruba giren adalar arasında Delos, ikinci gruba girenler arasında ise obsidyen taşı çıkarılan Melos, içinde mermer ocakları bulunan Paros ve Naksos , ayrıca altın madenleriyle ün kazanmış olan Sifnos örnek gösterilebilir.

(23)

1.BÖLÜME AİT DİPNOTLAR

1. E.Memiş , Tarihi Coğrafya’ya Giriş , Konya 1990 ,s.17. 2. E.Memiş , a.g.e. ,s.18.

3. Talip Yücel , Türkiye ile Komşu Ege Adaları , Ankara 1978 ,s. 6 . 4. Sırrı Erinç ,Türkiye Coğrafyası , İstanbul 1972 ,s.111.

5. Herodotos , Herodot Tarihi , çeviren Müntekim Ökmen , İstanbul 2002, VII 42 ,O.R.Gurney Geograpy, London 1959 ,s.96 da Kaios’u Hitit metinlerindeki Şeha nehri idantifiye eder.

6. Herodot Tarihi , I 55- 80 , V 101. 7. Aynı eser , V 100.

8. Aynı eser ,I 18- 161, II 10 -29 ,III 122 ,V 118 ,VII 26- 30- 31. 9. Sırrı Erinç ,a.g.e. s. 112.

10. Aynı eser ,s.115.

11. C.Blegen , Troy and Trojans , London 1963 , s. 140 – 147. 12. AJA 68 , 1964, s. 162.

13. AJA 68 , 1964 , s. 157.

14. Yusuf Boysal , DTCFD , XII , 2.

15. E.Memiş , Eskiçağ Tarihi’nde Doğu-Batı Mücadelesi ,3. baskı ,Konya 2003 ,s. 38. 16. M. Mansel , Ege ve Yunan Tarihi , Ankara 1971, s.2.

17. E.Memiş ,Tarihi Coğrafyaya Giriş ,Konya 1990 ,s.29.

18. E.Memiş Eskiçağ Tarihi’nde Doğu – Batı Mücadelesi ,3. baskı ,Konya 2003 ,s. 38. 19. M.Mansel , a.g.e. ,s. 3 – 4.

(24)

2. KAYNAKLAR

Konumuza esas teşkil eden kaynakları yazılı ve arkeolojik kaynaklar olmak üzere ikiye ayırabiliriz; 2.1. Yazılı Kaynaklar

Bilindiği üzere Homeros’un üzerinde durduğu asıl konu , doğu ve batı dünyalarını tarihte ilk kez karşı karşıya getiren Troya Savaşları’dır. Bu büyük mücadele Doğu dünyasını Batı Anadolu’da oturan Troyalılar ve müttefikleri , Batı dünyasını da Yunanistan ve adalarda yaşayan Akalar ve müttefikleri temsil etmektedir. Bu arada hemen şunu da belirtelim ki Homeros’un Akalar adını verdiği kavim , pek çok araştırmacı tarafından Hitit metinlerindeki Ahhiyavalılar’la bir tutulmaktadır.(1)

Troya halkının oturduğu bölgenin merkezini teşkil eden İlios yada İlion kenti ise Hitit çivi yazılı metinlerinde Viluşa olarak geçmektedir. Bu nedenle biz ilk olarak Ahhiyava ,Viluşa ve Troia adlarının geçtiği Hitit metinlerini gözden geçireceğiz. Daha sonra Troya Savaşları’nı ve bu savaştan sonra cereyan eden olayları ele alan ve konumuz açısından da büyük önem taşıyan Homeros Destanları’nı gözler önüne sereceğiz. Son olarak da , Klasik Yunan müelliflerinin eserlerini tarayacak ve söz konusu eserlerde Troya Savaşları’nda boy gösteren kavimlerle ilgili bilgileri ele alacağız.

2.1.1. Hitit Metinleri

a ) ‘Ahhiyava’ adının geçtiği metinler :

Hitit arşivlerinde , Troya Savaşları’na direkt olarak değinen bir vesika yoktur. Ancak , Troya Savaşları’na Troyalılar’ın karşısına dikilen Akalar’ın ismi “Ahhiyavalı’lar” şeklinde olmak kaydıyla Hitit metinlerinde geçmektedir. Ahhiyava isminin geçtiği en eski metinler Madduwataş Metinleri’dir.(2) Ahhiyava isminin ilk kez zikredildiği bu metin Hitit kralı II. Tuthalya zamanına (

M.Ö. 15. yüzyılın sonlarına ) tarihlenir.

Söz konusu metinden anlaşıldığına göre Madduwataş ,Hariyati ve Zippaşla memleketlerinin(3)

kralıdır. Madduwataş aynı zamanda Hitit kralının da vasalidir.

Hitit – Ahhiyava ilişkileri , Madduwataş’ın memleketinin Ahhiyava kralı tarafından istila edilmesiyle başlar. Madduwataş , memleketinin istilaya uğraması karşısında soluğu Hattuşaş’ta alır. Hitit kralı kendisine ordu ve malzeme yardımında bulunur. Böylece Madduwataş , krallığını tekrar ele geçirir. Fakat, Ahhiyava kralı tekrar gelip, Zippaşla ve Harriyati memleketlerini zapteder.(4) Bunun

(25)

üzerine, II.Tuthalya olaya bizzat el koyma lüzumunu hisseder ve Şeha Nehri ( Büyük Menderes ) memleketinde meydana gelen savaşta Ahhiyava Kralı Attarişşiyaş’ı (5) , büyük bir yenilgiye uğratır. Ancak ilginçtir ki , bu savaşta Madduwataş , Hitit kralına ihanet ederek , Attarişşiyaş’ın yanında yer alır. Fakat, buna rağmen II.Tuthalya onu affederek elimizde bulunan antlaşmayı yapar. (6)

Hitit metinlerinde Ahhiyavalılarla ilgili ikinci bilgi I.Şuppiluliuma zamanına (M.Ö.1380-1335) tarihlenmektedir. I.Şuppiluliuma’nın , zevcelerinden birini , oğlu II.Murşili’nin annesini , Ahhiyava memleketine sürgün ettiğini bu metinden ( KUB XIV , 2 ) öğreniyoruz. Kraliyet ailesine mensup kişilerin sürgün cezasına çarptırıldığının başka örnekleri de vardır. ( örneğin ; Urhi-Teşup , amcası III.Hattuşili tarafından Alaşya’ya sürülmüştü. ) Bu gibi kimseler , ancak kaçmalarının mümkün olamayacağı yerlere gönderilirdi. Üstelik , o memleketin kralının güvenilir bir kimse olması da gerekiyordu.

Böylece , I.Şuppiluliuma zamanında Ahhiyava kralının kimliğini bilmemekle beraber , iki memleket arasındaki ilişkilerin dostane olduğunu söyleyebiliriz.(7)

II.Murşili zamanında ise Hitit-Ahhiyava ilişkileri inişli çıkışlı bir seyir takip etmişti. Gerçekten, II.Murşili’nin Analleri’nden öğrenildiğine göre , adı geçen Hitit kralı iktidarının üçüncü yılında Arzava memleketi üzerine sefer etmişti.(8) Murşili, anallerinde Arzava kralı Uhhazitişin, Milevanda

şehrini Ahhiyava kralına vermesini harbin sebebi olarak göstermektedir. Hitit metinlerinde Milevanda şeklinde geçen bu yerin klasik Miletos olduğu , bugün hemen herkes tarafından kabul edilmektedir.(9) Doğrusunu söylemek gerekirse , bu kent stratejik bakımdan büyük önem taşıyordu. Çünkü, Persler döneminde daha işlek bir hale gelen, fakat Hititler zamanında da mevcut olduğu Hitit anıtları ile anlaşılan ‘Kral Yolu’ nun , Ege Denizi’ndeki mahrecini teşkil ediyordu. Yeri hakkında çeşitli görüşler öne sürülen Ahhiyava krallığı(10) , Milevanda şehrine karşılık , Arzava kralına askeri yardımda

bulunmuş olsa gerekir. Çünkü, Murşili, kendi kuvvetlerinden başka bir taraftan kardeşi Karkamış Kralı Biyaşşili’den , diğer taraftan eniştesi Mira Beyi Maşhuiluvaş’tan yardım istemiş ve ancak bu sayede düşmanlarını yenilgiye uğratabilmişti.

II.Murşili iktidarının daha sonraki yıllarında Hitit – Ahhiyava ilişkilerinde bir yumuşama görülmektedir. Bilindiği üzere , Şuppiluliuma döneminin sonlarında başlayan ve II.Murşili devrinde de bütün hızıyla devam eden veba salgını , Hatti memleketini kasıp kavurmuştu. Biz bütün bu olayları, II.Murşili tarafından yazdırılan veba duaları metinlerinden (KUB XIX , 1 + KUB XIV 14 , KUB XXX 121 ) öğreniyoruz.aynı krala ait küçük bir metin parçasından (KUB V 6 ) ise , vebadan ıstırap çekmekte olan Hitit kralına şifa sunması için Ahhiyava ve Lazpas tanrılarını Hatti’ye gönderdiği bildirilir. Demek ki, Ahhiyava ve Hitit memleketleri arasında II. Murşili ve devrinde de dostluk hüküm sürüyor gibi görünüyordu. Ancak II.Murşili zamanında başta Arzava Memleketleri’nin isyanı olmak üzere, Batı Anadolu Bölgesi ile yakından ilgilenilmek mecburiyetinde kalınması şu gerçeği ortaya koyar ki, Batı Anadolu kentlerini isyana teşvik eden ve fakat yeri kesin olarak bilinmeyen Ahhiyava Krallığı, Hitit İmparatorluğu karşısında yeni bir güç olarak yükselmeye başlamıştır.

(26)

II.Murşili’den sonra iktidara gelen oğlu Muvattali, Kuzey Suriye egemenliği yüzünden mısır memleketi ile gireceği büyük mücadelenin hazırlıklarıyla uğraştığı için, Batı Anadolu ile pek alakadar olamamıştır. Ancak, batıdan gelebilecek tehditleri önceden haber alıp gerekli tedbirleri alabilmek amacıyla eskiden beri Hitit kralına sadakati ile tanınan Viluşa Krallığı ile bir antlaşma yapılmıştır(11). Milevanda’lı Piyamaradu’nun isyanı da yine Muvattali dönemine tarihlenmektedir ki(12) ,biz buradan ;

Hitit Kralı’nın Kadeş Savaşı’nın hazırlıklarıyla meşgul olmasından yararlanan Ahhiyava Kralı’nın , Batı Anadolu’da otorite boşluğu yaratabilmek için, Milevanda Kralı’nın Hitit Büyük Kralı’na karşı isyana teşvik etmiş olabileceği neticesini çıkarabiliriz.

Muvattali’den sonra iktidara gelen oğlu Urhi-Teşup ve O’nu devirerek iktidarı ele geçiren amcası III.Hattuşili döneminde Hitit-Ahhiyava ilişkilerinin gidişatı hakkında ayrıntılı bilgi verebilecek vesikalara sahip değiliz.(13)

Fakat , III.Hattuşili’den sonra Hitit tahtına çıkan oğlu IV.Tuthalya zamanında (M.Ö.ca 1250-1220) Ahhiyava Devleti de artık o devrin hatırı sayılır güçlerinden biri olmuştu. Çünkü, IV.Tuthalya’nın, Amurru Kralı, Kral İştarmuva ile yaptığı antlaşmada yer alan: “Eğer ben Haşmetmeab, Asur, Karduniaş (Babil), Mısır ve Ahhiyava büyük kralları ile savaşırsam, sen de onlara düşman olacaksın” ifadesinden, Ahhiyava Devleti’nin de zamanın büyük devletleri arasına girdiği, kendiliğinden anlaşılmaktadır.(14)

IV.Tuthalya’dan sonra yerine oğlu III.Arnuvanda geçmişti. Bu krala ait vesikalar oldukça azdır. Bunlar arasında Ahhiyava kralı olduğu zannedilen Antarauva’ya “biraderim” diye hitap etmektedir. Demek ki, Ahhiyava Devleti artık büyük bir devlet olmuş, şimdi de Anadolu’yu istilaya çalışıyor ve bunun için de Batı Anadolu’daki Hitit vasali olan küçük beylikleri isyana teşvik ediyor, onlara askeri yardımda bulunuyordu.

Görülüyor ki, III.Arnuvanda devrinde Batı Anadolu’daki küçük şehir beyliklerini isyana teşvik eden Ahhiyava krallığı artık inkarı mümkün olmayan büyük bir güçtür. Hitit kralının Ahhiyava kralına “biraderim” diye hitap etmesi de onun, Hitit devletiyle aynı seviyede büyük bir krallık olduğunun en açık delilidir.

Bütün bunlar gösteriyor ki, Hitit Metinleri’nde geçen Ahhiyava Krallığı’nın etki sahası ile Aka keramiklerinin yoğun bir biçimde yayıldığı coğrafi alan arasında büyük paralellikler vardır. Prof.Dr.Ekrem Memiş,(16) bütün bu delilleri dikkate alarak,Hitit metinlerindeki Ahhiyavalılar ile

Homeros Destanları’nda geçen akaların aynı kavim olduğunu düşünmektedir. Biz de hocamızın bu görüşüne katılarak, Homeros Destanları’nda geçen Akalar’ın, Hitit metinlerinde geçen Ahhiyavalılar olduğunu kabul ediyoruz.

(27)

b)Viluşa ve Taruişa ( Troya) adlarının geçtiği metinler:

Viluşa ve Taruişa adlarının geçtiği metinlerin ilki,Hitit kralı II.Tuthalya zamanına aittir. KUBXXIII, 11 numaralı bu vesika, H.Bosset(17) tarafından kısmen yayınlanmış ve Almanca’ya tercümesi yapılmıştır. Söz konusu vesikada, Hitit Kralı II.Tuthalya, 22 şehirden müteşekkil Aşşuva Konfederasyonu’na karşı kazanmış olduğu zaferden bahsetmekte ve müteakip satırda, düşman şehirlerinin bir listesini vermektedir.(18) Bu şehirler şunlardır:

1.[KUR UR Lu ]-uq-qa

2.KUR URU Ki-is-pu-u-va

3.KUR URU U-na-li-ia

4.[---]

5.KUR URU DU-u-ra

6.KUR URU Hal-lu-va

7.KUR URU Hu-u-va-al-lu-si-ia 8.[KUR URU K]a-ra-ki-s-[a]

9.KUR URU A-da-du-ra

10.[KUR URU D] u-un-t[a]

11.KUR URU pa-ri-is-ta

12.[---]

(28)

14.KUR URU va-ar-si-ia

KUR URU Ku-ru-up-pi-ia

16.[KUR URU---]-iu-is-sa-(?)

17.[KUR URU]A-la at-ra

18.KUR HUR.SAG.pa-hu-ri-na 19.KUR URU pa-su-hal-ta

20.---

21.KUR URU U i-lu-si-ia (Viluşa)

22.KUR URU Ta-ru-i-sa (Troya)

Bu metnin önemi, söz konusu 22 şehir arasında Troya ile idantifiye edilen Taruisa19 ve İlion’la

idantifiye edilen Vilusia20 kentlerinin bulunmasından ileri gelmektedir21. Ayrıca, listenin başında bulunan Lukka memleketlerinin ( KUR URU Lu uq qa ),klasik çağlardaki Likya ile aynı olduğu, bugün hemen herkes tarafından kabul edilmektedir22. Listede 8.sırada yer alan Karakisa memleketi ise Kayra ile idantifiye edilmektedir23. Burada dikkati çeken husus, konfederasyonun liderliğini yaptığını

sandığımız Aşşuva şehrinin listede yer almayışıdır. Prof. Dr.Ekrem Memiş’e göre24, Aşşuva, listede silik bulunan 4,12 veya 20 numaralı yerlerden birine yazılmış olmalı idi.

Homeros’un İlyada adlı destanında ise Troya İttifakı’nı oluşturan kavimler şöyle sıralanmıştır:25

1. Troya’lılar (Taruisa ) 2. Dardanaie’liler 3. Zeleia’lılar

(29)

5. Praktioslular 6. Sestos’lular 7. Abydos’lular 8. Larissa’lılar 9. Trakya’lılar 10. Paion’lular

11. Paphlaonia’lılar (Hitit metinlerindeki Palalar) 12. Alizonlar 13. Mysia’lılar 14. Phrygia’lılar 15. Maionia’lılar 16. Karia’lılar (Karakisa) 17. Likya’lılar (Lukka) 18. Kikonlar

Görüldüğü üzere, Hitit vesikasında (KUB XXIII,11) şehir isimleri verildiği halde, İlyada’da ( Homeros listesi) kavim isimleri verilmiştir. Zaman bakımından aradaki farka rağmen, Hitit Kralı II.Tuthalya’ya karşı isyan eden Aşşuva birliği listesi ile Akalar’a karşı mücadele veren Troya İttifakı listesine bir göz atıldığında, adı geçen ittifakları oluşturan memleket ve kavim isimlerinin bir takım benzerlikler arz ettiği görülür. Örneğin; Aşşuva İttifakı’nda yer alan Troya , Karia ve Likya isimlerini ( Truisa, Karakisa ve Lukka) Homeros’un , İlyada II.kitapta vermiş olduğu Troya İttifakı’nda görmekteyiz. Ayrıca, Aşşuva ittifakına katılan memleket isimlerine benzemeyen kavim isimleri de bulunmaktadır. Dardanalar, Abydoslular, Paphlagonialılar, Mysialılar, Maionialılar, Zeleialılar vb….fakat gerçek olan bir şey varsa, adı geçen bütün bu kavimlerin kuzeyde Troya’dan , güneyde

(30)

Likya’ya kadar uzanan Batı Anadolu Bölgesi’nde yer aldıklarıdır. Örneğin: Dardanalar, İda Dağı’nın yani bugünkü Kaz Dağı’nın eteklerinde, Zeleialılar da yine Kaz Dağı civarında otururlardı. Larissalılar 12 Aiol devletinden biri olan Larissa’da, Paphlagonia’lılar Bartın Suyu civarında, Mysia’lılar Bursa ile Çanakkale arasında kalan bölgede otururlardı. Maionia memleketi ise Lidya ve doğusundaki bölgenin en eski adıdır.26

Troya İttifakı’nda Aşşuva Birliği’nde görülmeyen 3 müttefik ismi geçer. Bunlar; Traklar , Paionlar ve Kikonlardır.27 Adı geçen bu kavimler ,Trakya’da yaşamaktadırlar.

Görülüyor ki, isim bakımından çok az benzerlik göstermelerine rağmen, Aşşuva Konfederasyonu’nu teşkil eden üyelerle, Troya İttifakı’nı meydana getiren üyeler hemen hemen aynı bölgede yani Batı Anadolu Bölgesi’nde oturmakta idiler.

Viluşa adının geçtiği 2.metin , Hitit Kralı Muvattali ile Viluşa Kralı Alakşanduş ile yapılan antlaşmadır.

Hitit kralı Muvattali’nin Troya Bölgesi’nde yer alan Viluşa Memleketi Kralı Alakşanduş ile yapmış olduğu bu antlaşma , Hitit siyasi tarihi açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü, bu antlaşma Mısır Devleti ile yapılacak olan meşhur Kadeş Muharebesi öncesinde Hitit Devleti’nin yapmış olduğu siyasi nitelikli hazırlıkları gözler önüne sermektedir. Söz konusu antlaşma metni, John Garstang ve O.R.Gurney tarafından ‘The Geography of the Hittite Empire,London 1959’ , s.102-105 arasında ingilizce olarak yayınlanmıştır.

Alakşanduş Antlaşması’nın tarihi giriş kısmında şu ifadeler yer almaktadır:

1- Kahraman, Büyük Kral, Murşili’nin oğlu, fırtına tanrısının sevgilisi , Büyük Kral Hatti Kralı, güneş Muvattali şöyle der:

2- Vaktiyle atam Labarnaş, Arzava Memleketlerine ve Viluşa Memleketine (karşı savaşmıştı).

O, onları yenmişti. O günden bu yana, Arzava düşman oldu. Fakat, Viluşa memleketi hiçbir zaman Hatti’den ayrılmadı, onlar uzaktan Hatti kralına sadık kaldılar… Ve Tuthaliaş, Arzava’ya gittiği zaman, O, Viluşa’ya girmedi, çünkü O (viluşa), O’na (tuthaliaş) sadıktı…

3- Ve büyük babam Şuppiluliuma geldiği ve Arzava’yı yeniden zaptettiği zaman Viluşa kralı Kukkuniş sadık kaldı. Bu yüzden O ( Şuppiluliuma), O’nun (Kukkuniş) topraklarını istila etmedi.

4- Ve Arzava kralı Hatti’ye karşı yeniden düşmanlık gösterdiği zaman… Ve babam( Murşili) Arzavayı istila etti; fakat Viluşa kralı yine sadık kaldı ve yardım gönderdi. O ( Murşili), Arzava memleketi (Maşhuiluvaş’a) verdi; Şeha nehri memleketi ile Appwiya memleketini ( Manapa-Dattaş’a verdi ) ve hapalla memleketini ( Targaşnalliş’e ) verdi.

(31)

5- Fakat, Kukkuniş’in hiç varisi olmadığı için, O seni ( Alakşanduş ) evlatlığına aldı.

6-7.. ( bozuktur)

8-( güneş) ,(seni Viluşa’da) kral yaptı.

Muvattali dönemine ait olan bu antlaşmadan anlaşıldığı kadarıyla , Hititlerin Troya Bölgesi ile olan ilişkileri eski devlet krallarından Labarna dönemine kadar geriye gitmektedir. İşin ilginç tarafı Hitit kralları ile Viluşa kralları arasındaki ilişkiler hep dostane olmuştur.

2.1.1.1.Homeros Hakkında Genel Bilgiler

Troya Savaşları hakkında en ayrıntılı bilgileri Homeros’un “İlyada” adlı eserinden öğreniyoruz. Hatta öyle ki, Schlieman sırf bu destandan yola çıkarak Troya şehrinin yerini tespit etmiştir.28 Ancak,

destanlardaki bu şeffaflık Homeros’un kimliğine yansımamıştır.

Homeros’un kim olduğu tartışması platon ile başlamıştır. Bugüne kadar Homeros tek bir kişi hüviyetinde idi, zamanla öyle bir hale geldi ki, Homeros’un varlığından bile şüphe edilir oldu. Heredotos, Homeros’u kendinden yaklaşık 400 yıl önce yaşamış olarak göstermektedir.29

Heredotos’a göre Homeros bir şairdir. Thukidides de aynı fikirdedir. Günümüzde de Homeros’un kimliği tartışması devam edip gitmektedir. Arif Müfit Mansel, Homeros hakkında kesin bir yargıya varmadan, “Homeros, belki bu destanları uzun süre takip etmiş bir rapsod sülalesinin soyadı idi,belki de destan parçalarını bir bütün halinde toplamakta ileri giden şairlerden birisiydi.” demektedir30.

Homeros hakkında genel kanaatleri belirttikten sonra,vatanı hakkındaki görüşleri inceleyelim; pek çok kişi tarafından Homeros’un Khioslu ve İzmirli olduğu kabul edilir. İzmir’de doğmuş ama esir olarak Khioslulara verilmiştir31. Praklos’a göre Homeros adı tutsak oluşunun bir ifadesidir. Homeros

tutsak anlamına gelen “homeria” dan türemiştir. Bazılarına göre ise Aiol lehçesinde gözü görmeyen anlamında kullanılmıştır.Bu görüşü destekleyenlere göre , Homeros köy köy dolaşıp şarkılar söyleyen kör bir şarkıcı tipini temsil etmektedir32.

Biz Homeros’un Anadolulu olduğunu kabul ediyoruz. Bu durumda karşımıza destanların Yunanistan’a ne zaman gittiği sorusu çıkar. Bu konuda da pek çok görüş vardır. Ama bunların en yaygını Romalı hatip Cicero’nun görüşüdür. Ona göre metinler , Peisistratos zamanında Atina’ya getirilip kaleme alınmıştır. Metinler İon-Aiol lehçesinden Attika lehçesine uyarlanmıştır. Hatta destanlara sansür de yapılmıştır. Homeros, destanlarında Troya tarafını tutuyor, Akaları kötülüyordu. Peisistratos bu bölümleri de destandan ayıklamıştır.

(32)

Homeros hakkında bu kısa bilginin ardından Homeros’un ünlü eseri İlyada Destanı’nı incelemeye geçebiliriz:

2.1.1.2 Homeros’un Ünlü Destanı İlyada

Konumuzun bütünlüğü açısından burada Homeros’a mal edilen İlyada’nın muhtevası ile ilgili özet bilgiler aktaracağız.

a) İlyada

Homeros’un İlias ya da İlyada adlı büyük destanı İlyon yani Troya Destanı adını taşıdığı halde, Troya Savaşı Efsanesi’nin ancak kısa bir bölümünü yansıtır: Akhilleus’un , orduların başbuğu Agamemnon’a karşı öfkesi ve savaştan çekilmesiyle başlar, Akhilleus’un savaşa dönmesi, Hektor’u öldürüp, Troya şehrinin çevresinde sürüklemesi, sonra da ölüsünü babası Priamos’a geri vermesi ile biter. 24 bölümlü ve 16.000 den fazla dizeye sahip olan bu destanın bir özetini vermeyi yararlı görüyoruz.

BÖLÜM I: (Sesleniş- Akhilleus’un öfkesi)

Ozan Musa’lara seslenip konusunu belirtir: Akhilleus’un öfkesi, bu yüzden Akalar arasında zuhur eden veba salgını.

Akalar’ın Troya Ovası’ndaki gemi ordugahındayız. Tanrı Apollon’un rahibi Khryses gelir, Agamemnon’un tutsak olarak alıkoyduğu kızı Khryses’i geri ister. Agamemnon kızı vermediği için tanrı Apollon , Aka ordusuna veba salar.dokuz gün dokuz gece ordu hastalıktan kırılır. Bilici Khalkas, kızı geri vermeyi buyurur.

Agamemnon kızı vermeye razı olur, onun yerine Akhilleus’un tutsağı Briseis’i alacaktır.Akhilleus ile Agamemnon bu yüzden kavgaya tutuşur. Agamemnon Briseis’i alır, ama Akhilleus da barakasına çekilir. Savaşa artık katılmayacaktır. Anası deniz tanrıçası Thetis’den öcünü almasını ister. Thetis, Olympos’a çıkıp Zeus’a yalvarır. Akhilleus savaştan uzak durdukça Akalar savaşı kazanamasınlar, der. Zeus söz verir, Akalardan yana olan karısı tanrıça Hera ile kavga eder. Hephaistos tanrı onları yatıştırır.

(33)

BÖLÜM II : ( Agamemnon’un düşü – Toplantı – Gemilerin sayımı )

Zeus, Agamemnon’a yalancı bir düş gönderir : Troya’yı alabileceğini bildirir. Agamemnon Akaları toplantıya çağırır, onları denemek ister : herkesin dokuz yıllık savaştan bıktığını , yurtlarına dönmek istediğini anlar. Thetis olayı. Ordu savaş düzenine girer . Ozan birdaha Musa’ya seslenir ve Aka ordularının, komutanlarının ve şehirlerinin adlarını , gemilerinin sayısıyla saymaya koyulur. Aynı sayım Troyalılar için de yapılır. Troya ordusu da safa dizilir.

BÖLÜM III : ( Antlar – Surların üstündeki sahne- Paris ile Menelous’un teke tek savaşı )

İki ordu karşı karşıyadır.Paris, Menalous’a teke tek savaşa girmeyi teklif eder. Savaşı kazanan Helena’yı alacaktır. Teklif kabul edilir, Priamos’u çağırmaya giderler.

sahne değişir: Priamos ile ihtiyar heyeti surların üzerine dizilip tek tek savaşı gözetler. Helena gelir, onlara aka yiğitlerini tanıtır. Teke tek savaş başlar, Menelous, Paris’i alt etmek üzereyken tanrıça Aphrodite araya girip Paris’i kaçırır, Helena’yı da kocasının yanına götürür. Helena’nın ,Aphrodite’e sonra da kocasına çıkışması.

BÖLÜM IV : ( Yeminlerin bozulması- Agamemnon’un orduları denetlemeşi)

Olymposta: Zeus, Hera ve Athena arasında çatışma . Hera , Likyalı Pandaros’un savaşmama andını bozmasını sağlar. Menelous’un yaralanması. Yine silaha sarılan orduyu Agamemnon gözden geçirir. Savaş başlar: Aka yiğitlerinden Antilokhos, Aias ve Odysseus birçok Troyalı’yı öldürürler.

BÖLÜM V : ( Diomedes’in kahramanlıkları)

Bütün bölüm Aka yiğidi Diomedes’in kahramanlıklarına ayrılmıştır: korkunç bir boğuşma başlar, tanrılardan Ares , Athena ve Aphrodite de savaşa karışırlar.Aineias’la Diomedes arasındaki savaş,Aphrodite’nin araya girip yaralanması.Diomedes’in savaş tanrısı Ares’i yaralaması.

BÖLÜM VI : ( Hektor’la Andromakhe’nin buluşması )

Hektor şehre gelir, anası Hekabe’ye Athena tapınağına sunulur koymasını söyler. Bu arada Diomedes Likyalı Glaukos’la çarpışırken, aralarında konukluk bağları olduğu anlaşılır, savaştan

(34)

vazgeçip silahlarını değiş tokuş ederler. Bellerophontes efsanesinin anlatılması. Hektor, batı surlarının önünde karısı Andromakhe ile küçük oğlu Astyanaks’a rastlar. Aralarındaki aile sahnesi.

BÖLÜM VII : ( Hektor’la Aias arasındaki çarpışma- ölülerin kaldırılması )

Hektor, Akalar’ın en seçkin yiğitlerinden biri olan Telomon oğlu Aias ile teke tek savaşır. Başa baş gelip ayrılırlar. Ölüleri toplamak için savaşa ara verilir. Akalar’ın ordugahı bir sur ve hendekle çevirmeleri. Olympos’ta tanrılar arasındaki tartışma.

BÖLÜM VIII : ( Zeus’un İda Dağı’ndan savaşı yönetmesi )

Zeus Troya Savaşı’nın yönetimini ele alır, bunun için de İda Dağı’nın doruğuna gelir yerleşir. Üstünlük Troyalılar’dadır. Akalar hendeğe kadar çekilirler.

BÖLÜM IX: ( Akhilleus’a ( Aşil ) gönderilen elçiler yiğidin barakasındaki tartışma )

Akalar’ın toplantısında Akhilleus’un savaşa dönmesini sağlamak için ona elçiler gönderme kararı alınır. Aias’la Odysseus elçi seçilir. Akhilleus onları iyi karşılar,ağırlar ama savaşa dönmeme kararını bildirir. Lalası Phoiniks’in bütün yakarmaları boşa gider. Haberi alan Akalar arasındaki üzüntü.

BÖLÜM X : ( Odysseus ile Diomedes’in keşfe çıkmaları – Dolon )

Gece kurultay toplanır : Akalar’ın en yaşlı önderi Nestor, Troyalılar kampına gözcü gönderilmesini salık verir. Odysseus ile Diomedes görevlendirilir. Yolda Troyalılar’ın gözcüsü Dolon’a rastlarlar, ağzından birçok bilgi aldıktan sonra onu öldürüp dönerler. Trakyalılar’ın cins atlarını kaçırırlar.

BÖLÜM XI : ( Agamemnon’un kahramanlıkları )

Destanın yirmi altıncı gününde üçüncü büyük çatışma. Hektor’la, Agamemnon’un karşılaşması, Agamemnon ve daha birçok aka yiğidinin yaralanması. Akalar’da telaş. Nestor, Akhilleus’un arkadaşı

(35)

BÖLÜM XII : ( Duvar dibindeki savaş )

Troyalılar duvara saldırır. Kıyasıya çarpışma. Likyalıların duvarda delik açmaları. Korkunç boğuşma. Akalar’ın gemilere doğru kaçışması.

BÖLÜM XIII : ( Gemilerin önündeki savaş )

Akalar’dan yana olan tanrı Poseidon , savaşı Semendirek adasından gözler. İki Aiaslı’yı, Troya saldırısına karşı koymaya teşvik eder. Her iki tarafta da yararlılık gösterenler olur, ama Troyalılar gemilere kadar sokulurlar.

BÖLÜM XIV : ( Zeus’un aldatılması )

Akalar’da şaşkınlık. Hera, Zeus’u baştan çıkarmak için bir düzen kurar. Tanrıça Aphrodite’den cinsel istek uyandıran memeliğini alır, süslenir, püslenir ve İda Dağı’nda Zeus’u bulup onunla sevişmeyi başarır. Tanrı sevişmeden sonra yorgun düşerek uykuya dalar. O sırada Poseidon, Akalar’ın yardımına koşar.

BÖLÜM XV : ( Duvara ikinci saldırış )

Zeus uyanır, Hera’ya çıkışır. Poseidon uzaklaşır, Zeus Apollon tanrıyı Hektor’a gönderir. Hektor yine duvara saldırır. Akalar yine gemiler kadar gerilerler. Durum Akalar için çok kötüdür.

BÖLÜM XVI : ( Patroklos destanı )

Patroklos gelir, Akhilleus’a bu korkunç durumu bildirir, Akhilleus gitmeyecekse kendi savaşa girip dövüşmeye kararlıdır. Yiğitten silahlarını ister. Akhilleus arkadaşına silahlarını verir. Patroklos, arkadaşının silahlarıyla karşılarına dikilince , Troyalılar önce bozguna uğrar, sonra Likyalı lider Sarpedon, Patroklos’la dövüşür ve ölür. Baş tanrı Zeus’un kadere boyun eğerek oğlu Sarpedon’u feda etmesi. Sarpedon’un ölüsü çevresinde çarpışma. Patroklos, Hektor’u batı kapılarına kadar kovalar, Apollon’un kışkırttığı Hektor, Patroklos’u vurur. Patroklos’un ölümü.

(36)

BÖLÜM XVII : ( Menalaous’un kahramanlığı )

Aka yiğtleri, Patroklos’un ölüsünü Hektor’un elinden kurtarmak için dövüşürler, ama Hektor ölüyü silahlarından soymayı başarır.

Akhilleus’un ölümsüz atlarının ağlaması. Zeus Troyalılara zaferi müjdeler. Akalar’ın bozgunu . Patroklos’un ölüsü alınır ve kara haber Akhilleus’a götürülür.

BÖLÜM XVIII : ( Akhilleus’a Yeni Silahlar Yapılması )

Akhilleus’un korkunç yası. Deniz tanrıçası Thetis’i çağırıp yeni silahlar istemesi , Thetis’in demirci tanrı Hephaistos’a başvurması. Silahlar Destanı.

BÖLÜM XIX : ( Akhilleusla Agamemnon Arasındaki Barışma )

Thetis silahları oğluna götürür. Akalar toplantısında Akhilleus’la Agmemnon barışırlar. Ordular silah kuşanır. Savaş hazırlıkları başlar. Akhilleus için kara belirtiler, Hektor’u öldürdükten sonra kendi ölümü de yakındır.

BÖLÜM XX : ( Tanrıların Savaşa Karışması )

Olympos’ta tanrılar toplantısı : Zeus izin verir, her tanrı istediği gibi savaşa yardımda bulunabilecektir.

Tanrılar iki cepheye ayrılır : Hera ,Athena ,Poseidon, Hermes, Hephaistos Akalardan yana; Ares, Apollon, Artemis, Leto ve Aphrodite Troyalılar’dan yanadır. Akhilleus’un Aineias’la karşılaşması, Aineias’ın savaş meydanından kaçırılması.

BÖLÜM XXI : ( Irmak Kıyılarında Savaş )

Akhilleus ( Aşil ) kudurmuş gibidir, önüne gelen Troyalıları insafsızca tepeleyip Troya Ovası’nda akan Skamandros ve Simoeis ırmaklarına atar. Kanlarla kızıla boyanan ırmaklar kabardıkça kabarır. Irmak tanrı Skamandros öfkelenir, yatağından çıkıp Akhilleus’u kovalamaya başlar. Derken ateş tanrı Hephaistos ırmakların karşısına dikilip alevleriyle onları durdurur.

(37)

Sahne Olympos’a yükselir: Tanrılar arasında kavga döğüş. Akhilleus, Troyalıları püskürte püskürte Troya surları önüne gelir. Troyalılar surların içine sığınırlar.

BÖLÜM XXII : ( Hektorun Ölümü )

Bir tek Hektor kalır surların dışında. Priamos’la Hekabe yalvarırlar içeriye girip, korusun kendini diye fakat Hektor anasına babasına aldırmaz, Hektor’un iç tartışması.korkuya kapılması. Tanrılar seyircidir.

Sonunda Zeus kader tartısını kaldırır. Hektor’un ölüm kefesi ağır basar. Apollon bile onu korumaktan vazgeçer. Tanrıça Athena Troyalı yiğit Deibhobos’un kılığına girip Hektor’u aldatır. Hektor, Akhilleus’un karşısına dikilir ve çarpışırlar. Hektor ölür. Akhilleus, Hektor’un cesedini yedi kez Troya surlarının çevresinde sürükler. Troya surlarından seyredilen korkunç sahne. Andromake’ın bayılması.

BÖLÜM XXIII : ( Patroklosun Ölüsüne Düzenlenen Yarışmalar )

Akhilleus’un ordugahında Patroklos’a yapılan ölü töreni, Akhilleus’un yası. Patroklos’un yakılması. Yarışmalar.

BÖLÜM XXIV : ( Priamosun Hektorun Ölüsünü Geri Alması – Hektor’a Ağıtlar )

Gece kral Priamos ,tanrı Hermes’in kılavuzluğunda Hektor’un ölüsünü geri almak için Akhilleus’un barakasına gelir.

Priamos ile Akhilleus arasındaki konuşma. Akhilleus yumuşar. Hektor’un ölüsünü babasına geri verir. Priamos ölüyle Troya’ya geri döner.

Hektor’a ağıtlar yakılır. Dokuz gün Hektor’un ateş yığını için odun taşınır. Onuncu gün yapılan cenaze töreni ile İlyada kapanır.

2.1.1.3.Klasik Yunan Müelliflerinin Eserlerinde Troya Savaşları

A) Heredotos’ta Troya Savaşlarına Katılan Kavimlerden Söz Eden Kısımlar

M.Ö. 5.yüzyıl Grek tarihçilerinden biri olan ve tarihin babası olarak kabul edilen Herodotos’un dokuz kitaptan oluşan “Historia” adlı eseri Pers-Yunan Savaşları’nı anlatmak amacıyla kaleme

(38)

alınmıştır. M.Ö.490-479 yılları arasında cereyan eden Pers-Yunan harpleri hakkındaki en doyurucu bilgileri bu eserde bulmak mümkündür.

Ancak Herodotos , kitabının konusunu Pers-Yunan mücadelesi ile sınırlı tutmamış, gezip gördüğü tüm memleketleri anlatmıştır.

Dolayısıyla, onun dokuz kitaptan oluşan söz konusu eseri, aslında genel bir dünya tarihi niteliği kazanmıştır.

Herodotos , eserinde konumuzu teşkil eden Troya Savaşları ve bu savaşa katılan kavimler hakkında bizlere bilgi aktarmaktadır.bu bilgilerin hangi kitapların hangi paragraflarında yer aldığını aşağıda açıklıyoruz:

1-“Troya”dan söz eden kısımlar:

II.kitap120,145 ; IV.kitap 191 ; V.kitap 13,122 ; VII.kitap 20,91,171 ;IX kitap 27

2-“Aka Müttefikleri”nden söz eden kısımlar: a) Mykene’ lilerden Söz Eden Kısımlar :

VII.kitap 202 ; XI.kitap 27,28,31

b) Boiotilalılar’dan Söz Eden Kısımlar:

I.kitap 92,195 ; II.kitap 49 ; V.kitap 57,59,61,74,77,81,89,91 ; VI.kitap 34,108 ; VII.kitap 132,202;VIII.kitap34,38,40,44,50,66,113,144;IX.kitap2,6,7,17,19,24,31,39,46,47,67,68,87, 100

c) Phokisliler’den Söz Eden Kısımlar :

I.kitap 46,146 ; IV.kitap 34 ; VII.kitap 176 ve sonrası ; VIII.kitap 27,33,35,134 ; IX. Kitap 17,18,31,66,89

d) Lokrisliler’den Söz Eden Kısımlar :

VII.kitap 132 ; VIII.kitap 66 ; IX. Kitap 31.opus lokris ,eubia körfezi kıyısında ; VII.kitap 203,207,216, ozolai lokris ; VIII.kitap 32

e) Abantlar’dan Söz Eden Kısımlar: I.kitap 146

(39)

f) Atinalılar’dan söz eden kısımlar: VIII.kitap 44

g) Salamisliler’den Söz Eden Kısımlar: VII.kitap 90,141-143,166,168

h) Argos’lulardan Söz Eden Kısımlar:

I.kitap 1,5,82 ; Vİ.kitap 67 ; VI.kitap 76,80,82,83 ; VII.kitap 145,148,150-152 ; VIII.kitap 137,138 argoslular I.kitap 31,82 ; III.kitap 131,134 ; V.kitap 49,57,61,67,68,86,87,88,94,113 ; VI.kitap 19,75-78,83

ı) Spartalılar’dan Söz Eden Kısımlar:

I.kitap 67,68-70,82,141,152 ; II.kitap 113,117 ; III.kitap 46,148 ; IV.kitap 147-150 ;V.VI.VII. ve VIII.kitaplarda her yerde ; IX.kitap 10,12,13,53,64,70,76

j) Pylos’lulardan Söz Eden Kısımlar: IX.kitap 34

k) Arkadialılar’dan Söz Eden Kısımlar:

I.kitap 66,67 ; II.kitap 171 ; IV.kitap 161 ; V.kitap 49 ; VI.kitap 74,83,127 ; VII.kitap 90,170,202 ; VIII.kitap 26,72,73 ; IX.kitap 27,28,35.arkadia pelasgları I.kitap 146

l)Elis’lilerden Söz Eden Kısımlar:

II.kitap 160 ;III.kitap 132 ; IV.kitap 30,148 ; VI.kitap70,127 ; VIII.kitap 72,73 ; IX.kitap 77

m) Aitolia’lılardan Söz Eden Kısımlar: VII.kitap 127 ; VIII.kitap 73

n) Girit’lilerden Söz Eden Kısımlar :

(40)

3-“Troya Müttefikleri”nden Söz Eden Kısımlar : a) Dardanieliler’den Söz Eden Kısımlar :

V.kitap 43,117

b) Sestos’lulardan Söz Eden Kısımlar :

IV.kitap 143 ; VII.kitap 33,78 ; IX.kitap 114-116,119

c) Abydoslular’dan Söz Eden Kısımlar :

V.kitap 117 ; VI.kitap 26 ; VII.kitap 33,34,37,43,44,45,95,147,174 ; VIII.kitap 117,130 ; IX.kitap 114

d) Larissa’lılardan Söz Eden Kısımlar : I.kitap 149

e) Kikonlar’dan Söz Eden Kısımlar : VII.kitap 59,108,110

f) Paionlar’dan Söz Eden Kısımlar : VI.kitap 127

g) Paphlagonialılar’dan Söz Eden Kısımlar : I.kitap 6,28,72, III.kitap 90 ; VII.kitap 72

h) Mysialılar’dan Söz Eden Kısımlar :

I.kitap 28,36,37,160,171 ; III.kitap 90 ; IV.kitap 28 ; V.kitap 122 ; VII.kitap 20,42,74,75 ; VIII.kitap 106 ; IX.kitap 32

ı) Phrygialılar’dan Söz Eden Kısımlar :

I.kitap 14,28,34,72 ; II.kitap 2 ; III.kitap 90,127 ; V.kitap 49,52 ;VII.kitap 26,30,31,73 ; VIII.kitap 136 ; IX.kitap 32

J) Maionialılar’dan Söz Eden Kısımlar : I.kitap 7 ; VII.kitap 74,77

k) Lykialılar’dan Söz Eden Kısımlar :

(41)

B) Thukidides’te Homeros Kahramanlarından Söz Eden Kısımlar

Thukidides, M.Ö.460-400 yılları arasında yaşamış ünlü bir Yunan tarihçisidir. “Peloponnessos’lularla Atinalılar’ın Savaşı” adlı eserinde M.Ö.431-404 tarihleri arasında meydana gelen Peloponez Savaşları’nı anlatmaktadır. Eser 8 kitaptan oluşmaktadır ve Homeros kahramanlarına ilişkin bilgiler daha ziyade 1. kitapta yer almaktadır ve şu şekildedir;

a) “Troya” Adının Geçtiği Kısımlar 1.kitap 8,11,12,14,131.

b) “Helene” den Söz Eden Kısımlar 1.kitap 9.

c) “Agamemnon” dan Söz Eden Kısımlar 1.kitap 9.

Konumuzu ilgilendiren yazılı kaynakları bu şekilde değerlendirdikten sonra, arkeolojik kaynakları incelemeye geçebiliriz.

2.2. Arkeolojik Kaynaklar

Troya Savaşları’na katılan kavimleri iyi tespit edebilmemiz için hem Troya’da hem de Akalar’ın başkenti konumundaki Mykenai’de yapılan arkeolojik kazıları gözden geçirmemiz gerekmektedir.

2.2.1.Troya kazıları

Homeros destanlarında anlatılan Troya’nın , bugünkü Çanakkale vilayeti sınırları içerisindeki ‘Hisarlık Tepe’ olduğu kabul edilmektedir. Troya kazıları dört aşamada gerçekleştirilmiştir. Bilindiği üzere ilk kazılar 1870 yılında Heinrich Schliemann tarafından başlatılmıştır. Schliemannın yapmış olduğu kazılar modern arkeoloji anlayışı ile bağdaşmaz. Çünkü adı geçen hafir sistemli bir kazı yapmamıştır. Schliemann, 1870-1880 arasında kazıları tek başına, 1880’den sonra ise arkeolog-mimar Wilhelm Dörpfeld ile birlikte yönetmiştir. 1890’da Schliemann ölünce, Dörpfeld onun bıraktığı yerden kazılarına devam etmiştir. Dörpfeld ile Troya’da ilk sistemli kazılar başlamış oluyordu. Dörpfeld doğru olarak 9 tabakanın üst üste yapılıp yıkıldığını ve her tabakanın bir şehri temsil ettiğini tespit

(42)

etmiştir.33 Daha sonra Dörpfeld de kazıyı bırakmıştır. Bütün bu kazılarda Troya’nın Troya olduğunu

kanıtlayacak tek bir yazılı vesika bulunamamıştır. 1.Dünya Savaşı’ndan sonra 1930’lu yıllarda Troya yeniden ele alınmış ve 1932’den 1938’e kadar Amerikalılar, Carl Blegen’in başkanlığında Troya kazılarını sürdürmüşlerdir. Bu sayede bilgilerimiz önemli ölçüde çoğalmıştır. Blegen’in yapmış olduğu kazılar son derece sistemlidir. Adı geçen Arkeoloğun American Cincinati Üniversitesi adına yürüttüğü bu kazılar neticesinde Troya tabakaları aşağıdaki şekilde tarihlenmiştir.34

TROYA I M.Ö.ca. 3000-2500 ( EN ALT TABAKA ) TROYA II M.Ö.ca. 2500-2200

TROYA III M.Ö.ca. 2200-2050 TROYA IV M.Ö.ca. 2050-1900 TROYA V M.Ö.ca. 1900-1800 TROYA VI M.Ö.ca. 1800-1300 TROYA VII M.Ö.ca. 1300-1260 TROYA VII B 1 M.Ö.ca. 1260-1190 TROYA VII B 2 M.Ö.ca. 1190-1100

TROYA VIII M.Ö.ca. 700-M.S. ( En Üst Tabaka )

Görüldüğü gibi Blegen , 8.tabakada kazıyı bırakmıştır. Fakat Blegen’in yapmış olduğu kazılarda da Troya’nın Troya olduğuna dair tek bir yazılı vesika bulunamamıştır.

Troya kazılarına dünyanın pek çok yerinden gelen pek çok ilim adamı ve çeşitli arkeoloğun gözetiminde 1988 yılında yeniden başlanmıştır. Bu kazılar alman arkeoloğu Prof.Dr. Manfred Korfman’ın başkanlığında yürütülmektedir. Her kazı mevsiminde yeni buluntular ele geçirilmektedir. Fakat kazıların bu 4. aşamasında da henüz yazılı vesikaya ulaşılamamıştır. Yazılı vesikaların ileriki yıllarda da bulunup bulunamayacağı bir muammadan ibarettir. Troya kazılarının daha uzun yıllar sürdürüleceği sanılmaktadır.35

Konumuz “Troya Savaşlarına Katılan Kavimlerin Kimlikleri Ve Kökenleri” olduğu için biz burada ilk beş tabakaya değinmeyeceğiz.bizi burada asıl ilgilendiren VI. ve VII. tabakalardır.

Troya VI.da tek renkli gri minyan keramiği bulunmuştur. Bu keramik VI.şehri tarihlemekte kuşkusuz bize yardımcı olacaktır. Zira “minyan keramiği” denilen keramik, Yunanistan’ın Boetia bölgesindeki Orchemenos şehrinin kurucusu olarak gösterilen Minyas’tan dolayı bu ismi almıştır.36 Bilindiği üzere minyan keramiği, M.Ö. 2000-1200 yılları arasında gelişen Aka kültürünün bilinen en eski keramiğidir. Genellikle siyah ya da gri renkte olan bu keramikler çarkta imal edilmiş, çok

(43)

düzgün yüzeyi üzerine de geometrik motifler işlenmiştir. İşte bu keramik bütün VI.Troya boyunca mevcudiyetini sürdürmüştür.37 Fakat Troya VIda bulunan söz konusu keramiklerin hepsi Mykenai’den ithal edilmemiş, bilakis bol miktarda taklitleri yapılmıştır.38

Troya VI nın etrafını çeviren surlar büyüklük ve ihtişam bakımından öncülerinden çok üstündü. Sur, birbirini takip eden üç sıra tahkimat duvarı ile çevrili idi.39 Kökünü Troya I den alan “Megaron”

yapı tarzı Troya VI da en olgun seviyeye erişmiştir.

Troya VI-h tabakasında, içerisine yakılmış ölü küllerinin konulduğu urnelerden müteşekkir bir küp ( pythos ) mezarlığı keşfedilmiştir.40 Bu mezarlık pre-klasik Troya’nın ilk ve yegane mezarlığı olduğu için özel bir ehemmiyet taşır.

Troya VI şehrinin M.Ö. 1300’lerde bir deprem neticesinde yıkıldığı tespit edilmiştir.41 Bu şehrin

hemen üzerine inşa edilen Troya VII-a nın Troya Savaşları’na sahne olan tabaka olduğu bugün hemen herkes tarafından kabul edilmektedir. Çünkü, bu tabakanın üstü, şehrin savaş neticesinde yakıldığına işaret eden kalın bir kül tabakasıyla kaplıydı. Troya VII de Mykenai III-A ( geç helladik III-A ) ve Mykenai III-B ( geç helladik III- B ) kaplarından bulunmuştur.42 O halde Troya VII-a = Mykenai III-A

veIII- B. Hem Troya VII-a da hem de Myklenai III- A ve III-B tabakalarında müşterek kültür elemanlarının bulunması Troya VI ve Troya VII-a ile Mykenai arasındaki ticari ilişkilere işaret eder. Söz konusu kaplar ( potteriler ) Troya Savaşları’nı tarihleme bakımından da son derece önemli bulgulardır.

2.2.2. Mykenai Kazıları

Mykenai, Argive Ovası’nın kuzey-batı köşesinde yer almaktadır. Bu şehir, kuzey ve kuzey- doğu yollarını kontrol altında tutan bir mevkide kurulmuştu. Kolayca savunulabilen kayalık kalesi ve bol miktarda suya sahip oluşu, onu en eski devirlerden itibaren makbul bir yer yapmıştı.

Mykenai kazılarına da 1870’de Heinrich Schliemann başlamıştı.1876’da Schliemann kazıyı bırakmış daha sonra 1952-1954 yılları arasında Papadimitrau ve Mylonas kazılarına devam etmişlerdi.43

Mykenai’de H.Schliemann tarafından yapılan kazılarda iki çeşit mezar bulunmuştu; kuyu mezarları, kubbeli mezarlar.

Kuyu mezarları, çok derinlerde olduğu için dokunulmamış olarak bulunmuştu. Cesetlerin yakılmadan konulduğu bu mezarların birinde altından bir maske,altın kaplar ve bir taç bulunması, bu mezarların kral mezarları olduğuna şüphe bırakmıyordu.kuyu mezarları, mısırın 19. sülalesinin kurucusu Ahmose devrine tarihlenir.44 Çünkü, söz konusu mezarlardan birisi Ahmose’nin annesi

(44)

Ahhotpe’ye aittir ve bu mezarda bulunan Myken taklidi bakır bir balta üzerinde Ahmose’nin ismi yazılıdır. Ahmose’nin annesine “hbnt’ler prensesi” denilir. Başta Schachermeyr olmak üzere, pan- hellenistler bu ismi bir Aka kabilesinin adı olarak yorumlamışlardı. Halbuki Ahmose’nin Hititli çağdaşı I.Hattuşili ( M.Ö. ca 1600’ler ), Suriye seferinde “Hanigalbat’lı düşman”dan söz eder.45

Habnet hanigalbat

_______________________ ___________________________ Hbnt hn(gl)bt

Bunlardan Habnet, Hanigalbat adının Mısır ağzı ( lehçesi ) olabilirse, kronoloji açısından da uyuşma vardır.

Mykenai kazılarında 9 tane kubbeli mezar bulunmuştur. Bu mezarlar M.Ö.16.y.y.’ın sonu ile 13.y.y.’ın başlangıcı arasına tarihlenir. Mykenai yöresindeki kubbeli mezarların en gelişmiş örneği “Atreus’un Hazine Binası” denilen mezardır.14.5 metre çapındaki bu mezarın kubbesinin yüksekliği 13 metredir. Kubbeli mezarların ilk önce Mykenai’de ortaya çıktığı ve buradan tüm Yunanistan’a yayılmış olduğu kabul edilir. Kubbeli mezarlar çok eski dönemlerde açılmış ve soyulmuşlardır.46 Fakat asıl önemli olan Mykenai kazılarında şehir surunun dışında “Tüccarlar Şehri” denilen ve kaniş karumu hatırlatan bir mahallenin keşfidir.47

Mykenai kazıları Anadolu tarihi ve arkeolojisi için son derece önemlidir. Çünkü Mykenai şehri kuzey-batı Anadolu’da Çanakkale civarındaki hisarlık tepede kurulmuş olan İlion yani Troya şehrine saldıracak ve böylece eski batı dünyası ile eski doğu dünyası tarihte ilk defa temasa geçeceklerdir. Troya ve Mykenai’de yapılan kazıları böylece anlattıktan sonra şimdi de her iki kazıda bulunan kültür unsurlarını seramik, mimari, mezar ve ölü gömme adetleri bakımından mukayese edelim:

A) Keramik Çeşidi Bakımından

Hem Troya’da ( Troya VI a-h ) hem de Mykenai’de ( orta helladik I,II,III ) Minyan keramiği bulunduğuna yukarıda işaret etmiştik. Fakat Mykenai’de bulunanlar M.Ö.ca 2000-1200 yılları arasına tarihlendiği halde, Troya VI da bulunanlar M.Ö.ca 1800-1300 yılları arasında tarihlenir. Yine Mykenai’de, Mykenai III-A ( genç helladik III M.Ö.ca 1400-1300 ) ,Mykenai III-B ( genç helladik III-B M.Ö.ca 1300-1230 ) ve Mykenai III-C ( genç helladik III-C M.Ö.ca 1230-1100 ) stilinde

(45)

çömlek ) yalnız Mykenai III-A ve III-B potterileri ele geçmiştir. Ne Troya VI da ne de Troya VII-a da tek bir Hitit seramiğine rastlanmamıştır Bu da gösteriyor ki, Hititler hiçbir zaman kuzey-batı Anadolu’ya kadar uzanamamışlardır. II.Tuthalya’nın Aşşuva üzerine yapmış olduğu sefer ise sadece ganimet elde etmek için yapılmış geçici bir sefer olmalıdır.

B) Mimari Bakımdan

Mykenai’de orta helladik ( M.Ö. ca 2100-1700 ) devirden itibaren “Megaron” yapı tarzı görülür. Plyos ve Mykenai sarayları da megaron yapıdadır. Troya’da ise megaron yapı tarzı Troya Iden ( M.Ö.ca 3000-2500) itibaren görülür. Anadolu’nun çeşitli yörelerinde yapılan kazılarda da megaron planlı yapılar ortaya çıkarılmıştır. Örneğin, Kültepe’de Eski Tunç Çağı’nın son safhasına ( M.Ö.ca.2100 ) tarihlenen megaron planlı bir mabed bulunmuştur. Beycesultan tabaka VII de de aynı devre tarihlenen megaron planlı evler ortaya çıkarılmıştır. 48

Görülüyor ki, megaron yapı tarzı önce Batı Anadolu’da Troya Ide doğmuş, buradan da Anadolu’nun her yerine ve Kıt’a Karası Yunanistan’a yayılmıştır.

C) Mezar Çeşidi Bakımından

Mykenai kazılarında bulunan kuyu mezarları M.Ö.ca 1600-1500 yılları arasında tarihlenir. Bu tarihlerde Troya’da mezar yoktur. Fakat Mykenai’nin kubbeli mezarlarıyla ( M.Ö.ca 1400-1300) çağdaş olarak Troya VI-h de ( M.Ö. ca 1400-1300 ) bir pythos ( küp ) mezarlığı bulunmuştur.

D) Gömme Adeti Bakımından

Bilindiği üzere, eski medeniyetleri yaratan kavimler ; 1) Ölülerini gömenler 2) Ölülerini yakanlar diye ikiye ayrılırlardı.

Kazılar neticesinde Mykenai’lilerin ölülerini gömdükleri49, Troyalılar’ın ise ölülerini yaktıkları anlaşılmıştır. Fakat, Homeros İlyada adlı50 destanında Mykenai’lilerin ölülerini yaktıklarını

anlatmaktadır. Bu durum arkeolojik verilerle çelişir gibi görünmektedir. Fakat şurası unutulmamalıdır ki, Homeros devrinde İonya’da ölüler yakılmaktaydı51. Homeros da bunun etkisinde kalarak, Akalar’ı

da ölülerini yakan bir kavim olarak tasavvur etmiş olabilir.

Troyalılar’ın ölülerini yaktıklarının arkeolojik delili V-h tabakasında bulunan, yakılmış ölü küllerinin konulduğu urnelerden müteşekkil bir küp mezarlığıdır. Ayrıca Homeros İlyada adlı

(46)

yapıtında52 Troyalı komutan Hektor’un, ölülerini yakmak için Akalar’dan savaşa bir müddet ara

vermelerini istediğini görmekteyiz.

E) Yazılı Buluntular Bakımından

Mykenai, Pylos ve Tiryns’te yapılan kazılarda Linear-B yazısıyla yazılmış tabletler bulunmuştur. Linear-B yazısı 1952 yılında Mıchael Ventris tarafından çözülmüş ve bu yazının dilinin Grekçe olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca söz konusu yazının Girit’te kullanılan Linear- A yazısından kaynaklandığı da tespit edilmiştir. Fakat Linear-B yazısıyla yazılmış tabletler hakiki belgeler olmayıp, genellikle ticari mahiyette yazılmış tutanaklardır. Troya’nın ise hiçbir tabakasında yazılı belge ele geçirilememiştir.

Görülüyor ki, seramik çeşidi ve bina yapım tarzı dışında Troya ile Mykenai’nin herhangi bir kültürel benzerliği yoktur. O halde Mykenai III ( genç helladik III ) medeniyetini kuranlarla, Troya VII -a şehrinde oturanlar ayrı ayrı kökenlerden gelen kavimlerdi.

Konumuzla ilgili yazılı ve arkeolojik kaynakları ana çizgileriyle de olsa gözler önüne sermeye çalıştık. Şimdi bu kaynakların ışığında, Troya Savaşları’na katılan kavimlerin kimlikleri ve kökenleri hakkında bilgi verebiliriz.

(47)

2. BÖLÜME AİT NOTLAR VE AÇIKLAMALAR

1-E.Memiş, “Aka Medeniyeti’nin Doğuşu,Gelişmesi ve Çöküşü”, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih İncelemeleri Dergisi,X,İzmir 1995,s.49

2-KUB XIV,1cat. 89 numaralı Maduvattaş metni için bkz: A.Goetze,MVAeG XXXII,s.1-158

3-Harriyati ve Zippaşla memleketleri bugünkü Muğla ve civarına tekabül etmektedir.

4-Denys Page,History and the Homeric İliad, Los Angeles 1959,s.98

5-E.Forrer,II.Tuthalya devrinde yaşayan ve “Ahhiyava’lı Adam” denilen Attarişşiyaş’ın Mykenai Kralı Agamemnon’u babası Atreus ile idantifiye edilebileceğini ileri sürmüştür.(bkz.E.Forrer,RA I,56 ) Fakat, hiçbir yerde ondan “Ahhiyava Kralı” olarak bahsedilmez. Görülüyor ki,bu iki ismi idantifiye etmek isteyen Forrer’in yegane dayanağı isim benzerliklerinden öteye geçmez. Üstelik Attarişşiyaş’la Atreus’un yaşadığı devirler arasında iki asırlık bir zaman farkı vardır.

6- A.Goetze,MVAeG XXXII,s.1-158

7- O.R.Gurney , The Hittites, London 1952,s.46 ; E.Memiş, Aka Medeniyeti’nin Doğuşu,Gelişmesi ve Çöküşü , E.Ü.E.F. Tarih İncelemeleri Dergisi, X,İzmir 1995,s.47

8-E.Memiş, Eskiçağ Türkiye Tarihi, 5.baskı, Konya 2003, s.106

(48)

10-Ahhiyava memleketlerinin yeri hakkındaki faraziyeler için bkz: F.Kınal , Arzava Memleketlerinin Mevkii ve Tarihi , Ankara 1953,s.6 ; Ömer Çapar “Ahhiyava Sorunu” A.Ü.D.T.C.F. Tarih arşivi dergisi sayı 25,Ankara 1982 , s.387-413

11-Hitit Kralı Muvattali’nin Viluşa Kralı Alakşanduş ile yaptığı antlaşma için bkz: J.Garstang-O.R.Gurney, The Geography of Hittite Empire , London 1959 , s. 102-105

12- Piya Maradu hakkında bilgi edinmek için “TAVAGALAVAŞ MEKTUBU” denilen KUB XIV,3 numaralı metne bakmak gerekir. Bu mektup, F.Sommer , Die Ahhija Urkuden , I,1932 , s.2 vd’da Almanca’ya çevrilmiş ve yorumu yapılmıştır. Daha sonra G.L.Huxley , Akhaeans and Hittites ,Oxford 1960 ,s.1vd’da İngilizce’ye çevrilmiş ve yorumu yapılmıştır.

13- Urhi-Teşup’un 7 yıllık iktidarı bir tarafa bırakılacak olursa,onun elinden iktidarı zorla alan amcası III.Hattuşili devrine ait bir mektupla ( KB0 II , 11 ) Ahhiyava kralı tarafından Hitit kralına gönderilen hediyelerin tesliminden bahsedilir. Fakat bu vesikadan iki memleket arasındaki ilişkiler hakkında herhangi bir sonuç çıkarmak mümkün görünmemektedir.

14- E.Memiş , a.g.m. , s.49.

15- E.Memiş , Eskiçağ Türkiye Tarihi , 5.baskı , Konya 2003 , s.133.

16- E.Memiş , a.g.m. , s.49.

17- H.Bossert , Assia , İstanbul 1946 , s.27-28.

(49)

19- G.L.Huxley , Achaeans and Hittites , s.34.

20- H.Bossert , Asia ,s.32 vd; O.R.Gurney , The Hittites,s.57 ; Garstang-Gurney , Geography,London 1959,s.105,107,122.

21- G.L.Huxley , a.g.e.,s.34

22- Garstang-Gurney , a.g.e.,s.106.

23- G.L.Huxley ,a.g.e., s.33.

24- E.Memiş , Troya Savaşlarının Kronolojisi, Yayınlanmamış yükseklisans tezi,Ankara 1980,s.7.

25- Homeros, İlyada II 815-875

26- Herodotos, Herodot Tarihi çev: Müntekim Ökmen , s.597-639.

27- G.L.Huxley,s.36.

28- Ceram,C.W., “Tanrılar,Mezarlar ve Bilginler” , çev: Hayrullah Örs,İstanbul 1982,s.37.

29- Homeros,İlyada,s.8

30- Arif Müfit Mansel,Ege ve Yunan Tarihi,s.133.

(50)

32- Arif Müfit Mansel, a.g.e. ,s.133.

33- W.Dörpfeld, Troja und İlion, s.42.

34- C.Blegen , Troy and the Trojans, London , s.101.

35- E.Memiş.Eskiçağ Tarihinde Doğu-Batı Mücadelesi 3.Baskı,Konya 2003 ,s.53.

36- The Oxford Classical Dictionary, Oxford 1970, s.693.

37- A.M.Mansel , a.g.e. ,s.60.

38- AJA 39 (1935 ) ,S.16.

39- C.Blegen, Troy VI,CAH II/1,Cambridge 1973 , s. 684.

40- C.Blegen,Troy and the Trojans, London 1963,s.14.

41- A.M.Mansel, a.g.e.,s.82.

42- C.Blegen,a.g.e.,s.159.

43- F.H.Stubbings, “The Rise of Mycenaean Civilization”, CAH II,chp.XIV,Cambridge 1965,s.6.

(51)

45- Kpo X,2:H.Otten,MDOG 91 (1958) , s.78.

46- F.H.Stubbings,”The Expansion of Mycenaen Civilization”,CAHII/2,chp.XII a,Cambridge (1975),s.178.

47- A.J.B.Wace,JHS LXXIV,1954,s.171.

48- Seton Lloyd,Early Hıghlands Peoples of Anatolia , London 1967 ,s.40.

49- A.M.Mansel ,a.g.e. ,s.66-70.

50- Homeros ,İlyada VII,430 . çev: Azra Erhat-A.Kadir,İstanbul 1975.

51- A.M.Mansel ,a.g.e.,s.140.

52- Sterling Dow,”The Linear Scripts and the Tablets Historical Document”,CAH II/1,Cambridge 1973,s.599.

Referanslar

Benzer Belgeler

Eski Hitit Dönemi’nden itibaren Hitit İmparatorluk Dönemi’nin sonuna kadar, tanrılar için yapılan merasimlerin Hititli kâtipler tarafından kaleme alınması bir gelenek

•T-SooaferS Tefrika

The main purpose of this study is to find an optimum design of flexible water network among several alternatives via combining water network cost, carbon dioxide emissions

Ritüelin geçtiği KBo VI = Bo 2001 no’lu metinde Hitit kadınlarının doğumu gerçekleştirmek için gittikleri bir nevi doğum evinde doğum sandalyesine oturdukları

Güngör Dilmen’in savaş karşıtı söylemi inşa için yazdığı çok belirgin biçimde hissedilen Troya İçinde Vurdular Beni piyesiyle savaşın toplumlarda ve

ÜNAL, Ahmet, Hitit Başkenti Hattuša’da Otuz Bin Koyunlu, On Bin Boğalı ve Bol İçkili Büyük Şölen Eski Anadolu’nun 3500 Yıllık Yemek ve İçkileri, Bilgin Kültür

Kartaldağ madeninde bulunan oluklu taşlar silisleşmiş dasit, Beyköy madenin­.. dekiler bazalt ve

(Bozdoğan, 2001, s.276) şeklinde tanımlanan mo- dern mimari sadece günümüzdeki cam, çelik, beto- narme malzeme kullanımının sunduğu imkânlardan öte bir