• Sonuç bulunamadı

Travma Sonrası Stres ve Travma Sonrası Gelişim Düzeyinin, Cinsiyet ve İntihar

4. TARTIŞMA VE SONUÇ

4.1. Travma Sonrası Stres ve Travma Sonrası Gelişim Düzeyinin, Cinsiyet ve İntihar

Yönünden Değerlendirilmesi

Yakınlarını intihar nedeniyle kaybeden ve yakınları intihar girişiminde bulunan kişilerde TSSB düzeyinin (ÖEÖ-Toplam) ve TSG düzeyinin (TSGÖ-Toplam) cinsiyete göre nasıl farklılaştığını incelemek amacıyla bağımsız gruplar için t-testi analizi yapılmıştır. Bulgular kadın katılımcıların TSS düzeyinin erkek katılımcılara kıyasla anlamlı olarak daha yüksek olduğunu göstermektedir. Bu anlamda kadın olmanın TSSB’ nin gelişmesi açısından

bir risk faktörü olduğu söylenebilir. Kanser hastalarının eşleri (Acar, 2015), depremden kurtulanlar (Dell’ Osso vd., 2011) ve akademik başarısızlık, ebeveyn boşanması, aileden birinin ölümü gibi farklı türden stresli olaylar yaşayanların (Boals, 2010) yer aldığı araştırmalar da bulguyu desteklemektedir. Travma alanyazını incelendiğinde genel olarak kadınlar arasında TSS semptomlarının daha yaygın olduğu görülmektedir (Irish vd., 2011; Olf vd., 2007; Tolin ve Foa, 2002). Öte yandan farklı yönde bulgular olduğuna ilişkin kanıtlar da bulunmaktadır. Örneğin farklı türden travmatik yaşantıları olan (Taku vd., 2007) ve yakınlarını kaybeden (Taku vd., 2008) üniversite öğrencileri arasında travma sonrası stres düzeyinin cinsiyete bağlı olarak farklılaşmadığı bulunmuştur.

TSSB’ deki cinsiyet farklılığına ilişkin bazı açıklamalar olayla ilgili bilişsel değerlendirme süreçlerine odaklanmaktadır. Bilişsel modeller, TSSB semptomlarının ortaya çıkmasında, sürdürülmesinde ve kötüleşmesinde olayın ne düzeyde tehdit edici olarak algılandığının etkili olduğunu öne sürmektedir (Ehlers ve Clark, 2000). Travmatik olayla ilgili olumsuz bilişsel değerlendirmenin uyum sağlamaya yönelik tepkileri zorlaştırdığı ve bu nedenle TSSB riskini arttırdığı belirtilmektedir (Dunmore vd., 1999; Ehlers vd., 1998; Nixon ve Bryant, 2005). Bu konudaki cinsiyet farklılıklarını inceleyen araştırmalar kadınların travmatik bir olayı erkeklere kıyasla daha tehdit edici olarak algıladığını göstermektedir (Norris vd., 2002). Örneğin depremden kurtulanlar (Karancı ve diğ., 1999) ve terör saldırısına uğrayanlar (Solomon vd., 2005) arasında kadınların olayla ilgili tehdit algılarının daha yüksek olduğu ve tehdit algısının kadınların yaşadığı psikolojik sıkıntıyı yordadığı bulunmuştur. Dolayısıyla TSSB’ deki cinsiyet farklılığının nedenlerinden biri başlangıçta olayla ilgili değerlendirmedeki farklılıklar olabilir (Irish vd., 2011; Olf vd., 2007). Bununla birlikte; travmatik bir olayın ardından kadınların kendilerini suçlama eğiliminin daha fazla olmasının (Foa vd., 1999) ve erkeklere kıyasla dünyayı daha tehlikeli bir yer olarak algılamalarının (Foa ve Rothbaum, 1998) TSSB’ deki cinsiyet farklılığına ilişkin diğer olası açıklamalar olduğu görülmektedir.

Toplam travma sonrası gelişim düzeyinin ve alt alanlarındaki gelişimin cinsiyete bağlı olarak nasıl farklılaştığı incelendiğinde; kadınlar tüm alanlarda daha yüksek puanlar almalarına rağmen yalnızca ‘Bireysel güçlülük’ alanında anlamlı bir fark bulunmuştur. Buna göre kadınların ‘Bireysel güçlülük’ alanında erkeklere kıyasla daha fazla gelişim yaşadıkları söylenebilir. Alanyazın gözden geçirildiğinde cinsiyetin TSG sürecindeki etkisine ilişkin hem bu bulguyu destekler nitelikte hem de farklı yönde bulgular olduğu görülmektedir. Örneğin

kanser hastalarının yakınlarının (Acar, 2015), çocuğunu kaybeden ailelerin (Engelkemeyer ve Marwit, 2008; Polatinsky ve Esprey, 2000), ebeveynlerini kaybeden ergenlerin (Hiroka vd., 2017) ve farklı travmatik olay yaşayanların (Taku vd., 2007) yer aldığı bazı çalışmalar TSG’ nin cinsiyete göre farklılaşmadığını göstermektedir. Bazı araştırmalarda ise yalnızca ‘yeni olanakların algınlanması’ ve ‘bireysel güçlülük’ gibi belirli alanlarda kadınların daha fazla gelişim deneyimledikleri bulunmuştur (Tallman vd., 2010; Carboon vd., 2005). Buna karşın araştırmalar genel olarak kadınların erkeklere kıyasla daha fazla TSG yaşadıklarını ortaya koymaktadır (Hirooka vd., 2018; Oginska-Bulik, 2014; Arıkan, 2007). Dolayısıyla bu çalışmada elde edilen bulgunun ilgili alanyazınla uyuşmadığı görülmektedir.

TSG modeli; travmatik bir olayla ilgili kişinin kendini açmasının ve duygularını ifade etmesinin gelişim sürecini desteklediğini öne sürmektedir (Taku vd., 2009). Bununla birlikte bazı araştırmacılar duyguları paylaşma ve ifade etme konusunda kadınların erkeklerden daha istekli olduğunu belirtmektedir (Doka ve Martin, 2010). Dolayısıyla kadınların daha fazla TSG bildirmelerinin kendini açmadaki farklılıktan kaynaklandığı düşünülmektedir (Hirooka vd., 2018). Ancak bu çalışmanın da konusu olan yakın birinin intiharı söz konusu olduğunda insanların, damgalanma ve diğerleri tarafından suçlanma endişesiyle olayla ilgili duygularını ve düşüncelerini paylaşmaktan kaçındıkları bilinmektedir (Fielden, 2003; Begley ve Quayle, 2007). Bu nedenle genel olarak yakınları intihar eden kişilerin kendilerini açma konusunda istekli olmamaları toplam TSG ve alt alanlarında (Bireysel güçlülük hariç) cinsiyete bağlı bir farklılık görülmemesiyle ilişkili olabilir. TSG’ deki cinsiyet farklılıklarını inceleyen bir meta-analiz çalışmasında ise yaş ortalamasının yüksek olduğu örneklemlerde kadınların daha fazla gelişim bildirdikleri bulunmuştur (Vishnevsky vd., 2010). Söz konusu farkın, yaşça büyük örneklemlerdeki kadınların olayları daha sarsıcı olarak algılamalarıyla ilişkili olabileceği ileri sürülmüştür. Bu çalışmanın örnekleminin genç yaştaki üniversite öğrencilerinden oluşması nedeniyle olayın algılanmasına ve dolayısıyla TSG sürecine ilişkin bu türden bir farklılık gözlenmemiş olabilir.

Travma sonrası stres ve travma sonrası gelişim ile igili alanyazın incelediğinde belirli bir travma türünü ele alan araştırmaların yanı sıra farklı türden travmatik olay yaşayan kişilerin birlikte yer aldığı araştırmaların da oldukça fazla olduğu görülmektedir. Bu çalışma kapsamında ise yakınlarını intihar nedeniyle kaybeden ve yakınları intihar girişiminde bulunan kişiler birlikte değerlendirilmiştir. TSSB ve TSG puanlarının intihar davranışının türüne bağlı olarak nasıl farklılaştığını incelemek amacıyla bağımsız gruplar için t-testi analizi

yapılmıştır. Bulgular TSSB ve TSG puanlarının intihar davranışının türüne göre anlamlı olarak farklılaşmadığını göstermektedir. Bu anlamda intihar davranışının görünürdeki sonucu (ölüm ya da hayatta kalma gibi) farklı olmasına rağmen yarattığı psikolojik etkinin benzer olduğu görülmektedir. Dolayısıyla ölüm ile sonuçlanmamış olsa bile yakın birinin intiharının; duygusal sıkıntıya, insanın ölüm gerçeğiyle yüzleşmesine ve yaşamın anlamını sorgulamasına yol açtığı düşünülebilir.

4.2 Travma Sonrası Stres ve Travma Sonrası Gelişim Puanlarının Diğer