• Sonuç bulunamadı

1. FAHRĠ ERDĠNÇ‟ĠN HAYATI-EDEBÎ KĠġĠLĠĞĠ-ESERLERĠ

2.2. Fahri Erdinç‟in Öykülerinde ĠĢlenen Ġzlekler

2.2.3. Toplumu Bölen ve Ayıran Bir Güç Olarak Sosyal Adaletsizlik

Toplumcu gerçekçi yazarların aslî temalarından olan „sosyal adaletsizlik‟, Fahri Erdinç içinde önemli bir temadır. Yazar, toplumu düzeltmek gibi bir amaç güder. Bu amacın gerçekleĢtirebilmesi için sosyal adaletsizliği ortadan kaldırması lazım. Önce sosyal adaletsizliği oluĢturan nedenler ortaya konmalı ve sonrasında ise bu nedenler ortadan kaldırılmalıdır. Adaletin olmadığı yerde düzen kaybolur. Bunun neticesinde de toplumda anarĢizm baĢ gösterir. Fahri Erdinç, Anadolu köylerinde öğretmenlik yaptığı zamanlarda bu konu sürekli karĢısına çıkar. “Sosyal adaletin olmadığı yerde, insanî değerlerden söz etmek imkânsızdır.” (ġahin, 2014: 642). Ağa, hoca, bürokrat gibi gücü elinde tutan kesim sosyal adaletin yok olmasında en büyük etken olarak gösterilir.

„Grev Gözcüsü‟ adlı öyküde gücü elinde tutan patron ile ezilen iĢçilerin durumu anlatılır. Burada grev yapan iĢçiler, patron tarafından sömürülür. ĠĢçilerin, yaĢanan

adaletsizliğe dur demesini simgeleĢtiren yazar, toplumun değiĢik kesimlerini bu direniĢe dahil eder;

“Öğleye doğru, tam da Nuray‟ın yerine, genç bir çift gelip dikildiler. Bunlar nikâh dairesinden çıkarak, dosdoğru buraya koşmuşlardı. Ve taze gelin de duvağı üzerine bir grev gömleği geçirdi. Böylece, patikli nöbetten sonra, bir de duvaklı nöbet başlıyordu.” (Türkiye Defteri, s. 458). ĠĢçi bir adamın küçük kızı, yeni evlenen bir çift, vb. gibi toplumu temsil eden tabakalar adaletsizliğe dur demek için mücadele ederler.

Adaletsizliğin sembolü olan „patron‟ iĢçilerin hak aramak için yaptığı grevi bile engellemek ister. Çünkü patronun adalet anlayıĢına göre güç ve maddi imkanlar kendisinde ise adalet vardır. Aksi takdirde adalet yoktur. Patron bu gücü korumak için her türlü kötülüğü yapmayı kendinde hak olarak görür. Grevi engellemek için fabrikaya zorla iĢçi sokmaya çalıĢır, insanları tehdit eder. Bu durum neticesinde kazanan tekrar patron olur; “İşin içine ihanetler ve barut kokuları daha sonra karıştı.” (Türkiye Defteri, s. 458). Yazar, ihaneti iĢin içine katarak bu mücadelenin kaybedilmesinde davasını satan insanları eleĢtirir. Sosyal adaletsizliğin ortadan kaldırılması için insanların kiĢisel çıkarlarını bir kenara bırakıp birlikte mücadele etmesi vurgulanır.

„Ġstida‟ adlı öyküde ise sosyal adaletsizlik hapisler üzerinden aktarılır. Hapiste yatan insanlar zaten birçok haktan mahrum bırakılmıĢtır. Fakat daha acısı ve vahim olanı ise mahkumlara, insan için elzem bir madde olan suyun bile verilmemesidir. Su insan için temel bir ihtiyaçtır. Su, hem temizlik hem de hayatın devam etmesi için yaĢamsal bir maddedir. Fakat mahkumlara su bile çeĢitli sebepler gösterilerek çok az bir miktarda verilir;

“- Çukura batsın Firavun‟un icadı yer, dedi. Belediye ağaç sulayacağına, suyu bu yokuşa doğru üflesin, kırılıyoruz be. Kime yanalım derdimizi? Müdüre söyleriz, omuz silker. Müddeyime söyleriz, cıgara paketinin arkasına yazar gider.. Hani musluğu elinize geçse havayı tıkayacaksınız galiba.” (Destur Ya Sefalet, s. 171)

Gücü elinde tutan erk mahkumları dinlemez ve onların temel ihtiyaçlarını görmezden gelir.

Cehalet, yoksulluk gibi alt unsurları bulunan “Sosyal adaletsizliğin temeli; fırsat eşitsizliği, gelir dağılımındaki korkunç dengesizlik, çıkar çevrelerinin bencil tavırları, hükümet gücünün kötüye kullanımı, cehalet ve korkaklık gibi unsurlara dayanmaktadır.” (Korkmaz, 1997:106). Yazar cehalet kavramını baĢarılı bir Ģekilde iĢleyerek sosyal adaletsizlik ile kuvvetli bir Ģekilde bağlar.

„Ġftira‟ adlı öyküde köy öğretmeni olan kahramanların baĢlarına gelen vahim durumlar aktarılır. Yazar, sosyal adaleti sağlamak için toplumun eğitilmesi gerektiğini savunur. Bundan dolayı köy öğretmeni olarak okurun karĢısına çıkan kahraman halkın cehaleti ile mücadele eder. Fakat gücü elinde tutan „hoca‟ köyde kendi düzenini kurar ve bu düzenin bozulmasına engel olur. Günümüzde bile hala köylerde yani küçük yerleĢim yerlerinde gücü elinde tutan kiĢi adaleti kendi düzenine göre sağlar. Cumhuriyet ile birlikte sosyal eĢitlik mücadelesi baĢlatan yeni devlet öncelikle insanlara okuma-yazma öğreterek sosyal eĢitliğin önündeki en büyük engel olan cehaleti ortadan kaldırmak ister. Fakat hoca buna müsaade etmez. Çünkü okuyan araĢtıran ve öğrenen bir topluluk eĢitsizlik ile mücadele eder. Bu durum güç sahibini bulunduğu konumdan aĢağı indirir.

“Bu Hatip Hoca‟nın üstünde durmak lâzım… Çünkü arkadaşım da ondan yıldığı için başka köye naklini istemiş… Hatip Hoca, köyün içinde âdeta bir peygamber gölgesi… Garbasan medresesinde okumuş, hem de bu ovada ondan daha derin bir hoca yokmuş. Köse ama kısa değil. Hani tabircilerin rüyalarına girse, onlar da işin içinden çıkamaz. Sittin senedir bu köyün yerli imamı.. Kazaya indiği zaman Kaymakamla köylünün önünde “Allahüekber” diyen o, çocuklara Kelâm-ı Kadim okutan, “Şol cennetin ırmakları”nı belleten, muska yazan, ölüleri yıkayan o.. Hem pek üstüne varmaya da gelmezmiş hocanın, kel kafası bir kızdı mı, bir dua ile adamın erkekliğini bağlayıverir, karısını ele güne muhtaç edermiş.. Neylersin, köylü ona inanmış bir kere!” (Destur Ya Sefalet, s. 66)

Cehalet neticesinde köylü tamamıyla hocanın yörüngesindedir. Bu durumdan Ģikayetçi olmayan köy halkı sosyal olarak sömürünün merkezini teĢkil eder.

„Kozmetik‟ adlı öykü ise sosyal adaletsizliğin siyasiler ve gariban halk arasında geçer. Hasta ve mağdur olan halk için maddi imkansızlıklar yaĢanır. Fakat siyasiler için basit bir estetik ameliyat için devletin imkanları seferber edilir;

“Avrupa‟da sokak temizliğinin ne çeşit süpürgeyle yapıldığını incelemek üzere gönderilen heyetlere döviz bulurken, başpehlivanımız incinen parmağı için Londra‟ya göderilirken, kimya fabrikalarında çalışma gücünü kaybeden işçilerden kaçının Avrupa‟ya gönderilmesini gerektiren müracaatların döviz yokluğu gerekçesiyle reddedildiği konusundan, bir muhalefet mebusunun Çalışma Bakanına yönelttiği kasıtlı sözlü soru Demokrat Parti mebusları tarafından yuhalanmıştır.” (Diriler Mezarlığı, s. 158-159)

Hasta olan iĢçiler için döviz yok fakat daha basit sebepler için döviz var. Bu durum sosyal eĢitsizliğin en büyük yansımalarından birisi olarak karĢımıza çıkar.

Benzer Belgeler