• Sonuç bulunamadı

3. FAHRĠ ERDĠNÇ‟ĠN ROMANLARINDA YAPI VE ĠZLEK

4.1. Dil ve Üslup

4.1.1. Öykü ve Romanlarda Anlatım Teknikleri

Anlatım teknikleri, yazarların üslubunu esere aktarmasıdır. Öykü veya romanda anlatılmak istenen vaka, çeĢitli anlatım teknikleri kullanarak okuyucuya aktarılır. Yazar, toplumdaki aksaklıkları ve düzeltilmesi gereken durumları, anlatım tekniklerini kullanarak aktarır. Ġç monolog, diyalog, tasvir, mektup ve özetleme gibi anlatım teknikleri baĢarılı bir Ģekilde kullanılır.

Kahramanın okuyucu ile sohbeti olan “İç monolog” (interior monologue) okuyucusu, kahramanın iç dünyası ile karşı karşıya getiren bir yöntemdir. Bu yöntemin uygulandığı bölümlerde yazarın daha doğrusu anlatıcının varlığı ortadan kalkar, muhtemelen yorum ve açıklamalar, okuyucuya bırakır” (Tekin, 2006: 264). Okuyucunun daha fazla bilgi sahibi olmasını sağlayan bu teknik ile kahramanın iç dünyasındaki düĢünceler öğrenilir. Nitekim kiĢilerin psikolojik durumları bu anlatım tekniği ile okuyucuya verilir. Kullanılan anlatım tekniği Fahri Erdinç‟in eserlerinde önemli bir yer teĢkil eder.

„Kan Damlaları PıhtılaĢmıĢtı‟ adlı öyküde kahramanın yaĢadığı iĢkenceler neticesinde iç monolog tekniği sayesinde kahramanın duygularını anlayabiliriz;

“İçinde, kendisine tamamiyle yabancı bir ses konuşmağa başladı adamın: «Bu işkence hepsinden beter; çünkü devamlı… Tahammül edemeyeceksin.» «Hayır,» diyordu içinden başka bir ses. «Tahammül edip edemiyeceğimi etim, kemiğim bilir. İrademin yaptığı ve yapacağı iş ise, bülteni aldığım ve kendisine bülteni verdiğim yoldaşları söylememek.»

«Fakat, yoldaşın sana bülten verdiğini itiraf etti…» «Kaç oldu tevkif edilenler?»

«Seninle beraber 64…»

«Öyle ise 65 olmıyacağız! Çorap söküğü gibi kolaylaştırmıyacağım onların işini… Bende öteye yol yok!»

«Fakat ölüm yakın. Sen ki yaşamağa lâyıksın. Biricik çocuğunu kime bırakacaksın? Karını da işten çıkardılar. Ne yapar bundan sonra? Orospuluk mu?»” (Diriler Mezarlığı, s. 19)

Yazar, burada iç monolog tekniği ile kahramanın bilinçaltını okuyucuya diyalog Ģeklinde aktarır. Kahraman Ģuurunda kendi kendisi ile konuĢarak, iĢkenceye uğramasına rağmen itirafçı olmayacağını belirtir. Bir davaya inanan kiĢinin iĢkencelere boyun eğmemesi gerektiği mesajının verildiği öyküde, iç monolog tekniği ile inancın gücü gösterilir. Yazar, iç monologdan önce ya da sonra kısa açıklama cümleleri vererek okuyucuyu bilgilendirir. Tanrısal bakıĢ açısı ve anlatıcı düzleminde sıkça kullanılan iç monolog tekniği, yazarın öykülerinde önemli bir tekniktir.

„Alinin Biri‟, adlı romanda ise kahramanların iç dünyaları ile ilgili çıkarımları okuyucuya sunar.

“Ali‟nin aklından geçer:

“-Bu Çete‟nin bildiği çok zer. Olmasa, ta öleceği günü mü bekler? Acar‟ın aklından geçer:

“-Bıdığa da hep sabır der. Ama Bıdık bu, söz mü dinler? Daha tavuğun karnındaki yumurtada horoz olur da, dibil dibil eder…

Ali‟nin aklından geçer:

“-Hey gidi Çete, hey! Son sözlerin hep aklımda: “Bu dünyada yapılacak iş çok daha ya, ben durucu değilim gayrı…” dedin. Yapılacak işi ben de biliyorum. Amma nasıl becermeli? İşte Ankara‟ya yürüyelim, dedik. Beceremedik. Sağ olsaydın, Ahmet‟i tek başına yolladım diye darılırdın bana. Değil mi? Belki de buydu, bir takazaydı bana son diyeceğin. “Anca beraber, kanca beraber” diyecektin. “Beraber gitmeliydiniz” diyecektin. Peki ama, yollamadılar beni. Hem gitseydim ne olurdu? Şimdi Alicik de içerde bulunurdu.” (Alinin Biri, s. 160)

Kahramanın iç piĢmanlığı ve düĢünceleri okuyucuya tanrısal bakıĢ açısı ve anlatının her Ģeyi bilme gücünden ötürü iç monolog kullanılarak verilir.

Fahri Erdinç, öykü ve romanlarında diyalog tekniğini de fazlasıyla kullanır. Özellikle „Acı Lokma‟ ve „KardeĢ Evi‟ adlı romanlar, yazarın yaĢam öyküsü olduğundan ötürü diyaloglara oldukça çok yer verilir. „KardeĢ Evi‟ adlı romanda kahramanın insanlarla iliĢkileri, diyalog tekniğinin baĢarılı bir Ģekilde kullanıldığı bölümlerdir;

“Ansızın ılık bir yağmur çiselemeye başlamıştı. Ceketimin yakasını kaldırarak: “İşte asıl şimdi tamam! Dedim. “Bizi hazırlıksız yakaladı bu yağmur… İnşallah, hayırlısıyla bir özgürlüğe kavuşalım…”

“yahu,” diye kesti ikinci, “Sen artık şu inşallah, maşallah gibi Allahlı lâfları da dilinden atmaya baksana…”

“O da neden?”

“Burada millet ateist. Hem Allaha sığınmak da bize yakışmaz…” “E artık, allahaısmarladık, allasen filan da mı diyemeyeceğiz?” “Komünistlikle kadercilik bağdaşmaz azizim.” (KardeĢ Evi, s. 56)

Yurt dıĢına kaçan kahraman ve arkadaĢlarının arasında geçen bu diyalog, artık yeni bir düzene kavuĢan insanların, mevcut „alıĢkanlıkları‟ bırakmaları gerektiğini belirtir.

„Kore Nire‟ adlı romanda da sıkça baĢvurulan bir anlatım tekniği olan diyalog tekniği ile, Kore savaĢına katılma kararı alan Türkiye Cumhuriyeti hükümeti eleĢtirilir. Kore‟ye asker gönderme görüĢmeleri için gelen Amerikalı senatör Cain ile baĢbakan Adnan Menderes arasında geçen diyalogda „Demokrat Parti‟ eleĢtirilir;

“Ne kadar istiyorsunuz?” diye başladı Menderes. –Ve etli parmaklarını birbirine geçirerek şırak diye çıtlattı.- “Biz, prensip itibariyle, yardım talebine müspet cevap vermeğe hazırız.”

“Eh…” dedi Senatör. “Şöyle sembolik bir birlik de olsa…” “Yani beş bin, on bin?”

“Ciiii?..” dedi. Senatör. (Bu “ciiii” bizim “abovvv”, “vay anasını” filan deyişimizin Amerikancası olmalıydı!) “Hani, ne bileyim, beş yüz asker de yeterdi…”

“Aman efendim, beş yüzün lafı mı olur! Köylerinde sıtmadan öleceklerine, varsın Birleşmiş Milletler bayrağı ve kumandanız altında Kore‟de döğüşerek şehit olsunlar. Biz bunu Mehmetçik için en yüksek mertebe sayarız. Beş bin isteyin, on bin deseniz de…”

“Ciii!.. Bu cömertliğiniz Başkanı çok sevindirecek…” “O sevinç bize aittir Mister.”

“Demek, beş bin… Okey?” “Elbet okey!” (Kore Nire, s. 120)

Sosyalist dünya görüĢüne sahip olan yazar, Kore SavaĢı‟na karĢıdır. Hatta mücadele eden Kuzey Korelileri KurtuluĢ SavaĢı‟ndaki „Kuvayi Milliye‟ye benzetir. Amerika yardımı almak için kendi evlatlarını bir bilinmeze sürükleyen yönetim, ağır bir Ģekilde eleĢtirilir.

Anlatım tekniklerinden biri olan tasvir tekniği, mekânları, kiĢileri daha etkili bir Ģekilde anlatmaya yardımcı olur. “Tasvir, kurmaca eseri oluşturan mekân, olay, zaman gibi unsurların sözcüklerle resmedilmesi, görünür hâle getirilmesi, okurun gözü önünde sözcüklerle bir resim çizilmesidir. Tasvir, anlatılanların somutlaştırılması için izlenen bir yoldur. Kurmaca eserlerde tasvirden vazgeçilmesi pek de mümkün değildir.” (Mocan, 2012: 1833). Fahri Erdinç‟in Anadolu tasvirleri, büyük bir baĢarı gösterir. Bu tip tasvirlerde memleket özleminin baskın olduğu anlaĢılır. „Acı Lokma‟ adlı romanda memleketine aĢık birisinin memleketini benzetmelerle tasvir etmesi oldukça baĢarılıdır;

“Tek sözle, bir halı ise eğer bizim ova, atlas bezekleri ille dayımızın tütünleri, bağları, ekinleri, bahçeleridir. Gümüş bezeği de zeytinliklerdir. Artık o koyun gözü papatyalar, o güleç gelincikler, o ayıtlar, o mezarlık gülleri, o başı topuzlu genger dikenleri, o eşek helvaları, o toprak damarı gibi ayrıklar, o defneler, o pelinler, bir de her dalda, her saçakta guklıyan kumrular bu halının şurasına burasına serpilmiş süslerdir.” (Acı Lokma, s.49)

„KardeĢ Evi‟ diye adlandırdığı ikinci memleketi, kurtuluĢ mekânı olan Bulgaristan hakkında baĢarılı tasvirler yapar. Bu tasvirlerde bazı mekânları sembolleĢtirerek okuyucuya aktarır. Bazı kısımlarda ise Türkiye ile Bulgaristan arasında mukayese yapar. Yazar, öykülerinde de tasvir tekniğini baĢarılı bir Ģekilde kullanır.

Fahri Erdinç‟in öykü ve romanlarında kullandığı bir diğer anlatım tekniği ise mektup tekniğidir. Daha çok kısa mektupların kullanıldığı anlatılarda mektuplar, anlatıcının amacına göre Ģekillenir. „Hamurkâr Süleyman‟ adlı öyküde dost olduğu ve okuma yazma öğrettiği birisinden, bütün dostluğu yok eden bir mektup alan kahramanın üzüntüleri dile getirilir;

“… Bu kerre hesaplarımız kapatılacağından, pederinizin vefatı dolayısıyle, müruru zamana uğramış bakiye borcunuz olan 86 ekmek bedeli, şu kadar lira şu kadar kuruş…” (Destur Ya Sefalet, s. 93)

Süleyman yazdığı bu mektup ile baĢsağlığı dilemek yerine dostundan babasının ekmek borcunu ister. Bu durum kahramanı derinden etkiler.

Mektup tekniğinin sıklıkla kullandığı bir diğer eser ise „KardeĢ Evi‟ adlı romandır. Romanda özellikle kahraman ile eski eĢinin arasında giden gelen mektuplar ortak çocukları olan Korman hakkındadır;

“Yazdı: “Oğlumu, ağlaya sızlaya savcılığın elinden zor aldım. Günden güne kötüye gidiyor. Psikiyatri kliniğine yatırdım, kaçtı… Esrardan akciğerleri harap. İçkiden karaciğeri bozuk.

(…)

Yazdım… “Burada alakoyamadım (nedenlerini de sayıp döktüm). Benden istediğiniz?

Yazdı: “Sana yaptıklarının daha çoğunu da bana yapıyor… Senden istediğim, maddi yardım. Bir umut kıvılcımı var. Sağaltma yolunu arayacağım. Yazar dostun biraz para yardımı yaptı…” (KardeĢ Evi, s. 238)

Fahri Erdinç ile eĢinin arasında geçen bu mektuplaĢma aslında kahramanın çaresizliğini gözler önüne serer. Çünkü oğlundan uzakta olan bir babanın elinden mektup yazıp, oğlunun durumu hakkında bilgi almaktan baĢka bir Ģey gelmez.

Benzer Belgeler