• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: OSMANLI ORDUSUNUN TARİHSEL GELİŞİMİ

1.1. Kapıkulu Ocakları

1.1.5. Topçu Ocağı Teşkilatı

Osmanlı Tarihi Kronolojisi, 1386 yılında ilk Osmanlı-Karaman savaşından bahsederken şu izahati vermektedir; “Bu harbin başlıca özelliği, Karaman Ordusunda yalnız ok ve kılıç kullanıldığı halde Osmanlı ordusunda tüfek kullanılması ve hatta bir tek de demir top bulunmasıdır. Bu tek topun 1364 tarihinde Bursa’da dökülmüş olduğu söylenir.” (TSK Tarihi 3/1, 1964: 237) Yalnız Osmanlı ordusunda barut az bulunduğundan bu top her zaman atılmaz, ara sıra kullanılırmış. Birçok kaynağa göre Osmanlı Ordusunda top kullanılmasının ilk örneği olarak Kosova Meydan Muharebesi (1389) gösterilmektedir. Prof.Uzunçarşılı ise Kapıkulu Ocakları II. Kitabında; topun ilk defa Kosova muharebesinde kullanıldığını ve Haydar isminde bir topçunun bulunduğunu

anlatmaktadır. Prof. Uzunçarşılı’ya göre I.Murat döneminde topun kullanıldığına şüphe yoktur, ancak bir Topçu Ocağının olup olmadığı belli değildir. Topçu Ocağına acemilerden erat alındığına göre, Topçu Ocağının Yeniçerilerden biraz sonra kurulduğunun kabul edilmesi yerinde olacaktır. 1453 yılında İstanbul’un fethinde bir miktar topun kullanılmış olmasıda bu düşünceyi doğrulamaktadır (Uzunçarşılı,1988b:35–36).

15. yüzyılın başlarında varlığı bilinen Topçu Ocağının kurulmasından sonra, buraya acemi ocağından asker alınmaya başladı. Bunlar, çoğunlukla devşirildikten sonra çiftçi Türklerin hizmetlerine verilip, oradan ulufeye kaydedilmek üzere acemilikte hizmete alınacakların arasından seçilirdi.

Top dökmek ve muharebede top kullanmak üzere iki kısımdan oluşan Topçu Ocağı, Kapıkulu Ocaklarının yaya kısmına dâhil olup tamamıyla müstakil bir halde bulunuyordu (Uzunçarşılı, 1988b:35).

Topçu Ocağının personele ihtiyacı bulunduğunda Topçubaşı durumu yazı ile Divan-ı Hümayuna bildirirdi. Topçu Ocağına tahsis edilen erat “Şagirt” (çırak) olarak deftere kaydedilirdi. Top kullanan topçu eratı, ilk zamanlarda katır ve develerle taşınan hafif toplarla beraber savaşa gidip topları kullanırlardı. Kapıkulu Topçularının başındaki kumandana Topçular Ağası=Topçubaşı=Sertopi denirdi. Bundan sonra, “Dökücübaşı”, ondan sonra “Ocak Kethüdası” ve “Çavuş” gibi ocağın büyük rütbeli subayları gelirdi (TSK Tarihi 3/1, 1964:238–239).

Topçu kışlaları ile top dökümhanesi halen İstanbul’da “Tophane” adıyla bilinen semtte bulunuyordu. Evliya Çelebinin kaydına göre Tophaneyi Fatih Sultan Mehmet ile oğlu II. Beyazıd yaptırmıştır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında tophane binası yıktırılarak, ihtiyaca göre daha büyük ölçüde yeniden yaptırılmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in topçuluğa önem vermesiyle gelişmeye başlayan Topçuluk faaliyetleri, II. Beyazıd zamanında Kral Şarl’ın Napolide bulunduğu sırada, bir grup top dökücüsünün ve topçusunun Osmanlı devletine getirilmesiyle daha da gelişmiştir (Uzunçarşılı, 1988:39-40).

II. Beyazıd’ın Topçuluğun gelişmesi için çaba göstermesinin nedeni babası Fatih Sultan Mehmed’in topçuluğa çok önem vermesidir. Fatih Sultan Mehmed İstanbul’un

fethinden önce Edirne’de “Urban” adındaki Macar ustadan yararlanarak büyük bir top döktürmüştür. Rumelihisarına yerleştirilen bu topla yapılan atışta, Boğaz’dan geçen bir Venedik gemisi batırılmıştır. Ağırlığı 17,7 ton olan bu top, daha sonra Çanakkale Boğazına yerleştirilerek, düşman gemilerine karşı kullanılmıştır. Macar Urban tarafından yapılan bu top İstanbul’un fethinde kullanılan en büyük toptur. Rum kaynakları da, Fatih’in İstanbul kuşatmasında top döküm evlerinde, savaşın durum ve gereğine uygun toplar dökmeleri için direktif verdiğini ve özel amaçlara göre savaş alanında top döktürdüğünü yazmaktadır. Nitekim Haliç’teki düşman gemilerini birer birer batırmak ve tam bir deniz egemenliği sağlamak amacıyla, havan topları döktürmüştür (TSK Tarihi, İdari ve Lojistik, 1995:185-186).

1456 yılının baharında, Belgrad’ı almaya karar veren Fatih, gerekli hazırlıkları yaptırırken, Morava Nehrinin kenarında görülmemiş büyüklükte taş gülleler atabilen yedi havan topuyla, çeşitli çapta daha küçük 300 Muhasara topu da yaptırmıştır.

O dönemde top dökümü ilkel usullerle yapılmakta olup, barut sanayiside henüz gelişmemişti. Bu nedenle, topların attığı gülleler önceleri taştan yapılıyor, etkileri de az oluyordu. Bu durum kalelerde gedik açmayı güçleştiriyordu. İlk dönemlerde kundağı mevcut olmayan top namluları, kütükler üzerinde veya yere gömülerek kullanıldığından, gereği gibi nişan da alınamıyordu. Bu nedenle her bir topla, günde dört-beş gülle ancak atılabiliyordu. Macar Urbanın döktüğü topların başarılı olmasından sonra Fatih Sultan Mehmet, Urban, Saruca ve Donar adındaki ustalara yeni toplar döktürmüştür. Yeni dökülen iki büyük top için 600 kantar tunç sarf edilmiştir. Bu olay o dönemde gelişmiş bir maden sanayisinin de mevcut olduğunu ve ağır sanayiinin bu maden sanayisiyle desteklendiğini göstermektedir (TSK Tarihi, İdari ve Lojistik, 1995:186–187).

Fatih Sultan Mehmet tarafından yapılan Tophanenin içinde, yüzlerce top kalıbı dolaplar, iki büyük tunç fırını, top arabası imalathanesi vardı. Yavuz Sultan Selim döneminde de top dökümüne devam edilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman, Macaristan seferinde Budin Kalesini ele geçirmiş ve içinde top döktürmüştür. Kanuni, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yapılacak hareket için Erzurum, Basra, Bağdat ve Diyarbakır’da tophaneler yaptırmıştır. Nitekim 1566 yılında top dökümü için kalıp yapımında kullanılan toprak,

Hasankeyf’ten Bağdat ve Basra’daki tophanelere yollanmıştır (TSK Tarihi, İdari ve Lojistik, 1995:187).

Topçu ortaları, Nizam-ı Cedide kadar, ağa bölüğü ve cemaat olarak iki kısımdan oluşmaktaydı. Topçu ocağı erleri, yeniçeriler gibi ya hükümet merkezinde veya sınırlardaki şehirlerde, kıyılarda ve önemli şehirlerdeki kalelerde olmak üzere iki türlü hizmette bulunurlardı. İstanbul dışındaki kalelerde vazife alan topçular, merkezden atanan Topçubaşı’nın komutasında bulunurdu. Kalelerdeki topçuların bilgileri zaman zaman denetlenir, bu denetlemede başarı gösteremeyenler görevlerinden çıkarılır, yerlerine uygunları alınırdı. Taşrada bulunan top imalathanelerine de İstanbul’dan ustalar gönderilirdi (TSK Tarihi 3/3, 1981:139-142).

Osmanlı ordusundaki topçu mevcudu dönemlere göre değişiklik göstermektedir. Yapılan araştırmalara göre Topçu Ocağının mevcudu 16. yüzyılın ilk yarısında 1024 olup, bu yüzyılın sonlarına doğru Ocak mevcudu dört bine çıkmıştır. Köprülüler devrinde bu sayı 2026 iken on yedinci yüzyılın sonlarında muharebelerin de devam etmesi nedeniyle topçu miktarı 5084’e çıkmıştır. Başlangıçta küçük olan toplar, muharebelere katır ve develerle taşınırken sonradan yapılan büyük toplar top arabalarıyla taşınmaya başlamıştır. Sefere giden Topçular, yürüyüşte Cebehane’nin önünden giderlerdi. Ağır olup “kale küp” denilen kaleleri dövmeye yarayan toplar verilen emre göre ya geriden gelir veya hiç getirilmezdi. I. Viyana kuşatması esnasında büyük topların getirilmemesi sebebiyle Osmanlı ordusunun başarısız olduğu da söylenmektedir. (Uzunçarşılı, 1988 II) Bu sorunların üstesinden gelmek için ilerleyen yıllarda Osmanlı Ordusunda hem Top Arabacıları ocağı hem de sürat topçularının kurulduğu görülmektedir. Topçu Ocağında sonraki yüzyıllarda yapılan ıslahatları diğer bölümlerde ayrıca inceleyeceğiz.