• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: KUR’ÂN BAĞLAMINDA VESVESEYE KARŞI ÇARELER

3.4. Tevbe- İstiğfar

‘‘Bunun üzerine Âdem’e Rabbinden bazı sözler ulaştı (bunlarla tevbe etti); Rabbi de O’nun tevbesini kabul buyurdu...’’609

Hz. Âdem ve eşi şeytanın vesvesesine uymalarının ardından cennetten kovulmuş ve bundan büyük bir üzüntü duymuşlardı. Sonunda Rablerinden tevbe edebilecekleri

606 Buhârî, Bed’ul- Halk 11, Edeb 44,76; Müslim, Birr 109.

607 Fahreddin Râzî, I, s.67.

608 Nâs, 114/1-6.

104

kelimeleri öğrenerek, bağışlanmalarını dilediler. Böylece içinde bulundukları pişmanlık ve umutsuzluktan kurtulmuş oldular.

Halil b. Ahmed, tevbenin (ة ب و ت) mahcubiyet anlamı ifade ettiğini söylemektedir. Zira insan, Rabbine mahcubiyeti sebebiyle günahlarından dönmektedir.610 Tevbe ve istiğfâr, dinen hata yapmış, günah işlemiş kimselerin hatalarından vazgeçerek Allah’tan bağışlanma dilemeleri anlamında iki terimdir. Tevbe kelimesi âbe fiilinden türemiş olup dönmek anlamındadır. Tevbe eden kimse tâib; günahlarından dönerek Allah’a çokça yönelen kimse ise evvâb kelimesi ile ifade edilmektedir.611 İsfahânî’ye göre tevbe, günah işlemeyi en övgüye layık bir yolla terk etmek, bırakmak; daha önce işlenmiş olan günahtan ötürü pişmanlık duymaktır.612 Cürcânî ise bu kelimenin insandaki kararlılıkla ilişkisine değinerek tevbenin Rabbin haklarını yerine getirmeye dair bir azmi de beraberinde bulundurduğunu söylemektedir.613 Gazzâlîye göre bu azim, aynı hatayı gelecekte yapmamaya karar vermek ve önceden meydana gelen eksikliği gidermeye çalışmakla ilgilidir.614

İstiğfâr (را ف غِت سِإ) ise sözlükte bir nesneyi örtmek ya da ona, kendisini kir ve pislikten

koruyacak bir şey giydirmek anlamındaki ğafera kelimesinden türemiştir. Daha sonra bu kelime günah ve kusurların örtülmesi anlamında bağışlama manası ifade edecek şekilde genişlemiştir. Ğafera kelimesinin mastarı olan ğufrân ve mağfiret kelimeleri ise, Cenâb-ı Allah’la ilgili olarak kullanCenâb-ıldCenâb-ıklarCenâb-ında, Allah’Cenâb-ın bir kulu, kendisine azabCenâb-ın dokunmasından koruması anlamına gelir.615 İsfahânîye göre istiğfâr bu mağfiretin sözle veya fiille istenmesi demektir.616 Cürcânî, istiğfâr kavramını biraz daha detaylı olarak ele almış ve kişinin yaptığı sâlih amelleri az bularak azımsaması; buna karşın yaptığı hataları büyük görerek bunlardan yüz çevirmesi anlamında olduğunu söylemiştir.617

Genel olarak insan iyi ve yararlı bir iş yaptığında ferahlar; kötü ve çirkin ameller ise ruhunu daraltır ve sıkıntı oluşturur.618 İnsanı tevbe ve istiğfara götüren şey de dinî

610 Halil b. Ahmed, I, s.229.

611 İbn Manzûr, I, s.257-258; Ezherî, XV, s.607-608.

612 İsfahânî, s.169.

613 Cürcânî, s.95.

614 Gazzâlî, İhyâ u Ulûmu’d-Din, IV, s.5.

615 Zebîdi, XIII, s.246-247.

616 İsfahânî, s.609.

617 Cürcânî, s.36.

105

inançlara aykırı bir davranışın meydana getirilmesi ya da bu yöndeki kararlılıktır. Bazen şeytanın tesiri, bazen nefsin bu davranışı işlemenin daha fazla fayda sağlayacağına dair kanaati, bazen ise sosyal motivler insanın günah olarak addedilen davranışı yapmasına neden olmaktadır. Fakat insandaki vicdan, kişisel özellikler kadar inancın da tesiriyle bu davranışı ölçüp biçmektedir. Dinî inançlarla uyuşmayan davranış insanda bir rahatsızlık meydana getirmiyorsa burada tevbe etme ihtiyacı ortaya çıkmamaktadır. Mü’min kimse ise Allah’a ma‘siyet niteliği taşıyan bir şey yaptığında ya da aklına bu türden düşünceler geldiğinde bir sıkıntı ve üzüntü hissetmektedir. Çünkü günah olarak kabul edilen davranış, kişinin inançlarıyla çatışmakta ve insanın iç dünyasında bir huzursuzluk meydana getirmektedir. Bu durumda mü’minde, Allah ile olan ilişkisinin bozulması endişesi belirmektedir ki bu huzursuzluk ve endişe sebebiyle tevbe etme ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. 619 Tevbe, günahların affedilmesi ve insanda Allah’ın hoşnutluğunu kazanma yönünde bir umut meydana getirmektedir. İnsan, ıslah olma düşüncesiyle işlediği hata ve kusurları işlememe yönünde bir azim ortaya koymakta ve insanın nefsinde bir huzur ve güven hissi oluşmaktadır.620 Bu bağlamda tevbe ve istiğfâr insanın manen temizlenmesine olanak sağlamaktadır.621

İnsan yapısı gereği iyiliğe de ve kötülüğe de meyillidir. Bu meyil sebebiyledir ki dünya hayatında sınanmakta ve bunun neticesinde ahirette hak ettiği karşılığa ulaşacağı vaad edilmektedir. İnsanın kötülüğe meyletmesinde ise şeytanın telkin ve vesveselerinin rolü çok büyüktür. O, insana bazen davranışlarını bazen ise düşüncelerini etkileyecek kötü telkinlerde bulunmaktadır. Bunun yanında insanın Allah’a olan inancı, meleklerin ilhamıyla birlikte iyi ve güzel doğrultuda telkinler vermektedir. Bu sebeple insan iyilik ve kötülük arasında gidip gelmektedir.622Şeytanın vesvesesine uymuş olsun veya olmasın, onun fısıldadığı kötü fikirler ise insanın kalbini karıştırıp bir tesir bırakmaktadır. Hz. Peygamber (sas) kendisine de bu tür düşüncelerin isabet etiğini belirterek ‘‘muhakkak ki benim de kalbim dumanlanır. Bundan dolayı günde yüz defa Allah’a istiğfâr ederim’’623 buyurmakta ve kalbe gelen her türlü olumsuz duygu ve düşünceden korunmak için tevbe etmeyi tavsiye etmektedir. Bu durumda Allah’tan

619 Peker, s.134-135.

620 Necati, s.264.

621 Âdem Dölek, ‘‘Hadisler Işığında Temizlik ve İbadet Konularındaki Vesveseler ve Tedavi Yolları,’’

Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 2004, c: IV, sayı:4, s.50. 622 Yıldırım, s.425.

106

bağışlanma dilemek, Allah’ın insan üzerindeki nimetinin büyüklüğünü ve azabının nasıl zorlu olduğunu düşündürür. İnsan, bunları düşündüğü zaman kalbini karıştıran sıkıntılı düşüncelerden uzaklaşır; Allah’ın razı olacağı davranışlara yönelir.624

Reşid Rızâ ve Muhammed Abduh, şeytanın verdiği vesveseden ancak sağlam bir iman ve hata işlendikten sonra yapılacak samimi bir tevbe ile kurtulunabileceğinden bahseder. İman genel anlamda insanı manen güçlendirirken, tevbe ile vesvesenin kötü tesiri tedavi edilebilmektedir.625 Cahillik veya şeytanın kandırmalarının tesiriyle işlenen hatalar sebebiyle tevbe etmek, insanın günahın sebep olduğu pişmanlık, sıkıntı ve Allah’a karşı mahcubiyetten kaynaklanan umutsuzluk gibi olumsuz düşüncelerden kurtulmasına vesile olmaktadır. Cenâb-ı Allah Yüce Kitâb’ında ‘‘Sonuç olarak Senin

Rabbin cahillikle kötülük işleyen, ama bunun ardından tevbe edip kendilerini düzeltenlerin yardımcısıdır’’ 626 buyurarak tevbe edenleri bağışlayacağını ifade etmektedir. Tevbe ise yapılan hataların terk edilmesi bağlamında azim gerektiren ve amaçlı bir davranıştır.627

İnsan yaratılışı itibariyle diğer varlıklardan farklı bir özelliğe sahşptir. İrade sıfatı sebebiyle İlahî imtihana muhatap olmuş ve kendisine istediğini yapabilme hürriyeti verilmiştir. Hak yolu gösteren kitaplar ve peygamberler vasıtasıyla hidâyete davet edilmiş, bu sayede hayır ve şer arasında tercihte bulunabilmiştir. Bazen meleklerin ilhamıyla iyi ve güzele yönelirken; bazen de şeytan ve dostlarının musallat olmasıyla vesveselere maruz kalmıştır.628 İşte tevbe imtihan dünyasında insanın yanılması durumunda tekrar hakka yönelebileceği bir fırsat sunmaktadır. Pişmanlık duygusu ile tevbe ederek işlenen hatalardan vazgeçmek nefste bir kararlılık meydana getirmekte; böylece şeytanın vesveseleriyle sürekli olarak tahrik etmesine karşı insan metanet kazanmaktadır. Allah’tan her türlü hata ve kusura binaen istenen bağışlanma ise O’na bağlılık ve samimiyeti kuvvetlendirdiği gibi manen yücelmeyi de sağlamaktadır.

624 Fahreddin Râzî, XV, s.97.

625 Reşid Rızâ ve Muhammed Abduh, IX, s.193-194.

626 Nahl, 16/112.

627 Gazzâlî, İhyâ u Ulûmu’d Din, IV, s. 4.

107