• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: VESVESENİN KUR’ÂN’DAKİ ANLAM ÇERÇEVESİ

2.2. Kur’ân’da Vesvese Anlamındaki İfadeler

2.2.21. Şeytanın Süslemesi

مُه ر ذ ف ُهوُل ع ف ا م ُ هاللّ ءا ش و ل و مُه نيِد مِه ي ل ع اوُسِب ل يِل و مُهوُد رُيِل مُهُؤآ ك رُش مِهِد لَّ و أ ل ت ق نيِكِر شُم لا نِّم ٍريِث كِل ن ي ز كِل ذ ك و نوُر ت ف ي ا م و

409 Taberî, III, s.162.

410 Taberî, III, s.163; Fahreddin Râzî, XII, s.80-81.

71

‘‘Yine bunun gibi, Allah’a ortak koşanların çoğuna, çocuklarını öldürmelerini (vesveseleriyle) süsledi ki; onları helâke sürüklesinler ve dinlerini karıştırıp onları yanıltsınlar...’’412

Âyette şeytanın vesveseleriyle güzel göstermesi anlamında kullanılan zeyyene fiilinin masdarı olan tezyin (نيِي ز ت); Halil b. Ahmed’e göre bir şeye halel getirmenin zıttı olarak süslemek,413 Firûzâbâdî’ye göre ise bezemek ve donatmak anlamı ifade etmektedir.414

İsfahânî, tezyinin bir şeyin güzelliğini fiille ya da sözle açığa çıkarmak şeklinde iki nev‘inin olduğunu söyler.415Şeytanın insanoğlunu saptırmak için kullandığı vesvese verme yöntemlerinden biri de tezyindir. Bu âyette şeytanın fiili olarak zikredilen tezyin güzel olmayan bir şeyi süsleyip güzelleştirmek, aslında güzel olmayan bir şeyi, nefsin hoşuna gidecek ve kendisine meyledilecek şekilde, aslının aksine, güzel gibi göstermek anlamlarında kullanılmıştır.416 İslâmiyet’ten önce şeytanlar, müşrikleri iyice yoldan çıkarabilmek adına Allah’a şirk koşmalarını ve çocuklarını fakirlik korkusuyla öldürmelerini süsleyip güzel göstermekteydi. Nitekim onların ortakları, kestikleri kurbanlardan kendileri için, Allah için ve tapındıkları putları için birer pay ayırmayı da süslü göstermişti.417 Kurtubî, âyette bahsedilen ortakların; putlara hizmetkârlık yapan azmış ve sapmış kimseler veya şeytanlar olduğu hakkında iki görüş aktarmaktadır. Ona göre, şeytanlara ortaklar denilmesinin sebebi, Allah’a isyan etme hususunda müşriklerin, şeytanların telkinlerine tâbi olması ve onlara itaat etmeleridir. Onlar, Allah’a itaat edilmesi gereken bir konuda şeytanların emrine tâbi olmuşlar; şeytanları O’na şerik edinmişlerdi. 418 Yazır’a göre, ortakları (putların hizmetkârları veya şeytanlar), yaptıkları telkin ve vesveselerle müşriklerin, Hz. İbrahim (as) ve Hz. İsmail’den (as) miras kalan dini bozmalarını ve bu dine birçok hurafe karıştırmalarını sağlamayı amaçlamaktaydı.419

Fertleri ve toplumları kışkırtıp, kendilerini haklı görmeleri için çeşitli vesveseler veren, fısıltılarıyla ayartan şeytan, çeşitli gruplar arasında savaşların çıkmasına dahi sebep

412 En‘âm, 6/137.

413 Halil b. Ahmed, II, s.775.

414 Firûzâbâdî, III, s.645.

415 İsfahânî, s.388.

416 Lütfullah Cebeci, Kur’ân-ı Kerim’e Göre Cin-Şeytan, Kayseri: İstişare Yay., 1989, s.88.

417 Teberî, III, s.356.

418 Kurtubî, IX, s.40.

72

olmaktadır. 420 ‘‘O vakit şeytan onlara yaptıklanı güzel göstermiş ve bugün insanlar

arasında sizi yenecek kimse yoktur, ben de sizin yanınızdayım, demişti.’’421

Taberî, bu âyette, Bedir Savaşı öncesinde şeytanın mü’minlere karşı müşriklere arka çıkıp onları cesaretlendirmesinden bahsedildiğini söylemektedir. Şeytan, onlara amellerini süslü göstermiş ve bulundukları yolda sebat etmelerini sağlamıştır.422

Fahreddin Râzî’ye göre şeytanın süslü göstermesi iki şekilde gerçekleşebilmektedir. Birincisi, şeytanın insan sûretine girmeksizin, vesveseleriyle insanın kalbine kötü işlerin iyi ve güzel olduğunu fısıldaması; ikincisi ise, onun insan sûretine girerek telkinleriyle vesvese vermesidir. Şeytanın Bedir Savaşı esnasında bu şekilde müşrikleri gayrete getirmesi sözkonusudur. Müşrikler, savaşmak için Bedir’e gitmeye karar verdiğinde Bekr b. Kinaneoğuları isimli bir kabileden çekinmekteydi. Kureyşli müşriklerden birinin bu kabilenin bir ferdini vurması sebebiyle kendilerine bir saldırı yapılmasından korkuyorlardı. Şeytan da onların endişelerini gidermek için Bekr b. Kinaneoğularından Süraka b. Mâlik b. Ca‘şem kılığına girerek onlara cesaret vermiş ve bu savaş kendilerini yenecek kimse olmadığına inandırmıştı.423 Şeytan onlara yapıp ettiklerini güzel göstermiş; benlik ve gururlarına, kendilerinin mü’minler karşısında üstün oldukları düşüncesini telkin etmişti. Onlar da maddi üstünlüklerine güvenip bu savaş gününde şeytanın yaldızlayıp süslediği gibi kendilerine galip gelecek bir kuvvetin olmadığına inanmıştı. Şeytan müşriklerin cesaretini artırabilmek için onlara bâtıl davalarını süslü göstererek onda sebat etmelerini teşvik etmiş ve kendi güçlerine güvenmelerini sağlamıştı. Böylece mü’minlere karşı galip gelecekleri zannını uyandırmayı amaçlamıştı. İki topluluk savaşa tutuştuklarında ise, meleklerin ve ilâhî yardımın mü’min ordularına yetiştiğini görünce gerisin geri dönüp kaçmış; onlarla bir bağlantısının olmadığını ve Allah’tan korktuğunu ifade etmişti. Başlangıçta müşrikleri kışkırtabilmek için verdiği tüm desteği geri çeken şeytan, savaşın müşriklerin aleyhine olacağını anlayıp onları yüzüstü bırakarak Hakkın karşısında duramayacağını açık seçik belirtmişti. Şeytan, onları vehimlere sürüklemiş, vesvese ve kuruntuların esiri yapmış;

420 Mehmet Hulusi İşler, Manevi Bünyemizin İki Mikrobu Nefis ve Şeytan, İstanbul: Ahmed Sait Matb., 1968, s.135.

421 Enfâl,8/48.

422 Taberî, IV, s.49.

73

fakat sonunda yardımsız bırakmıştı.424 Bu anlamda kendi vesveselerinin ilâhî hakîkatler karşısında ne kadar zayıf olduğunu da itiraf etmiş oldu.

Nahl Sûresinde şeytanın süslemesinden bahseden bir âyette onun, geçmiş toplumların sapması ve kendilerine hidâyet çağrısı ulaştıktan sonra bulundukları halden vazgeçmemeleri için yaptığı tesirden bahsedilmektedir. Şeytan vesveseleriyle peygamberlerin çağrısına karşı kayıtsız kalmaları için bâtıl amellerini hoş göstermiş ve onları hidâyetten uzaklaştırmıştır. ‘‘…Senden önceki çeşitli topluluklara da mutlaka

elçiler göndermiştik fakat şeytan, onlara yaptıklarını süsledi.’’425

Şeytan bu kavimlerden Âd ve Semûd kavimlerine de musallat olmuş; gözü açık kimseler olmalarına rağmen ‘‘Şeytan, onlara (kötü) işlerini (vesveseleriyle) güzel

gösterip kendilerini doğru yoldan saptırmıştı.’’426Cenâb-ı Allah âyet-i kerimede insanlara Âd ve Semûd kavimlerini ve onların akıbetlerini hatırlatmaktadır. Şeytan, onlara Allah’a küfürlerini; peygamberlerini ve onların Rablerinin katından getirdiği şeyleri yalanlamalarını süslemişti. Onlara yaptıkları bâtıl amellerin doğru olduğuna dair telkinlerde bulunmuş, vesveseleriyle kötü amellerini güzel göstermişti.427 Onlar da gözü açık kimseler oldukları hâlde doğru yoldan sapmışlardı. Onların gözü açık kimseler olarak nitelendirilmesiyle ilgili olarak Kurtubî, iki görüş nakletmektedir: Bunlardan birincisi Mücahid’in (ö.103/721) onlar hak ve doğru yol üzerinde oldukları zannındaydılar, şeklindeki açıklamasıdır. İkincisine göre ise onlar hak ile bâtılı birbirinden ayırt edebilecek basiret ve delillere sahiptiler. Buna rağmen akıbetlerinin azap olduğunu bile bile şeytana tâbi olarak bâtıl amellerine devam etmeyi tercih ettiler.428 Çünkü onlar içinde bulundukları dalalet yolunu beğeniyor; değersiz amellerini doğru ve güzel kabul ediyorlardı.429 Sonuçta Âd ve Semûd kavimleri, peygamberleri Hz. Hûd (as) ve Hz. Sâlih’i (as) yalanlamış ve şeytanın yaptıkları işleri süslemesine kanarak ilahî azaba uğramışlar; evleri de harap olmuş bir şekilde bomboş kalmıştı.430

424 Yazır, IV, s.240. 425 Nahl,16/63. 426 Ankebût, 29/38. 427 Taberî, VI, s.71. 428 Kurtubî, XVI, s.361-362. 429 Taberî, VI, s.71. 430 Fahreddin Râzî, XXV, s.66.

74

Hz. Hûd (as) ve Hz. Sâlih’in (as) kendi kavimlerini hidâyete davet edip, onların sapkın inanç ve davranışlarıyla mücadele etmesi gibi Hz. Süleyman da (as) her türlü imkâna sahip, kadın hükümdarı olan bir kavimle mücadele etmiştir. Şeytan bu kavme amellerini süslü göstermiş; böylece doğru yoldan saptırarak, hidâyeti bulamayan bir topluluk haline getirmiştir.431 Şeytan, onlara kâinattaki her gizli-saklıyı görüp bilen, insanın içinde tuttuğundan da açığa vurduğundan da haberdar olan Allah’a kulluk etmemeleri için musallat olmuştu.432 Kur’ân’da geçmiş toplumlarla ilgili olarak verilen bu bilgiler, şeytanın icraatlarıyla bireysel alanda tesirli olduğu gibi sosyal alanda da tesirli olduğunu göstermektedir. Çünkü insanın duygu ve düşünce dünyasını etkileyen kötülüğe yönelik fısıltılar insan benliğini dönüştürerek sosyal hayatta davranışlar şeklinde kendisini göstermektedir. Şeytanî vesveselerin dönüştürdüğü insan davranışları ise toplumların doğru yoldan çıkmasına vesile olacak sosyal yönelimlere kaynaklık etmektedir.433